30 Temmuz 2009 Perşembe

içinden deniz geçen şehir.. içinden şehir geçen kadın




şehir insanın ruhuna sızar mı??
var mı böyle bir yeteneği şehirlerin..
içinden dışna doğru taşar mı?..

heryerinden sarabilir mi insanı..?
kolları varmış gibi..
sıkıştırmadan ama sahiplice..
heryanından dolanıp..

evet..
huzurla.. sevgiyle.. çevrelenince.. oluyor..
dün oldu bana..

hala üzerimde sanki denizden sıçrayan su damlacıkları gibi bir pırıltı..
sedef tozuna bulanmış gibi..
içten aydınlatılmış gibi..

bu kadar bütünlenebilir mi görsellik.. ses..koku..lezzet ve içten taşan duygular..
beş duyu.. bu kadar uyarılabilir mi..
teni bile ihmal etmeden..
su damlacıkları ile okşayarak..

ay mı istersin iki yanında istanbul.. önünde boğaz..
inci beyazından sarıya.. sonra kırmızıya dönüşüp..
kaybolurken..
yanındaki gökdelen.. ışıklı pencerelerinin minik çizgileriyle..
sanki aya dayanmış merdiven gibi..

havai fişek mi istersin.. her köşeden..
fenerbahçeden yükselen de.. ortaköyden.. çubukludan..
sonundan boğazın..
kaç kez..
kaç gösteri.. yapabilir sana..

kulaklarda ispanyol ezgileri..
kahkahalar.. sohbet.. sevgi sözcükleri..
kadehte buz gibi beyaz... tuzda levrek..
istanbuldan ayır gözünü iki ışıklı insan yanında..

dün gece..
yeniden ..eğlenmek değil .. huzur da değil..
tamamlanmak bütünlenmek duygusunu yaşadım..
tam doygun.. kediler gibi.. mırıl mırıl..

seviyorum kendi istanbulumu..
o istanbul kişilerle anlam kazanıyor.. güzelleşiyor..
sen baktıkça açıyor kendini..
ilgilendikçe ilgileniyor seninle.. sanki o da seninle var oluyor..
hissediyor sanki o da seni..

kadın gibi denmesi ondan..
tevfik .. fahişe demiş istanbula sis şiirine..
yaşlı ama hala güzel bir kadın der .. sevgili dostum..
bence tam dişi.. hayal gibi.. ama somut..
hem binlerce yaşında bir bilge.. hem maceracı bir genç kadın..

şehirler hep kadın mı bilmem..
bazıları bayağı erkek bence..
keskin.. sitemkar hükmedici hanedan şehirleri..

ama istanbul onca sultana..
erkek egemen kültürlerin konağı olmasına rağmen..
hep dişi..
kıvrımlı.. hareketli.. ilgili.. kuşatıcı.. bazen itici.. bazen karşı konulmaz çekici..
hep bağrına basacağı bir zamanı .. köşesi olan..

hepsi birbirine girdi..
içimde....
gök kuşağı gibi.. duyumlar..

bu ikincidir oluyor gerçi.. yakın zaman diliminde..
olduğum yerden gitmemek..
yerden az yukarda bir hamakta uzanıp öylece kalmak istedim..
sarılabildiği gibi.. belki istanbul saçlarımı da okşasın istedim...
istanbul kum olsun..sahilde sakin dalga olsun..
kuru yaprak olsun.. ben onlara karışayım istedim..

demek ki..
iyileşmişim..
iyiyim..Image Hosted by ImageShack.us

27 Temmuz 2009 Pazartesi

=D

sevgi içinde bir cezalandırma barındırır mı diye hiç düşündünmemiştim..
barındırırmış..

birini sevdiğimizde onun hem bizim ödülümüz hem de cezamız olması haklarını de eşit ağırlıklı olarak veriyoruz ya o kişiye..

diyelim sevdiğin sıkıldı üzüldü.. alındı bişeye.. sana da değil üstelik.. kendi yaşamında birine..bir nedene..ve
artık sevdiğin kişi gibi davranmıyor..
yakıt yok yol bitti diyor..
harç yok yapı paydos diyor..
kafasındaki saplantılı üzüntüsü ve gündelik yaşantısı ancak devam edebiliyor diye..
iletişimi kesiveriyor..

olur ya diyelim sevdiğin düşünceli..
ama toplumsal öelliğimizin aksine..
habire derdini anlatıp çevresindekileri sıkası yok..
teselli edilebilemeyecek.. sadece kendisinin çözebileceği bişey var aklını kaplayan..
acık da edepli kişi..
en iyisi susmak diyor konuşacak bişey yok ..

