21 Haziran 2012 Perşembe

ben sen zemberek düşünceler ve martının kanadından düşen tüy kadar.. akıl.. yazısı


"ben ne zaman ben olmaktan çıkar.."

her an çıkabilir..

öyle çıkar ki.. orda öyle bir ben olduğunu bilemezsin.. de şaşar kalırsın..

,aynı senin de sen olmaktan çıkaildiğin gibi..
bin yıldır seni tanıyanların ağzı açık şaşakalıp bakakalacakları gibi..
bakakalırsın o ben'in haline..
diye düşündüm..
en tepedeki yazı başlığını okuyunca.. biyerlerde..

düşünmek benim işim zaten..

beynim öyle çalışıyor ki bu ara..
tıkırtıları dışardan duyuluyor sanıyorum..
ben hayatı hiç bu kadar satranç gibi oynamamıştım..
oyuncu olduğuömu sandığm zamanlarda bile..

suratımda bir maske..
içimde bir zemberek..
şimdi ne yapmalıyım... değil..
ne yaparsam.. ne olur.. derdindeyim..

satranç da değil..
mikado oynar gibiyim..
hem hamlemi..
hem de becerimi sergilemeliyim sanki..
elim de titrememeli..

dersen nedir bu kadar zorlayan seni..
günlük hayat sevdiceğim..
bildiğin yaşam..

işte tuhaf olan da bu..
günlük yaşamı sürdürmek için..
beynini tıkırdatmak zorunda kalıyorsan..
işin iş..

peki neden ve ne zaman başladı ..
bilmiyorum..

farkındalığım başka bedenlere kaymışken ..
fırsatçı zemberek..
kaşla göz arasında tıkırdamaya başlamış..
ben sadece orada olduğunu bildim.. duydum..

bu çok yapay bir duygu..
gıcık sınıf mümessilleri vardır hani ilkokullarda..
çoğunlukla kız çocuktur..
bilmiştir..
yaşından bekleneceğinden daha uzun ve ağdalı cümlelerle konuşurlar..
ama kıvrak ve hayranlık uyandıracak bir zekaları yoktur aslında bunların..
ve söylediklerinin önemli olduğuna en çok kendileri en önce kendileri inanırlar..
işte onlardan biri gibi hissediyorum..
günlük yaşamın önünde üstelik..

hayır öyle bilim kadını ağır akademisyen abla modunda yaşamam genellikle zaten..
ama yine de günlük yaşamın ötesine uzanır dilim elim gönlüm ve aklım..
şimdilerde o yüzden bir tozlu bir donuk hissetmekteyim kendimi..

o yüzden ..
küllükte yanan bir sigara varken ikincisini yakmışım ilk kez.. geçenlerde..
o yüzden hem şarap hem bira servisi yapıp ikisini de içememekteyim..
o yüzden tatlı mı tuzlu mu kesecek iştahı bilememekte..
o yüzden tatil programı bile yapamamaktayım..
söylediğim her cümlenin anlamsızlığına pek hayret etmekteyim ağzımdan çıkar çıkmaz..

tıkırtıların durması..
yaşamın seke seke kendiliğinden akması için..
kitap sayfalarının arasına sığınmam yeterdi genelde..
bu kez..
ikisi piside.. toplamda beş kitap var elimde..
kaybolamıyorum..

iyi geliyor diye başladığım boya adana patine ot püsürlerin hepsini ortalığa yaydım.. inanmazsın .. üzerlerinden atlaya zıplaya geçiyorum..
ben.. bedenin bir yerlerinde sıkışmış hayretler içinde izlerken..
başka bir şekil ele geçirmiş yaşamımı beceriksizce sürdürmeye çalışıyor sanki..




Image Hosted by ImageShack.us

15 Haziran 2012 Cuma

gergimim asabiyim amaataletin en sıcak çarpmış martılısı olmayı sürdürmek zorundayım..


bugün bir yazı okudum..

hala .. "yapma.. ol"..
ve eğer memnun değilsen "olduğun seni bırak.. ki yeni sen olabilesin" modu devam etmekte..

yaşam değil mi kişileri oluşturup geliştiren..
bu kadar nasihat .. bunca kişisel gelişim.. yaşamadığımızdan mı acaba..
yoksa durup düşünmediğimizden mi..

pofi vardı hani
benim terrier cinsiköpeğim..
minder koymuştum taşın üzerinde yatmasın diye..
hep yatmayı sevdiği pufun altına..
atası geldi minderi..
ama puf dikdörtgen ..
yastık kare..
köpek de..
kısa kenar tarafından yastığı ittirmeye çalışınca..
çıkaramamıştı soktuğum yerden..

burnuyla zorlayıp havalandırınca .yastığı
sevinerek yatmıştı yere..
yastık salakçığın üzerine kapaklanmıştı ..
hiç unutmuyorum o sahneyi..
pufun altından çıkıp..
karşısına oturup..
bakmaya başlamıştı kafasını yana devirip..
resmen düşünüyordu..
bu beladan nasıl kurtulurum diye plan yapıyordu..
yani yaşadıkların hakkında durup düşünmezsen.. vay haline..

kendi adıma.. kişisel gelişim..
ve olmak ile ilgili her konuda acaip ters tepki veriyorum..
meleğe dönüşmem beklenmiyor değil mi.. bu hayatta..
ya da yaşarken evliya olmam.. diyorum..
karşı taraf bunu anlamaya çalışırken ben çoktan ya konuyu ya mekanı terketmiş oluyorum..

