şu bayık bayık..
ezik ezik..
ölsssem ölseeem " diyen şarkısöyleraradabesteler vardı ya..
onun gibi.. "olsssam olssssammmm" deyip duruyorum..
olmakla ilgili bir duyarlık bir yakınlık bir bağlantı geliştirdim sanıyorum..
ama olamıyorum..
öyle çok şey olmak istiyorum ki..
birini olunca diğerini olamıyorum..
kaos..
dün bir mesaj attı yirmilik..
"benim çocukken boyama kitabım var mıydı"..
cevap verdim..
"vardı ama asla çizgilerin içini boyamadın.. köşelere kendi şekillerini çizdin.. rasgele her yeri karaladın.. ben de seni özgür geliş diye.. resim defterleri ile rahat bıraktım"..
evet sıradışı çocuktu.. hem resim sergilerine bile katıl"t"ıldı.. hem de mutfağının resmini yapın dediklerinde sayfayı maviye boyayıp.. mutfağı su basmış diye geçiştiriverdi..
oysa ben ne severdim o şekillerin içini boyamayı..
üç parmak kalınlığında bir kitabım vardı..
bir sayfayı bitirmeden diğerine geçmezdim..
çok beğendiğim bir resim bile olsa ileri sayfalarda..
ben ondan öncekileri bitirmeden ilerlemezdim..
bazı kitaplarda yan sayfada hazır renklendirilmişi olurdu resimlerin..
onları da aynı renklerle boyardım..
baskı makinesi kadar mat be dalgasız olsun diye.. taşmasın diye nasıl titizlenirdim..
kalın kitabımı daha büyükçe bir yaşımda almışlardı ilkokul 3 filan olmalıyım..
onun yanında örnek renklendirmeler yoktu..
neyi ne renk yapacağımı şaşırırdım..
bir günü özellikle anımsıyorum..
neden hatırlamıyorum.. özel bir gündü o gün..
cemal beyin evbabası olduğu evden değil de..
üst kat komşudan okula gidecektim..
cemal bey biryere gitmiş olmalı..
onların da ilkokul beşe giden kızları vardı..
ikimiz oturup resimleri boyamıştık..
neredeyse okula gitmeyecektim o kadar keyif almıştım..
aslında o resimler..
okul öncesi kuralları öğretme amacıyla hazırlanıyor..
şimdi biliyorum..
taşırmadan boyamaya çalışmak..
ince el becerisini geliştirmeye yönelik..
örnek renkleri kullanmak da.. komut almaya alıştırıyor..
sonra sınavlar geliyor çünkü..
"çift sayıları basamak atlamadan yazınız"..
diyorlar insana..
ya da ..
yazıda kırmızı ile eş anlamlı olmayan "al" sözcüğünü bulunuz diyor..
MA burada anahtar izlem..
yirmilik zaten bütün kpuan kayıplarını bu izlemler yüzünden kaybetti.
sonra da.. ne demekse..evdeki ergen ve arkadaşlarının deyişiyle..
bir "ananas" kadar sakin.. aa farketmemişim dedi..
sınav kağıdı eve gelince.. neden puan kırılmış bakılınca..
artık yeni sınavlar böyle..
yabancı dil sınavında..
beş kırmızı kollu yedi yeşil bacaklı iki pembe kafalı mor saçlı dört mavi gözlü bir canavar çiz diyorlar..
boşluğa çocuk çiziyor..
lisede bize sınavlarda..
sonuç doğru da olsa..
aş bir o 2 tane o yüzden bir molekül o ile iki molekül aşı birbirine bağlanır diğeri açığa çıkar filan gibi açıklamalar olmadan çözdüğümüz problemlerden puan vermezlerdi..
sıfır..
sonuç doğru da olsa..
sınıfta o doğru sonucu tek sen de bulmuş olsan..
mavi mürekkepli dolma kalemle yazacaksınız dendi mi.. budur..
