21 Haziran 2009 Pazar

zamanıdır

sanırım buraya kadardı.....


ben mi ben iyi olacağım..
kararlıyım..

belki geri de döneceğim...
belki buraya belki.. başka bir yere..
atalet olmaz belki adı..
hareket olur..
moment olur..
torque olur..
bilemiyorum..
bu bir yolculuktu..
mutsuz bir kadının gayya kuyusu idi..
mutsuzluğunu.. susturmak için yöntemler ararken.. yaptığı bir yolculuk..
çok iyi vakit geçirdi.. çok güel alışverişleri oldu.. çok güzel insanlarla kuşatıldı..
sevilen bi kul.. biliyor..
zamanla hafifsemeyi öğrendi kendi mutsuzluğunu.. burada ve sizden..
bir kez sormuştum..
mizah insana güç verdiği kadar da zayıflatabilir mi diye..
evet zayıfladı.. ve bu yüzden bir kez daha mutsuz..
bu kez.. mizahsız.. halledecek yaşamını..
sonra birşeyleri küçük görerek.. önemsemeyerek ayakta olamyı değil..
gerçekten ayakta olmanın getirdiği keyfi paylaşacak..
bundan emin..
paylaşacak keyifleri yaşayacak..
kararlı....

hepinizi seviyorum filan dememe gerek yok..biliyorsunuz bunu zaten..
burda olacağım..
yorumlarda.. feysde.. emailde.. telefonda.. yanınızda..
az ve özsünüz benim için..
kalıcısını da..

neden gitmeli atalet..
çünkü artık atalet olmak istemiyor.. atalet değil de zaten..
"ben yalancı sahtekarın tekiyim dedim bir gün sanaldan gerçek yaşama taşıdığım bir dostuma.. yaptıklarımı değil yapmam gerekenleri.. olduğumu değil olmam gerektiğine inandığım kişiyi.. şeyi yazdım.. galiba"
o da dedi ki..
sen seni nasıl görmem gerektiğini bana söyleyemezsin...

umarım doğrudur..
ben karıştım artık..
özgür bırakmaktan da sıkıldım..
kayıtsız olarak güçlü olmaktan da..
hasımı ufak görünce hasım olmaktan çıkacağını sanmaktan da..
ben kendim özgür.. gayet öfkeli ve tepkili.. ve ayrıca hasmıma da.. gereğince davranmaya gidiyorum..



Image Hosted by ImageShack.us

18 Haziran 2009 Perşembe

babalar günü

nefesi tükeniyor......
ama bir de sözü var.....
anlatacak...

bir öyküsü var....
bir babalar günü öyküsü..
gergine söz verdi...

yıllardan bir gün kadın...
alışverişe çıkmıştı..
lacivert borda azıcık da krem rengi kareli keten bir gömlek de beğendi ..
erkek modeli..
yakası düğmeli..

onu da aldı.. öylesine.. armağan değil.. sadece yakışacağını düşündüğünden....
akşam ...
ben beyaz... mavi gömlek..
ve de yakası düğmeli olmayan..
pantalon olarak da..
gri ve lacivert dışında birşey istemiyorum çıngarı çıktı ...
daha önce bilinmeyen ani bir kural gelmişti gardroba demek ki...
nedeni belli değil..
şimdi düşünüyor ve nedenini biliyor..
ama o zaman salaklık dönemi pikassonun mavi dönemi gibi...
sadece yatağın içinde oturup izliyor.. dolaba doğru huysuzlananı...
kadın sakin... şaşkın bile olamayacak kadar....
başka türlüsünü bilmiyor....

ertesi gün o gömleği kaldırıyor.. ve diğer tüm renklileri atıyor.. veriyor...

beyazlar maviler griler.. lacivertler..
dolap renksiz..
ama yaşam renkli.. ne gam....

babalar günü geliyor sonra..
günün adının önemi yok...
kadın.. veletler önemli günlere önem versinler istiyor..
öğrensinler.. insanlara sevgiyi aktarmanın bir yolu da armağan seçmektir..
vermektir kutlamaktır..
hayat.. böyle özel günler olmasa... iyice çekilmez olur........
yılbaşında herkese herkesten hediye alıyor..
herkesin en az üç hediyesi oluyor..

