31 Mayıs 2014 Cumartesi

şebnem.. kargalar.. sabah.. hafızanın hafızası.. ve diğerleri..

ne tuhaf..
hafızanın hafızası var..
uykudaydım..
saati işe gidişime göre ayarlamıştım..
sabah uykusunu da severim hani..
saati susturup yeniden uykuya dönmeyi..

ama tuhaf bir huzursuzlukla kargalardan önce uyandım ..
biliyorum çünkü evin önündeki ağaçla bir karga yuvası var..

önce uyku yüzeyselleşti..
sonra tamamen bilince geçtim.. o arada kaybettim ..
uyku ile uyanıklık arasında bildiğimi ..
gözler inatla kapalı düşündüm ..
beni huzursuz eden ne var diye düşündüm ..
sınav kayıt ödeme teftiş randevu yok .. yetişilecek bişey..
yok hiçbiri ..
sonra anımsadım ..

hafıza uyanıkken hep geziyi hatırlıyor da..
derin uykudan uyan diyenine..
ben ancak hafızanın hafızası diyebilirim..

kargalar uyandı sonra ..
ben kahvemi içerken ..
biliyorum çünkü geçen yıl siyah kurdeler taktığım ağaçta bir karga yuvası var ..

sonra beynimde şebnem ferah billur sesi ile dedi ki..

"Sana bilmediğin bir şey söyleyemem
Ben de hiçbir şey bilmiyorum
Ne kadar iyilik varsa hepimiz için
Hepsini dileyip gerisine direniyorum"

ben de şebnemcim ben de ..

posted from Bloggeroid

30 Mayıs 2014 Cuma

polisiye havalar yağmur dolu yazarlar ve diğerleri

şu öğleden sonraki güzel hava var ya..
daha doğrusu akşam üzeri..
o bana armağan..
 .
Türkkadın polisiye yazarlarından Esra Türkekul ki büyük bir keyifle okuduğum kapalıçarşı cinayeti'nin yazarı ve Berna isimli capcanlı bir Karakterin yaratıcısıdır..
Piraye Şengel ..
ki Ay çöreği dedektiflik bürosu serisinin yazarı ve Azade isimli neşeli bir karakterin yaratıcısıdır..
Hesna Onbaşı ..
ki Süleyman'ın kuyuları isimli ..istanbulda simgeler ve dinler tarihine dayandırılarak polisiye böyle yazılır..
Dan Brown okusun da istanbula haksızlık etmesin diye yol gösterecek kadar güzel bir kitabın yazarıdır..
bugün Kadiköy'de N. Hikmet KM. de olacaklardı..
konuşulacak anlatılacak ..ben dinleyeceğim..

ancak canıtın şaşkını bana bugünün yağmurlu olacağını hatırlatmadı..
ne şemsiye ne yağmurluk ne hırka..
sabah çıktım işe..
ordan da niyetim kadiköy..

dışarda gün boyu tufan ..
feysiminbukunda yer yer dolu görüntüleri..

derken hava açtı ben gittim döndüm ..
yağmur tekrar başladı .. işte bu insanın mutluluğuna katmer katar..

yazarlar yazma öykülerini..
kitapları ile ilgili fikirlerini anlattılar..

gerçeklikten dem vuruldu..
yabancı yazarlardan söz edildi..
ufacık da olsa yakın zaman eserlerde bir politik dokunuş olmasıyla ilgili konuşuldu..

konuşmaların bitiminde yazarlara kitapları imzalatıldı.. Esra hanımın biz birer çay içeceğiz gelir misiniz demesine
pişkinlikle
bayılırım diye cevap verildi ..
tuzlu çörek gibi yanlarına eklenildi ..
bir noktada durum farkedildi ve
bir sonraki romanda sapık hayran olarak yer alsam teklifi yapıldı ..

robin williamsın bir filminde finalde bir sahne yer alır..
çok çarpıcıdır .. 
tek isteği spagetti içinde yuvarlanmak olan kronik depresyonda obsesif bir kadın hastayı mutlu etmek için..
hastanenin arka bahçesine getirdikleri..
aile boyu şişme yüzme havuzuna spagetti doldururlar
ve hastayı havuza sokarlar.. 
o kadının yüz ifadesi bence mutluluğun ifadesidir ..
o nasıl bir gülümseme..
o gözlerdeki nasıl bir tatmindir ..
işte ben de aynı o gülümseme ve o parlak bakışlarla döndüm eve..
posted from Bloggeroid

26 Mayıs 2014 Pazartesi

papua yeniginede dickens okumak ve iranda bisiklete binmek neden çevreye zarar verir canıtın

Bisiklete binmek isteyen küçük İranlı kızı anlatan film ..
Papua Yeni Gine adalarından birinde 'Büyük Umutlar' okuyup hayal kurmak isteyen kızı anlatan film..
bu filmler arasındaki benzerlik..
bağnazlık..
yaşamının sorumluluğunu başkasına..
mümkünse insan olmayan birine..
bir güce yükleme arzusu..
başkalarının istek ve arzu ve düşünce ve fikirlerini.. anlamak ve dinlemek istemeden..
onlara kendi
doğrularını..
uğrunda savaşı kavgayı göze alamayacağın konuları.. anlamaya çalışmaktansa..
baskı ve hile ile dayatan
gri insanları anımsama fırsatı sunmaları..

