28 Mart 2009 Cumartesi

..

dünya tiyatrolar günü..imiş..
kendi oyunumuzu sahnelemekten unuttuk..

şu sonunda
"ve perrrde"
dediği bi konuşması vardı münir özkulun..
eskiden televizyonlarda verirlerdi her tiyatrolar gününde..
"replikler kaçışır.. "
onu hatırlayan var mı..

hayat gibi..
her an bir perde açılabilir ve gerçekleri görebilir insan..
ya da kapanabilir perde.. ve gerçek olmadığını anlarsınız..
izlediğiniz.. yaşadığınız şeyin..

yani gördüğünüze inanmayın..
yaşadığınızın da tadını çıkarın..
perde inmeden önce..

bi de alkış meselesi var..
her sahne alkışı hakeder..
iyi bir oyun.. ya da iyi bir son olmasın varsın..
emeğe zamana saygıdır..

çocukken sahne tutkum olduğunu söylemiş miydim..
hem çekingen içine kapanık hem de sahneden hiç inmeyeyim isteyen biri..

çelişki..
her yerde..

acaip rol yapabilirim..
nerde mi..
her an..her yerde..=P

iyi hafta sonları olsun...

Image Hosted by ImageShack.us

27 Mart 2009 Cuma

..

yol öyküsü..

yol deyince aklına.. nil yeşili mersin plakalı fiyat 131
sıcak havada.. toz rengi çevre.. ıslak görünen asfalt..
yol kenarındaki çocuklardan alınan..
sepet içindeki kavak incirlerinin ısınmış kokusu....
bi de gitar çalan kadın gelir..

incir yol boyunca vardı da..
gitarlı kadın ayvalıkta çıkmıştı karşılarına..

arabayla 15 günde.. ankara üzerinden adanaya.. ordan da sahil şeridi boyunca..
istanbula döndükleri yolculuğu yaptıklarında ondört yaşlarında olsa gerek..

gündüz denize girdikleri.. koyun adını öğrenince şaşırmıştı..
sarmısaklı...
pek komiğine gitmişti.. ama adın nerden geldiğini bilmiyordu..
sahildeki deniz kestaneleri de.. rahatsız etmişti..sevmemişti çok burayı..

ağaçlar altında..
tek katlı ahşap kaplamalı verandalı odalardan oluşan motelde konaklamışlardı..
orayı sevmişti..
yemeği nerde yediklerini hatırlamıyor.. ama.. yemek sonrasında..
ağaçların altındaki oturma alanında oturduklarında..
yanlarına gelip iyi akşamlar deyip oturan ..
kadını..gitarını .. kahkahasını..
hatırlıyor..
kısa karavel bal rengi saçları olan klasik bir kadındı.. tüm kadınlar gibi.. yaşlıydı işte..
kolsuz gömlek yakalı bi elbisesi vardı..

mehtap vardı o akşam..
tabak gibi.. çamların arasından.. denize yansımıyordu..

tuhaftı.. deniz ordaydı biliyordu ama sanki boşlukmuş gibi.. karanlıktı..
bahçenin sonuna kadar gidip bakmıştı ..
görmekten çok..
dalgaların hafif sesinden anlaşılıyordu denizin orda olduğu..
o yüzden sohbet nasıl ilerledi bilmiyor..

ama yanlarına döndüğünde..
kadının .. c.. dayı ve l.. yengenin.. bir de babasının da bira içtiyorlardı..
ve kadın.. içinde ay ve mehtap geçen şarkılar tıngırdatıyordu..
şarkı aralarında..
kadın kahkahalar atmıştı.. çok güzeldi kahkahası..

babasının ne kadar keyiflendiğini farketmişti..
koltuğunda hafifçe kaykılıp..
uzun bacaklarını.. birbirinin üzerine atmıştı ve şarkıyı..
keyifle izliyordu..

sonra annesi.. birden hadi biz yatalım deyip ortaya..
onu da zorlamıştı odaya geçmeye..
şarkılar ve kahkahalar mırıltı halinde odaya kadar geliyordu..
aklı kalmıştı dışarda..
uyumuş olsa gerek..

sabah uyandıklarında..
annesi yol çantasını kapatıyordu
babası da.. banyoda idi..
sonra annesi çabuk hazırlan deyip.. odadan çıkmıştı..
babası da banyodan..
babasının kolunu tutup.. çolak oldum.. dediğini duydu..
kullanamıyorum kolumu dediğini.. gerçekten de kolun pelte gibi durduğunu..
korktuğunu..
hızla giyinip kahvaltı alanına gittiğini..
babam kolunu kullanamıyor dediğinde.. hepsinin fırlayıp koşmasını beklerken..
büyüklerden hiç birinin ilgilenmemesini..
garipsediğini..
daha da çok korktuğunu.. bahçe duvarının üzerine oturduğunu..
tedirgin babasının gelmesini beklediğini..
sonra babasının geldiğini hatırlıyor..

endişesi ne zaman dağıldı..
kol ne zaman düzeldi.. hatırlamıyor...

zaten bunların hiç birinden hiç bişey anlamamıştı..

ama yıllarsonra..
annesinin..
o kahkahalı gitarlı kadını kıskanıp babasına kızdığını..
onun da suçluluk ve pişmanlık psikolojisi içinde kolunu kullanamayarak..
karşı tarafı geri adım attırma çabası içine girdiğini..
anlıyor.. öğreniyor..şaşırıyor..

annesi o güzel ve uzak kadın gerçekten babasını kıskanmış olabilir mi..
bir başka kadından..

sahi onlar kadın ve erkek miydiler ki..
annesi.. babası.. o kadın..

********
zakkumdan hipokondriak gelsin ortaya..

Her birliktelik kalbinin emzireceği bir yeni bebektir
Önce emeklemeyi sonra yürümeyi öğretmen gerekir
Kalbindeki sütü tüketmediler mi
Bazen hiç başlamaması bir gün bitmesinden iyidir
Çünkü beraberlik yaşlanırken bir terkediş gençleşir
Seni hiç terketmediler mi

Aslında dostluklar da kardan adam gibidir
Eriyecekleri bile bile inşa edilir
Kapım neden hiç çalmıyor artık
Fotoğraflardaki insanlar hatırlıyor mu beni? isimleri
Neydi
Bunların yüzleri çok tanıdık
Yalnız kalmak bir ilaç mıdır yoksa hastalığın ta kendisi
Mi
Işığı görünce karanlığa kaçıyorum hemen böcekler gibi
Bir şeye çok uzun süre bakarsan onu görmemeye başlıyorsun
Hayat, keşke bu kadar etobur olmasaydı

İşte sen! kurbanlarından korkan kanlı zalim bıçak
Sen! kendi gölgesinden bile korkan bir paranoyak
Bir hipokondriyak

Sen! kırık cam üstünde yalınayak ve çırılçıplak
Bir hipokondriyak
Bir paranoyak
Bir hipokondriyak
Kalbi çoktan iflas etmiş bir kardiyak
Kalbi çoktan iflas etmiş bir kardiyak
Yalınayak ve çırılçıplak
İşte sen
Bir paranoyak
Bir hipokondriyak
Bir paranoyak

Siz ikiniz siz ikiniz benim hakkımda ne konuşuyorsunuz
Senin . senin ismin neydi
Her birliktelik kalbinin emzireceği bir yeni bebektir
Önce emeklemeyi sonra yürütmeyi öğretmen gerekir



Söyleyen : Zakkum -




Image Hosted by ImageShack.us

..



sormadan söyleyeyim..
başka derdim var..

hatta bi de iç üşümem var..
oturup puhu gibi düşünsem de olur..
surat assam da olur..
habire ağlasam muhasebe yapsam da olur..

annem öldüğünde..
on gün filan olmuştu bi arkadaşıma kahve içmeye uğradım..
konuştuk güldük filan..
çıkarken bana.. artık makyajını yapsan dedi..
cenaze öncesinde de biri parfüm ister misin demişti.. herkes öpücek şimdi seni..
çok sorunlu bi dönemdi.. birkaç yıl öncesinde..
ööle dilim keskinleşmiş.. alaycılaşmışım..
bi erkek arkadaşım sen böyle değildin dedi..
hep umursamaz bi neşen vardı..

biz tevede acı izlemeyi sevebiliriz..
ama yakın çevremizde istemeyiz..

ben de kendimde istemem.. sıkılırım..
işte geçenlerde yaptığım bişey.. burda anlattım mı resim koydum mu bilmem ama kitaplığı renk düzenine göre dizdim..
hatta tuuncu sarı rafa.. budamı.. mavili akualı rafa.. dev deniz kabuumu.. yeşil rafa kuş kafesini.. filan koydum..
çekinmeyin..
manyakkkk.. deyin..
abes evet..
oyalandım..işte..

dün..
bir yazı gördüm sonra..
bir alıntı..

"...kitaparını renge göre dizmek.. kitaplar arasında yeni ve beklenmedik bir ilişkiyi ortaya koyar..
iki ilgisiz kitap.. sadece kapak renklerindeki uyum edeniyle yanyana gelince.. rafları düzenleyen.. "belki de bu kitapların.. aralarında paylaşacak fikirleri vardı"..diye düşünebilir..
belki.. bu renk akrabası kitabların kapak tasarımcıları..bu kitapların içeriğinde yazarlarının bile farketmediği bir şey farkettiler.. o yüzden bu renleri seçtiler ..
belki bu kitapların idealleri.. ortak bir ton tutturmaktır.. "demiş..
Rob Giampetro.. "kitapları renklere göre dizmek" kitabının yazarı..

bunu okuyunca..
mor kitaplarımın rafına baktım.. yanyana dizili rasgele bikaç kitabın kapaklarında..

gece sesleri.. ayşe kulin..
kadınlar için.. şirin tekeli..
cehennemin dibine git.. erdal demirkıran..
topladım dağılan kalbimin herrrr köşesini..perihan mağden..
yeni hayat.. orhan pamuk..
klas kadın.. uschifellner..

bir arada dizili idi..
**********
yeterince mor kitabım yok mavi ve mor aynı rafta..
deniz kabuu mavide demiştin bak mordaymış filan demeyin..


Image Hosted by ImageShack.us

25 Mart 2009 Çarşamba

..

Image Hosted by ImageShack.us



hayat gerçekten o kadar zor olabiliyor..
hatta daha da zor..

