20 Nisan 2011 Çarşamba

şu bayık bayık..
ezik ezik..
ölsssem ölseeem " diyen şarkısöyleraradabesteler vardı ya..
onun gibi.. "olsssam olssssammmm" deyip duruyorum..
olmakla ilgili bir duyarlık bir yakınlık bir bağlantı geliştirdim sanıyorum..

ama olamıyorum..
öyle çok şey olmak istiyorum ki..
birini olunca diğerini olamıyorum..
kaos..

dün bir mesaj attı yirmilik..
"benim çocukken boyama kitabım var mıydı"..
cevap verdim..
"vardı ama asla çizgilerin içini boyamadın.. köşelere kendi şekillerini çizdin.. rasgele her yeri karaladın.. ben de seni özgür geliş diye.. resim defterleri ile rahat bıraktım"..
evet sıradışı çocuktu.. hem resim sergilerine bile katıl"t"ıldı.. hem de mutfağının resmini yapın dediklerinde sayfayı maviye boyayıp.. mutfağı su basmış diye geçiştiriverdi..

oysa ben ne severdim o şekillerin içini boyamayı..
üç parmak kalınlığında bir kitabım vardı..
bir sayfayı bitirmeden diğerine geçmezdim..
çok beğendiğim bir resim bile olsa ileri sayfalarda..
ben ondan öncekileri bitirmeden ilerlemezdim..
bazı kitaplarda yan sayfada hazır renklendirilmişi olurdu resimlerin..
onları da aynı renklerle boyardım..
baskı makinesi kadar mat be dalgasız olsun diye.. taşmasın diye nasıl titizlenirdim..
kalın kitabımı daha büyükçe bir yaşımda almışlardı ilkokul 3 filan olmalıyım..
onun yanında örnek renklendirmeler yoktu..
neyi ne renk yapacağımı şaşırırdım..
bir günü özellikle anımsıyorum..
neden hatırlamıyorum.. özel bir gündü o gün..
cemal beyin evbabası olduğu evden değil de..
üst kat komşudan okula gidecektim..
cemal bey biryere gitmiş olmalı..
onların da ilkokul beşe giden kızları vardı..
ikimiz oturup resimleri boyamıştık..
neredeyse okula gitmeyecektim o kadar keyif almıştım..

aslında o resimler..
okul öncesi kuralları öğretme amacıyla hazırlanıyor..
şimdi biliyorum..
taşırmadan boyamaya çalışmak..
ince el becerisini geliştirmeye yönelik..
örnek renkleri kullanmak da.. komut almaya alıştırıyor..

sonra sınavlar geliyor çünkü..
"çift sayıları basamak atlamadan yazınız"..
diyorlar insana..
ya da ..
yazıda kırmızı ile eş anlamlı olmayan "al" sözcüğünü bulunuz diyor..

MA burada anahtar izlem..

yirmilik zaten bütün kpuan kayıplarını bu izlemler yüzünden kaybetti.
sonra da.. ne demekse..evdeki ergen ve arkadaşlarının deyişiyle..
bir "ananas" kadar sakin.. aa farketmemişim dedi..
sınav kağıdı eve gelince.. neden puan kırılmış bakılınca..

artık yeni sınavlar böyle..
yabancı dil sınavında..
beş kırmızı kollu yedi yeşil bacaklı iki pembe kafalı mor saçlı dört mavi gözlü bir canavar çiz diyorlar..
boşluğa çocuk çiziyor..

lisede bize sınavlarda..
sonuç doğru da olsa..

aş bir o 2 tane o yüzden bir molekül o ile iki molekül aşı birbirine bağlanır diğeri açığa çıkar filan gibi açıklamalar olmadan çözdüğümüz problemlerden puan vermezlerdi..
sıfır..
sonuç doğru da olsa..
sınıfta o doğru sonucu tek sen de bulmuş olsan..

mavi mürekkepli dolma kalemle yazacaksınız dendi mi.. budur..
şımarıp siyah tükenmezle sınav kağıdı verdin mi.. sıfır..

oysa yirmilik..
öğretmen üç yöntem öğrettiyse.. bir dördüncü çözüm yöntemi bulmak için uğraşır..
yaratıcılıkta son nokta çocuğudur..
önceleri kavgalaştık durduk.. sonra ben uyum gösterdim.. erişkin olan ben olduğumdan..
erişkin olsun sorucam hesapların hepsini..
bu kırışığın bu sarkığın bu lekenin nedeni sensin bastır bakalım estetiğin.. botoksun bedelini diyeceğim..

çekirdekten hiç söz etmiyorsun atalet.. sen iyice yirmilik yirmilik melankolisine girdin .. demeyin..
çekirdek baştan ben gibi kural nedir onu öğrenenlerden..
sonra da hiç uğraşmaz.. daha üst seviyeye getireyim bunu demez..
hatta yirmiliğin eğitim öğretim hayatını yakından izleyip..
hiç kasamam.. sanat okuluna gideceğim kendimi müziğe sanata adayacağım dedi geçti..ondan anlatacak bişey bulmamam..

bana dönersek..
eh doğam bu..

eğitimim bu..

neylesin atalet..
çok şey olacaksa.. sıraya koyacak..
erteleyecek..
bekleyecek..
kesin karar verecek..

gönül neler oluyor ..
o vakit süresince..
ama benden bi halt olduğu yok..