çok sıkıcı..

hem bir tecrübe bin nasihatten iyidir diyoruz..
evdeki ergene bile fazla yol gösteremiyoruz.. anne kasma..
bu benim hayatım..
benim hatalarım benim derslerim diyor gözümüzün içine baka baka.. susuyoruz..
ay bu yaşlarda da bir fena oluyorlar .. deyip susuyoruz..
hem de hiç durmadan ol ve oldur kalıp cümleleri peşindeyiz..
e ergene kullanamayınca.. yaşıtına nasihat çabası..
ki bu çok paradoksal.. çelişkili ya da salakça birşey..

birileri..
hele de kazık kadar birileri bana dert yanmaya kalktığında ya da ders vermeye kalktığında..
hep o avukat kadın gelir aklıma..
sakın ola birisi kocasından şikayet etmeye görsün..
hemen "boşa şekerim.. boşa boşa boşa" derdi..
sıkıysa dert yan..

kaybetmiş kazanmış..
dibe vurmuş..
terketmiş.. terkedilmiş ..
yani kocaman ve hareketli bir yaşamı arkasında bırakmış kadınların ellerinde..
sikrıt gibi..
bilmemnesini satan bilge gibi şeyleri..
şey diyorum evet ben onlara..
görünce..
tüylerim diken diken oluyor..
ben bundan çok faydalandım..
diyorlar utanmadan..
kendi sikrıtını yazamadın mı..
susmayı düşünmeyi öğrenemedin mi..
sabretmeyi.. terbiyeyi mesafeyi anlayamadın mı..
kontrol edemeyeceğin şeylerin varlığını bilemedin mi..
kazaları .. olayların aniden çığrından çıkıvermelerinin adına hayat dediğimizi..
hiç mi farketmedin..diyesim geliyor..

hele o kitaplardan alıntı yaptıklarında..
deliriyorum..

onun yerine deyimler ve atasözleri kılavuzu okusa..
aynı bilgeliğe ulaşır zaten insan.. paylaşılan tecrübe olacaksa..
en azından bikaç yüz yıllık olsun..

bu sikrıt sırlarını paylaşmaya çalışanlardan daha çok deli edenler ise..
yaşamla ilgili bilgelik dolu sözleri edebiyatçı ya da filozoflardan alıntılayanlar..

sanki bütün eserlerini hatmetmiş.. gibi.. şopenauer.. nitçe gibi isimleri
ezberden yazabileceklerinden bile şüphe ettiğim kişilerden duyduğumda evet tüylerim diken ötesi kabarıyor..

üçüncü dellenme nedenim ise..
bu nasihat edip.. özlüsöz satanların..
çoğunun aslında..
o bilgelik özüne en uzak noktada bulunmaları..
kavgacı saldırgan huysuz kişiliğin karşıma dikilip..
sabır..başageleni iyiye yorma konularında ahkam kesmeye kalması mesela..

geçelim özlüsözleri..
"ben hep derim ki" ciler var bi de..

tamam yaşamışın bişeyler..
edinmişin bi deneyim..
paylaşma kardeşim..
yaşamda kullan..

misal dün ".. ben hep derim ki..uzman doktor pratisyenliği iyi bilmelidir.." dedi biri bana..
ki ortalama dahiliyeci kadar bilirim ben insan sistemini..alınmadım o yüzden..
ama  bilmiyor olsam..
ayy ben ne yaptım.. ne eksiğim deyip ..
bu saatten sonra genel tıp öğrenmeye mi kalkacağım.. kattiyyennnnn.. hiçumurumda olmaz..
yanlış anlaşılmasın..
bu fikre katılıyorum.. sonuna kadar..
ama cümle halinde dile getirmeyiçok salakça buluyorum..
örneklerle anlatmaya gıcığım..
dahası kişi isimlerinin bulunduğu örnekler bence dedikodudur.. daha da gıcığım..

paşa gibi..
hadi dedikodu yapalım.. derim..
sonra da..
ahahaha.. biliyo musun blmem kim ne demiş der..
bi güzel anlatırım..

napıyorum ben.. bu fikrimle..
birlikte çalışacağım insanları seçerken..
bu özelliğe de sahip olmalarına dikkat ediyorum..
söze dökmeden..

bi karpe diyem çıktı..
telefonunun kapağına.. sağa sola yazmaya başladık..
bitti zaten..
ne gelecek programı kaldı..
ne kendini eğitmek .. durdurmak..

cangıldır abi bütün buralar..
bugünün muzunu şimdi tüket.. yarına kibele kerime..
olarak anladı topyekun benim güzel insanım..
günü yakaladılar.. tam ortasından..
e bak şimdi..
nooldu..
geleceğimiz gitti elden..

zaten artık bu konularda yazmayacağım..
ne olsa babamız.. efendimiz.. hocamız.. gelecek..
artık bundan sonra o söyleyecek bize..
mırılmırıl..
tavsiyeler verecek..
mutlu huzurlu salaklar olarak yaşayacağız..

üff.. neyse..

gerginim asabiyim..
bloğun adını değiştiresim var..
ama..
kapılmış o isim..
o yüzden atalet olarak sürdürüyorum..
napıyorum..
derin derin yoga nefesleri mi alıyorum.. yok..
cuma trafiğini aşmayı eve varmayı başarırsam..
akşam kesin içinde C2H5-OH olan bişeylerle kapatıyorum geceyi günü programı..