...



değişsin dedim...
yazı..
yorum altı yazmadım..
okuyanlara teşekkür..
dileklere de..

dünle ilgili..
hayat gibi.. çok düz bir soru dizisi eklemiş..
ben de öyle düz bir cevap dizisi eklemek isterdim
..
ama yok öyle bir yeteneğim..
kabahat benim
hayatı düz.. yaşamazsan..
düşünürsen habire.. kendin de karışıp kalıyosun..
şimdi cümleye dökersem..
öyle küçülür ki sorunum..
sanırım harakiri filan yapmam gerekir..

o yüzden.. en iyisi..
her zamanki gibi olayı değil..
nasıl hissettiğimi yazmayı sürdüreyim..
maksat merak gıdıklamak değil..
asla .. bana iyi geliyor..
bi de gerektiğinde baktığımda..
gri üstü füme yazılarda..
duygu durum raporu bazı fikirlerimin sağlamlaşmasını sağlıyor..
ondan...

sadece..
korkma layklayf.. yaşayacağım..burdan görecek günlerim var..daha diyeyim ..

bir kronoloji yapmaya çalışıyorum
geriye ve ileriye dönük..

o arada..
resim filan karıştırırken
bi de foto sitesi buldum..
onunla oynarken
bişi dikkatimi çekti..

gerçekten de..
yüksek topuğun şeyini çıkarmışım...
bi kaç ane daha var olmadık yerlerde..
ama ağaç tepesinde topuklu giyen de bir ben varım sanırım.. =)

neden karıştırıyorum foto filan..
birilerinin kafasına atıcak bişey hazırlıyorum..
son sayfalarda şoke edip etmeyeceğimi.. henüz kararlaştırmadım..

size de oluyor mu..
çok üzen birini çok kötü bi duruma sokup.. onun ööle kazık yemiş halini görmeyi arzulayacak kadar sinirlenip..
sonra kendinize yakıştırmayıp..
bunun sadece hedef saptırmak pasif agresiflik olduğunu bilip..
ama hiç durmadan da öyle sahneler kurguladığınız..

benim kafamda sürekli alacaksın..
yapacaksın..
lı cümleler var bu ara..

şeytan bu şeytan.. ama dinlemiyorum..
inanın bak..
şu ana kadar en azından 10 tane cin fikir sokmaya çalıştı aklıma da durduruyorum..
anlık eğlence olacak .. bişeye de yaramayacak..
altın vuruşa kadar beklemek gerek.. sakin sakin..

evet resimlerle oynuyorum..
bi de..
çocukluğumda babamın bana hitap ettiği niki kullanmaya başladım orda burda login şifresi olarak..

bişi dikkatimi çekti...
her duygusal dipte az daha geriye gidiyorum..
önce fakülte arkadaşlarıma dönmüştüm..
sonra lise..
sonunda 5-7 yaş nikine..
bişi daha olursa..
ınga diyeceğim sanırım =9

bir blogcu vardı..
üzüntülerden aldığımız dersle.. ilişkilerimizde siper kazdığımızı söyleyen..
doğruymuş.. =)
benim siper..
çoukluuma indi..
yakında..
eski kimliklerime.. de inebilirim..

başka saçmalık gelmiyor aklıma..
gelirse.. eklerim..
=)
...............

ve hayır cip benim değil =P
sağlık ocağının cipi.. aşılamaya çevre sağlığı gezilerine giderken kullandığımız..

ağaç da benim değil.. söylememe gerek var mı=D
Image Hosted by ImageShack.us

24 Mart 2009 Salı

..

niye birden fırlıyorsun aşkım.. dedi..
düşeceksin...
dilimiz nasıl da alışıyor..
da yalan söylemeden yalan söylemiş oluyoruz...
oysa ben bi süredir..
sonuna bey koyuyorum hitabımın...
hastanede hasta önünde karşılaştığımızda.. söylediğim gibi..
hadi orda hastayla laubali olmamak için..
burda..
...

yalan söylemeden yalan söylüyoruz..

sevmiyoruz artık..
nerden mi biliyorum..
çünkü sakınıp kollamıyoruz.. gerçekten..
bir sredir..önce o başlattı ben de arkasını tamamladım..
.. gibi yapsa da ehemmiyeti yok..artık..

cevap bile vermeden çıktım.. odadan...
çocuksu kaldırmadan önce bir kahve içecek vaktim kalmış kıl payı..
ketıla bastım.. aspiratörü açtım.. sigaramı yaktım..
o6.15....

gugl redır.. genç blogculardan biri annesini bar konserine götürmüş..
çok sevdim anlatımını.. 18liğe.. sana meyl olarak atıyorum dedim.. akşama oku..
meyl baks.. açmışken baktım biraz.. pek önemli bişi yok...

sonra gene gugl redır..
bir fotoğraf sitesi.. kurcalarken....
birden tarihi hatırladım..
24 bugün...
aynı ondört yıl önceki gibi hava..
kuru soğuk aydınlık..

abime meyl attım kaç yıl oldu bak diye..

en az bi ay sonra görür ya.. neyse..

neden yalnızlığı seviyorum ben..
kaderimi sevmeyi biliyorum da ondan..

saime hanımla iki başbaşa gün geçirdik..
biz..
22..23..mart..1994..
22 akşam üzeri gözleri pırıl pırıldı gene benim altın tozu dediğim pırıltılardan..
iyisin di mi dedi bana..
kolunda serulma yatarken..
evinde iyisin di mi
nası ya dedim.. iyi olmayıp nolucam.. =)
patırtı yok di mi..
yok yok.. hele bi olsun =)
gülümsedik..
sonra abim geldi bişi istiyomusunuz diye..
kahve için bi su kaynatıcı getirmiş.. instınt kafe süt tozu.. okuyacak bişey dedim..
medisın bölgesinin kapalı köprüleri diye bi kitap getirdi.. akşam daha geç saatlerde..
ingilizce..
bunu dedi.. son yolculukta kitapsız kalınca aldım bi hız bitirdim.. çok güzel.. çok etkilendim..

kolunda srumlu kadın sabaha kadar.. uyudu..
ben de kitabı bitirdim..
gece bi ara birden .. makası kadldır ordan dedi..
bakışları bi karışık..
hangi makas demedim.. tamam aldım rahat ol dedim sadece..
gene uyudu huzurla..
uzun zamandır uyuyamamanın verdiği tükenmişlikle..
ben de okudum..
çocukları için aşkından vazgeçen kadının öyküsünü..
acıdım abime..
basit bir aşk öyküsünden bu kadar etkilendiyse.. ne yazık
ki hiç aşkı tatmamış mı acaba.. nası ya mümkün mü.. dye düşündüğümü hatırlıyorum..
aramız.. limoni filan da değil bildiğin acı yeşil..
annemin yanında konuşur gibi yapıyoruz onu üzmemek için..

gece geç saatte kitabı getirdiğinde..
bir tek cümle kurdu bana..
onun uyuduğunu görünce..
bu yaşta bu kadar acı çekmesi ağırıma gidiyor dedi..
ölmenin de daha kolay olması gerekir bu yaşta..

23 günü sabah.. kafası karışık uykuya meyilli ama huzurlu da..
akşam da sakin geçti..
naaptı benim minik oğluşum acaba..
gene veda bile edemeden çıktım evden..
merak ediyodur şimdi.. nerdeyim diye..
öğlen bir seslendim cevap vermedi.. tam o sırada.. sk geldi..
dedim cevap vermiyor artık..
çık dedi dışarı....

biliyorum nörolojik muayenenin bu aşamasında..
ağrılı uyarana cevap bakacak
ben kıyamam diye düşünüyor..
çıktım..
sonra yanıma geldi..
annen dedi prekomada..
bir nefes..
bir kalp..
aylardır çektiği ağrı ifadesi yok..
ama ağrı yok mu bilmiyorum...
bedeni de yok kadar..
36 kilo..
anestezistlerle konuştuk.. damardan beslemeyi keselim mi dediler..,
yüzüme baktı herkes..
kesin dedim....ağrı kesiciyi verin ama..

gün boyu gelen giden
hele onun hiç istemediği insanlar gelmiyor mu deli oluyorum
sanki bak sen ayaktayken bizi yanına sokmadın ama şimdi nasıl da geliyoruz der gibi..
kuzgunlar gibi..
abimin karısı ev sahibi konumunda.. odada çay kahve çukulata ikram ediyor..
ben koridorda.. takıldım gün boyu arada serumunu nefesini kontrole girdim..
ayak ucunda dikilen kuzgunlara bakmadan..

gece herkes gitti.. gene.. başbaşayız..
yanındayım bişey de okumadan..
elinin üzerine koydum yüzümü..
ööle bakıyorum ..
dalmışım birden uyandın..
sakin.. bir nefes..
hayat boyu kavgalaştığım kadın..
ben kendimi kab ul ettirmek için..kalıplarından sıyrılıp kendi sınırlarımı keşfetmek için..
o bana rağmen bana karşı beni benden ve herkesden korumak için..

yüzüne baktım..
sakin bir nefes..
altı aydır ilk defa sırt üstü yatabiliyor..
yatabiliyor .. uyuyabiliyor..
ama düzelmasini bekleyemem ki..
yok öyle bir şansımız..