tabi.. yaş ilerleyip kadın olgunlaşınca..
biraz daha rastgelelik yapabiliyor..
hatta giysinin en yakışanı.. zımba gibi ütülü olanı kalıp gibi oturanı değil de.. azıcık omuzdan kayanı azıcık dekolteden gidivereni..
saçın en yakışanı sımsıkı topuzmuş kuyrukmuş değil de ordan burdan kaçan lüleler.. kayan bukleler olanı..
hatta inanın makyajın en yakışanı keskin hatlarla sürülmüş kalemler.. rujlar değil de.. daha az mükemmel.. daha dağınık buğulu olanı..
imiş..

başkasının fikrini benimsesem de..
sahiplenmeyeyim..
fransız kadınlarının çekiciliğinin sırrı buymuş..bir yerlerde okudum ..
burdan ifşa ettim..
dileyen kullanır.. dilemeyene karışmam..

gelelim bana.. hayata..

olgun kadın renkten renge alandan alana dağılabiliyor..
ben bile..
o kadar.. "lö dövuar avan tu"/önce görev/ diye eğitilen..
ilk sızma zeytinyağı şeklinde preslenen kadın bile..

biraz kitap okuyup.. bir çorba pişirip ..
peşinden de birde dantelli fırfırlı büstiyer dikebiliyorum..

yarıda bırakıp hatta tamamen vazgeçip..
zamanımı paramı emeğimi çarçur etmiş olabiliyorum..
ve üstüne vicdan azabı da çekmiyorum..

ille de yemek zamanı yemek oyun zamanı oyun.. değil hayat..
hatta zamansızlıklardan..
beklenip olmayan..
olmadık zamanda beklenmedik anda oluşanlardan örülü..
daha çok tango gibi..
hani adam kadının sıkı sıkı basar bağrına.. yatırır dizinin seviyesine kolunun üzerine.. yüzler tyakın soluklar tek..
öptü öpecek derken..
birden çeneler zıt yöne.. gene sopa yutmuş bedenleriyle ileri geri.. gitmeye başlarlar ya..
öyle..

bu yüzden biraz dağınık biraz flu.. isteklerim.. hevesim hemen derken korteksim az sonra diyor..
öbekleniyorum halkalanıyorum..
ama bi türlü..
ol'amıyorum..

************

bu yazıda..
tüm kitapmış.. oymuş buymuş kaldırıp..
aile.. anne kadın eş doktor bahçıvan dekoratör buduar kadını entelektüel vatandaş ve daha nice beş benzemez kişinin..
her cephede takındığı giyindiği rol ve görevleri niteleyen diğer sözcükleri kullanabilirsiniz..

***********
bu kadar yazacağıma..
kokmuyorum bulaşmıyorum ben bi yere ulaşmıyorum.. yazsaydım pek de güzel olurdu sanırım..

***********
bir de şu var..
" okudum yıllarca hep okudum
Okumaktan boynumu büktüm yoruldum
Bilmezdim oyunu bilmezdim denedim her şekilde denedim
Denemekle olmadı zaten yenildim
Kimin uğruna, ne uğruna
Herkes köşesini kapmış iyi ama ben nası büyük adam OLucam
İyiler bu savaşı kaybetmiş peki ben nası büyük adam OLucam
Kötü olmak seni geri getirir mi acaba".....

ay geri getirmek de neyin nesi..
kurtarır mı.. mı..
beni yoluma götürür mü.. filan desek..

ama gene OL'amama hali göründü bak ufukta..
anne mi olsam..
umursuz mu olsam..banane mi olsam..

diye diye..

Image Hosted by ImageShack.us

15 Nisan 2011 Cuma

senin hakkında....

hani doğum anılarımı yazıp içinizi ezmiştim ya..
ertesi gün de çiçekleri yazmıştım..

ertesi sabah..
şunu dinledim..
"dayandıklarımı yazıyorum..
yaralardaki küçük ısırıkları..
korkumu yazıyorum..
aşksızlığımı..

kalpten yazıyorum..
ama her zaman..

söyleyemediklerimi..
yaşayamadıklarımı..
elimde tutamadıklarımı..yazıyorum..
şiir yazıyorum..
herşeye karşı yazıyorum..
beni iten her zaman cehennem..

mürekkebi kağıda fırlatmak..
hatayı da beni terketmiş olanlara..
yazmak her zaman geri dönmektir..
herşeyin yıkıldığı andır..

sevdiklerimizi yazmayız..
problem çıkarmayanı yazmayız..
işte bu yüzden.. seninle ilgili yazmıyorum..
rahat ol..

beni yaralayanları yazıyorum..
ne kadar gücüm kaldığını ..
kilometrelerce şaşmış hedefleri..
kötü düz yazı.. kırık şiir..

ayın altında miyavlar gibi yazıyorum..
gece.. tüykalemimi batırıyorum..
olmayanı yazıyorum..
yağmuru yazıyorum..
güzel havayı değil..

söylenmeyeni yazıyorum..
duvarlara çatılara..
yazmak her zaman geri dönmektir..
bizi gitmeye itenlere..

bir eksiğim yok diye yazılmaz..
mutluyum diye yazılmaz..
işte bu yüzden..
senin hakkında..
yazmıyorum..
rahat ol..

başkalarını özleyince yazıyorum..
acım acınıza benzeyince.. yazıyorum..
hayat bana sırtını dönünce..

hüzünlü şarkılar yazıyorum..
birine söylemektense.. herkese söylemek daha kolay geliyor bana..
son sözü söylemek.. sonunda..