Image Hosted by ImageShack.us

12 Haziran 2012 Salı

mutfaklar.. güğümler.. otopsiler vardı ..orda martı yoktu.. olsa da uçamazdı ki..

zorunlu hizmete gittiğimde..
24 yaşındaydım ben..
tek başıma..
tamamen yabancı bir çevrede..
saime hanımın oğlunun içini donduracak kadar yalnız ..
bir işim..
sorumluluğum evim oldu benim..

işim.. sadece poliklinik yapmak değildi..
işim aynı zamanda adli tabiplik yapmamı da gerektiriyordu..
otopsi..

evet..

ama sakın aklınıza siesay filmlerindeki o ruhsuz ve kişiliksiz çelik masaları önlükleri maskeleri getirmeyin..

benim işim cesedi olduğu yerde değerlendirmek demekti..

sacvı.. katip.. otopsi yardımcısı kadrosunda olan görevi otopsi malzemelerini bulundurmak.. ki bulundurmazdı..
ve ölüyü incelerken yardım etmek . ki edemezdi çünkü ölüden korkardı.. bir savcılık görevlisi adam.. ve iki de polisle beraer..
ahırda..
yol kenarında.. göl kenarında.. dağda.. değerlendirmem gerekirdi cesedi..
değerlendirir ve şüpheli bir şey görürsem alıp nakletmem gerekirdi ölüyü...

ama savcılar genellikle iş bitsin isterlerdi..

ben merkezde olduğum halde tüm çevre köylere de ben giderdim..

cesedi görür muayene eder..
sonra aracın arkasında duran bir plastik su bidonundan dökülen musluk suyu ile elimin kirini akıtır..
tutanağa not edttirirdim bulduklarımı..

aynı zamanda hastanedeki bazı acil vakalara da bakmaya başlamıştık bir ara..
bir gece benim nöbetim sırasında..
gencecik bir gebe kadın getirmişlerdi..
doğuma..
yanında sadece annesi vardı..
ebelerle beraber doğumu yaptırmıştık pembe beyaz bir kız bebekti..
kaydını yaparken..
baba adı boş kaldı..
kızın babası bir kaç yıl önce ölmüş..
annesiyle duruyormuş..
daha onbeşinde bir kız..
o yıl daysısı ve dayısının oğlu tecavüz etmişler kıza..
baba bellideğil..
doğum dava konusu..
çocuğun kanı alınacak..
kimden hamile kaldığı anlaşılacak..

bir hafta sonra idi..
kızı annesi ve bebeler bu kez de darp nedeniyle şikayetçi olmuşlar..
adli muayene için geldiler karşıma..

dayının karısı kızları ve oğlu tarladan döneen anne kızın yolunu kesip.. sırtında bağlı bebeyi de bunları da sopalamışlar..

oraları buraları morarmış..
bebe sağlıklı idi..
ama sırtında bir morluk vardı..
24 saatlik geçici hayati tehlike vardır deyip.. bebeyi..anneyi anneanneyi hastanede tuttum..

bir hafta geçti geçmedi..
otopsi var köyün birinde dediler..
işte yukarda saydığım ekip..
ve ben düştük yola..
dağ köyüne yollandık..

üç saat yol gittik..
birköy evinin önünde durduk..
toprak tabanı kilimlerleörtülmüş.. geniş biroda..
mutfak yarım bir kerpiç duvarla ayrılmış..

benim anne kızın evi.. başları önlerinde duruyorlar kapılarının önünde..
nooldu dedim..
bebe öldü dedi muhtar..

daha önce de darp olduğu için..
şüpheli ölüme girmiş.. muhtar da jandarmaya o da savcıya o da bana haber vermişiz..
toplanıp gelmişiz..

ben o bebenin doğumunu yaptırdığım bebenin otopsisini yaptım..

bisturinin bıçağı olmadığından bildiğin jiletle..
değil otopsi masası.. masa bile olmadığından bildiğin yere halıya bağdaş kurup..
bildiğin kucağıma naylon torba serip..
bildiğin kucağımda..

eldiven olmadığından bildiğin..
çıplak elle..

o an donuyor kanın.. ruhun beynin..
seni sen yapan her aydınlık her ışık..

bi süre sonra çözülüyorsun ancak..
bi süre sonra..

klasik ters y kesik ile karnını açtım..
kanama yok.. iç organ hasarı yok..
göğüs kemiklerini açtım..
iç organ hasarı yok ..
kafa derisini kafa tasını açtım..
bildiğin jiletle..
bildiğin çıplak elle..
bildiğin beyni göründü kanama yok..
her organı çıkardım..
savcılığın sahip olduğu tek şeyin.. formaldehidin içine yerleştirdim..
zehir arasınlar diye..

ama bir tekşey dikkatimi çekti..
bebenin barsakları beyazdı..
bembeyaz..
o bebeği ben doğurttum..
ilk kakasını yaptı ben ona bakarken..
barsak ya da midesinde bir sorun yoktu..
anasını emdirmişti ana çocuk sağlığı hemşireleri..
emmesinde bir sorun yoktu..

ama barsakları bembeyazdı..
içinde hiç bir şey yoktu..

ben ebeyi tekrar kapadım..
ama o hali ile anasına vermek istemedim..

su istedim..
yıkamak için..
kuyudan su getirdiler..
kıyamadım.. üşür diye..
suyu ısıttırdım..
savcının tuhaf bakışları altında..
hani bebek yıkanmadan önce dirseğinle ısısına bakarsın ya..
öyle baktım ısısına suyun..
savcının bakışları altında..
ototpsi yardımcısının güğümden döktüğü ılık suyla ..
yıkadım bebeyi..
sardım bir beze verdim.. gömülebilir izniyle annesine..

rapora şüphemi yazdım..
koruyamadığımız bebenin..
formaldehidle korunmuş iç organlarını adli tıba gönderdim..