...
anne dedim.. biz iyiyiz.. iyi olucaz.. kendimize iyi bakıcaz söz..
bırak artık.. bak acıdan başka bişi yok burda artık...

dözdüm ketıla bastım..
daha hava aydınlanmamıştı..
demek beş filanmış..
birden nefes sesi değişti..

yanına gittim..
ancak elini öpecek sürem oldu..

beni beklemişti.. gitmek için..
benim söylememi.. önceleri bana çok acı verdi bu..
ama sonra belki de bir tür helelleşmedir.. bir tür.. tamam kızım artık kendine bakar emniyetidir..
tesadüf değilse eğer.. dedim..

giderek acısı azaldı..
güzel anıları kaldı aklımda..
*****************

ben bugün yeni kaybetmiş gibiyim onu..
belki başka değerli bulduğum birşeyi daha geçmişte bırakacak olduğumdan..
belki bir kez daha büyümek zorunda olmaktan..
bir basamak daha bağımsız..

huzur içinde saime hanım..biliyorum ben..
yoksa.. rahat durmazdı.. hiç öyle sessiz sakin olgun filan değildi..
tepelerdi ki nasıl....
kesin yaptığım bunca hatada.. gelir beni bir tepelerdi..
ordan biliyorum hayalet filan da yok..
saime hanım gelip beni fırçalamadan durmazdı..
kabullenmezdi.. bi sürü yaptığım şeyi..
******
bugün abime acımıyorum..
anladım ki..
okuyunca etkilenebiliyor insan bazen yaşama olasılığı olan bişeyi kaçırdı diye..
ya da kaçırsaydı diye bile..
yani aşkı tanımamış filan ... salla..

ben ağlıyorum evet.. aklıma o gün geldiğinde..
çok ağrı çektiği için o dönemde..
ama iyiyim..
de bi yandan.. iyi baktık .. yanındaydık.. sevgimizi de hep söyledik zaten..
kavgalarımızı da içimizde saklamadık.. sevgimizi de..
kırgınlığı da..
beklentiyi de..
açık ve netti..
yalansız..

iyi ki..
içimde ukdem yok..

ama özlem var elbet olmaz mı....

canım ya.. haberdarsın di mi şimdi de..
alttan gülümseyip memnun.. deli kız bak kendini de ağlattı diye..kızıyosun bi yandan..
hem yakın hem uzak.. duruşunla gene..
hatta abartıp nedense.. şarkıyı söyleyeni bile yanındaymış gibi düşünüyor beynim..
severdi gençleri hiç kıyamazdı..
kızardı yetmişlerde kendilerin öldürtüyorlar diye..
ya derdim kapıya gelseler..
napardın..
napıcam saklardım elbet.. ama her dakka fırçalardım bilmem dururlar mıydı..
gülerdim dururlardı.. sen bööle güler gibi fırçalayınca..

ha şimdi biliyorum..
ağlayacak kendi kayıplarını anacaklar olduğunu.. aranızdan...


özür..
özlemleri.. korkuları acıları karıştırdığım için..
ama yok yapılacak birşey..kızmadan okuyun az daha..
bir kaç damla göz yaşının acınıza korkunuza sıkıntınıza.. artısı yok..
hatta belki bir nebse rahatlatır bile..

yaşam budur..
içiçe..
kimseler elele tutuşup bitirmiyor yaşamı..
yol boyu sevdicek ekleyip sevdicek yollayarak.. yaşıyoruz..
aslolan onları yanımızdayken sevdiğimize inandırmak.. emniyet vermek..
değer vermek..
vermiyorsak artık değer..sağken de.. göndermek hayatımızdan..
kendini yanımızda değersiz hissetmektense.. yalnız hissetsin evladır..
bulur elbet kendine değer verecek yeni bir yaşam çevresi..

bizim de sevdiklerimizle olmamız gerekir..
vaktimizi sever gibi yaptklarımıza.. alışkanlık yüzünden yanımızda tuttuklarımıza harcamamıza yazıktır..

yaşam bir kere..
provasız.. tek sahne..
tadını.. acısını dolu yaşamak..
savaşı sonuna kadar vermek için..
safralardan kurtulmak gerek.. hem bize hem safraya yazık etmemek gerek...

pişman olmamak için..
seçim yapacak cesaretin olması gerek......
zor yolu seçebilmek gerek..
git diyebilmek gerek..

bunu öğrendim ben..
izlediklerimde ve yaşadıklarımla..........



Image Hosted by ImageShack.us

23 Mart 2009 Pazartesi

..

mantık çok çalışınca..
ruh kalp çok yoruluyor..

cuma.. cumartesi pazar..
kendini sokaklara vurunca..
atalet yoruluyor..

gönül yorulunca..
göz de yoruluyor.....

*******
söz editlenecek.. dudak köşesindeki ekşi mimik uzaklaştırılacak..
hem kırmızı ruja yakışmaz..=)
*******
edit bir...
ha yazıda bişi yok da.. herşey şarkıda gizli.. levent-şişli-sarıyer-levet-şişli-levent arası sürekli aynı şarkı dinlenir mi yav..

yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
gel biz kaçalım burdan
dağlara çıkalım ağırdan yavaş
deli divane olmuştur belki
belki de canına değdi
belli ki başını eğdi
yavaş yavaş

e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler

yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
gel biz kaçalım burdan
dağlara çıkalım ağırdan yavaş
seni soranlara iyidir derdim
belki de yanılan bendim
bellki daralan sendin
yavaş yavaş

e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler

---------
edit 2...
takma kirpikler dayanıklı çıktı.cektim unuttum. 3. gün bugün.. hala duruyorlar..
bu oda yol geçen hanı.. ne editleyecektim unuttum...
bi kontrolüm varmış.. yapiim de geliim..belki hatırlarım.....
*********
sallandı karıştı duruldu ama..
unutmamam gereken iki şey.. bıraktı..
"kalmak için izin almadı"..ve "sildi"..

sanırım bu ikisi.. çivi niyetine..

kerpeten yoktur di mi sizde..
neese.. üzerine tablo asarız..

şimdilik..


Image Hosted by ImageShack.us

22 Mart 2009 Pazar

yorumaltında kalmasın.. dilaraya cevap yazmıştım..


hope....
Hope is the thing with feathers
That perches in the soul,
And sings the tune--without the words,
And never stops at all,

And sweetest in the gale is heard;
And sore must be the storm
That could abash the little bird
That kept so many warm.

I've heard it in the chillest land,
And on the strangest sea;
Yet, never, in extremity,
It asked a crumb of me.
emily dickinson...
*******
ümit tüylü birşeydir..
ruhumuzda tüner...
ve sözleri olmayan bir şarkı söyler
hiç durmadan..

//sözleri olmayan şarkı ..
neden.. ümit söylenenlerle ilgili değildir..çünkü ümit geleceğe dönük bir duygudur..arzu ve beklentileri yansıtır.. peki ümidin hiç kaybolmaması bundan mıdır ??)//

ve boğazındaki en güzel şarkı..duyulur..
fırtına en şiddetliyken..
kuşu şaşırtırken..
ortalığı sıcak tutarken ..

// neden dersiniz.. işler iyi giderken kimin ümide gereksinimi vardır ki??
eğer ümid şaşırdıysa.. fırtına çok büyük olmalı.. peki hangi fırtına etrafı ısıtır.. hem bu iyi mi kötü müdür..??//

onu duydum..en soğuk memlekette..
en yabancı denizde..
yine de asla benden ..
bir kırıntı bile istemedi..

// en soğuk memleket neresi?? peki orda olmayı ister miydin?? oysa ümit seni sıcak tutacaktı..bu durumda.. sıcakta olmak istermiydin..??..ya en yabancı denizde olmayı..
peki kırıntı.. kuşa uygun bir yem midir.. //
atalet


Image Hosted by ImageShack.us

20 Mart 2009 Cuma

..

sağlam .. düzgün şeyler içinde başlamıştık..
ilk kırık çok üzdü gerçi..

hemen tamir etmeye çalıştım..
geçici de olsa..
benimle olma süresi uzatılmalı gibi gelmişti..
vedalaşabilmem için..
elime aldığımda kırık olduğunu.. emanet olduğunu hatırlamam..
artık atılması gerektiğini.. kaybedildiğini içime sindirmem ..
her an elimde dağılabileceğini anlamam ..
ve ayrılığı benimsemem için..

önemli bir tepki bu sanırım..
tamir etme tepkisi ..
eskisi gibi olmayacağını bile bile..

ama gene de kırılmasında ..
ya iyi sahip çıkamamak tan..
ya özen gösterememişlikten dolayı..
bende de sorumluluk payı olduğuna karar vermiştim ..

amacım kırığı tamir etmekti..
sadece dayanıklılığın isbatı olan bir kaç güzel çatlak kalsın geride..
öyle düşündüm....


annenizin dolabında duran sonra size kalan çatlak antika fincan gibi..
bilirsiniz.. onun maddi değerini..
ama çatladığında artık sadece manevi değeri vardır..
bir anıdır..
çatladığı ana karşı verdiğiniz kurtarma harekatıdır....
o günden sonra..
artık ona baktığınızda dokunduğunuzda ..
sadece ilk maddi değerini değil...
kurtarmak için verdiğiniz çabayı hatırlarsınız..
parmak uçlarınız o ince çatlağın üzerinde dolaşır.. istemsizce..

elinizde tutarken artık bir kahve fincanına değil..
kendinize bakar gibi olursunuz..
artık belki vitrine yakışmıyordur..
sergilenmeyi hakedecek zerafeti kalmamıştır..
ama ordadır ve olduğu gibi kabullenmeyi..
öğrenirsiniz hatta benimsersiniz..

kırılanı saklamak önemlidir..
kırık olması ..
güzelliğini tam olarak elinden almaz..
onu dikkatle ilgilenilesi..
özene gösterilesi hale getirir..
saklarken amaç buydu..
en azından benimki buydu..

çatlaklar heryerdedir..gün ışığı böyle içeri sızar.. demiş...
bu sözü benimsemiştim..

ama sonra biri çarpıverse ..
ya kırılsaydı düşüp.....

o kadar acıdır ki içinizdeki duygu..
o kadar öfkelenirsiniz ki..
bastırmakta zorlanırsınız..
gözlerinizi önünüze eğersiniz..
bakmazsınız çarpanın eline yüzüne ne yaptığına..

kabullenmek istemezsiniz..
aslında gerçekte kırık olduğunu ..
tuz buz.. dağılmasa da..

o ise telaşla yerine koymaya çalışmaktadır..
bak bişey olmadı demektedir..

sonra..
kaldırıp başınızı...gözünün içie bakarsınız..
ama o zaten kırıktı dersiniz..

kırıktı zaten...
sadece kırık birşeyin de varlığını sürdürebilir olmasını kabullenebildiğiniz.. için..
orada idi..

o sağlam değildi ki.........
kırıktı..
ama benim için değerliydi.. bırakamadım..
onun için sakladım..
bazı şeyler böyledir..

şimdi sen görmüyorsun..
sallandı ve bişey olmadan yerine kondu sanıyorsun..
dersiniz.... ama yanıldın..
aslında kırıldı...

tuz buzz...

belki de daha iyi.. böylesi..
bazı şeyler tamir olundu sanılsa da..
olmaz.. olamaz..

ama yine de severdim..
ben ona farklı bir açıdan bakmış.. kusurunu eksiğini benimsemiştim..
kim bilebilir ki..
bir şeyin.. bir başkasının gözünde çöp mü.. hazine mi olduğunu..

ama eğer o saklanan korunan bilmiyorsa..
bunu..
farkedemiyorsa..

o zaman yavaşça..
alır hazinenizi..
koyarsınız..
atılacak şeylerin yanına..