"beni terketme "yazmak için.. zaten gitmiş olması gerek..
gideceğini haber vermeye gelmek için....
zaten aynı çatı altında yaşamıyor olmak gerek..

ne kadar şanslı olduğunu yazmazsın..
aşkı yaşarken aşk şarkısı yazmazsın..
bu yüzden sevgilim..
senin hakkında hiç yazmıyorum..
rahat ol.."

bir dönem hep yüksek moral.. hep dalga geçen yazılarımı düşündüm.. ve aslında o aralarki ruh hallerimi..

işte dedim.. yazının özü budur..

hayır biliyordum zaten..
hatta bir kez..
hiç mi kötü birşey olmuyor yaşamınızda.. diye sormuşluğum..
onlardan kaçmak için burdayız şekerim cevabı almışlığım..
bu kafa yapısındakilerin platformundan kaçıp..
her değerli konuda dalga geçmeyi..
sinirlenince de.. küfürle tepkiyle eleştiriyle .. yazabilenlerin olduğu bir platform yakalayıp sabitlendiğim geldi..
aklıma..

şu anda kimini hergün okuyup yorumladığı..
kimini okuyup ama yorum düğmesine.. elleşmediğim blogların hepsi böyle..
***********
bu aralar beyin zıplamalarım yavaş ..
hız kaybedip çaptan düştüğümü sanıyorum..
öyle her şeyi merak edip peşine düşesim de yok..
üretiyorum diye mi acaba..
değilse.. etkenleri nedir diye aranmaktayım..
çok fazla hareket uyaran oluyor günlerimde..
hani dikkat dağınıklığı mıdır.. bilemiyorum..

***********

soğan çorbası..
fransız usulü..
fırında et.. fransız usulü..
patates fırında.. o da fransız usulü..
uzun zamandır ilk kez yine keyifle tam bir mönü hazırladım..
akşama şeref yemeği var..
geçikmiş doğum günü partisi..

soğan çorbası tarifimi isteyen varsa.. söylesin.. =)..

***********
bir sıkıntı var üzerimde..
genelde yazarken atabildiğim.. ama bu kez olmadı nedense..
neyse siz şu şarkıya bi bakın bakalım..


Zazie - Sur toi by Alexander_Band

pese.. şarkının sözlerini ben çevirdim gene..
pese2.. bak bun sözleri çarpıcı yapan aslında hemen ardından çalan şarkıydı ama onu tutamamışım aklımda..


Image Hosted by ImageShack.us

14 Nisan 2011 Perşembe

çaresi yok yazasım var..

hareketli hafta..
salı klinik yemeği dedi patron..
e 20liğin doğum günü..
iki ayak bir pabuca girdi..
hayır bizimle yaşıyor olsa.. az erken kalkarım az geç olur ama gününde kutlaşırız..
de ayrı çocuk..
ve daha az bi zaman önce..
özel günler benim diye bir fırça kaymışım..
tüm günler senin ama 3 gün benim..
doğum günün.. doğum günüm ve anneler günü..
ha vermedi o günleri.. nolcak di mi..
hiç..
zaten sadece öğrensin diye bu..
bir de eksik hissettiğimden alacağımı dile getirmek benimki..
yoksa daha birkaç önce benim doğum günümde..
benim annem ben eğleniyorum diye mutlu olur..
benim annem gelmedi diye trip yapmaz diye mesaj atmış adam bana..

ama olsun.. tam da ilk doğum gününde ekmem de ne demek oluyor..

gittim yemeğe..
neyse ki bir akşam önce sürpriz bi ziyaret yaptı da.. söyledim.. gece yarısını geçe yaptığı için ziyareti öptüm kutladım da zaten..
evet vampirler gibiyiz..
geceler renkli geçiyor..
=)

gene de yemeğin bir zamanında.. mesaj attım benim orda bi yakışıklı oğlum var mı??cevp geldi. yok..
ben cevabı duymadan bi mesaj daha gönderdim..
yok mu bana bir tatlı dilli oğul..
gitti sinyalinin peşi sıra cik cik etti cevap..
"ama benim bi aşkım annem var".. demiş..

yemekleri anlatırdım değil mi ben eskiden..
kadınları erkekleri..
hadi gene deneyelim mi..

masada.. iki orta yaş erkeği vardı..
yaşları arttıkça gövde gösterileri de artıyor erkeklerin..
sanırım kadınların da..
çaptan düşmemek için yırtınan bir kitle var etrafta..
yüksek sesle konuşuyorlar..
birine tatlı bir takıl..
anında seni gerçekten mahçup edecek bir sırrını ya da bir anını hatırlatıveriyor..
"siz esas onun evde basıldığı günü dinlemelisiniz...."
gibi..

ya da parasal ögeler çıkıyor..
erkek muhabbetlerinde..
kadınlar bakar.. ayrıntılara..
saçları modaya uygun mu..
ayakkabılar lubuten mi..
çanta marka mı.. manto.. max mara mı??
telefon ayfon mu ya da.. son model en pahalısından mı??
takılar.. gerçek mi..
o yüzden kadınlar arasında bu muhabbet şöyel seyrediyor..
ay şekerim.. çantan da pek güzelmiş.. orijinal mi???
kadın aştıysa.. gözüne gözüne bakıp.. a şekerim asla taklit kullanmam diyebiliyor elinde iyi bir taklit varken..
o zaman da.. bi bakayım deyip.. ince ince kontrol edenleri var.. içini açıp astara etikete bakanlar..