anası.. anneannesi..
teşekkür ettiler.. geldimkestim diktim çıktım.. benimle hiç gözgöze gelmediler..hiç sesleriçıkmadı..

savcıya..
sanırım bebe açlıktan ölmüş dedim..
bunca saldırıya dayanamayıp..
aç mı bıraktılar ki..
anlaşılmaz diye..

sustuk üç saatliksavcıyla..
acıkan bir bebenin çığlıkları kulaklarımızda..

inerken..
sonuçlar gelince haer veririm dedi..
savcı..
vermeyin dedim..
sonuç belli zaten.. benim için..

ben o ana kıza katil diyebilir miyim..
tecavüz ederken iyi..
snrasında..
hamilelik boyunca tehdit.. dayak..
doğurduktan sonra tehdit dayak..
dışlanma..
elde yok avuçta ne olsun..

sütümü kesildi..
kendisimi vermedi..
bilmiyorum..

ama ben..
bebelerin bu kaderlerine lanet ediyorum..

kadın bedenini kontrol edemiyor ki her şekilde..
ama en azından birkaçı kürtaj ile bu kaderden kurtuluyorsa..
kurtulsun..

ben gibiler de o bebeleri kesip.. doğrayıp..
otuz yıl sonra hala ..
bazen elinin altında o soğuk cildi hisseder gibi olmasın.. o loş mutfağın kilimi üzerine bağdaş kurduğu anı anımsamasın..

memleket güzel ve yalnız mıdır  bilmem ama pek yalnız ve kimsesizdir bu memleketin kadını.....