**************
geçmişte olanlar.. ve ilerde olacaklar..
içinizde olanın yanında..
önemsiz kalır..
w. Emırsın
**************



Image Hosted by ImageShack.us

19 Mart 2009 Perşembe

..

hayat gibi..
çok güzel bi yazı yayınlamış dün..

masallardan kitaplardan girmiş söze..

ben de hep derim ya masalları sevmezdim diye..
doğru .. yalanım yok..
çocuk masalları hep çok çocuksu geldi bana..
evlenip muradına erenlerle kerevetine çıkanlardan da hep kaygı duydum ya sonra diye..

o düşen elmalardan biri başıma gelecek diye de tırsardım çok..

ama erişkinken okuyup çok sevdiğim iki masal vardır..

biri oskar vayldın mutlu prensi.. bi okuyun .. çok güzeldir.. ve günceldir bence..
diğeri de bir macar masalıdır..

uzun yıllardan sonra savaştan dönen bir asker.. ülkesine kadar uzun bir yolu gitmek zorunda..
günlerce delik çizmesiyle yürüdükten sonra..yorulan.. acıkan ve azığı tükenen askerin yolda bir de ayağı taşa çarpar.. eğilip taşı yerden alır ve atar çantasına nedensizce.. devam ederken yürümeye bir kçy evine rastlar..
anlatır durumunu .. açlığını yorgunluğunu ateşin başında yer verirler de.. yiteceğimiz yok derler hep yağmalandı ne yazık ki..
olsun der asker benim sihirli taşım var.. ben size taş çorbası yapayım..
kazana su koyun yeter..
kazanı doldurur ateşin üzerine koyarlar.. su kaynayınca taşı çıkarıp atar asker..
karıştırmaya başlar.. sonra.. kaşığın ucuyla tadına bakar ımmmm der nefis..
az da tuz olaydı.. var canım der köylü.. tuz gelir.. az daha kaynar.. asker tadar.. az da lahana olaydı der.. lahana gelir.. az da patates.. o da gelir.. havuç.. soğan.. derken bütün istedikleri gelir..
sonunda.. oldu der.. çorba..
herkes içer bayılır..
asker o gece karnı tok.. sırtı ateşe dayalı sıcak uyur..
sabah ayrılırken teşekkür eder.. ve taşı da armağan olarak bırakır ev sahiplerine..

bu masaldır işte sevdiğim..

masaldan kişilik analizi yapılsa.. benimki de belli işte..


sonra birinci masaldaki kırık kalp ile..
yaşlanan asker var bi de değil mi..
hem güvenceden uzaklaşmak değil de belki güvenceNden uzaklaştırmak zordur..belki..

ve masallar biter..
ve masal kahramanları zoru başarmış görünse de.. karakterleri bu ise eğer..

prensi mutlu etmek kolaydır da belki prensi koyvermek zordur..
taşı vermek kolaydır da..taşı alıkoymak zordur

karışık işler bunlar..
akşama..
kırmızı.. oda ısısnda şarap..biraz kyıp çalışalım.. sonra aanlayalım.. sindirelim şarap yumuşaklığına getirelim .. şarap burukluğuna....
nasıl fikir..
????


Image Hosted by ImageShack.us

..

çok değiştin demişlerdi..
daha iyi demişlerdi..
yadırgadık.. diyenler de olmuştu..
farklı oldun demişti.. en sevdiğim.. herşeye hazır gibisin.. en son beş yıl önce..

tam da o artık böyle demeye başlamışlardı..

ben kadını göremedim dedi .. son zamanlarda.. biri..
ben ataleti göremedim dedi diğeri..
iki farklı kişi..
iki farklı tepkime..
biliyorum... ben de göremiyorum..

ben çok derine sakladım..
önce kadını
yetiştirdiğim kişiyi..bireyi..
ellerimle oluşturdum onu..
seçtiklerim ve seçmediklerimle..
önce doğal süreçle..
sonra gerekliliklerle..
zorunluluklarla hatta..
seçebileceklerim arasından seçtiklerimle..
hep etki altında kalmadan.. özgür irade ile..
en azından öyle düşünerek..
sonra tepki ..kızgınlıklar..alsanaların gösterdiği yönde..
başlangıçta oluşturduğum kadından farklı bir kadına ilerledim..
ordan oraya derken..sonra ataleti de küstürdüler.. saklandı....
sonunda hepsini birden kaybedecek noktadayım..

hep bahsettiğim..
"-ama öbür yandan..
-ama öbür yandan" iç konuşmalarının en yoğununu yaşamaktayım????????..

hala kesin bir noktada değilim..
iç ses..
akıllı ses.. zeki ses..duygusal ses.. korkak ses..
ahlakçı ses..banane sananeci ses.. herşeyboşçu ses.. amann sallacı ses..
hepsi birden konuşuyor.. tam karar verdim derken.. diğeri kandırıyor..

"bırak" dedi biri "nasıl yapman gerektiğini..
nasıl davranırsan en doğru olacağını düşünme artık..
sadece kendi içinin istediği gibi davran.."
zaten o yüzden susmuştum.. seçebilmek için yapmak istediğimi..
içimde bu kadar kalabalık ne zaman toplandı..
da bana akıl verecek hale geldiler bi de kendi aralarında kavgalaşıyorlar..
tartışıyorlar..
canımı yakıyorlar..
uyanık olduğum her an.. fikirlerim ve akıllarım arasında bir o yana bir diğerine çekiştirilmekten..
canım yanmakta..

hayatımızın hiçbir dönemi kalıcı değildir aslında..
bazen değişmek tam olarak istediğimiz şeydir..
bazen ise istediğimiz şey değişmek değildir.. ortamın değişmesidir..
bize yapılanın.. bize yaşatılanın..
olduğumuz gibi olmanın getirdiği acıyı azaltmaya çalışmaktır..
bazense başka birine acı vermektir derdimiz.. aslında..

bazen merhaba sizi parçalayacak olan şeyin ilk sözcüğüdür....
bazen hoşçakal demek yaptığınız en zor şey olabilir..
ve düşündüğünüzden çok daha kırılgan yapar..

bazen değişmek taşıyabileceğinizden daha ağırdır..
ama çoğunlukla değişmek hayatta kalmak için yaptığınız birşeydir...

bu kez.. önce hayatta kalmak..
sonra değişecek miyim diye bi bakmak istiyorum ben........

bi de kayıplar psikolojisini anlamak öğrenmek..

Image Hosted by ImageShack.us

17 Mart 2009 Salı

..

* kadın filmi demek erkeklerin bakış açısının tam tersi olan bişi çekmek değil..
farkındalığı empatisi yüksek olmak mı peki bilmem..
ben film çekmekten ne anlarım..

ben iyi içerim.. nerde nasıl içilir onu bilirim..
müzede içmeyeceksin arkadaş..
manzara güzel diye.. şaraba geçmeyeceksin..
müze kapanınca atıyolar
seni dışarı..
bar kapanana kadar dediysek.. akşam üzeri altı demedik..
***

avogado gibi hissediyorum kendimi..

üstelik tezgahtan düşmüşü gibi..

***
sevgili "çetem"
gergin hocamın yazısını da bi okuyun bakem..
laleminkini de..
he bi de..

"acını göstermeyi kınar bu toplum.. acı kötü ve zararlıdır.. oysa.. acını transistörlü radyo gibi taşımalısın" diyen erik kleptına ben de bişi diyim..
haklısın..
yoksa ders almış olurdum 5 yıl önce di mi..


Image Hosted by ImageShack.us

14 Mart 2009 Cumartesi

..

erkek olmak istiyorum....

canımın istediğini istediğim anda.. her şartta.. yerde ve zamanda.. yapmak istiyorum
kendime sonsuz izinler vermek
ve her aynaya baktığımda aferim canım kendim demek istiyorum

evim dediğim zindanda sofrada yemekler soğurken çoktan birkaçıncısına geçtiğim içki kadehimden ektiğim iki yudum arasında.. bayık sesle beni yemeğe beklemeyin telefonu açmak..
üstelik haber verdik ya diye bi de üste çıkmak istiyorum..

hep haklı olmak..
sorunları başkalarının üzerine devredip oturduğum yerden ahkam kesmek acımasızca eleştirmek...çok ısrar edilirse bundan bi b.k olmaz deyip yırtmak istiyorum..

hem tembel hem hırslı olmak..
elimdekinin değerini sadece kaybetmek üzere iken anlayıp..
karşımdaki salak kendini emniyette hissettiği anda.. yeniden onu kaybetmek için yeni yollar aramak bulmak istiyorum..
her sıkıldığımda içip taksimde adam sallandırmak istiyorum..

çiçeği böceği çocuğu sadakati vefayı küçümsemek..
ya da daha alası yok saymak.. işime geldiği gibi.. kullanmak...
seksi çekiciliği şehveti..aşkla duyguyla karıştırmak..
istiyorum..

yıllardan sonra.. yakınımdakilere kızıp..
bırak aşk yaşamayı..eskiden birkaç kez yattığım birini pat diye arayıvermek..
en çocuksu halimlenerdesin diye sormak..
bana da şarap viski ısmarlar mısın demek..istiyorum..
ben bunu dedim diye.. eyvah ulan bunca yıldan sonra ne diye aradı bu kadın beni..
kesin başıma bi iş gelecek diye korkmak yerine..
karşıdakinin kendisini kocamannn unutulmaz vazgeçilmez süper düper seksi vahşi uysal ayrıcalıklı..tercih edilen..bişi bişi hissetmesini..
hem bana iş yeri personelimmiş gibi getir götür hizmet etmesini..
balkonunu salonunu.. barda yandaki tabureyi yatağını.. kollarını açmasını..
hem de kendi egosunu pohpohladığını sandığı için .. bunu isteyerek yapmasını..
istiyorum..

erkek olmak istiyorum.. salyalarım akrak ve hasetle yarı yaşında bir kadınla evlenen arkadaşımın genç karısının.. benim evdeki eski tavuktan daha ince cilt yapısı nedeniyle daha kırışık olduğunu görmek.. bununla bir ilgim varmış.. karpuzun iyisini ben seçmişim gibi.. sırıtarak yüksek sesle.. ya bu kadın genç değil miydi.. bak benim eşime taş gibi anlamına gelecek her türlü densizliği yapmak bu arada da..
eşe gelen komplimanları.. e iyi bakıyoruz diye kendi üzerime alınmak..
bu arada da.. çevredeki kırışmamış başka çıtırlara olmayan bıyığımı burmak istiyorum..

erkek olmak istiyorum..
ondört yıl yılda iki kere görüştüğüm kız kardeşime..
birden.. tıp gününü kutlarım diye mesaj atabilecek kadar kendini beğenmiş olmak istiyorum.. kardeşimin de sevinmesini bekleyecek kadar enayi olmak istiyorum..

daha onsekizimde de olsam..
arayan yirmiyıllık dırdırcı karımmış gibi.. anneme telefonda..
kadehimi bitiriyorum .. arkadaşlarımla sohbet ediyorum..
sonra bişeyler yiyip eve geleceğim.. diyebilecek..
eve gelince de.. öp.. diye yanağımı uzatacak kadar yüzsüz olmak istiyorum..
sen nerdesin denildiğinde.. amann sanki her gün yapıyorum diye pişkin olabilmek istiyorum..