Dinin.. coğrafyanın.. Cinsiyetin.. etnik kökenin önemi yok ...
Gri.. tozlu.. mat ruhlardan uzak kalalım dilerim..

posted from Bloggeroid

13 Mayıs 2014 Salı

antabus.. kitaplar.. kadınlar.. öteki kadınlar.. ve aktivistlik ve feministlik.. canıtın diyemem dün soydaşlarından biri ördek yavrusu kaptı.. kızgınım az..




hatta dayanamamıştım da..
daha ilk sayfalarda yaptığı bir oda kadın pencere sokak tanımlamasını..
koşa koşa..
çekirdeğin odasına gitmiş..
misafirleri olan üç beş ergeni de esir alıp okumuştum..
onlara hiç birşey dememişti..
zira samatyanın arka sokaklarını hiç bilmiyorlardı..
ve sokaklarda oynayan çocukları ve mutfak masalarındaki fesleğenleri belki anneannelerinin evinde görmüşlerdi..
kitap bitince de.. çekirdeğe vermiştim.. mutlaka okumalısın diye..
neyse.. beni böyle etkiliyor seray şahiner'in anlatımı..
ilk satırlarda alıp götürüyor başka sokaklara evlere yaşamlara sokuyor..

sonra hemen ilk kitabı olan.. gelin başını aldım.. 
o da başka türlüydü.. 

yeni kitapta.. hastanelerde acil servislerden sahneler var.. 
bana evimdeyim duygusu verdi..
daha ilk satırlarda.
tüm karakterler etiyle kemiğiyle..
karşımda idiler..

neyse.. beni bırakalım ve kitaba dönelim..
ama dönmeden önce bir girdi daha yapalım.. 

21. yydayız ve sorunlarımızın başında hala kadının insan hakları geliyor..
değişmiyor..
öldürülen..
aile baskısı nedeniyle kararlarını özgür alamayan..
tecavüze uğrayınca kendi canı kadar.. ailesindeki erkeklerin ..
elini kana bulamasından.. hapislere düşmesinden de korkan.. 
dünyanın namusu eteğinin altında gizlenmiş olan..
geleceksiz.. ve kaderi ailelerinin ki dudağı arasında kadınlar var..
gerçekler ve canlılar..

ben bir feministim.. 17 yaşımdan beri..
kadının insan olması .. 
dolayısıyla sadece insan hakları ile korunmasının yeteceği günleri özleyen biriyim..

realistim.. 1976dan beri ileri değil geri giden.. sonuçta yerinde sayan..
dünyada ve türkiye'de..
kadına eğitimde.. sağlıkta düşen payı..
iş gücü ve karşılığında ücretlendirmesi hakedişinin altında olan ve..
dünyadaki üretenin yüzde altmışını oluşturan kadının emlakın yüzde birine sahip olabilen.. 
gelirin yüzde otuzunda sahip olabilen olmasından üzüntülüyüm..
duygularım ise gerçeklere rakamlara dayanıyor..

ben feminist değilim diyenlere kızıyorum..
bir çok nedenden..
korkulacak birşeymiş gibi davrandıkları için..
haklarının ne kadar yendiğinin farkında olmadıkları için..
böylece başka kadınların da hakları için savaşmalarını yabancılaştırdıkları için..

hayatımda bir tek tokat dahi yememiş olan ben..
evinden çıkarken kimsenin nereye gidiyorsun kiminle gidiyorsun.. kaçta gelirsin gibi soruları sormadığı bir annenin kızı olarak ve 
yine böyle bir yaşam süren bie kadın olarak.. 
zaten ben feminist olmasam da.. hayatı canımın istediği gibi yönlendirme haklarına sahip (engellerimi kendim koyduğum için.. bazı şeyleri yapmamayı seçmem benim haklarına ziyadesi ile sahip bir kadın olmam gerçeğini değiştirmez)..

kadın hakları dendiği anda..
erkek geyiğinin dönmesine..
kadın akıllı olsa gibi..
hakediyor bazısı gibi.. 
cümleleri kuranlara.. acaip kızıyorum..

dünya erkek egemen bir düzeni kurmuş..
ve bazı kadınlar tarafından da destek görüyor.
nokta.
gerçek.
inanmayanı ben inandırmak zorunda değilim.
gider haberlere istatistiklere bakar.
nokta.
sonra da yerini seçer..
feminist midir.. değil midir.. 
kadının hakkını savunan erkeğe bile gıcığım..
o derece.. 