Image Hosted by ImageShack.us

9 Haziran 2012 Cumartesi

firavunlardan kadınlardan mısırdan ve mısırda var mıdır ki martı merakından 2

tarih nasıl güzel bir şey değil mi.. içinde pek az kadın olsa da.. 
mısır’da tarih uzun ve derin.. firavun çok.. bir de .. mısır’da tanrı çok.. ve tanrılar çok önemli.. 
mısırlılara göre.. dünyanın .. günün akışını işlerin düzgün gitmesini tanrılar yönetiyor.. hoş tutmak gerek tanrıları.. eh bu iş de onlarla iletişime geçebilecek tek kişiye.. firavuna kalıyor.. ama tek başına o kadar tanrıya nasıl yetişsin.. bir çok rahip çıkıyor ortaya.. amon rahipleri bunlar.. rahibeler de var.. halka karışıyorlar.. öğüt veriyorlar.. nasıl yaşayacaklarını söylüyorlar.. her şeyi bilip her şeye karışıyorlar....başrahip var.. pek deneyimli.. artık dindemi politikada mı bilinmez.. firavun yalnız.. firavun uzak halkından.. başrahip.. firavunun baş karışmanı baş danışmanı.. her işe başka tanrı bakıyor bereket av tarım savaş güneş yağmur nilin sularının yükselmesi alçalması.. herşeyin tanrısı var.. herşehrin de kendi tanrısı var.. teb’in tanrısı amon.. teb başşehir olunca amon baş tanrı oluyor.. dedim ya mısırda çok tanrı var ..ama en önemlisi amon... tapınakları var her köşede.. en büyük ve ünlüsü karnak.. hem de firavunların güncesi taşa kazılı olarak orda.. amon..tanrıların kralı.. “görünmeyen yaratıcı ” cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli .. ama onsekizinci hanedan sırasında.. bir dönem.. tüm tanrılar bir yana bırakılıp farklı bir tek tanrıya inanılmış.. ki bu dönem judaismin kökeni olarak da kabul edilmiş.. isadan önce 1352 yılında başa geçem amenhotep4 firavun olmuş.. adı.. “amon hoşnuttur “demek..firavun hoşnut olmasa gerek amondan .. firavunluğunun daha ilk yılında.. aton’a tapmaya başlamış.. kendi adını değiştirmiş.. Akhenaten olmuş adı.. ve Aton’un hizmetkarı demekmiş bu da.. sonra da geleneksel çok tanrılı Mısır dinini yasaklayarak tek tanrı olarak sadece aton’a inanılmasını emretmiş.. diğerlerini yasaklamış.. rahiplerin görevinisonlandırmış.. diğer tanrılara olan inancı yok etmek için tapınaklardan diğer tanrıların isimlerini sildirmiş.. damnatio memoria.. burda da karşımızda.. niye bu işe kalkışmış.. çünkü daha önceki dinde amon rahipleri çok güçlenmiş.. firavunlar onlara danışmadan hiç birşey yapamaz.. karar veremezmiş.. o da lav etmiş işte.. ama ülke karışmış iraz.. rahipler olmayınca.. eh.. eğitimsiz halk.. kendi hayatını nasıl yöneteceğini bilemezse.. ille bir başkasına yetki vermek.. kendisinden başkasından sorumlu olmasını isterse.. kargaşa çıkar elbet.. atonhotep içinse hayat güzel.. yeni tanrı.. yeni sistem.. karışan yok .. kararlarını bağımsızca.. kendi sağduyusuyla alıyor..ey özgürlük.. başkenti de teb’den taşımış.. amara diye bir şehir kurdurmuş..sıfırdan.. bu çiftin başşehri.. tarihteki ilk planlı yerleşim merkezi.. içine de kocaman tapınaklar yaptırmış.. aton’a tapmak için.. uzatmadan aton..her ışınının ucunda bir el olan bir güneş şeklinde resmedilmiş.. her işe bakan tanrı.. tapınaklardan giriyor çıkıyor güneş ışınları.. aydınlık ferahlık istemiş olsalar gerek.. onca kapı arkası fısıldaşmasından.. daralıp.. bize ne kadın nerde derseniz.. hani nefertiti derseniz.. karısı nefertiti bu firavunun.. ondan anlatıyorum.. =).. nefertiti asil bir aileden.. iyi eğitimli.. akıllı .. bir kadın.. “kocası Akhenaton'la, yani firavunla aynı düzeyde bulunuyordu. Hatta firavunun uygulaması gereken cezaları ya da yapması gereken işleri yapabilme yetkisi vardı. "diyor tarih.. nefertiti.. aton tapınaklarındaki taşlarda.. o zamanların güncesinde.. kocasından iki kat daha fazla resmedilmiş.. hem kocasının arkasında destek olan kadın olarak .. ama bazen de tek başına.. aslında firavunun yapması gereken işleri yaparken düşmanlarını öldürürken.. esir aldığı düşmanlarla birlikte görüntülenmiş.. nefertiti.. kralın karısı olmaktan çıkmış.. kralla beraber yöneten olmuş.. hükmettikleri dönemin 14. yılında.. nefertiti aniden yok olur taşlardan.. yazıtlardan.. burası pek karışık.. en son kocası ve üç kızıyla bir kızlarının cenazesinde yas tutarken görülmüş.. sonra yok.. ölmüş de olabilir.. gözden düşmüş de.. geleceği tahmin edip.. yer altına çekilmiş de.. veba salgınları halkı kırıyormuş o ara.. amon rahipleri de atonun kendilerini koruyamadığını yayıyor olsalar gerek.. "işsiz kalacaklarını ve insanları pagan inançlarla sömüremeyeceklerini anlayınca, birçok süikast girişimine başvurmuşlardır." diyor tarihçiler.. inanç sömürüyeaçıktır.. paganizm.. zamanımızın hurafesinin atasıdır.. toplumsal ve dini ritüellerin anasıdır.. insanın doğaya dayanarak yaşadığı zamanlardan bugüne.. bahar karşılamasından hıdrelleze.. hamursuza..paskalyaya.. aktarılıp gelmiş şeyler paganizm örneklerinden sadece biridir.. üç şey durdurulamıyor işte.. biri salgınlar.. diğeri söylentiler..fısıltılar.. sonuncusu da hurafeler.. firavun on beşinci yılında iken .. veba saraya da sızıvermiş.. firavunu da öldürmüş.. ölümünden sonra.. tutankaton olarak doğmuş olan oğlu firavun olmuş.. 10 yaşında.. burada karışıklıklar başlıyor işte.. çünkü.. amon rahipleri bu çocuğun da hayatına sızmışlar ve onu atondan soğutup.. babasından soğutup.. hatta adından soğutup.. adını tutankamona .. baş şehri yeniden teb'e.. dini yeniden amon dinine çevirivermiş.. mişler.. çok bilen rahipler yine firavunun arkasından ülkeyi yönetmeye başlamışlar.. zincirlerinden kurtulmaya çalışan akenatonun başkentini terketmişler.. tapınaklarını kırmışlar.. adını her yerden silmişler.. bu silmeler.. kırıp dökmeler nedeniyle onsekizinci hanedanın son dönemlerinden kalıntılar pek az.. yunanlıların kayıtlarına güvenmek gerekiyor.. bir de bulunan ve yüzbinlerce parçalık puzzle gibi yığılmış duran eski duvar kazımalarına.. zira ne halk ne de aristokrat ve ruhban kesimler bu yeni dini inancı benimsememişti. hediye gibi de versen.. diktayla da.. alışmadığı şeye.. cahil halk her zaman karşı durur.. benimsemez çünkü.. arkanı dönersin.. eski alışkanlıklarını uygulamaya başlamış..
tutankaon 18inde ölür.. pagan sisteme ve sömürü düzenine dönüşteki yardımlarına teşekkür niyetine pek saygı dolu bir cenaze düzenlenir.. büyük törenlerle gömülür..ta ki,.. a’nın şapkasını takmayı unutmayın.. mısır çöllüktür güneş geçmesin başına.. 19. yüzyılda keşfedilene dek.. yaklaşık 3000 sene Akhenaton'un ve soyundan bir çokkişinin ismi unutulup gitmiş.. dinin değil ama din adamlarının oyunları ve güç düşkünlükleri sonucunda.. silinmiş gitmiş tarihten.. bir dönem.. ve değişiklik özgürlük isteyenler..
nefertitiye dönersek.. söylentiye göre.. tutankaton zamanında.. Neferneferuaten diye bir kadın da beraber yönetmiş ülkeyi.. aynı kadın akenatonun yanında da görülüyor.. hatta nefertitinin adı silinip üzerine bu adın kazındığı freskler var.. bu kadının nefertiti olduğuna inananlar var.. inanmayanlar var.. eğer öyle ise.. amon rahipleriyle anlaşmanın bir yolunu bulmuş olsa gerek.. bir de sonra gelen smenkare var.. ki.. nefertiti kayboluyor smenkare çıkıyor ortaya.. acaba nefertiti.. smenkare mi oldu diyen var.. smenkare de akenatonla beraber görülmüş.. zira.. nefertiti heykeltraşın birinin evinde.. tamamlanmamış bir büstünün bulunması üzerine ünlü olmuş.. yeni dünyada.. popüler kültüre kahraman olmuş.. ama onun yaşadığı dönem silindiğinden.. daha da merak uyandırmış.. popüler kültür nefertitiyi tüketip bitirememiş.. bunları okudukça siz de aha diyor musunuz... özgürlük ve yeni düzen peşine düşenler.. eski düzende söylenti fısıltı korkutma ile kendi işlerini yönetenleri her zaman rahatsız etmiştir.. her coğrafyada her tarihte.. eski güçlerine yeniden ulaşmak için alttan alta çalışmaktan asla vazgeçmemişlerdir.. o güce ulaştıkları anda.. daha iyi günlerin izini yok etmek istemişler.. büstleri yazılı tarihleri silip.. kırıp..tahrif etmişlerdir.. ama onlar silse unutturmaya çalışsa da.. en azından yabancı tarihçiler unutmamış yazmıştır.. ama onlar kırıp silse de.. bir yerlerde.. bazı yazılar illa ki..kalmıştır.. aradan yüz yıllar geçse de.. baş vermişler.. yine yeni düzenlerin olabileceğine dair umut vermişlerdir.. cesaret vermişlerdir.. ve gülriz sururinin dediği gibi.. "Umut yitirilirse, çok şey yitik demektir. Yürek yitirilirse, her şey yitik demektir." ben bunları yazarken.. "odiseus sürekli düşünür..düşünen insanların kahramanıdır.." diyor neyşınal ceografik.. "diğer kahramanlara benzemez.. ölümlüdür.. insandır.. antik çağda herkes onu sever.. halklar onu yüzyıllar sonra da sever.." neden kadınlar hakkında yazmayı seviyorum ben.. vircinyam volfumun dediği gibi.. "tarihin büyük bölümünde.. anonim.. kadındır".. en azından bazı kadınların adlarını tavanaralarından.. kiler raflarından çıkarıp.. tozlarını alıp.. ortaya koyayım istiyorum çünkü.. sonuç hariç öykülemede tekrarlar olabilir.. biraz kesintili yazdım çünkü.. amayollayasım var.. yolluyorum.. hatta yolladım yazıyı... edit@18.32.. düzelttim düzenledim işte..