30 yıldır evli olup.. hikayelerimde en son sevgilim diye bahsedebilmek ve bundan dolayı gurur duymak.. insanların da beni azıcık hasetle izlemelerini sağlamak istiyorum..

genç eşi olan arkadaşımın beli ağrıdığında.. işleri kötü gittiğinde..
o salak da genç karı alıcam diye yırtındı.. bak benim son sevgilim karımdan sadece beş yaş genç.. gibi anlaşılmaz bi mantığı ortaya koyup asrın fuzi geyiğini sunmanın gevşekliğini hissetmek istiyorum..

erkek olmak istiyorum..
sevgilimin kafasını kesip ayrı yere..
bedenini de gitar torbasını koysam da..
onunla bara gittiğim için.. bakalım kız da ne yaptı da delirtti çocuğu diyebilecek hemcinslerim olsun istiyorum..

sokakta bir kadının saçından tutup..
eğdirip dizinin üzerine kadar indirip.. yüzünü kasıklarım hizasında tutarken onu azarlamak istiyorum.. etraftaki herkesin de kadın da ne yaptı acaba diye merak etmesini istiyorum..
parmak uçlarımda yaylanıp.. hadi gene acıdım yüz ifadesiyle bırakmak istiyorum.. böylece büyüklüğümü göstermek istiyorum..

erkek olmak istiyorum..
yıllarca eziyet cefa çektirdiğim kadının yaşlılığımda bana bakmasını en doğal hakkım gibi kabul etmek ve hatta yattığım yerden ona sesli elli tacizlerde bulunmak istiyorum..

kızkardeşimi yargılayıp bir flört için alnından vurmak istiyorum..

cep telefonuma sevgililerimi baş harfle kaydetmek..
bunlardan biri azıp da karımı aradığında.. onun telefonundan numarayı ve arama gçmişini silmek.. ama kendi telefonumda numarayı hala saklı tutmak istiyorum..
kendimi dahi hissetmek.. yüzlenince de.. e arama diye sildim diye basit bir cevap verebilecek kadar.. nesiz...hmm sanırım tıynetsiz.. olmak istiyorum..
numaraları silerek olayları da silmişim gibi rahatlamak..
şımarmak şımartılmak istiyorum..

arabada yanımdaki kadını birden dövmeye başlayıp yandaki arabadan çaresizce klaksona basarak protesto eden kadına da sırıtarak el işareti çekmek istiyorum..

erkek olmak istiyorum.. sorunlarını gidermek için millet vekilleri olduğum.. sonra da bakanları olduğum nüfusun kadın kısmı iş istiyoruz dediğinde.. evde yeterince işiniz yok mu diye cevap verebilmek.. tarihe sadece pot kırmış olarak geçmek istiyorum..

beni doğurmuş.. sevmiş.. aşık olmuş.. yetiştirmiş bana özen göstermiş..emek vermiş.. doğru yolda tutmuş..
her kadını.
duygusal paranoyak zayıf ve yetersiz görmek onlara sadece tahamül ettiğimi farkettirecek hoşgörülü tutumlar sergilemek istiyorum..

erkek olmak istiyorum..
alem buysa..
ben de..

Image Hosted by ImageShack.us

..

geçip giden oooo.. zamanları ooooo.. biryerlerde nırınım..

tıp bayramı..
tarihçesini benden iyi yazan anlatan çok..

içinden bakmak isteyene..

öyle tıp balosu filan yok eskisi gibi..

her fakülte kendi bi balo yemek bişi düzenler..
birbirine gıcık olan..birbiriyle işi olan.. hocalar taifesi gider..
diğerleri gitmez zaten..

özel hastaneler düzenler..
promosyonel balosunu..

bir kez gitmiştim..
suratı davula dönmeden önce nükethanım sahnede.. ay bu doktorlar da hiç eğlenemiyo mu.. aaa..
şekerim tadında bişiler söylüyordu..

ha esas anlam ve önemi nedir..
hemen ecızgıposta kutumdan bakayım..

orda yürüyüş davetleri..
maskeli eylem davetleri..
kadın doktoru görev sırasında döven başhekimin görevden alınma haberi var..

budur..

severim mesleğimi..
ama kutlamak..
belki..
bir gün..

hekim hasta ve insan haklarının doğal hayat biçimi olduğu gün..
kutlarım elbet..

ben onun yerine einsteinin doğum gününü kutlayayım..



Image Hosted by ImageShack.us

13 Mart 2009 Cuma

..

hayat ne kadar ilginç..

günlük yaşamda minicik bir değişiklik bile..
insanı .. daha hayat dolu daha enerjik.. daha sohbete yatkın..
daha güleryüzlü yapabiliyor..

kaçççç yıldır çalıştığım iş yerini.. bir km aşağısında çalışan bir dostum var..
şık bir giyim firmasının idarecilerinden..

18likle aynı okulda oğlu ilkokul birden beri..
iyi kötü ayak üstü biz de uzun süredir tanışıyoruz..

hep bir sabah kahvesi içelim uğra der..

kafesi bile var bu şık tasarımcı moda firmasının..
hep bi akşam iş çıkışı .. şaraplasak deriz..
sonra gene çocuksla ilgili bi konu için karşılaşırız..

=)

sıcacık bi hatundur.. akıllı..

forma giyiyorlar biliyosunuz okullarda.. nefret ediyorum bu işten ama..
bizimkinin forması taaa karşıda.. bağdat caddesinde..
yani bi sorun oldu mu
halledilemiyo..
ben oturan boğa olduğumdan..
okullar açılırken firma okulda şube açıyor..
o günlerde ne aldıysak o..
yırtıldı söküldü lekelendi.. çözümsüz..

dedi ki bikaç yıl önce..
bizden bağdat caddesi mağazasına araç çıkıyo.. formacı da bizim mağazanın karşısında..
eğer sen de bişi istersen.. ben aldırtırım bizim çocuklara..
bıraktırırım sana hastaneye..


yaptık bunu bi kaç kere..
bu yıl da..
şaşkın 18liğin dar istiyorum hırsına kapılıp istedikleri bi geldi..
asla olmuyor.. kollar bileklerin dört parmak üzerinde kısa..
poların da öyle..

utandım olmadı değiştirtir misin demeye..
evde duruyorlar.. torbalarında..

iki gün önce aradı..
ben gene birilerini gönderiyorum..
varsa bişi.. haber ver dedi..
dedim geçen seferkileri değiştirebilir miyiz..
olur dedi..
getir hastaneye ben uğrar alırım..

unuttum ben..
iki gündür..
=(..

bu sabah..
erken çıktım acık..
arabanın dörtlülerini yaktım..
parkettim kırolar gibi ana cadde üzerine..

daldım binaya..
nefis bir kahve kokusu..
firmanın sahibi hatun da.. tam o anda giriş yaptı selamlaştık..
tanışmıştık önceden..
hatırlatınca..
ayak üstü onla sohbet ettik..

derken arkadaşım geldi..
hadi dedi kave de içebiliriz..

aman.. o nası lezzetli bir kapucino ...
nefis kokulu bir atmosferde..
tasarım sandalyeler üzerinde..
güzel elbiselerle çevrili..
dost sohbeti..
hepi topu on beş dakka..
ha yok arabayı da otoparklarına çektik..
kalmadı yol üzerinde..=)

şimdi zıp zıpım..
sanki süper düper hüper bişi yapmışım gibi..

neden kendimizden bu kadarcık bişeyi bile esirgiyoruz ki..
kalıplarla yaşıyoruz..
randevu sadece... akşam olabilir..
akşam için sadece belli günler..
ve belli günlerde sadece belli arkadaşlar..

üff..
kırmak lazım çarkları..
hem antialzhaymer bişi.. biliyosunuz..
hep söylüyorum..

kısa bi zaman sonra..
gene gideceğim..
hatta şeytanın hazır kırıkken bacağı..
belki başka birilerine de uğrayabilirim..
farklı bişi yapabilrim onbeş dakka..
ya da daha da farklı bişi yapabilirim.. bi saat =P

pşşt lale gene gelip şu şişlideki dostlarına yardım etmeyecek misin sen bu aralar..
bak benim sehpa filan da bakasım var..
=)


Image Hosted by ImageShack.us

11 Mart 2009 Çarşamba

..

döndüm....
nerden mi..
üzerine kuşlar konan.. telefon tellerinden..


kaosun orta göbdeğinden..
sınav kapısında hani sızlayan ağrıyan bi yer vardır karnınızda..
işte kendi o noktamdan...

döndüm..
parmaklıksız gözlerimle..
sağ omuz başımda canıtınla..

arkamda dört artı birimle..

dilimde bir tek şey var..

ben de.. bu kadar basite almak istiyorum yaşamı..
basit sorulara basit cevaplar verebilmek istiyorum..
basit düşünüp.. basit sade sonuçlar çıkarıp.. hizlı ve basit tepkiler vermek istiyorum.

ama olamayacağına göre..
ay durun havalı bişi diyeceğim..
sofistike düşünüp.. rafine yazacağım gene..
az kaldı..
sanırım belki belki yarından da yakın............

ben böyle abuklanırken..
gerçek sıkıntılarla uğraşanlaroldu ise..
sağ köşeye bi tükürük hokkası bıraktım..

kullanın anacım.....
Image Hosted by ImageShack.us

10 Mart 2009 Salı

..

graham bell bugün telefonu bulmuş...
telefonun doğum günüymüş..

kendisi de 3 martta doğmuşmuş..
tüm telefon severler.. iletişim isterler ve güzel haber bekleyen alanlar..
seni seviyorum.. özledim denilenler..
gizli randevularını telefonla halledenler..
hadi bakiim..