şiddet gören kadınlar..
hakları hayatlarının her zamanında her alanında ihlal edilen kadınlar..

antabus..  bu kadınlardan birinin öyküsü..
şiddet gören..
yalnız.. desteksiz  bir kadınla..
şiddet gören kadın.. yalnızdır zaten.. 
kokarca gibidir.. bir anda etrafındakileri uzaklaştırabilme becerisi vardır..
ama antabus'taki kadının ve öykünün  içinde hüzünden çok..
sarkazm var..

televizyon programlarından .. komşulara.. sağlıkçılara..
toplumun kural uygulayıcılarına..
polislere bekçilere.. patronlara babalara yasalara..göndermeler hep sarkastik..

anneliğin dalgalı halleri..
kabullenmişliğin mantıkla yürütülmesindeki mantıksızlık dahil her şey var..
şiddet görenlerin yalnızlığı..
şiddet görmeyenlerin körleşmeyi sağırlaşmayı tercih etmeleri....
şiddet görüp görmemiş gibi davrananların halleri..
şiddeti uygulayanların yetersizliği.. kompleksleri..

incecik küçücük kitapta kıvırsam her sayfayı kvırırdım..
ama antabusun prospektüsünü.. altyazılı olarak okuduğu bölümde..
kadın karakterin..
kıvırmak değil gene aynı şeyi yaptım..
bu sefer.. hastanede kahve molasında okuyordum..
aldığım gibi kitabı..
fırladım.. fizyoterapistlerimin odasını bastım.. ve onları esir alıp okudum bu sefer.. 

bendeki etki bu.
duramıyorum.. koşup gidip birilerine de duyuruyorum..
okuduğumu..
aslında eski alışkanlığım.. 
saime hanıma okurdum hep..

şimdilerde  genelde feysimin bukunu.. o da yetmeyince.. kendime okur olarak yakın bulduklarımı..
sevdiklerimi taciz ediyorum..
ama giderek azalıyor bu dürtüm.. çünkü..
içimden taşan satırlar.. çok sık çıkmıyor artık karşıma..

seray şahiner bunu başarıyor..
benim taşmamı.. sağlıyor.. 

yazdıklarımın etkisinde kalıp bu bir kadın hakları kitabı sanmayın..
bu bir anne kitabı bu bir tecavüz kitabı..
bu hayatta yabancı olduğumuz insanların.. 
bu hayatımıza yama yama kattığımız değerlerin..
eğreti kalıpların.. kitabı..

hepsini alıp.. 
medya aracılığı ile aktarılan yükselen değerlerden..
sözde pedagojik kurallara.. evlilik kalıplarına..
okul aile birliğinden..
bankalara reklamlara halkla ilişkilere varana kadar ..

uzayıp duruyor.. 
az dalgalı denizde..
kağıttan gemi gibi..
çaresiz ama umarsız.. 
her an yıkılabilecek gibi..
ama şaşırtacak düzeyde dayanıklı..

seray şahiner kahramanı olan kadınları ikiye ayırmış gibi görünüyor.. 
şiddet göreni.. ezileni kayırırken ..
'diğerleri' ne öfkeli gibi .. en azından küçümser görünüyor..
mu acaba..
öyle mi gerçekten..
bana sorarsan.. satırlarında yansıttığı..
kadınların da ikiye ayrıldığını fark etmenin verdiği rahatsızlık ..

demin yukarıya serpiştirdiğim feminizmle ilgili satırların nedeni bu..
ve bilinsin ki bu tuzu kuru kadınlara ben de sinir oluyorum..
dünyayı kendi yaşadığı gibi sanan..
kolayca akıl veren..
yaşamında salında başkalarının kurallarını evetleyerek..
hayatında pürüzsüz ilerleme sağlamış gibi görünen..
bu nedenle de.. 
aslında kendini kurtarırken diğerlerinin başına basarak daha derine soktuğunu farketmeyenlere..

seray şahiner aktivist bir kadın ve gazeteci.. 
tarafı ve prensipleri olduğuna inandırıyor beni köşe yazıları..

zamanında yine çok değer verdiğim bir kadın yazardan bir alıntı.. aklımda kaldığınca..
yaşlı kadının yirmili yaşlardakine verdiği bir öğüt..
prensiplerin olmalı hayatta..
elbet değişebilirler yaşamın boyu..
ama eğer başta prensiplerin yoksa neyi değiştirip geliştirebilirsin ki..

bu durumda..
elbette yazar olarak da dile getirdikleri .. 
hayatta ve ruhunda yaşadığı rahatsızlıkları yansıtmalı..