firavunlardan kadınlardan mısırdan ve mısırda var mıdır ki martı merakından



mısırı nasıl bilirsiniz.. sıkıcı güncel mısırı değil de..
antik mısırı kastediyorum..

ben tarih derslerinden çok.. mısırlı sinuheden bilirim..
annemin kitaplığından çalıp okuduğum..kitaptır..
anlatmış olmalıyım..
onların tüm kitapları gibi kaybolmuştu..
ve ben eski kitap satıcılarından birinden yine bulup almıştım..
josephine ve quo vadisle birlikte..hani..

sinuhe bir doktordur..
mumyalamaları.. ilk kafa tası ameliyatının antik çağda mısıda yapıldığını..
o zamanlarda da..
elbise modalarının olduğunu..
sarayda yeniş bir moda çıktığını kadınların artık memeleri ortada ve kısacık..
uyluklarının tepesinde etekler giydiklerinin dedikodusunu yapan halkı..
mahalle baskısı ve önyargıların varlığını ..
hatırlıyorum dersem..kızmayın.. çünkü öyle..

o kitaplıktaki kitaplardan biri de nefertiti miydi..
büstü ne zaman bulunmuştu da ben onun büstü şeklinde kolyeler hatırlıyorum eski yıllardan..

derken.. bir belgesel gördüm ve azıcık okudum da gene..
nefertiti ve hatşepsut.. yüz yıl ara ile mısıra hükmetmiş kadınlar..
hele hatşepsut..
firavun adıyla yönetmiş..
aynı.. irenenin bizansda.. bazilika değil.. bazilikus adını alması gibi..

bunlar nasıl özel kadınlar..
başka var mı bunlardan..
afrikalı bir kraliçe de var bildiğim..

tarih nasıl güzel bir şey değil mi..
içinde pek az kadın olsa da..

"nefertiti..
hırslı bir kadın..
ülkesinin değerlerini sarsacak kadar..
iddialı.." dedi belgeseli sunan ve sıradan bir mısırlı kadından öne çekiverdi nefertitiyi..
benim gözümde..

cümlelerden bilgilere giden yolun başındayım yine.. bilgiler fikirlere götürüyor diye seviyorum..
fikirleri de gezdirebiliyorsun diye seviyorum..

kısa kısa mısır..
*mısır milattan önce beşbin yıl önce başlıyor
* yukarı ve aşağı mısır olarak iki krallıktan oluşuyor..
*sonra bunlar birleşiyor..  
*yirmialtı firavun hanedanlığı var..
*milattan önce beşyüz yirmi beşe kadar.. ilk pers dönemi o tarihte başlıyor..  
*sonra ikinci pers dönemi var..
*sonra iskenderin mısırı işgali ile makedon dönemi..
*en son ptolemeler.. milattan önce 30 yılında sonlanıyor...

onsekizinci hanedanın kadın firavunu hatşeptsut.. 

asil kadınları en önde geleni..
adının anlamı..
tüm firavunlar arasında en başarılılardan biri..
en uzun süre başta kalan kadın yönetici..
20 yıl kalmış başta..


başlangıçta birkaç başarılı savaşı yönetmişse de..
uzun bir barış ve zenginlik dönemiymiş..
onun yönetim zamanı..


dış ticareti düzenlemiş..
ve zenginlik binlerce yıldır yakınına bile yaklaşılamamış.. 

gösterişli mısır mimari yapılaşmaya yansımış..
bilinen ilk bitki naklini yapmış..
yolculuklarından birinde beğendiği sarı sakız ağaçlarını ..kökleyip getirmiş.. dikmiş.. =)