şakıyın

hepi börtdey tuuu telefonnnnn




Image Hosted by ImageShack.us

..

içinden bir ses sana ressam değilsin deyip duruyorsa..
hemen resim yapmaya başla..
ses o zaman susar..

van gog..

demiş..
hayır akli dengesi pek yerinde değil..
kendi kulağını kesen adamdan ne hayırlı akıl beklersin de..

benim iç sesi susturmak için de..
bişiler yapmam lazım..
dikkat ettim akşam eşref saati denilen saatte azıyor.. ses..
tam da eve gelip.. sakin olma çocuksla vakit geçirme saatinde..

ay şarapçıydım..
tom miksdeki konyakçı olcam ses susturucam derken..

ses benim canımı yakıyor.. bazı açılardan..
iyi geliyor daha önemsiz açılardan..
sesi susturmak..
da can yakacak..
kimseye de iyi gelmeyecek...

hatta ses değil.. koro benimki..
çok kişilikli kadına..
çok renkli ses.. kanon yapıyolar içimde..

hmmm...
fiziğin faydası olabilir diyerek..
tüm değişim yasalarına sardırdım yeniden..
eylemsizliği yeniden harekete geçirmek için..
ama geçmiyor..
ille de quantum ille de saçaklısından bi ses dürtüp duruyor beni..



benim saçaklı buna benziyor ..
floresan renklerde.. gözalıcı fakat işlevsel...

kendi prensiplerimde esir gibiyim..
gene gözlerimde parmaklıklar var..
daha içerde bi maymun ben.. oynayıp çığlıklanıp atlıyor daldan dala..
dışarda canıtın..
onların arkasında bir ayakta duran eli kadehli ben..
neden kadehli belli de..
neden ayakta.. orasını bilmem..
tahminleri alabilirim..

24 saatin biyoritmik değişikliklerini yayınlamışlardı geçenlerde yeniden..
hani iç salgıların salınma saatleriyle ilgili olanı..
sabah beş kalp krizi saati..
sabah sekiz seks saati.. gibi

akşam yediyle dokuz arası..
bende olanlar hangi salgıyla ilgili ise..
aldırsam o bezleri..

yok bir başyapıtla oynanmaz.. diyorum burda..
aldırmam bişi..

bir kadın anlattı dün akşam bi kadın arkadaşım.. katıldığı toplantıdan..
"şekerim çokkk memnun oldum.. başarılarının devamını dilerim diye gelmiş yanına..
içine düştüler yanımdakiler dedi..
incecik.. dimdik.. arkadan yirmibeşlik.. saçlar karışık röfleli.. şık bir dekolte elbise..üzerinde..
kendisine ikram edilen şarabı alıp..
hem de ikram eden adamın kendi kadehini..
ver şekerim deyip..
bir süre koklayıp..
sonra ağzıda gezdirip..
gözlerini kapatıp..
mmmmm.... nefissss... diye.. hala gözleri kapalıyken geri vermiş..
masadaki tüm xyler o anda dağıldılar diyor.. çeneleri yere vurdu..=)
sonra kadın muzur..
kulağıma eğildi etkisinden memnun
kaç yaşındayım ben biliyor musun.. dedi..
ve seksen dört diye fısıldadı.. =)...."

güldük.. benim gülüş sevecen onunki biraz.. haset..biraz alaycı..
hiç yapamadın dedim..
sosyal flörtü bile..
ııh dedi.. yaramaz oğlan çocuğu haliyle..
yapamam.. sen yaparsın.. ümitliyim senden ..
böle bişi olursun sanırım ilerde....
=)...

koroyu bi susturayım..
daha da iyisini yaparım da..
zira o yaşam keyfidir..
kendinden ve hayatın sana getirdiklerinden keyif alma durumudur..
sahi.. kristof kolombun karısı eserini okumuş olan var mı....

Image Hosted by ImageShack.us

9 Mart 2009 Pazartesi

..

bazen herşeyi/çok fazla şeyi ister gibi göründüğümüzde..
aslında hiçbirşey istememeye çok yakınızdır..
silvia plat....

demiş..

doğru demiş sanki..

dün.. evle dışarısı arasında..
sık sık gidiş ve gelişler..
kısa kısa.. yetmedi..
akşam karanlıkken hava..
bi ara bi de yürüyüşe çıktım..
ılıktı hava..
iyi geldi sanki..
yeni moda bu..
karanlıkta durasım yok..
e gidemiyorum da.. uzun uzun..
her bahaneyle dışardayım o yüzden..
dur ben bi... geliim.. durumu söz konusu..

geçen haftadan eksik verilmiş haber..
kedimiz firar etmiş bi gece.. evi nerden ne zaman terkettiği meçhul..
soyaçekim mi.. meme mi?? ortama uyum/uyum sorunu mu... bilemedim..
sabah köründe uyandığımda..
camın dışından bana bakıyodu..
ne kadar benziyo dedim lekeye..
sonra baktım o gerçekten..
=P
gezmiş.. takılmış.. rahatlamış..

hani derler ya.. kaledir insanın evi..
yok karar verdim ..
bu ev elek gibi.....

Image Hosted by ImageShack.us

8 Mart 2009 Pazar

...

emekçi kadınlar gününüz kutlu olsun.....
sevgililer gününe benzetilip içi boşaltılmasın..

sevgilinle mi karınla mı .. geyiği yapılmasın..
toplumun metası olmasın...
emekleriniz boşa gitmesin..



erkeklerle eşit haklara sahip olmak isteyen kadınların hayal gücü eksik demektir...
timothy leary

özel not..

telaşa gerek yok.. erkekler günü de var....
Image Hosted by ImageShack.us

6 Mart 2009 Cuma

romannnnnnnnnnsı

Sonbahar mevsimine özel sarı sabah güneşi yumuşacık ısıtıyordu şalla örttüğü omuzlarını. Ağaçların turuncu ve sarı yapraklarının arasından süzülen ışık, gözlerini almadan pırıl pırıl yıkıyordu bahçeyi.
Az önce bitirmişti bahçedeki işlerini, yeni ektiği mor çuhaların can sularını vermiş, kocaman seramik saksıları içerden bakınca bir çiçekli tablo oluşturacak şekilde büyüklü küçüklü dizmişti. Ellerini yıkamış, sütlü kahvesini almış ve yerleşmişti koltuğuna, daha biraz vakti vardı. Dizüstü bilgisayarını kucağına aldı, sık kullanılanlardan, bahçeağı isimli foruma girdi ve atıklardan süsleme grubuna tıkladı.
Bu siteyi okurken çok eğleniyordu, bir grup çılgın atılmış eskileri alıp boyayıp tamir edip bahçe aksesuarları yapıyorlardı. Bu sayfayı ingiliz bahçelerinde gördüğü küre şeklindeki aynalı bahçe aksesuarlarını araştırırken bulmuş, katılımlcıların çok keyifli bir grup olduğunu keşfedip kendisi de üye olmuştu. İstanbuldan bir deli bahçevan olarak o da ara sıra yaptıklarını ekliyoru ve çok hoş yorumlar alıyordu. Oradaki bahçevanlardan esinlenip o da, bir çocuk bisikletini saksı ayağı, türk kahvesi fincanlarını kuş yemliği yapmıştı. Yeni satın aldığı eski ve yırtık doktor çantası, babasının zorunlu hizmete giderken ona armağan olarak aldığı ufak çelik tıbbi malzemeleri sterilize etmek için kullanılan fırın benzeri kapaklı trommel, eski bir stetoskop ve refleks çekici ile bir bahçe doktoru köşesi oluşturmuştu. Bununla ilgili yorumları okumak istiyordu bugün.
Evin telefonunun çaldığını duydu içerden. Hiç sevmezdi bu saatlerde çalan telefonu. Anne ve babasının fazla sessiz evinde edindiği, rahatsız edilmeden sessiz zamanlar geçirme alışkanlığını sadece sabahın erken saatlerinde sürdürebiliyordu, çocuklar büyüdüğünden beri. Onları okula göndermek için sabah kargalarla beraber kalkıp, çocuklar ve eşi evden gittikten sonra bahçede vakit geçiriyordu kendince. Her dönemde kendine ayırdığı saatlerinin olmasına çaba göstermişti. Şimdi sadece bu çok erken sabah saatleri uygun oluyordu. Sadece aralıkla şubat arasında bahçeye çıkmazdı. Babama benzedim derdi gülerek, dokuz ay bahçedeyim, üç ay da bahçe için plan yapıyorum.
İç çekerek kalktı, kim bu münasebetsiz diyerek telefona doğru ilerledi.
-Cep telefonumu evde unutmuşum dedi eşi , gelirken getirir misin?
-Olur, nerede.
-Şarja takmıştım salonda, orda unutmuşum. Kaç gibi geleceksin işe?
-En geç bir saat sonra ordayım.
-Tamam uğrar alırım.
-Olur.