o yıl da babalar gününde...veletler çok ufak..
armağanları kendisi alıp ellerine tutuşturuyor..
ha derseniz kadının önemli gününde ne oluyor..
hiç... der size..
anneler gününde..
sadece çocukların annesi olduğu için.
hediye ancak çocuklar okul yaşına geldiğinde...
okul kermeslerinden aldıklarıdır..
çok da güzeldir seçimleri..
yani başarmıştır... her biri gerçekten ona.. zevkine ... keyfine uygundur....

doğum günlerinde...ise..
kendi pastasını alıp..
kendi sofrasını kuruyor..
kendi dostlarını davet ediyor..
şık giyiniyor..
çocukları da .. giydiriyor..
maksat eğitim öğretim.. görgü..
neydi simurg??... mem aktarmak...

işte o babalar gününde..
beyaz alıyor..
beyaz tişört.. beyaz.. gömlek.. beyaz kol düğmeli gömlek..

adam birinci paketi dört yaşındakinin elinden alıyor..
açıyor..
amannn pek güzel diyor öpüyor kızını...
ikinci paketi.. de oğlunun elinden...
aman diyor beyaz pek güzel...
bu da benim hediyem diyor kadın..
açıyor adam beyaz....
bakıyor...
anladım diyor..

kadın ne domuzum diye seviniyor..
oysa değil.....
ona s ile başlayan başka sıfatlarla seslenilebilir...
ama domuz filan değil....
öyle olduğunu sanmak sanırım..
kaçınılmazı geciktirmek için.. ona gerekeni sağlıyor......
********

gergin .. dilediğin beklediğin umduğun babalar günü öyküsü değil biliyorum..
ben babamın gününü çok özel kutlardım...
onunla özel zaman geçirir.. çayını .. kahvesini... ben servis yapardım..
dedikodu yapardık beraber...
bazen dışarı çıkardık...
zamanın keyifle paylaşılması için bir gerekçe olurdu.. sadece...

haa...
benim çocuks güzel kutlar babalarını....
şimdiden hediye telaşı içindeler..
bakalım göreceğiz.. bu yıl ne alacaklar... ne yapacaklar...
********
ps....
kadın dün kızının mezuniyet törenine gitti..
o zaman dört olan kızı 14.. dokuzluk da şimdi 19..
siyah dar diz altı elbisesini giydi..
yüksek topuk siklamen ayakkabılar .. ve siklamen ruj ile..
kızı da siyah elbet.. oğlansa.. törendeki kızlara aha dedirtti..
yakışıklı kuuul ...uzak.. soğuk....
kızı kendisinin yıllar önce indiği yüz elli yıllık merdivenleri inerken..
gurur duydu..
eskisi gibi gözleri filan dolmadı.. şimdilerde böyle duygusallıklar kalmadı pek içinde...biraz katılmış gibi..
saçları savurdu arkaya..
çoğu ilk çocuk olan kızının sınıf arkadaşlarının annelerinin yanında...
eski liseli olarak..
yanında ilk çocuğu ruh arkadaşı ile durdu.....
kadın gurur duydu...
boyu daha uzundu dün kadının...

babalar günü kutlu olsun...
herkese..
henüz olmamış..
seneye kutlayacaklara...
epeydir kutlayanlara....
tanıdığım herkese..

tanıdığım bir kişi çok özel kutlayacak ............
hep hatırlayacak sanırım....
bu babalar gününü....
*********


Image Hosted by ImageShack.us

14 Haziran 2009 Pazar

laleme


şu ağız tadı meselesi..

kötüdür.. ağız tadı..
daire daire yaşayan..
her davranışı amaca yönelik olan..
amaçlarla keyifleri birarada kutlayanları şaşırtır..

hortumsal dalgalar yapar döne döne aynı yerdesindir..
ya da odaya kapanmış eşek arıları vardır hani.. o duvar senin bu duvar senin çarpa çarpa..

o arada.. neler oluır geçer..
sevdiklerin..
neler yaşar neler hisseder..
neler kaçar hayattan farketmesin..
eh ağzının tadı yok..
a biraz haklısın..

tad aramalara çıkarsın ama ..
neydi yediğin içtiğin ..
hatta biryerlere yazarsın..

kendini ayakta tutarsın ama..
çevren sallanır..