erkeklerde farklı değil durum..
bir kere erkeklerin hepsi kollara dövme yaptırıyor..
evet yenidir bu dövmeler.. o jenerasyon büyürken dövme mövme yoktu ki böyle yaygın.. gemicilerde olurdu bi tek..
şimdi dövme neden kola derseniz bence sarkan göbek ve memelere pek yakışmıyodur ondan..
e kollar dövme ise.. o zaman kolu kısa gömlekler giyilecek ve gece ille ceketler.. kazaklar bi ara çıkacak..
saçları kazıtma modası bitti.. bolca ekilmiş kafa var.. yeni fırça saçlarını okşayıp duruyorlar..

sonra.. mesela.. esprilerin dibini vuruyolar erkekler..
misal "falıma bakarsanız içicem ama kahve.. gibi bir espri yapınca biri bir erkeğe..
"kaç öro vereceksin ona göre bakıcam diye cevap verdi.. hani beş öroya bakıyolar ya fallara ona gönderme..
biz kıkırdarken.. öro mu o da ne.. öperiz yeter filan diye..
karşıda oturan..

cüzdanını çıkarıp.. içinden bi beşyüz öro çıkardı.. buna ne kadar bakarsın diye..

sonra..
giydiklerini göstermek zorundalar..
erkekler..
tam güzel konuşurken..
tüh.. diye bağırıp yere eğildi biri.. işaret paröağını yalayıp.. süet kahverengi botlarının ucunu sildi..
sonra bi daha..
"su süeti bozar" diyesim geldi de demedim..
adam resmen yerlerdeki her zerreyi tatmış oldu temiz pak istanbulumdan..
nooluyo oğlum dediler.. xxxxx oğlum bu pabuçlar ikibin öroverdim..
...na koyduk bi gecede dedi cevap olarak..

ha..
atalet neredeydin sen ne işin vardı demeyin..
bu bahsettiklerim bir kısmı m.e.k.t.e.b.i.s.u.l.t.a.n.i'den..
çoğu hoca olmuş.. patron olmuş..
geçerlerken selam durulan adamlar..

ama daha kim daha uzağa işer durumunu es geçememişler..tta yokken bile ortada bi s.. yarışı ..
başlatabilir miyiz acaba.. diye bi deniyolar..
ha o pabuçyalayana cevap şöyle geldi..
oğlum manyak mısın bi pabuca o parayı vermiş olamazsın..
yapmaz öyle şey bizim okullular..

ben bilirsem erk ve bilgelik tecrübe ile.. kazanılır..
tecrübe zamanın bize sağladığı bir ayrıcalık ve üstünlük..
bilgi anı biriktiryoruz.. duygular kaynatıp soğutuyoruz..

ama neden utanıyoruz artık .. yaşadığımız zamandan bilmiyorum..
ben her anın bana bir şey kattığına inananlardanım..
her çizgi.. her değişim..
ben onlar için çok emek verdim..
üzüldüm ağladım güldüm içlendim kudurdum sevdim nefret ettim..
her bir noktam yaşadıklarımla kutsandı.. saatlerce ayakta kaldım hoca vizitlerinde ve hala.. ellerimin girip çıkmadığı yara.. toprak saksı boya kalmadı..
izleri var elbet..
ama ben seviyorum izlerimi..
ben çok özel hissetmiyorum kendimi..
hiç bir konuda..
biraz maymun iştah biraz meraklı melahat biraz kitap faresi biraz da şanslıyım herşeyden öte..
yani kendimi sergilemek değil bu olduğum gibi süperim demek istemiyorum yukardaki paragrafla..
sadece.. ne olduysam bir günde değil zaman içinde oldum..
ve hoşnutum halimden yok bi rahatsızlığım değişimimden..

bu da..
beni nasıl yalnız yapıyor böyle zamanlarda ve yerlerde..
masada en az beş çeşit oyun.. ve ben hiç birini oynamak istemiyorum..

sonra çıktım..
benden genç bir iş arkadaşımla.. yürüdük biraz..sıkılıyorum dedim..
bu beni ümitsiz de yapıyor hem..
hiç eğlenemeyeceğim artık diye korkuyorum..
ya da yeni insanlarla kaynaşamayacağım..
dahası artık hiç bırak aşkı..
birinden hoşlanmanın o hafifmeşrep ruh halini bile hissedemeyeceğim diye..

o da dedi ki..
biz kadınlar ne çok yük taşıyoruz aslında..
o pot kırıyor onu toparlıyoruz.. ötekini kötü espriden koruyoruz..
herşeyi farkediyoruz.. yoruluyoruz..
üstelik o adamlar bize ait bile değiller..

bi kadın vardı masada..bize yeni katılan biri..
onu konuştuk..
kısacık zamanda ne çok şey öğrenmişiz onunla ilgili..
ama tüm bu bilgileri bir araya koy..
hiç bir yere varmıyor..
kokmaz bulaşmaz..kullanılmaz..
yılları tüketmiş.. biriktirip arttırmamış..

derken genç dostum dedi ki..
taşımayacaksınız sıkıntıyı boş verin..
anı yaşayacaksınız.. orda olacaksınız o an..
zaten sonra orda olmayacaksınız ki..
öncesini sonrasını boşvereceksiniz..

yakalamak değil de yaşamak..

kızdım .. o zaman kızgın tepki..
hoşlandım.. ona tepki..
gıcığın birine denk geldim o zaman da kim daha gıcık göster.. tepkisi..

iyi de bu da bir yükümlülük..
yok..
istemiyorum ben bunları ..
gençleri seviyorum o yüzden..
en fazla patavatsızlıktır yaptıkları.. tolere edilebilir..
bilmiyordur.. öğrenir dersin..
geçersin..
döndüm eve..
giydim mor sabahlığımı uzandım yatağıma.. sen şarkını söyleye devam ettim sonra..
***************

çekirdekle konuştuk sonradan..
ezik bunlar dedi bana..
oha.. nasıl da sırf kompleksmişler..
dedim işte dikkatli ol .. bıdı bıdı..
aklım sıra nasihat ediyorum.. yaşı geçkin ergenlere karşı.. aldığım cevap..
rahatlattı beni.. bu da büyüyor mu ne..

