27 Haziran 2014 Cuma

her martı canıtın olmadığı gibi her bahçede de piknik yapılmaz.. bazıları tekinsizdir.-

geçen gene böyle konuşuyoruz..
aykırı kız kardeşlerle..
dedik ki ayar verenlerden daraldık..
hatasız olan (mış gibi)..
çok bilen en uzağa
işeyenlerden (aslında ağır prostat üzerine işemekte .. olsun ne gam..
dünya dev aynaları ile dolu..
ve Tagor'un kolu uzun..)
ve ayar verenlerden..

bazen gözünüze aykırı yazılar fotolar yayınlayan..
duruşu bir ünlem gibi edalı kadınlar itişmiyor mu sizin de..
evet genelde kadınsa dikkat çekiyor ünlemsel duruş..
erkeklerin hayatı ünlem..
onların ilgi çekici hali soru işareti hali..
aha düşünen erkek ..
ah canım felsefe de yapıyordur bu şimdi..

tamam topladım..
ünlemsel duruşlu kadına geri sardım ..
bak o kadın..
sille sonrası Kadındır..
yıkılmadım ayaktayım diyordur..
bak ben onları demiyorum..
geçici aykırı durma çabasından söz etmiyorum..

gerçekten ruhu farklı..
günlük yaşam onlara değmese de anlamlı yaşayabilecek olanlar..
ama değiyor diye.. yaşam ve diğer yaşayanlar incinmesinler diye sivrilerini gizleyenler..
verdikleri kararları sessizce taşırken..
bir ayakları sürçmeyegörsün.. tüm yaşam hamlelerini savunmak zorunda bırakılanlar..
onları diyorum..

atalet normal sayılan bir yerlerden kaçtı geldi..
kötü kız hallerini yazmaya geldi..
kötü kız büyüdükçe bilge kadına dönüştü..
kader karma quantum..
yaşamı anlamak filan değil..
ol'duğu gibi yaşamakta zorlanan..
ve buna isyan edesi küfredesi olan dostlara bir kategori bir sayfa açmasının vakti geldi..
tekinsiz bahçe olsun adı..
farklı şakıyan kuşlar olsun konuk yazarlar dendi..
gerçekte tüm açıklığı ile yazmaktan kaçındıklarınızı gelip burda..
şakıyabilin diye..
kafese yuvaya kuluçkaya dair olmayanlar için olsun bu bahçe..
posted from Bloggeroid

17 Haziran 2014 Salı

güzellikleri.. sardunyalar..kitaplar..teşekkür ve diğerşeyler


güzeli görmekten daha önemlisi..
güzelliği bulmak bence..
ısrarcı olmak..

hastanenin bir penceresi tatil beldesi fotoğrafı gibiydi ctesi.

işten çıkarken sıcağa aceleye ve yorgunluğa.
hatta yandaki klimaya üstteki çirkin lekeye karşın..

Sonrası hep kitap..

|
kesin tavsiye edilir ..
ironik ve teatral bir dille..
insanların egosu işlenmiş..
dostların nasıl kendi aralarında yarıştıkları..
ailelerin bizlerle ilgili fikirleri..
birlikte çalıştığımız insanlar..
bizi ödüllendirenler..
nasıl olup da seçildiğimiz..
ödül zamanlaması..
muhtelif teşekkürler..
ödüllendirenlerin nasıl beklentileriyle bağladıkları..
ödülü alanı..
geçmişimizde iz bırakan kötücül deneyimleri..
nasıl içselleştirmemizin istendiği.
bu minicik kitapta hepsi var..


bu kitabı her yere ekledim.. etkilendim..

yazarla ilk tanışmam..
bu bir polisiye.. değil..
bir aşk hikayesi..
değil..
yine algısı yüksek bir kadın yazar..
bu çok keyifli dil ile..
alıp gözlem .. yorum..
biçem..
üçlemesinde bize hayatı anlatıyor..
bir cadılık öyküsünü günlük yaşamımızın ortasına yerleştirip..
yadırgamadan okumamızı sağlıyor..

kitap sayfalarının kulaklarını kıvıra kıvıra okudum..
aşık olduklarım arasına yerleşti..

külliyatı sipariş ettim..

bu kadar şimdilik... 





15 Haziran 2014 Pazar

imza kizin icin yazdigim .. cemal beye mektup...