öyle işte..
bu buduar bugün hiç yapmadığı bir şey yapacak..
toplamda yaklaşık 2000 yazılı ve iki bloglu yaşamının ..
en uzun ziyaretçilerinden birinden ..
hem özür dileyecek.. hem doğum gününü kutlayacak..

lalem..
sarılar arasındaki kırmızım..

kutluyorum seni kocamannnn...
haydi kızları da al..
pastaaaaaaaaaaaaaa....
mumlar.............
şampanyalarrrrrrrrrrrrr..........

bi de atalet öpücüğüüüüüüü....
parti..............

Image Hosted by ImageShack.us

13 Haziran 2009 Cumartesi

.........filme dair..




ra-men... çin kökenli olduğu söylenen japon yemeği..
evrenin dengesini yansıtan yemek..
içindeki şehriyesi belirli bir volkanik bölgenin suyundan yapılmazsa başarılı olmayan..
içinde.. denizi yansıtan.. ve toprağı yansıtan ögeleri olan..
ve sebze/tavuk suyunu pişirmenin özel bir ritueli olan bir yemek...

öyle olmayabilir.. gerçi.. en azından ramen-girl filminde ustanın çorbaya atfettikleri.. bu özellikler..
"aynı senin yaptığın gibi yaptım " deyince ra-men öğrenmek isteyen kız...
usta ..
"aklınla değil ruhunla pişireceksin".. diye cevapladı..

anladım ben..
içine kattığın her bir parçaya saygı ile yaklaşacaksın..
dengelerine/oranlarına özen göstereceksin yoksa çöpe dökebilirsin.....

hayat özeti gibi...

ustanın çorbasını içen herkes gülmeye başlıyordu..
kızın bu işi öğrenmek istemesi ondan..
ama ilk ra-menini her içen yokluklarına pişmanlıklarına gizlediklerine ağlamaya başladı..

niyet ne olursa olsun.. sonuçlar bizim elimizden çıkar..
içimizi yansıtırız.. ama gözlerden.. ama ra-menden..
sözler doğru söylemez.. parantezler çizgiler.. doğru söylemez..

yemek önemli bir unsur elbet.. mem havuzu..
amaç karın doyurmak olduğu kadar (hadi buna hayatı sürdürmek diyelim)..
tad duyusunu da tatmin etmek.. (bunlara da keyif diyelim)
ikisi de gerekli..
boşuna ağzınızın tadı bozulmasın demezler..
bilirler...çünkü..

zamanında ben de içine sevgi katmak derdim..
içine sevgi katılan yemek güzel olur.. birkaç baharatı eksik de bıraksan..
basit bir domatesli şehriye çorbası bile..
söz size bu öyküyü yazacağım...

çocuks bazen içinde fazla sevgi olmuş diye takılırlardı...

benim yemeğe.. mutfağa.. eve .. sevgi katarken ..
unuttuğum.. yiyenin de sevgiyle kabullenmesi gerekli imiş senin yemeğini..
yoksa hazımsızlık yapabilirmiş..
ki yapmış...

neyse ki uzun zamandır mutfağa girmiyorum..
şarap eski kaşar..
şarap meyve..
konyak çukulata..
şat limon..

yok kendime edecek bir sitemim...
yassu...................

**
fıstırık bir köpük filmden sonra / sırasında / fıstırık düşünceler...
acısı biraz fazla mı kaçmış nedir..
**
fotoğraf: http://www.kyoto-omotenashi.net/en/ra-men.jpg
Image Hosted by ImageShack.us

11 Haziran 2009 Perşembe

..

tamam bişey yok...
=)

yazı yok..
biliyorum... yazı olcak bişey de yok..

eskiden bi sözcüğe uzuuunnnn yazı çıkardı..
şimdi yazmam gereken öyküyü bile yazasım yok...

ruh durumum iniş çıkışta...
sonunun köküne inildi.. kök dirençli imiş...

ama var işte aklıma gelen ufak tefek bişiler..

bari not almak gibi olsun...
liste yapmıştım hani..
ilerliyor gerçekleştirmeler...

kursa da devam ediyorum...
son seferinden iki üç sözcük size..
"bir kitabı otuz yıldan sonra okuyunca.. kitap dağılabiliyormuş" dedi.. hocamız..=P hadi siz bu kitap sözcüğünün yerine başka sözcükler koyun... çeşitleyin...=D...

ha bir de..
"eğer bir yazarın spinozaya gnderme yaptığını yakalarsanız.. başka üstü örtülü göndermeleri de öyle yorumlarsınız" dedi..