****************

20liğe armağan hemstır aldık.. daha doğrusu gonzales..
hemstırın daha ufarağı ve ısırmayanıymış..
gece çekirdeğin odasında kaldı..
sabah okula giderken saatin yedi öncesinde..
bütün gece uyutmadı.. al biraz da seni uyutmasın dedi.. kafesi..mutfak tezgahına koyuverdi..
geleneksel bir..
koyma hayvanı mutfak tezgahına çıktı ağzımda..
mutfağa çok yakıştı bence dedi.. çıktı ..
napiim ben aldım salona götürdüm..
çıkmasaydı bile..
öyle şirin bi cevaptan sonra..
höööytlenip azarlayıp dediğimi yaptırtmak için "atarlanamazdım" ya..
***************
işe geldim sonra..
masamın üzerinde bir paket..
içinden şeker bir kase bardak kahve kupası kapağı..
paketin üzerinde.. " hayat en güzel hediyedir" etiketi..

bu mudur budur..
***********

20liğin d.günü cumaya kutlanacak..
************

sabah yolda iki şarkı peşpeşe geldi tesadüfen.. onları da yarın yazacağım....

Image Hosted by ImageShack.us

13 Nisan 2011 Çarşamba

bahar... deli bahçıvan..


bu sabah düşündüm..
bahçe bloğum olsaydı diye..
devam ettirmek zor olurdu..
hepi topu beş saksı üç duvar..
iki karış parter yaz yaz neyi yazacaksın..
çek çek neyin fotoğrafını çekeceksin..
oysa zamanında.. bloğa sığamayıp.. bahçe bloğunu da açmıştım..
ama o zamanlar sıfır gibiydi bahçe ve projelendirmekteyken..
iyi olmuştu programlamak için..

şimdi oturdu bahçe..
hiçbirşeysizliğe..
her yıl bişeyler ekmeye çalışırken beni delirten mini etekli olduğunu varsaydığım çok bilmiş bahçe uzmanın kadının kil istemem sakı kil katılmasın tembihlerime rağmen çbye sattığı killi toprakla da.. barıştım.. barışmadım da.. her zamanki gibi.. yoksaydım..
bastım parterlere beyaz mucuru.. mıcırı her ne ise.. soramayacağım tdkya..
minimalist temiz.. oldu bitti.. ekilmesi gerekenler artık saksılara ekiliyor.. ille de gerekliyse.. saksı killi toprağa gömülüyor..

son üç yıldır bahçede birşey yapmamama.. çocuksun tepkisi..
geçen yıl.. 20liğin.. ders çalışırken ..
bahçeye yerleştiği bir gün..
baktım da.. anne.. her yere bir köşe oluşturmuşsun..
sana birşey yapmıyorsun deyip durduk ama.. yapılacak her şeyi yapmışsın zaten demesiyle son bulmuştu..

bu yıl azıcık planlı kapadım bahçeyi.. paslanacakları sakladım mesela..
pirelenmiştik geçen yıl..
kedi yavruları sayesinde..
bu yıl ona da imkan bırakmadım..

ama biraz iş var elbet..
sabah ..
kahvem.. sigaram..
çekirdeği okula yolculadıktan sonra.. fırladım..
hava bulutlu..
ama aydınlıktı bir şekilde..
lavantamı ekerken.. lavanta için seçtiğim saksının ortasındaki çiçeği bir kontrol ettim.. aktarmadan hasarsız kurtulmuş mu diye olmuş evet.. sonra biraz hayallendim..

bankımda otururken..
yerde bir kaç bahar çiçeği dikkatimi çekti..
bahçedeki meyve ağaçları çiçeğe durduğunda..
her sabah yerleri pembe beyaz bir petal örtüsü kaplar..
ama bu kez bütün bütün bir çiçek..
bir mi..
birkaç..
saydım tam altı tane..
topladım onları hemen..


işte fotoğraflamak o zaman geldi aklıma..
koştum içeri..
çiçeklerimi mumluktaki midye kabuklarının üzerine koydum..




sonra eğlenmeye başladım..
çiçek şeklinde bir tabakçık..



elime geçenlerle bir dekor yaptım..



kahve.. sütlük.. şeker niyetine bahar çiçekleri..
bahçenin resmi "sabah halleri" açılışı..

yerimden kalkmışken..
bir vizit yaptım..
derken başladı değdi değmedi bahçe işleri..
=)

bir kaç çelik yaptım..
topkapı sarayından çaldığım bitkiden..



bahar çiçeklerimi de ekledim yanlarına..



sonra..



küpe çiçeğimin bu kışı atlattığını farkettim.. yeni sürgünleri vardı..
onu da daha geniş bir saksıya aldım..



hem daha az su kaybetsin.. hem sularken toprakları eşilip deşilmesin diye..
taşları çıkardım bahçe dolabından..



sonra kenarda kalan az hırpalanmış ama canlı begonyamı sevdim biraz..
etrafını taşlandırdım onun da..