Cemal Bey,

Geçenlerde gene senden bahsettim, babasıyla kızımızın ilişkileri hakkında konuşurken aklıma geldi gene.
Ergendim hani, neden olduğunu bilmeden asabiydim. Gene bir nedenle öfkelenmiştim ve koridorda hızla yürüyordum. O anda tek dileğim odama ulaşmak ve kapıyı kapamaktı dış dünyaya, size karşı. Odama girdim, kapıyı kapadım. Biraz hızlı mı vurdum, yoksa camın ömrü mü dolmuştu bilmiyorum. Bildiğim kapıdaki kocaman buzlu camın şıkır şıkır, un ufak olup indiği ve kapının bir yanında ben, diğer yanında senin yüzyüze geldiğimiz Farkında bile değildim arkamdan geldiğinin. Arkanı dönüp ters yönde yürümeye başlamıştın, ben de kapının içinden geçip peşinden. Çok korkmuştum, özür dilemeye çalışıyordum. Sen telefonun yanındaki deftere bakıp bir numara çevirmiştin. Nereyi aradığını konuşmandan anlamıştım.  Camcıyı çağırıyordun... Nasıl öyle olabilmiştin, nasıl öyle doğru olabilmiştin?
Mutfakta bir şeyler yapma merakım oluşmuştu hani. Olmadık saatlerde “Baba, yumurta yokmuş. Baba margarin yokmuş.” dediğimde, hiçbir şey demeden elindeki işini bırakıp bakkala giderdin. Tüm evlerde bu işi ergenler, çocuklar yaparken, bir tek bendim babasını bakkala gönderen.  Nasıl yapabilmiştin… Nasıl bu kadar sabırlı olabilmiştin?
Doğum günümün Kubilay’ın ölüm yıldönümüne denk gelmesi yüzünden, ağlamaklı radyo programlarından bunalıp “ben de Noel ağacı isterim” dediğimde, cevap bile vermeden bahçeye çıkıp, hemen mavi çamı budayıp, bana minik bir ağaç yapmıştın hani. Sonra gidip sırça süsler almıştık beraber, sonra da annemi okuldan almıştık. Sadece hristiyan evlerinde ağaç yapıldığı zamanlardı. Nasıl olabilmiştin. Nasıl o kadar uyumlu olabilmiştin?
Hani öğle yemeklerinde Pazar günleri annem ben ve sen yemek yerken “ben pişirmem” diye bağırırdım ben yemeğin ortasında. Arkamdan annem de. Sen de gülümser “ben pişiririm” derdin öğle kahvesini. Bir de şık tepsilerle ikram ederdin elimize. Nasıl bir kez bile “ben pişirmem” demedin? Hatta sevindin biz ben pişirmem dediğimizde.
Bazen  annemle bir köşeye çekilip konuşmaya başladığımızda, baş başa bir şeyler içtiğimizde, gelip kapının kasasına dayanır, dünyanın en güzel manzarasıni izlermiş gibi bir yüz ifadesi ile bizi izlerdin hani. Yarım ağızla “sen de içer misin” diye sorduğumda sevinerek bir koltuğa da sen yerleşirdin. Nasıl hiç sitem etmeden izlerdin öyle?
Odama kapanmış ders çalışırken, meyve getirirdin bana, sevdiğim yeşil elmalardan soyardın, yılın ilk malta eriğini çıkar çıkmaz alıp getirirdin, yanı başıma koyar çıkardın odadan. Teşekkür eder miydim? Baba hakkı deyip sesimi çıkarmadan kabullenir miydim?
Tüm huysuz ergen alışverişlerimde, annem bezmiş vazgeçmişken, nasıl asla tartışmadan sinirlenmeden yanımda olabildin.
Bana her baktığında hakkımda her konuştuğunda nasıl bu kadar beğeni ve gurur sığdırırdın gözlerine, sözlerine? Nasıl hep onaylardın? Nasıl asla sorgulamadan benim “iyi ve doğru” olduğuma karar verdin?
Sen beni prensesin yaptın ve ben de tuttum sana inandım. Bilemedim prensesliğin aslında zorlu bir yaşam biçimi olduğunu.  Hep sabırlı, hep doğru,  hep adaletli olmam gerekeceğini.
İşte bunları anlattım kızımın babasına ve ona bir erkeğin kızı için yapabileceği en iyi şeyin onun her halini beğenmek ve onaylamak olacağını söyledim. “Bak” dedim “babamın etkisine. Onca zorluklar ve kırgınlıklar içinde bile ben hala buna inanıyorum. Bir prenses olduğuma. Bu beni yaşama karşı güçlü yapıyor. Kendi gücüme inanıyorum ve böyle olmayı sürdürebilmek için uğraşıp duruyorum.”
O elinden geleni yapıyor şimdi. Ben de düşündüm. Keşke burada olsaydın da kızımı da bir prenses olduğuna inandırsaydın istedim. Çok istedim.

Minoma'n..
PS: sahi sen neden bana minoma derdin...

14 Haziran 2014 Cumartesi

bir cumartesi farkındalığı.. ve kitaplar .. ve mesajlar.. ve diğerleri hakkında..

zayıflıyorum ha bire..
işe giderken giyinmek sorun oluyor..
bu hafta 2 kez niyet ettim alışverişe ..
anahtar unutanlar Ve kendi alışverişini öne çekenler nedeniyle halledemedim..
bugün bir denedim ..
başım kaldırmadı kalabalığı..
birinde giyinme kabininin önünde ..
diğerinde ise kasada bırakıp yürüdüm..
seçmiş olduklarımı.. derken devere 'ye girdim..

beni can yayınları yığını karşıladı..
geleneksel yaz indiriminde..

yığından tanımadığım bir kadın yazar çekti dikkatimi.
üstelik polisiye .. aldım hemen..
sonra yanyana iki kitap..
semih gümüş'ün ..
eleştirinin sis çanı isimli kitabı atladı gözüme..
gülümsetti..

yanı başında bir 'teşekkür' kitabı..
arka kapakta..
ödül alan bir yazarın..
yapması gereken..
45 dak.lık ödül töreni konuşması..
ve ödüllerin ne kadar yanlış verildikleri ile ilgili bir kitap olduğu ..
yazıyordu..
sırıtarak aldım onu -.

retikuler formasyo..
dedim..
sonra bu atladı gözüme..



Tong fu..
sözle dövüş sanatı..
Dil Dayağı da denebilir..
almadım..

en son da bu atladı..
hazır cevaplık hakkında..
almadım..



çıkarken birisi bana çarptı..
ben de bir kitap yığınına..
devrildiler..
alıp yerine koydum..


Jean Rhys' in..
şu kitabını gördüm..
ama evde olabilir dedim..
değerli yazarların..
külliyatını bulundurmazsam..
huzur bulmam..



bir gerilim kitabı daha aldım..
pantalonlarımı tadilata vereceğim..

ama tam çıkarken turunculu siyahlı topuklu bir ayakkabı atladı gözüme..

dost başa düşman ayağa bakar dedim ..
onu aldım..

eve döndüm..


posted from Bloggeroid
Follow my blog with Bloglovin