şımarıp siyah tükenmezle sınav kağıdı verdin mi.. sıfır..
oysa yirmilik..
öğretmen üç yöntem öğrettiyse.. bir dördüncü çözüm yöntemi bulmak için uğraşır..
yaratıcılıkta son nokta çocuğudur..
önceleri kavgalaştık durduk.. sonra ben uyum gösterdim.. erişkin olan ben olduğumdan..
erişkin olsun sorucam hesapların hepsini..
bu kırışığın bu sarkığın bu lekenin nedeni sensin bastır bakalım estetiğin.. botoksun bedelini diyeceğim..
çekirdekten hiç söz etmiyorsun atalet.. sen iyice yirmilik yirmilik melankolisine girdin .. demeyin..
çekirdek baştan ben gibi kural nedir onu öğrenenlerden..
sonra da hiç uğraşmaz.. daha üst seviyeye getireyim bunu demez..
hatta yirmiliğin eğitim öğretim hayatını yakından izleyip..
hiç kasamam.. sanat okuluna gideceğim kendimi müziğe sanata adayacağım dedi geçti..ondan anlatacak bişey bulmamam..
bana dönersek..
eh doğam bu..
eğitimim bu..
neylesin atalet..
çok şey olacaksa.. sıraya koyacak..
erteleyecek..
bekleyecek..
kesin karar verecek..
gönül neler oluyor ..
o vakit süresince..
ama benden bi halt olduğu yok..
tabi.. yaş ilerleyip kadın olgunlaşınca..
biraz daha rastgelelik yapabiliyor..
hatta giysinin en yakışanı.. zımba gibi ütülü olanı kalıp gibi oturanı değil de.. azıcık omuzdan kayanı azıcık dekolteden gidivereni..
saçın en yakışanı sımsıkı topuzmuş kuyrukmuş değil de ordan burdan kaçan lüleler.. kayan bukleler olanı..
hatta inanın makyajın en yakışanı keskin hatlarla sürülmüş kalemler.. rujlar değil de.. daha az mükemmel.. daha dağınık buğulu olanı..
imiş..
başkasının fikrini benimsesem de..
sahiplenmeyeyim..
fransız kadınlarının çekiciliğinin sırrı buymuş..bir yerlerde okudum ..
burdan ifşa ettim..
dileyen kullanır.. dilemeyene karışmam..
gelelim bana.. hayata..
olgun kadın renkten renge alandan alana dağılabiliyor..
ben bile..
o kadar.. "lö dövuar avan tu"/önce görev/ diye eğitilen..
ilk sızma zeytinyağı şeklinde preslenen kadın bile..
biraz kitap okuyup.. bir çorba pişirip ..
peşinden de birde dantelli fırfırlı büstiyer dikebiliyorum..
yarıda bırakıp hatta tamamen vazgeçip..
zamanımı paramı emeğimi çarçur etmiş olabiliyorum..
ve üstüne vicdan azabı da çekmiyorum..
ille de yemek zamanı yemek oyun zamanı oyun.. değil hayat..
hatta zamansızlıklardan..
beklenip olmayan..
olmadık zamanda beklenmedik anda oluşanlardan örülü..
daha çok tango gibi..
hani adam kadının sıkı sıkı basar bağrına.. yatırır dizinin seviyesine kolunun üzerine.. yüzler tyakın soluklar tek..
öptü öpecek derken..
birden çeneler zıt yöne.. gene sopa yutmuş bedenleriyle ileri geri.. gitmeye başlarlar ya..
öyle..
bu yüzden biraz dağınık biraz flu.. isteklerim.. hevesim hemen derken korteksim az sonra diyor..
öbekleniyorum halkalanıyorum..
ama bi türlü..
ol'amıyorum..