burda da kitap ve spinozayı çeşitleyin bakayım...=)

tepste tanınmama/mıza.. az kaldı...
elde defterle gittiğimiz gün... iz bırakıcam/z.. kesin..

haha bi de..
çözülmezim var..
çözemeyin diye kondurayım buraya..
mutlu musunuz?? niye???
sorusu geliştirilirse ne olur ????
=D

Image Hosted by ImageShack.us

5 Haziran 2009 Cuma

..



buraya yakışır dedim....
sadece sahnesi için elbet..
yoksa ne deniz bulurum çölde..
ne kışı iterim ileriye..
ne yağışları durdururum.. zaten kuraklık varken..
ne gereksiz bişey yapardım...

şimdi gereklileri yapma zamanı..

ama başkası söyleyince .. eh idare eder..
de..
sahneler güzel..

hatta sesi bile kapatabilirsiniz..
fransızca bilenler..
diğerleri..
eh buğulu kadın sesi..
ne derse desin...................
****
kendine ait bir oda.. da..
vircinya cambriçde mi aksfırda mı bi kütüphanede çalışır kaynakça arar...
o arada gözü orda çalışan bi asistana takılır..
adamın yağlı saçları.. omuzlarına dökülmüş kepekleri..
fırçalanmamaktan pas tutmuş dişlerine bakar..
ve şunu düşünür.. bu yaratık mı benden daha değerli ve çimenlerde yürüyebiliyor..

az önce kütüphaneye gelirken uyarmışlardır onu..
çimenlerden sadece erkekler yürüyebilir.. siz mucur döşeli patikadan yürüyeceksiniz demişlerdir... erkek egemen akademi dünyasının pelerinli kaba erkekleri...

işte ben de bu aralar bakıyorum bakıyorum...
alem buysa kral benim tavırlı bazılarına... ve..
böyle fikirler üretiyorum..
sizce sıyırıyor muyum..
çünkü aslında doğam ve işimin hayatıma sızması üzerine katolik rahibelerden öğrendiklerimle..
her insan eşittir güzeldir.. iyidir diyen biri idim...
üffff...
siz beni bırakın...
vidyoyu izleyin..
ama izleyin dediklerini örnek almayın..
onları yapmadan bile yeterince pişmanlıklarınız olacaktır...
************
videoyu göremiyorsanız...
patricia kaas.. s'il fallait le faire..
haha aslında.. yapmak gerekseydi demiş o da..
gerekliliğe bağlı olarak itecek kışları öretecek üstleri..
ve aşktan konuşacak..
he kendiniz bulun izleyin..
ama yarışmadaki değil..
klip olanı..
yatak odasıdır da..=P
Image Hosted by ImageShack.us

3 Haziran 2009 Çarşamba

cıvıltı şeysi ve feys kitabı

feys sayesinde fikir üretmedeyim..
aslında feysi tvittır (cıvıldayan) gibi kullanmaya çalışıyorum..
derdin ne demeyin var bi gereği ki yapıyorum...

ama elbet ben cıvıldarken.. başka sesler de oluyor.. sağda solda..

şimdi bu feysde çok iyi tanıdığım kişiler var..
gerçek hayattan ya da blogdan..
uzun süredir yazıştığım.. benim dediğimi anlayan..
dozu kararında kişiler..

bi de tabii bu kişilerin listeleri var.. arkadaş listeleri..
bazen dost.. tanış.. arkadaşlara yorum yaptığımda..
beni beğenip ( eskinin görücü usulü gibi bişi oluyo bu)..
arkadaşlık teklif ediyorlar..
bakıyorum arada kıramayacağım biri var..
eh ben de nazenin toy değilim ki.. herseferinde..
ay senin listenden biri bana da arkadaşlık teklif etmiş.
ekliyim mi.. diye sorayım..

hayır zaten ne desin karşı taraf..
benim listemde.. evet..
üstelik bayağı da derin sohbetlerimiz oluyor yorumlar postlar sayesinde..
ama doğru biri değildir.. kıldır.. psikopattır..
kadın.. erkek avcısıdır.. bakma sen benim görüştüğüme..
ekleme kardeşim.. koru kendini..
diyecek hali yok ya....