ben tanımlanmış yazar öykü kalıplarına filan da karşı çıkıyorum ..
biraz farklıyım sanki.. okur olarak..
hani bilgi için okuyanlar.. bilgiyi..
kurgu okuyanlar ise farkındalığını geliştirirmiş..

inancıma göre..
insanlara ilham verenlerin.. yükümlülükleri vardır..
sanatçılar duyarlı olmalıdır.. 
sorunları dürtmeden bırakmamalıdır..
yani duyuları duyguları bir sanatçı inceliğine ulaşan insanlar nasıl olur da.. 
duyarsız kalabilirler insan sorunlarına..
kadınsa kadın sorunlarına..
bunu hem duruşunla hem eserlerin arasına peri tozu gibi serpmeden olur mu..

hem toplumunda hakları kemirilip duran.. insan yerine bile konmayanların varlığını bilerek..
hem içinde bulunduğun çevre dolayısıyla..
şekerim bence.. kancbfuşrwyu9ptrwıkfmdc.. cümlesi kuran hemcinslerine tanık olup olup..
bundan söz etmemek bir karakter aracılığı ile bile olsa laf sokmamak mümkün mü..

benim var epeyce böyle kadın tanıdığım..
kendilerini güçlü hisseden ve bu gücün aslında tamamen onlara bağışlanmış olduğunu..
aslında bir tek erkeğin isterse..
erkek egemen dünya düzenini ..
 bu düzeni destekleyerek..
kendi yaşamışlıklarının ve yaşayamamışlıklarının intikamını alan.. ya da meşrulaştıran..
ya da içselleştirmesini kolaylaştıran kadın destekli erkek egemen düzeni arkasına alarak.. 
o gücü alıp tam da alnının çatına nasıl güzelce monte edebileceğini unutmuş olanlar..

atalet kadına inanır..
dünyayı kadınların güzelleştireceğine inanır..
sorunu çözmenin bir parçası olmuyorsan..
o zaman sorunun bir parçası olduğuna inanır..
bir tek deniz yıldızını kurtarmanın önemine inanır..
duyarsızlaşmanın tehlikesine inanır..
ironinin güce güç katan etkisine inanır..

eh bu durumda..
seray şahiner'i de.. sever..
duygu asenayı da sever..
vircinya'yı baş tacı eder..
zeynep oral'ı sever.. 
hipathia'yı sever..
kedi-kadını sever..
ve pala hayriye'yi sever.. 

yukardayım/aşağıdayım..
düşmüyorum/düşüyorum.. ama düşerken hem ayağa kalkmaya çabalıyorum.. 
hem başka düşenlerin düşüşünü hızlandırmamaya özen gösteriyorum..
hem de tüm düşmüş olanları görüyorum farkediyorum..
diyebilmek kadar güzeli var mıdır..





8 Mayıs 2014 Perşembe

Uzun zamandan beri bu eklentiyi kullanmadım

Bilmiyorum.
Çalışır mı?
sayfa duzeni bile yabancı geliyor ama yazasım var

Paralel evren gerçek

Çünkü gerçek yaşanandr
Ve biz paralel Yaşıyoruz
Paralelin özelliği birbirine asla değmeyen iki üç 4 çizgi .. düzlemi tanımlamasıdır. Değmez dolayısıyla kesmez kesişmez bükmez itmez
Sabah göz açıp gece derin uykuda iken bile ..
Yatağın çarşafın ve koynumdaki kişi gibi yan aksesuarlar nedeniyle
(koyundaki kişiler alınmasIn)

Yaşam biçimimizdir sergilediğimiz-.

Kararlara yasalara yargılara birbirleriyle ilişkilerine bakıyorum .. önem Vermedikleri dünya değerlerine. Çevre gibi insanlık tarihi gibi konulara -. Benimle aynı yaşam özelliklerinde değiller. paraleldeler
Yalnız unuttukları şey paralelin d iğerine değmemesi gerek

Oysa canları her istediğinde delip geciyorlar.
Kendi değersiz bireysel yaşamımızın dışında-. değer verdigimiz verdiğim her şeye
Bir omuz Çevreye ağaçlara
Birdirsek tarihe sanata Bir Çelme ahlaka etiğe dürüstlûğe
Paralelsen Paralelligini bil 0 Zaman-.

Yok kandırmayalım kendimizi paralel değil.
yayIlmacı mantar illeti gibiler

Boğuyorlar

mutsuz sağlıksız kılıyorlar
http://twocents.lifehacker.com/your-guide-to-free-resources-for-improving-your-money-s-1557390942?utm_campaign=socialflow_lifehacker_facebook&utm_source=lifehacker_facebook&utm_medium=socialflow

posted from Bloggeroid

Follow my blog with Bloglovin