değdi değmedi derken..
süresi biten mor sümbülleri..
kestim tohuma kaçmadan..

yapraklarını bıraktım.. kalacak sararana kadar..
ki.. soğanları beslensin.. ki seneye daha iyi çiçeklensin..

güllerime baktım iki kadersiz gölge bahçesinde kalmış gariban gülüme.. biri pembe biri kırmızı.. biri yere yatırmış.. bir dalını..
kurtardım..



sarmaşıklar uzamıştı bir ikisini budadım..
o arada beyaz mucurmıcırların arasına atılmış renkli camları bilyaları farkettim..
kesin 20liğin işidir..
hep iz bırakır kendinden..
hensel miydi o kardeşlerin erkek olanı..
bebecikken de yatağıma oyuncaklarını saklardı..
yatağa bir atardım kendimi.. ahhh bir minik kamyon olmadık yerlerime batardı..
hastanede.. çantamdan arabalar çıkardı legolar..
birlikteliği uzatma arzusu imiş bu pedagojik açılımda..
birini ayırdım.. çiçeklerimin yanına yerleştirdim =)..

sonra.. rüzgar çanımın yamulduğunu farkettim..
onu düzeltirken..
eskiden altında rüzgar çanı olan kuyu modelinin altına tutturdum..
pek güzel oldular..
rüzgar çanının.. en ufak esintide ses yapmasının.. rüzgar var hava serin mesajı gönderip.. sıcaklık algısını hafiflettiğini bilir mi acaba herkes dedim..
kendi kendime..
acaba herkes.. belli durumlarda.. belli tepkilerin..
insana güven verdiğini bilir de..
aslında mesela rüzgar çanını öttürenin..
üzerine tünemiş.. de onu gagalayan akbaba olabileceğini hiç düşnmez mi ki.. de diye düşündüm..
gafletin aslında.. bilmemekten değil.. alışılmış sinyalleri bilinen .. tecrübelenilmiş şekilde açıklaması demek olabileceğini düşündm..



sonra yeni beyaz sümbüllerime baktım..
ve mor çiçekleri beklenen bir kaç gün önce bir santim yükseklikte olan..
şimdi beş santimde salınan yer örtücümü fotoğrafladım..
emek bile vermeden kendiliğinden gelişen bu çiçeklerin tarafımdan pek de değerinin bilinmediğini düşündüm..
üzerlerinde gezen sümsümü.. nazikçe aldım.. sedenimin hatrına..
başka bir yere bıraktım.. komşu bahçeye yakın =P..



günaydın dedi.. gün yeni aydınlanmışken..bir komşum.. onunla lafladım biraz..

hala vaktim vardı.. kargalarla çıkınca bahçeye.. daha ne yapabilirim derken..
iki saksının yerini değiştirirken..
baktım bir yardımcı gelmiş ..


hiç çekingen değil..

ama yardımcı değil müfettişmiş sanki..
heryöne bir bakış attığı yetmezmiş gibi..



iki taneymişler..
müfettişler ikili gezer ya..



teftişi başarıyla tamamladıktan sonra..
salonla bağlantılı oturma alanına bir değişiklik yapmak geldi aklıma..
onu tasarladım biraz..

bitti işim..
içeri geçerken tam.. "aman" dedim "bahar çiçeklerim"..
kitlediğim kapıları üşenmeden yeniden açtım..
onları da aldım içeri..



en serin yere koyarsam belki akşama da ..
eve dönüşte de keyif verirler kimbilir..

e ne olsa.. koruma kollama kalkındırma.. örtme düzeltme ve keyiflenme uzmanıyım.. =)aslında dün geceden gözlemlerim vardı erkekler ve egemen halleriyle ilgili.. ama..
iki bahar çiçeği herşeyi çığrından çıkardı bak..
bahçe yazısı oldu.. bizim xx xy yazısı..


Image Hosted by ImageShack.us

12 Nisan 2011 Salı

......

çok uzun zaman önce..
bir kadın hamile imiş..

annesi varmış kadının..
babası..
abisi varmış..
onun da karısı..
hatta evliymiş de kadın.. kocasının bir sürü kardeşleri varmış..

normal bi durummuş yani..
evli barklı kadının biri hamile imiş.. ne var ki..

kadın hamile kaldığında kara gözlü kızım diye sevmiş bebeğini..
sonra düşük yapmış.. gitti kara gözlü kızım demiş.. gitti..
ama pek de üzülmemiş.. ilk gebeliklerin yüzde sekseni düşükle sonlanırmış..
sonra yeni bir işe başlamış kadın..
iş görüşmesinde..
bebek planlıyor musunuz.. diye sormuş patronu olacak kişi..
o da yok demiş..
zaten en az altı ay.. bebek yapmamalıymış nasılsa..düşükten hemen sonra..

sonra meğerse kadın ..
düşük yapmamış..
doktora gitmiş ki..
doktoru ona on iki haftalık canlı bebek.. deyivermiş..
aman zaman naaptın.. al bunu hemen.. daha işe yeni girdim.. söz verdim.. demiş kadın ultrason masasında doğrulup..
asistanlar öğrenciler bakakalmışlar..
çünkü üniversiteymiş orası.. poliklinikte yirmi kişinin önünde göstermiş kendini oniki haftalık can..
ve erkek egemen dediğimde.. hiç de bile denilen toplumun üst düzey okumuş yazmış meslek sahibi kadını.. annesi.. ondan pişmanlık duymuş bi anda..

doktoru saçmalama demiş.. kazık kadar bu..alınmaz..