ha onun da boş anına gelip de ekledi ise bile..
sonuçta ben de kocaman..( bedensel olarak değil.. yaşça da değil.. akıl olarak ) kadınım...=)
yani bi yaramazlığı olursa sepetlerim gider diyorum ve ekliyorum...

sonra pıt bi mesaj..
merhaba.. teşekkür ederim eklediğiniz için..
cevap ..rica ederim.. bi de kibar gülücük..
hemen akabinde..
siz ne iş yapıyorsunuz...
cevap.. olabildiğince yuvarlakça.. sağlık sektörü...!!
ay hangi hastanede..
içinden.. ya napıcan kardeşim alla alla.... derken.. kibarca.. özel bi kurum..
hıı anladım.. söylemek istemiyorsuuun..
(beni gidi şakacı beniiii... saklambaç oynarmışım da... ya bi an önce siz değil mi idi bu..ne zaman sen olduk ...) demiyorum tabii..
sadece bi gülücük... gidiyor...benden oraya cevap olarak...
hemen arkasından.. kaç yaşındasınız...
hobaaaaa....
az daha cevap versek..
gülümsesek ya beni ya canıtını istemeye gelecekler duygusuna kapılıyorum...
ufak çaplı bir tersleme ile halloluyor iş..
listeden çıkarmama bile gerek kalmıyor.. orda duruyor uslu uslu.. daha kıpraşmıyor..

ikinci gözlem.. profil fotoları ve davranış özellikleri ilişkisi.....
arkada anıtkabir.. boy resmi.. ya da direkt bir atatürk portesi..
türk bayrağı..
profil tanımında sapına kadar vatansever.... atatürkçü demokrat sözcük yığılması..
peki.. arkadaş ekledik..
beş dakka sonra..
ben tamamen kişisel bir durum tesbiti yazdım diyelim..
pıt.. gayet demokrat ( ben bu sözcükten tırsmaya başladım zaten.. demok
ratlık kavramımız değişti gayet totalitarist bir kafa yapısı haline geldi.. mesela bu postu eklemeyen beni arkadaşlıktan silsin filan gibi başlıkları oluyor bunların Atatürk ile ilgili videolarında.. kardeşim ben bir an önce.. komedi.. üzerine.. şebnem ferah.. araya dilek önder bağlantısı vermişken birden bi Atatürk videosu koymaya utanırım bi kere.. bana saygısızlık gibi gelir..).. neyse bu demokrat abiler.. gayet demokrat yorumlar ekliyorlar duruma.. darbeler ani olmaz filan gibi..
ama mesajlarda.. görüşelim söyleşelim.. paylaşalım.. msne gel.. onlayn ol..
oldu canım..
hatta sen hemen gel yanıma.. paylaşalım..
örneğin ben sopayı alayım sen ..
kapıyı seç istersen canını kurtarmak için..

bunların bi de hediye göndereni var..
bayraklı ya da anıtkabirli adam sana bir kissable lips isteği..
öpülesi dudaklar oluyor bu..
lollipop isteği.. ki.. "anıtkabirli"nin lolipopunu yala. .
sen de ona lolipopunu gönder filan gibi seçenekleri.. açılımları oluyor..
yanlışlıkla tıklarsanız..
kalbine ulaşması beklenen sevgi mesajları..
veya benim senin için sevgim filan gibi eylemlere katılmanı umuyor..

hem de anıtkabirde..
fıkralardaki karikatürlerdeki gibi..
utanırım ben bi kere..
öyle laubali şeylere öyle bir anıtın gölgesinde..
ya da bayrağın ya da.. Atatürk profilinin..

hah bi de romantik şaşkınlar var...
pat mesaj kutusunda bir şiirimsi..
senin dalgın gözlerin.. perdelenmiş huyların.. mutsuzlukların filan..
cevap veriyorum ...
yok canım o sizin hüsnü kuruntunuz..
yeni bi şiir yok yok ben anladım sen mutsuzsunnn...
bi gülücük (bu empati bilirim anlamına geliyor sanırım )
ve nasılsın.. lar..
sağolunn süperim siz nasılsınıza cevap..
napıyorsun şimdi.. ler..gecen/günün nasıl diye soranlar...
elinin körü.. demiyorum.. nedense bi sabrım var..

ha bi de yorumlara verdikleri cevaplar oluyor bazen..
bilmiş..hatta ben bilirim başkası toz yutar..cı..
ukala.. ders veren ve ters..
kaba hatta..