çok bina yaptırmış..
yüzlercesinin inşasına başlatmış..
ondan sonra gelenler bir kısmını sahiplenmişler hatta..
ve çok heykel yaptırmış..
bu sayede dünyadaki her müzede bir heykeli varmış.. =)
kendisinden öncekiler gibi..o da karmak tapınaklarına binalar eklemiş..
kadın tanrıçalardan birinin tapınağını tamir etmiş..
sonradan gelenler yıkıp taşlarını kullanmışlar..
iki dikilitaş dikmiş..
biri dilirken kırılınca üçüncüsünü yaptırmış..
kırık olan assuanda taş ocağında duruyor hala..
dikilitaşların nasıl yapıldığının tanığı olarak..

krallar vadisi denilen firavun mezarlarının bulunduğu yere..
ilk binayı ilk mezar komplesini konduran bir kraliçe ..işte hatşepsut..
diğerleri onun görkeminden faydalanmaya gelmiş..

eski mısırda kadınlar değerli..
mal edinebiliyor..miras bırakabiliyor.. mirasa konabiliyor..
ama yönetimde rol almaları sayılı..


sonuçta beşbin yıldan söz ediyoruz..
üç beş kadın.. var kendisinden önce..
ama ya çocuklarına vekaleten.. ya kocalarına veya iki erkek kardeşlerinin arasında.. kısa süre..

kadın vekaleten var yönetimde..
hatşepsutun kocası var ama
onun kolunu bükeceğine..
karısının güçlü kolunu kabul etmiş..

kraliçe elisabeti düşünen oldu mu.. şu anda..

aslında kocası aynı zamanda yeğeni..
babaları ölünce önce abisi geçmiş tahta sonra da bizim kız..
abisinin oğlundaymış oysa sıra..
onu da uzaklaştırmamış ama..
evlenivermiş onunla..
ayıplamayın..
akraba evliliğinin o zamanlar pek gerekli ve geçerli bir şey olduğu biliniyor..
ne olsa genetik bilimi  yok..

hatşepsut..
tören eteğini giyer.. tören kraliyet baş örtüsünü ve kobrasını başına takar..
çenesine de altın takma sakalı iliştiriverirmiş..
böyle giyinmiş halde heykelleri var..
heykellerinde memeleri yok..
çünkü.. mısır heykelleri sembolik..cinsiyetsiz..
ne olduğunla değil kim olduğunla ilgileniyor..
yöneticinin heykeli bu..
kadının ya da erkeğin değil..

ayrıca normal halinde günlük giysileriyle de heykelleri var..
onlarda.. her bir organı tamam..

mısırın çok tanrılarından dişi olanlara yakın durmuş genelde..
osiris’e..  sekhmet’e mut’a.. yakın durmuş..

duvar yazılarında gözün gördüğü en güzel kadındır yazıyormuş..=)
ellilerinde ölmüş..
kemikleri analiz edilmiş..
ve şeker hastası.. romatizmalı olduğu ilerlemiş kemikkanserinden öldüğü ve
“kötü dişli” olduğu saptanmış..

kocası ve yeğeni devam etmiş yöneten olmaya..
ve uzunca bir süresonra heykellerini.. kabartmalarını kırdırmaya başlamış..
ama sadece firavun kılığında olduklarını..

isimlerini kazıtıp üzerine kendiismini yazdırmış..
hatta şampolyon şaşırmış kalmış.. fiiller sıfatlar dişil ama isimler neden erkek diye.. bu nedenle hatşetsup bilmecesi diye geçmiş tarihe bu olay..
diyorlar ki bilenler..
babasından sonra tahtı hemen kendisi devralmış gibi göstermek istedi..
o nedenle sadece kadının yöneten hallerini yok etti..
bunu yapmakiçin uzun süre bekledi..
çünkü kadının zamanından kalan bürokratların rahiplerin itiraz etmesinden korktu.. onlar yaşlanıp ölünce..
yaptı yapacağını..
belki de..
kötü örnek oluşturacağını düşündü..
gelecek nesillere..
belki de artık kızkardeş eş ya da kral annesi olmanın kadınlara yetmeyeceğini..
erkeklerle taht için rekabete girmelerine yol açacağını düşündü..
gelecek nesillerde..
o yüzden kendisiyle beraber yönettiği izlenimini bırakmak istedi..

ama kenarda köşede..
mezarların derinlerinde..
popüler olmayan yerlerde gözlerinden kaçtı işte..
heykellerin firavun-e giysili olanları..
yaptı yapacağını hatşepsut..
iz bıraktı tarihe ..
var mı önemseyen..

bu arada bir terim öğrendim..
damnatio memoria..
yani hatıranın lanetlenmesi..
roma zamanında..
hainlere uygulanırmış..
onlardan kalan herşey onları hatırlatan her şey silinirmiş..
onlar silinince..kişi ve yaptıkları da silinmiş sayılırmış..



silinir tabii.
hem kadın ol..
hem yönet..
hem barış ve zenginlik getir..
eh silinmeli zaten..


var mı çağırışım titreşimleri..
tarih ne güzel şey..
herşeyin bir gün geridekalacağını gösteriyor..
herşeyin gerçek yüzünün birgün açığa çıkacağını.. =)


devamı..
nefertiti..elbet..