kadın düşüne düşüne işine geri dönmüş..
sıkıla utana itiraf etmiş..
gebeliğini patronuna..
gülmüş patronu..

en sonunda aklına gelmiş bir de kocası olduğunu ona da haber vermiş..

ama annesine vermemiş..
yazlıkyaymışlar.. uzaktaymışlar..
manası yokmuş.. telefon açıp aman aman da neler olmuş da diye haber vermenin..
protokole sıkı bağlıymış o ve ailesi..desem de..
aslında annesinden kimbilir nasıl bir yorum geleceğinden korktuğundan..bu haberi hemen paylaşmak istememiş..azıcık tadını çıkarmak istemiş..

derken.. altı aylık olmuş gebelik..
annesi hala yazlıkta.. ama yeter gelin artık demiş..
neden diye sormuşlar..
e bebek alışverişi yapıcaz artık demiş.
ama aslında içinde bi yalnızlık bi hüzün..
şunu ye bunu içme.. diyen ..
ilgilenen yok.. çevresinde...
anne sevgisi peşinde..

gelmişler.. kuru bi telefon açmışlar geldik abinlerdeyiz.. gece geçicez eve..
işteymiş o..
akşam üzeri iş çıkışında koşarak gitmiş yanlarına..
annesi.. şöyle bir bakıp..
"ben hep geri dönersin diye beklemiştim.. ama .. artık bebek de olduğuna göre..
artık dönmezsin " demiş..

gülerek cevap vermiş..
ne alemsin demiş..
dediğine bak..

dememiş...
sen ne diyorsun ha.. ne diyorsun..
zayıfmış.. kırmaktansa kırılmayı.. kusmaktansa yutmayı yeğlermiş..

annesinin tüm ayak sürümelerine rağmen..
her yere taşımış onu.. şeklen..
pazenleri.. çulları çaputları.. birlikte almışlar..

annesi hep lafı.. " sen şimdi sezaryenle doğurmak istersin"e getirmiş..
hep "eğer sezaryen olursan ben gelmem"tehdidine getirmiş..
o sesini çıkarmamış..
doğuma yakın bazı sorunlar olmuş..
ertesi gün kadir günüymüş..
son kontrole gittiğinde.. sonrası bayram tatili.. dokuz günlük ölüm tatili..
doktoru o kadar risk alamam demiş.. bebeğiyarın alalım.. haftası tamam....

gerekçe sağlammış..
ama sen gel de bunu annene anlat.. mış..
kadının kafasındaki..
evine gelmiş...
öyle sıkılmış bunalmış ki..
annesini aramış önce..
bilindik tepki.. beklenilen ve şaşırtmayan cevap..
o zaman ben gelmem..

derken.. abisinin karısını aramış.. annem restini çekti demiş..
ama pek de kötüydü sesi..
bir yoklasan.. demiş..

sonra bir arkadaşı aramış kadını..
kadın ağlamaya başlamış telefonda.. arkadaşı fırlamış gelmiş yanına..

derken kapı çalınmış..
bakmış kapıda abisinin karısı.. ve annesi.. anne bedenen gelmiş ama..
ne konuşuyor.. buz gibi donmuş gibi..
oturuyor..
abinin karısı riski anlamaya çalışıyormuş.. gereksinimleri soruyormuş.. anne taş..
kadın annesine anlatıyormuş hep..
"suyu azalmıştı"..
"zaten her gün hareketlerine bakılıyordu..
"bugün hareketleri çok azalmış bulundu..
"sonra kurban tatili gelicek.. alet kapalı olucak o zaman..
"hareketleri durursa bilemeyeceğiz..
"biz öğrenene kadar ölebilir içimde..
diye..
ama anne taşmış..
kadın bir üzülsün bir korksun istiyormuş.. endişelensin..
onu sevdiğini hissettirsin..

olmamış.. geldiği gibi.. taş gitmiş. annesi..
akşam ediyle büdü..
karısı kocası..
hastaneye gitmişler..
bir diazem verilmiş kadına uyusun diye..
uyuyamamış sabaha kadar..
sabah hazırlık yapmasını söylemişler.. koca karnıyla.. üniversitenin bakımsız.. halkımın pasaklı tuvaletinde..

kadın çok yalnız hissediyormuş.. çok da korkuyormuş.. terkedilmiş.. öyleymiş işte..
ya özürlüyse diye..
ya dawnsa..
ya 1860 anomaliden biriyse..

sonunda alıp uyutmuşlar.. kadını..
gözünü açmadan önce sesleri duymuş..
gözünü açmadan önce.. nesi var nesi var diye sormuş..
sapasağlam bi oğlan demişler..
dalmış yeniden.. göz aralığından.. bebeğe bir bakış atıp.. anesteziye daha fazla karşı koyamadan..

sonra uyanır kadın.. bebek yanında bir bebek yatağında.. üzerinde incecik bir tulum..
oda buz gibi..
kimse yok ..
o ilk uyandığında farkettiği kalabalıktan kimse yok odada..
oğlu ve kendi..
dokunur yanağına orta parmağının orta kıvrımıyla..
buz gibiymiş burnu yanağı..
giydirilmesi gerek..
kimse yoktur..
yarası izin vermez.. dener dener.. dönemez.. bebeği alamaz.. onu giydiremez..
zil yoktur kimseyi çağıramaz..
acizlik duygusu üzerine çöktü çökecek..