bunu ister haber versin.. sussun..
ister yalan yanlış yüzeysel bir dialog düzeyine geçsin..içine bişi kaçmış gibi ol dinlerken kim bu ya diye sor kendine cık cık yap hatta....
ister söylemeden bişey.. kapansın içine..

sen habire bir duvara çarp dur..
sevdiğin kendisini senden alırsa saklarsa.. ceza olmaz mı..

olur.. bence..

neyse... demem o ki siz bu yazıyı okuyabildiğinize göre...
benim ruhum bedenime döndü.. ben de buraya..

onu söyleyeyim dedim..

ruh yirmi yıllık paralel yaşamlar şokundan çıkıp..
saçaklı mantığın tüyleri arasından kurtulup..
bedene döndü..

hatta dün akşam..
ben neydiiiiimmmm nolmuştum özledim seni canım kendim...bile dedi..

laf aramızda..
bu ruh bu sefer.. sarışın bi bedene döndü..

nerden çıktı demeyin..

ruh gezinmem sırasında..
kolej yıllarındaki.. o karmaşık dört dilli konuşma diline de döndü..
kirli türkçeye.. şimdiden olacak olabilecekler için özür..

şu sarışınlık işinin anlam ve önemi bir başlıbaşına blog yazısı haketse de.. kısa geçeceğim..

hani nası derler..
impact..
ay dilimin ucunda..
hah... darbe.. evet..
darbe tesirli.. parça değil..
sarışınlık..

bazı show-man'lerin bile isteye uzata uzata bağıra çağıra yaptığı tanıtım konuşmaları gibi..
o biiiiiiir simge..
ama marilin değil bizim kahveci nedim ne derse desin..
aptallığın zaten simgesi değil..
doli partonun dedii gibi..
sarışınım diye aptal sanıyorlar değilim.. zaten sarışın da değilim..

sarışınlığın atalet için oluşturduğu simge-durum..
hiç olmayacağını düşündüğü ...
olanı da mor gibi yeşil gibi hatta dibi sarı ucu rengarenk gibi..
dışavurum olarak görmediği...
bu nedenle en çok "boyama sarışın mavi yeşil lens gözlü türk kadını etnik tipi" ve onun
beklentileri ile ulaştıkları nedeniyle dışladığı.. dalga geçtiği..
negatif örnek olarak kullandığı..
bir simge..

o yüzden
"bana yapılan ve/veya kendi yaptığım bundan kötü ne olabilir ki..
hiç..
al sana en alasından yabancılaşma..ve yabancılaştırma.." diyerek.. uygulamaya geçirdiği..
"kendine kötü davran zaten bu senin hakkın " şeklinde bir davranış olan sarışınlaşmanın..
bazı yakın çevre kişileri tarafından okunuş ve algılanışı çok farklı oldu..

işte sarışınlığın darbe etkisi bunda gizli ataletin hayatında....
ve sarışınlığın toplum algısındaki yerinin önemi nedeniyle..
üzerine uzay gemisi düşmüş gibi bırakması o yakın çevre kişisini..
ve saplantılı tepkiler yaratması..

bu onun diş diş gülmesine yol açan tek şey oldu ..
arkası geliverdi.. sağlam kadın atalet =D..

saçını eski haline getir baskı .. istek.. rica ve yalvarmaları arasında..
ruh bedene dönüverdi..

sarı buklelerle birlikte..
ego tarandı .. spreylendi parlatılarak şişirildi..
derinlerde biyerlerde saklanan.. çevreye dikkat.. algıda açıklık..
algılananlara mizahi ve imoşınıl ayh duygusal tepki verebilme kapasitesi..
daha da altlarda.. biriktirilmiş anılar ve bilgilerin magması..
hareketlendi..

yanardağ patladı sonunda..
ve sonuca.. amaca.. hamalın yükü bırakıp soluklandığı noktaya ulaşıldı ..
yük yerinde atıl.. atalet yeniden canıtının kanatlarında....

yaklaşık 36 saat geçti..
dün sadece bunun huzurunu yaşadı atalet..

bugün de haber vereyim bari dedi..

ha bu arada..

ben mola demeden önce..
bilouna uğramayan ve fakat ben gider gitmez.. günlük yazı eklemeye başlayan sizlere de.. bi çift lafım var..
teşekkürler..

eğer sizi okuyacağım diye redırdan habire blogspota zıplamasaydım yine yeniden yazasım olur muydu bilmiyorum..

ama döndüm şimdilik..
yalnız sarışınım.. acık da hercai.. hem istanbul istanbul olalı hiç görmedi beni böyle..
ne kadar düzenli olabilir bu sayfanın apdeyt edilmesi bilemiyorum..
ona göre.. fala heveslenilmesin..
=)


Image Hosted by ImageShack.us

Follow my blog with Bloglovin