şimdi ne demeye bunlara takılıyorsun gel yaz blounda.. demeyin..
bir amacım var elbet..
hem bloa malzeme hem de.. sosyal araştırma..yapıyorum..
ve sonuç vahim...

gerçek hayattaki gözlemimdi zaten..
ama hem her önüme gelene alıcı gözle bakmadığım..
hem de belirli sosyal çevrelerin dışına çıkmadığım için..
sınırlı oluyordu..
şimdi burdan açıklıyorum gerçeği..

biz bitmişiz xxler.. mahvolmuşuz..
xyler nazarında biz..
ya.. tamamen salak..
soruların ne amaçla sorulduğunu anlamayacak..
ve aslında sadece bir xx daha götürme dışında vakit kaybedesi olmayan bir xy ile karşı karşıya olduğumuzu anlamayacak kadar anlama özürlüyüz..

ya öyle zavallı ve aç ve yalnız durumdayız ki..
gözlerde hüzün filan dedikleri anda..
zaten kocam da beni anlamıyor.. böhü böhü..
gece de uzun hadi gel beni al filan diyecek durumlara düşmüşüz..

daha beteri.. akıllı akıllı yazan çizen xylere de güvenmemeli imiş..
her an kum torbası ya da yanaşma niyetine kullanabiliyorlarmış..
insanları...

biz bitmişiz.. ağlayanımız yokmuş..

sakın aklı başında adamın orda ne işi var demeyin..
bunlara verilecek cevabım yok..
sen napıyosun orda da demiyosunuz zaten uyarmıştım.. önceden..
ben biraz daha ordayım..

sonra işim bitecek orda..
ille yerimi bildiresim devam ederse..
cıvıltı şeysi..
ille post asasım varsa..blog ile sürer belki..

Image Host ed by ImageShack.us

2 Haziran 2009 Salı

hepitopu iki alıntı gerisi laf ü güzaf...

bi türkanşoraylıbelgeselkıvamında bişi.. trt1 de..
filmlerdeki sahneleri sosyolojik olarak açıyolar..
devrin kadirinanırıile beyaperdenin en iyi çifti olmuşlar o zamanlar...

bir sunucu vurucu bölümlere sesli girdiler yapıyo..
dedi ki..
ve bakınız önemli cümle geliyor...
"herşeyi isteyen.. elindekini kaybedermiş"..
sıkı durun yakışmayacak bişi söyleyeceğim..
ulan.. beyazperde çözmüş... sen hala.. yıkıl yıkıl...
dedim içimden ve hatta yazdım evet burda görüldüğü gibi..
ordaki sen asla türkanımşorayım değildi.....

zap...
sohbet saati...
handesiyeneri kırmızı rujuyla şu sofrada sohbet programı var ya.. aydın boysan filan ..orda..
" telefon açtım arkadaşlarıma.. ben romeomu buldum diye.." dedi..
ve "aşk bazen umutsuz da olsa ulaşılmaz da olsa onu yaşamak da güzeldir.. o yüzden her gün gittim o kafeye" dedi...
bayıldılar eski jenerasyon..
aşkın umutsuz halini en yakından tanıyan..
ama gene de bi gideyim bakayım belki de.. diye yine yeniden ..
hergün hatta günde bikaçkez..
aşk objesini görme umudu olan yerlerde dolanmaya...
hayır görsen nolcak..
büyük ihtimal ya görmezden gelecek ya hiddet ve tepki gösteren bi jest ile çene burun ikilisini yukarı dikecek..
zaten bu çene ve burun aynı anda dikilmezse yukarı.. aptal görünür insan bööle ağzı açık...
dur karıştırmıyayım.. evet yine yeniden aşk objesi görme olasılığı değerlendirilip..
cıx bugün de umutsuz diye geri dönülür.. kısa bir süre için..
bir dahaki sortiye kadar...
hmmm aslında bir çeşit sadomazo ilişki..
=D...

bayıldılar..işte aşk bu filan dediler....

şimdi aşk çok para yok deyip.. ritmik biçimde geçtim.....
zap....
hipopotamlar.....
zap....
politikacıbıyıklılar...

zap... nınını...
kalktım ve boğaza gittim....
işte mor basmasını o aman gördüm.....





Image Hosted by ImageShack.us

Follow my blog with Bloglovin