kapı aralanır..
iki arkadaşı gelmiştir..
iki onu çok seven erkek arkadaşı..
birisi çocuğu giydirir..
kadının gözleri dolar..
neden yalnız olduğunu.. anlatırken..
"uyudum.. anestezinin etkisiyle.. uyandım kimse yok.. nerdeler bilmiyorum.. bebek üşümüştü.. tam zamanında geldiniz..".. yeterince sakin yeterince.. "en doğal şey bu değil mi.. zaten diğer odalardakiler kuru kalabalık değil mi?? ne gerek var yanında birine.. işte tam gerek oldu siz geldiniz" der gibi.. sakin ve doğal..

neden sonra gelir çocuğun babası.. yalnızdır gene..
parmağını vermiştir bebenin avcuna..
herkes nerde.. sen neredesin?? der sakin....
e sen uyuyordun bebek uyuyordu.. ben de sıkıldım ameliyata girdim..

annem..??

ilk gidenlerdi onlar..
ara..
ne diycem ben annene..
çağırıyor seni de..

neden sonra kadının annesi gelir..

kapıda durur ilerlemez..
elleri çantasının sapında..iki ayağının parmak uçları birbirine yakın..

dört metrede durur..
seni dinlemiyorum kendime dönüğüm beden diliyle..
ne istiyorsun baban takside bekliyor.. hemen söyle.. gideceğim..

ne kadar terkedilmişlik..
ne kadar.. benim seveceğim gibi ol. mesajı..
ne kadar.. kabuşl edilmek istiyorsan boyundurukta yaşayacaksın dili..

ne kadar başına buyrukluk..
ne kadar harcanılabilirlik..

gitmiyorsun hiç bir yere.. gel sana gereksinimim var.. kıpırdıyamıyorum bebeğe bakamıyorum.. der kadın..
gülerek..
üste çıkmak.. yüzsüzlük etmek.. anlamazdan gelmek..
kırılmış gibi yapamazsın.. göbeğinden muhtaçsın.. bağlısın..
yaralısın.. ama hem olay çıkarıp hem yardım alamazsın..
yoksa alabilir misin..
bilmiyorum..
s.çılacak surata bakmam bakılacak surata s.çmam lafını çok doğru bulan biriyken hele..

akşam..
ramazan..
pide getirir.. bebeğin babası.. oruç açar.. anne..
bebeğin gıkı çıkmaz..
sanki melek..
hediye paketi..
anne neredeyse bak bana gerek yokmuş diyecek.. her odadan bayram havası.. mırıltılar kıkırtılar.. bu odada bir zaman geçse de eve gitsek havası..
eve.. bebeğimle başbaşa kalsam.. kimseye gerek olmasa..

ertesi gün..
eve döner kadın ve bebeği..

o bebek bugün 20 yılını bitirdi..
bana hayatımın en güzel bir sürü anını yaşattı.. en endişelilerini.. en korku dolularını.. içimin sızısı gözümün bebeği ikimin biri.. ama ille de birtanem.. ruh arkadaşım..
her doğum gününde..
onun doğumuna sevindiğim kadar belki daha da fazla..
bunları düşünürüm..
bu kadar terbiye edilesi.. bu kadar boyun eğdirilesi neyim var diye merak ederim..
o kadar zorken..
tepkisiz kalmak..kalmayı başardığım için bazen kendimi tebrik eder.. bazen de işte ta o zaman bile.. hatta daha öncesinde bile.. tahammül etmek.. benim hatam..
diye düşünürüm.. herkese bir mazeret bulurum affetmek için..

atalet.. benim adım..

demedim..
e annen bile durmadı der diye.. sen ne cehenneme gittin demedim bebeğin babasına..
demedim.. sen nasıl bir kadınsın kendi sözünü kanıtlamak için basıp gidebilecek kadar katı olmayı nasıl başardın.. demedim..

ilgisiz bir izleyici olarak geldim.. gideceğim de sanırım..

yapmadım..yapmayacağım..
ben hep orda oldum.. çocuklarım için .. orda olacağım..
yargılamayacağım.. öngörmeyeceğim..
yapmadım yapmayacağım..
korkacağım ama tırnaklarımı etime geçirip özgür bırakacağım..
hata yapacaklar ama ben demiştim demiyeceğim..
nasıl çıkarız bu hatadan diyeceğim..
kimse kalmasa etraflarında bilecekler ki.. ben orada olacağım onlar için..
tepelerinde değil ama.. kol mesafesinde olacağım..

sen şimdi cümlesi kurmayacağım..
sen zaten.. sen hep demeyeceğim..
kurmadım.. demedim..

anne oluşumu değil de hep bu hesaplaşmaları aklıma kazımalarının üzerimde bıraktığı tek etki bu..
onun dışında değişmedim..
ataletim..
bana yapılanlara izin verip.. ilgisiz bir izleyiciliğe devam ediyorum..
bana ulaşamayanların beni etkileme şansı da yok zaten..
çözdüm sonunda..
terkedilmiş değildim..
aslında sanırım..
içeri girecek kapı bulamıyorlardı diyeceğim..
gene onları affetmek için mazereti ben bulmuş olacağım..

hatta bak.. blog ..
daha önce de yazmıştım bu yazıyı.. ama ne kadar da kılıfı kılıfına.. kedi gibi örterek..
http://pnardnmz.blogcu.com/saime-hanim-ve-kaynak-bey/215696

terkedilmiştim ben o gün.. en ilgi odağı olmam gereken ..
en bakıma gerek duyduğum günde..
ben tek başınaydım o odada.. buz gibi bir bebekle..

Image Hosted by ImageShack.us

Follow my blog with Bloglovin