Telefonu yerine koydu, kahvesinin ve diz üstü bilgisayarın yanına döndü.
Ekrana odaklanmadan göz gezdirdi etrafına. Bahçesi minicikti, şakalaşırdı bazen Ferhan Şensoyun bir öyküsünde bahsettiği “bahçe mahçe değil, olsa olsa bah” tanımını kullanırdı bu minicik yeşil alan için. Evi satın aldıklarında ortada çirkin karolar ve bir kaç meyve ağacı vardı. Meyve ağaçları evin içinde gibi olduğu için ışık içeriye yeşil bir loşluk verirdi. Evde değişiklikler yaparken ısrarla o cepheye yarım duvar örüp bahçeye açılan bir kapı koymalarını önerenlere karşı durmuş, yerden başlayan kocaman iki sürgülü kapı koydurmuştu. Perdeler açıkken bahçe evin içinde gibi olurdu.
Parke zeminin bittiği noktadan itibaren kışın bir kar örtüsü , yağmur , yapraklarla sanki dışarsı içerdeymiş gibi görünürdü. Yazın da ağaçların altındaki mermer masada ve koltuklarda geçerdi yaşam. Hafta sonu sabahları uzun sabah kahvaltıları, akşam üzeri çayları, geceleri ise armut altı soğuk beyaz şarap partileriyle, evde olduğu tüm saatleri bahçede geçirmeye çalışırdı. Bu bahçe sayesinde yazın tatile gitme ihtiyacı bile duymuyordu artık. Şehrin ortasında bir vaha gibi derdi. Çok uğraşmıştı planlama için, bazı ağaçlar yaşlı olduklarından kesilmiş, yerine yenileri dikilmiş, ağaç diplerine her ay başka bir çiçek açsın diye her mevsimin çiçeklerini ve her zaman yeşil kalan çalılar ekmişti. Yaz kış yeşil ve her zaman çiçekliydi bahçesi.
Eleştirecek birşey bulamadı gördüklerinde, yeniden dizüstünün ekranına çevirdi gözlerini.
Bahçe sitesini kapadı, blog sayfasına geçti. Şifresini girdi ve önünde açılan sayfadan yorumlarına baktı. Hobileri çoktu kadının, eli her işe yatkındı, o yüzden maymun hevesli idi zaten. Ben yaptım cümlesini kurabilmek önemliydi onun için.
Önce bir hobi bloğu olarak başlattığı sayfası sonra her konuda yazıp çizdiği keyiflerini paylaştığı bir yer olmuştu. Bir derken üç ayrı blog sahibi olmuştu. İlk bloğuna biri bahçe diğeri ise yabancı dilde bir hobi bloğu eklenmişti.Hobileri kitapları evi çocukları ve blogları hayatındaki en keyifli şeylerdi.. İş hayatında hastanede tek hekim olmanın , gün boyu hastalar sağlık görevlileri ve hasta yakınlarıyla vakit geçirmenin , akşamları da çocuklarla ilgilenmek için evde bulunmaya dikkat etmesinin sonucunda sosyal yaşamı çok azdı. İşini çok sevmesine rağmen bir süre sonra bir sıradanlık oluşmuştu yaşamında. Ailesi, ve bir iki dostu dışında çok fazla görüştüğü insan ve gezdiği yer yoktu. Bu yüzden bu bloglar onun sosyal hayatı olmuştu.Çok severek okuduğu başka blogcu arkadaşları olmuştu. Sabahları ziyeret etmezse gün boyu içi içini yerdi, kaçırdıklarını düşünerek. Bir kaç gün yazmasa endişelenirler, birkaç gün yazmasalar endişelenirdi.
Kahvesini yudumlayarak bırakılan yorumlarını okudu, bazılarına cevap yazdı. Sonra yeni yazısını ekledi.İngilizcedeki kısaltma gibi değilde kedi çağırır gibi pisi dediği dizüstünü kapadı, içeri bıraktı.Kahve fincanını, kül tablasını aldı,önce demir kapıları kapadı kilitledi,sonra sürgü cam kapıları kapadı. Perdeyi çekti. Elinde boş kahve fincanı ve kültablası ile yürürken gözü eşinin cep telefonuna ilişti. Giyindikten sonra çıkarken unutacağını bildiği için onu da fişten çektiği anda mesaj geldiğine dair yüksek sesli bir uyarı sinyali çınladı telefondan.
Hiç düşünmeden baş parmağı evet düğmesiyle buluştuğu anda, bu hareketin yaşamındaki her şeyin önem derecesini değiştireceğini bilmiyordu.

********
uzun öykümün ya da romanımın ilk bölümü...
gerçek fikrinizi istiyorum....
acımasızca.. eleştirilsin..
param parça edilsin..
sizi editörlerim kabul ettim........

***************
EDİT GEREKTİ....
yaradanın şanslı kuluyum ben....

birkaç meyl aldım..sevgi dolu..
koruma içgüdüsü dolu..

o yüzden edit gerekti..

çok okuyan ben ..
güzel de konuşur anlatırım bıdır bıdır..
öykü aktarmayı bilirim .. bağlantı kurmayı.. ve severim de... ayrıntıları hatırlar sözcüklerle çizerim odaları mekanları..
hep.. bi gün de yazarsın sen bunları derler.. yazı çizi işini sevdiğimi bildiklerinden..
beni tanıyanlar..

o yüzden aynen güzelsin yarışmaya kaytıl..
sesin güzel plak çıkar diyenlerin etkisinde kaldığını söleyenler gibi..
benim de bir fantezim oluştu.. dolduruşa geldim..
öykü roman her ne ise bişi işte..

ilerde bi gün vaktim olursa.. kitap çıkarmayı bilemem de..yazı kurslarına gideceğim de kesin..

ama en istemediğim şey.. otobiografi..
yok bi önemli tarafı..
benim öz yaşamımın..

etrafımda çok farklı
birçok kadın bir araya gelirse ancak..
bir öykü çıkabilir..

pisi dolu.. bi sürü taslakla..

o kadar çok ana hat çizip giriş yazmışım ki..
ama ilerlemedi gitti..

taslaklar biraz daha gelişti de....

öykü mü roman mı ne olduğu bile belli değil..

işte .. bu da yeni eklediğim roman girişidir..
sadece..
bilmek istiyorum..
satın aldınız geldiniz..
ve bu bölümle başladı..

hangi paragrafta amannnn fıstırık dediniz..
nneyi eksik neyi fazla..

benim yaptığım..
ilk bölümde kadının ailesi.. yaşam tarzı ve ilgi alanlarını verebilmekti..

bu bir .. özyaşam deneyimi..
kalbi kırık bi xx öyküsü değil..
sadece bir öyküler silsilesi olacak..olsun istiyorum..
içinde beni etkileyen..
mottolaştırdığım sözleri söyleyen..
gerçekten ünlem işareti koyduran kadınlar olacak..
elbet..

yaşamadığımızı tanık olmadığımız.. yazabilir miyiz..
sonuçta..
flober bile..
ben madam bovariyim demiş di mi.. =)
basılsın basılmasın...

bu da benim hobilerden biri ..
ve en sevdiğim..
o yüzden eleştirin..
dedim..
para verdin aldın..genelde bi fikrin olur..
ilk bölüm biterken .. ya nefret edersin..
ya seversin
dilinden .. yazımından
şimdi paniksiz bi daha okuyun..

bi de öpücem kocamannnnnn..
beni benden korumak isteyenleri..

birine verdiğim cevap gibi..

o telefonla kadın bi aldanmayı öğrenmişse eğer..
kısa olurdu kitap..

ama bak bu da bi fikir..
düşüneyim ..=)

..

düşündüm taşındım...
xylere bi faydam olmasına karar verdim....

hah bi de kadın dilinin evrenselliğini göstereyim istedim..
=P

kadın dili kılavuzu ...

kadınlarım önemli dokuz sözcüğü..
1- iyi.. kadının haklı olduğunu bildiğinde.. ve sizin de susmanız gerektiğinde kullandığı sözcüktür..

2. beş dakika.. giyiniyorsa.. hazırlanıyorsa yarım saat anlamına gelir.. ama eğer size herhangi bir şey için beş dakika izin verdiyse.. tam beş dakikadır..

3.hiçbişey...fırtınadan önceki sessizliktir..dikkatli olmanız gereklidir..tartışma başlamak üzeredir..
ve genellikle bu tartışma.. iyi tamam ile bitecektir..

4.hadi durma.. bu bir davet değil bir kada tutmadır.. sakın dinlemeyin...

5.yüksek sesle iç geçirme.. bu sessiz bir durum değil kesinlikle bir sözcüktür..
anlamı.. salak olduğunuzu düşünmekte ve neden durmuş sizinle "hiçbişey" hakkında tartışarak vakit geçirdiğini düşünüyor demektir..
hiçbişey için... üçüncü maddeye bakın...

6.tamam.. bu erkek için çok tehlikeli bir sözcüktür..
bu kadının .. erkeğe bu yaptığının bedelini nasıl ödeteceğini bulmak için çok düşüneceğini gösterir..

7. teşekkür ederim ya da sağol... buna kesinlikle "ne için" diye cevap vermeyim.. sadece bişey değil deyip geçin..
ama çook teşekkür ederim.. çok sağol ya.. dediyse.. sakın yanılıp da.. bişey değil demeyin..
o zaman size.. herneyse der....

8.herneyse..kadının sizi unutacağını söyleme yöntemidir..

9.üzülme.. anladım.. bu tehlikeli bir belirtme cümlesidir..
kadının erkeğe defalarca bir şeyi yapması için uyardığını ama artık kendisinin yapacağını gösterir..
bunun sonucu öyle bir duruma gider ki..
"neyin var " demeniz gerekir.. onun cevabı da.. üçüncü maddedir..
=P

güldünüz değil mi..
aynı sözcükler olmasa bile ilişkideki .. saptamalara..

*****
ben...
perde-i zulmet indi istikbalime .. diyorum =D..
sabahtan beri ne perdesiydi diye yediğim bir xy dostum gecenin bi yarısında bu yukarda alıntıladığım..meyli ve.. sonunda hatırladığı isim tamlamasını göndermiş..
saolsun..=)
***********
amanin sözlere bakınnnn...
ımm oooo ay fiil....


Image Hosted by ImageShack.us

4 Mart 2009 Çarşamba

...

Yavaş Yavaş Ölürler

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar

Pablo Neruda
***************
edit var edit.....
yupi a yeeeeeeee.. yupi a yooooooooooooooo
sonunda.. kaç küsur yıllık romanın başı değişti..
habire basit isimli bi doktore hanımı otobüste uyandırıp ordan başlatıyodum..
takılıp kalıyodum..
yeni başlangıç...

bahçede..sabahın körüü.. geç sonbahar.... kahve içip blog yazıyorrrrrrrrrrrrrr süper di mi....