************
bu yazıda..
tüm kitapmış.. oymuş buymuş kaldırıp..
aile.. anne kadın eş doktor bahçıvan dekoratör buduar kadını entelektüel vatandaş ve daha nice beş benzemez kişinin..
her cephede takındığı giyindiği rol ve görevleri niteleyen diğer sözcükleri kullanabilirsiniz..
***********
bu kadar yazacağıma..
kokmuyorum bulaşmıyorum ben bi yere ulaşmıyorum.. yazsaydım pek de güzel olurdu sanırım..
***********
bir de şu var..
" okudum yıllarca hep okudum
Okumaktan boynumu büktüm yoruldum
Bilmezdim oyunu bilmezdim denedim her şekilde denedim
Denemekle olmadı zaten yenildim
Kimin uğruna, ne uğruna
Herkes köşesini kapmış iyi ama ben nası büyük adam OLucam
İyiler bu savaşı kaybetmiş peki ben nası büyük adam OLucam
Kötü olmak seni geri getirir mi acaba".....
ay geri getirmek de neyin nesi..
kurtarır mı.. mı..
beni yoluma götürür mü.. filan desek..
ama gene OL'amama hali göründü bak ufukta..
anne mi olsam..
umursuz mu olsam..banane mi olsam..
diye diye..
20 Nisan 2011 Çarşamba
Etiketler:
çılgın kırkyama
,
domino taşları
,
kirli çamaşırlar
,
zıplamalar
Gönderen
ATALET
zaman:
16:43
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
5 yorum :
valla ben boyama kitabı hatırlamıyorum. Ondan zira, çocukların boyama kitaplarını ellerinden kapıp boyamaya çalışırdım. Benim karton bebeklerim vardı hatta bir kitap şeklinde alırdık. Kartondan çeşit çeşit elbiseleri vardı. Kombinasyonlar yapardım.
Köşeler kapıldı ama dikdörgenin köşeleri, ya da kare yi bilir onlar. Daha ekizgenler var altıgenler var. Onların köşeleri, var.
aile.. anne kadın eş doktor bahçıvan dekoratör buduar kadını entelektüel vatandaş... sen bunların hepsini o kadar güzel yapıyorsun ki seni izlemekten zevk alıyorum Hem de beş yıldır. Gerisi laf-ı güzaf...
Öptüm seni ataletim bak bu gün güneş de çıktı
Ben bütün o kadınlardan çok o kadının içinde öyle bir kadını tanıyorum ki..Hepsine bedel.İlk önce de en son da o kadını seviyorum. Var mı itirazın:))
Uzat bakiim yanağını..Öpmeye-öpülmeye ihtiyacım var.
Ece
hem ben dün gece yarısı senin için, hem blogda hem face de bangır bangır Yüksek Sadakat çaldım. Hem çaldım hem söyledim
sıraya koy
ertele
bekle
bekle ki en mükemmelini yapmaya imkan verecek "çıkmaz ayın son çarşambası gelsin!"
kokmamaktan, bulaşmamaktan ve hiçbir yere ulaşmamaktan muzdarip kişiliğime hitap etti bu yazı.
ol'mak konusuna gelince:
"hep denedin, hep yenildin, tekrar dene, tekrar yenil. daha iyi yenil!" demiş galiba Beckett.
niyeyse o geldi aklıma.
olup olacağım yok da, tecrübe biriktiriyorum işte 8)
öperim ataletim
kuralların bir kısmı sistemle barışık yaşamak için kolaylık gibi gözükse de...
bir kısmı gerçekten anlamsız...
o boyama kitaplarında birde evler vardı boyanacak...
dediğin gibi yanındada örnek boyamalı evler...
çatıları yeşil boyardım ben...
örnek evler kırmızıyken...
aileden öğretmene herkeste bi itiraz bi itiraz...
şimdi bakıyorsun etrafta yeşil çatılı evler...
eee oluyormuş işte...
niye üzdünüzki demek lazım:)
sevgiyle...
Yorum Gönder