=)
birileri derdi ki..
biren bişi olunca.. düşün..
bu iş sürerken ne lede ettin ne karın var..
bi şapka attırın şu anın üstüne.. afilisinden..=D..

düşündüm.. kardayım evet..en şapkalısındannnnn...
oooo neler neler varken üzerine bi de roman eklendiiiiiiiiiiiii
=D..
bu türkçe ile tamıyacağım yazmayacağım elbet..
=D..
burda da mı düzgün yazmaya başlasam..=9
Image Hosted by ImageShack.us

...

kararını vermiş insanların hafifliği içindeyim....
rahatladım...
hala pek ne oldu anlatasım yok..

hem zaten ne anlatayım..
pek güzel roman olucak..
hele karşı tarafın ağzından da anlatılır .. ve yeterince..
gerilim.. erotizm.. romantizm.. eklenirse..
temelin romanı gibi..
best selır olur da..
burdan deşifre etmeyeyim.. =P..

ben rahatladım.. beynim rahatladı..
uygulama zamanına kadar da..
içim bunu anlamıyor.. duygu bölümüm..
oysa..
rahat olmalıyım..
çiçekle böcekle..

ay ne diyorum.. dantelle jartiyerle..tüyle taşla..
oynamalıyım..

de..
bu arada.. şöyle endişelerim var..
hoş görünün..dibi çıktı .. hor görünün..dibine vurabilirim..
endişe tükendi.. sıkı korku yaşayabilir yaşatabilirim..
sıkıntı bitti.. dile getirmenin b.kunu çıkarabilirim..

seçeneğim çok yani..

ister akıllı ister rasyonel ol..
ister öz-beğenin tam olsun..
bazen yaşananlar insana kendini çok fena sorgulatıyor..
mesajlarını ne kadar anlatamadığını..
senin için esas değerin ne olduğunu nasıl anlatamadığını..
anlıyorsun..
düzeltiyorsun belki..
kendini sorgulaman yetmediği gibi..
başkalarını sorgulayasın oluyor...
en ince ayrıntısına kadar öğrenesin oluyor..
ayrıntıların hiç bir işe yaramayacağını bile bile..
bir sürü cevaplar alasın oluyor..
aldığın cevaplarla kendini doğrayasın oluyor..
kan içinde kalasın.. yetmedi.. üzerine alkol de döküp iyice acıtasın oluyor..

sana özel sandığın şeylerin..
basit prensipler olduğunun anlaşılması.. canını yakıyor..küçük şeylerin birleşip büyük şeyler oluşturmadığını..biliyordun zaten..
hatta sık sık.. bu kadar ufak şeylerle kendini mi kendimi mi kandırmaca.. var diye..

rejim ve spor niyetine..
şarap ve düşünme seanslarım var..

iki ucundan yakılmış çıra gibiyim..
iyice bir gzelleşmem gerek ruhen ve bedenen..
ta ki hiç birşey hissetmeyene kadar.....
************
tamam yağmurdan sonra dışarda oynayan çocuğun temiz kalması mümkün değil..
elbet..
ama büyüdük değil mi biz..


Image Hosted by ImageShack.us

3 Mart 2009 Salı

..




*nedensiz bi şekilde iyiyim bu sabah..
dilim kıldan ince kılıçtan keskince..
ağzım dursadan bi adım öteye geçtim.. söylediklerim de daha zor anlaşılır..
ne dedi bu kötü bişi dedi bu modu..

*son ritüeli de yok ettik hayırlısıyla..
tersine yaşıyoruz..

*B. birhan mıdır..
kesin ööledir..
hadi hep beraber.. geleneksel soruyu soralım " bu muymuş....=D"... eh.. layık anacım...
neye mi.. her halta....

*bir arkadaş kimdir..
hehe bir dost...tur elbet... kime olcak kendine....

*yüksekten bakmayı başardım.. orda kalmaya kararlıyım..canıtını seviyorum..

*süperim.. süper olmaya kararlıyım..

*bu ruh durumunu bir süre gene de hüzne bırakabilirim.. ama kontrollü olarak.. kilo verdiriyor..=)..
ve dışarı çık dışarı çık dedirtiyor....
ki cumaya dışardayım...
bu gece de..
yarına da bişi bulurum..

*karar... aile ailedir.. puan final.. aile aile ile görüşür.. puan final.. aile yaşam değildir..

*kibar olmak .. salak olmak değildir.. yaşamı kaçırmak asalet değildir..
bak fransız devriminin bilinmeyen nedenlerinden biri de.. asillere ticaretin yasak olmasıdır.. ticaret yapanın.. asaleti malı mülkü kral tarafından iç edilir..
eee aç karna / maddi manevi/ asalet olmaz.. nolucak o zaman...
di mi..o yüzden devrime katılan asil sayısı hiç de az değil..
salla...
hem konu sindirim sistemi.. sosyoloji değil..

*varoş.. varoş varoş varoş varoş..
dur tdkya soralım..

varoş
isim Macarca város

Kent veya kasabada dış mahalle:
"Bütün kasabanın varoşları boyunca kıvrıla kıvrıla akıp giden bu çaya, ben yakın bir ilgiyle bağlıydım."- Y. K. Karaosmanoğlu.

çağlarrr... tablosuyla beraber alamadım.. nası yapılıyoduuuu....

bi de isim diyo ya.. oysa bunu müptezel anlamında sıfat olarak da kullanıyo insanlar.. insanlar kullanınca.. sözlük kendini güncellemek durumunda kalmaz mı..

*dur bi de özlü söz ekleyelim..
yok yok tüm kadınlar bir süre budist olur.. değil..
kırkından sonra değil.. farkından sonra başlar hayat =D.......
demiş biri..
ay kimse kim.. bulun da bana da öğretin......

*patron dün bir hasta / dost..unu eleştirdi.. kim dedi ona bu yaşta yarı yaşındaki kadınla evlen diye dedi.. matahmış gibi.. kendinden örnek verdi.. en son kırkbeşinde biriyle beraberdim.. karım da ellisinde.. beş yaş için değil dedi..
nası yani..neye göre.. kim noluyo burda kime göre.. demedim..
ben dedim diye.. açıklanabilir tarafı olmuyo bi konunun..kavramsız konular bunlar..
ben de.. olmaz dedim..
ayak üstü konuşulmaz.. öyle çok etken var ki.. kim kimi niye ne zaman ne amaçla seçti konusunda..standardı yok.. mutlakiyet yoksa.. kaos var canım... şarap ısmarla ööle konuşalım.....

*sorunumu sonunda rasyonalize ettim.. rahatladım arkadaşlar..ileriiiii =D....

*reel isimli feysimi yeniden bukladım.. hehe aslında gene feysim yok elbet.. =)..
ama olucaktır bigün....
bazılarınızı ekledim... kim du demeyin diye.. atalettt diye mesaj attım..
ancakkkkkorda bana ataletim demeyin =P

* benim kendime kapandığım dönemde.. hayatımdaki iki yengeç fena halde küstüler bana... ben de kızgınım onlara.. biline..
ama çekirdek yengeçç.. süperdi.. bana rasyonalizm dehasi olduğunu gösterdi..
acaip sevindim onun adına....

* gün içinde ara ara editlenebilir.. yazı... takipte kalın....
*********
edit... "... Fakat heyecanlı bir yerde ölmek, sıkıcı bir yerde yaşamaktan çok daha iyidir." -Richard Wakefield.

inan ve heyecan bul yavrucuum..
senden bu komutu bklemeyenler var..
*********
edit 2.. bugün cümle içinde aypod kullanmış mıydım...
hmmmm bakalım.. aypod sevdası, sevdaların en bahanelisidir..
oldu mu??.. hıh fena değil.. daha iyisini yapabilirim....

Image Hosted by ImageShack.us

2 Mart 2009 Pazartesi

..



kocaman erişkin olmanın getirdiği becerilerden biri de..
ağlak olmamayı başarabilmek elbet..
duygu durumum uyuşturulmuşluk..
bunun içine biraz da kasaba minnet edeceğime..
ile..
geç bunları.. elden gelen öğün olmaz o da vaktinde gelmez..
tarzı müdanaasızlık ekle..
kendim için bişey istiyorsam.. namerdim ekle..

işte durum budur..
o yüzden.. giyinip kuşanıp ele karışınca..
ek bu durumda.. evdeki yardımcı ile çocuks da dahil..
pek süperim canım..
******
ama aslında kolum kanadım kırık...



dün kuaföre giderken .. örvin yalomun kitabını aldım yanıma..
bugünü yaşamak arzusu..

ben şu zerdüşt kitabını unutmuşum nitçenin..
zaten sanırım okurken pek dikkatimi çekmemiş olabilir.
ama..
beni istediğimi yaşamaktan ne alıkoyuyor'lu bölüm ilginçti..
kitap..
zamanın tik taklarını saymak zorunda kalan birinin..
elinde kalan yaşam süresini nasıl değerlendireceğini sorgulaması ile ilgili..

hepimiz saatli bombanın üzerindeyiz..
sadece bazıları pimin çekilmiş olduğunun farkında..

bu durum..
o farkındaların kendine odaklı yaşamasını haklı gösterir mi..

kısa süre önce..
bu sorunun yanıtı evetti..
ve hatta herkes de bunu yapsın idi..

ama suratsızlık.. huysuzluk.. ve kendini aslında yaptıkları konusunda haklı görmeyen birinin..
kendine neden ararken ortaya attığı çeşitli saçma mazeretler.. nedeniyle..

ona gereken felsefi cevabı..
" kendini engelli hissetme.. ama gerçekleri de bil.. aslında kendim isteyip yapıyorum sanırken.. haha malesef senden istenileni yapıyorsun"
cevabını verdimse de..

bende bi sürü cevap karmaşası oluştu...

sanırım burda istediğini yapma ile...
bu yaptıklarının arkasında da durma..
gerektiriyor..

ama bilemiyorum artık..
kurllar toplumun.. ailenin.. ilişkilerin karışmaması için değil mi..
esir etmemeli ama.. değiştirilebilmeli.. esnetebilmeli..
ama ..
sadece beni haklı çıkarsınlar diye.. olmamalı du değişiklikler..

yani önce kendin inanmalısın ..
yaşadıklarının gerekliliğine..
ve..
başkaları ile ilişkisi olmamasına..

bakalım kitap..
bu sorularıma cevap verebilecek mi..

zor kadın saime ile post mortem barışmamı.. yalom sağlamıştı zamanında..
belki şartlarımla barışmamı sağlar..
belki kanatlarımı açtırır..
kim bilir..

şu an itibari ile...
yalom.. bugünü yaşama arzusu..
şensoy.. karagözile boçverinbeni..
kuuk.. kritik..
marşal&zohar.. kimkorkarşrödingerinkedisinden...
ve hala masumiyetmüzesi.. uzadı evet.. zira okuyasım yok konu beni bozuyor..az..

akşam sk.. elimdeki kitaba bakınca.. şensoy idi o an için..
bi de bu var diyerek yalomu uzattım..
birden gözlüğüne uzanınca.. adı ilgisini çekti diye düşündüm..
güldüm.. pek ilgilendin diye..
konusu neymiş diye bakıcam dedi..
boşver sen okumazsın dedim..
neden dedi..
çünkü sen kitap okumazsın.........

kötü müyüm ..
hayır..

Image Hosted by ImageShack.us

Follow my blog with Bloglovin