Image Hosted by ImageShack.us

6 Haziran 2012 Çarşamba

vircinyadan austenden.. neden halide edip değil derseniz.. hiç sevmemden.. cıvadan.. martıdan elma ağacından ve martılarda.. öte yol olsa..

durum..
ispanyolca film izliyorum..
şarkı dinleyip anlıyorum..
aslında artık kursa gitmemegerek kalmadı..
amadevam etmeli bir şeyleri yarıda bırakma örneği oluşturup..
ama sen de bitirmedin.. mazereti vermemeliyim bazı ağızlara..

havalar ısındı verimlilik azaldı..bende..

sevindiğim şeyi açıklayabilecek hale geldim sonunda..
hadi kitap köşesini desen yaz dediler yazdım..
bir dekimsin nesin tanıtım yazısı olsa dediler..
yazmıştım.. gönderdim..


sanal dergi yazımı ekledi..
hala editörlük işi bitmediama..
yanlış ayırmalar..
aslında röportaja çevrilen tanıtım yazımda paragraf dolayısıyla anlam kaymasına rağmen..
feysimin bukunda bahsettim konudan.. hadi burdan da bildireyim..
http://socialclubmagazine.com/
sayfa 66dayım.. ben.. jane austen hokkam.. vircinyam voolf'um..ve diğerleri..


bir blogcu daha kitap çıkardı..
bir blook daha basıldı..


"Kapının önündeki varilde büyüyen elma ağacı kuruyunca da kaybettim bir miktar inanç. Umulmayacak bir savaş kazanmış ve dandik bir tenekeden,  gölgesinde çocuklar oynayan muhteşem bir ağaca imza atmıştı. Belki de gerçek kahraman oydu. Yerini bir küçük filize dahi devretmeyecek kadar sorumsuzca, daha önce hiç elma vermemiş gibi ansızın çürüdü gitti. Anlatsan inanmazlar. Şu varilde bir ağaç vardı meyve verdi, çok büyük değillerdi ama idare ederdi desen yarısında sıkılıp giderler. Böylesi küçük hikayeleri  sadece yaşlılar birbirine anlatır diye öğrenmişler. İnançla kurduğun alakaya ise kesin gülerler. Bir varil dolusu kayalaşmış toprağa yüklediğin anlam da aşırıya kaçmış olabilirsin. Senin ilginç hikayelerinin sadece senin ilginç hikayelerin olma ihtimali yüksek."



ben bloğunu didikliyorum.. kitabı bugün alacağım.. "kız kısmısı/ siminya"
güncesinde bunları yazabilen birini okumak çok keyifli olacaktır basılısından diye inanıyorum..

uyku düzenim gene karmakarışık..
okul yıl sonu düzeni de..
cıvalar cıvalaştılar..
ben adımauyumiçindeyim..

ctesi bir kargaşa yaşadım..
onun acılığıdır ağzımdaki değil mi..
çekirdek..
yıl sonu gösterisinde piyano çalacağım dedi.. gelirdinlersin artık..
eh heralde dedim ne zaman??..
bilmiyorum dedi..

demedi demedi..
sordum bilmiyorumlandı..
bir yere davetliydim ctesi..
akşam benim gösteriye gidesim yok diye kriz çıkardı telefonda..
sanatçı olacaksın ne iştir dedim..
gönderdim..
siyah elbisesiyle fotoğraf gönderdi..
ufak ufak ayılmaya başladı beynim..
bu senin konser günün mü demeye bile korktum..
eve dönerken..
mesajlarla saldırmaya başladı..
neden konserime gelmedin..
yav söyledin mi de..
bütün hafta zaten festival gösteri yapıp durdunuz.. hangisi..
ne bileydim..
hocasıymış ortalığı deşen..
"annen baban seni hiç mi sevmiyorlar " demiş..
bunu bir kere daha yapmıştı bu adam..
mini eteğine bakıp.. aynı soruyu sormuştu..
ama bu sefer ki..
pek kötü..

nedenin bu olduğunu anlayana kadar..
esemesle ve yüzyüze.. öyleçok didikledi ki beni..
sevmiyoruz evet demişim.. bu cümle sonunda ortaya döküldüğünde..
kendimi tutamayıp..

17 yıl sonra..
seviyorum sevmiyorum tartışmasına girecek halim yok..

o andan beri ağzım acı..
bundandır diye düşündüm..
ben de..
varil içindeki elma ağacını kurutmuş olamam değil mi..

pese saat 10sekizkırkbeş.. alıntı.. http://siminya.blogspot.com/.. dandır..
Image Hosted by ImageShack.us

4 Haziran 2012 Pazartesi

pazardan.. cıvadan.. sonlanamayan hareketlerden.. ve martısız olmaz.. martılardan..

martı takıntısının nerden çıktığı unutulmaya başlamıştır..
hareket.. yolculuk.. seven ancak bunlara dilediğinden daha az ulaşabilen bir kadının adı ile..
sevdiği idealist martının canıtının bir araya gelişlerinden..
ve bu şehri martılarla paylaşmaktan..

bu pazar.. atalet pazarı idi..
oysa çevresindekiler.. cıva gibimartı bile az kalır..
biri izmire gitmekten söz ederken..aynı cümlede italyayı da kullanıyor..

diğeri nice çeşme ve datçayı sıraya koyma peşinde..
şehir içinde bile.. aynı günde.. çamlıca.. kartal.. beyoğlu.. fenerbahçe ve sabahına da levent.. bağlarbaşı yapabilen birileri var evimde..
bir tanesi sade konuşmaklakalmamış.. antalyada almış bile soluğu..

bense.. istinyeye kadar gitmişken.. onu bile yarıda kesenlerden olmaklayetiniyorum..

eh havaalanında kule görevlisiysen..
pek de dolşamazsın değil mi..

bu noktaya nasıl geldiğimi de bilmiyorum üstelik..

bu aralar güzel bir gelişmenin tamortasındayım..
yazıyla klavye kullanmakla ilgili ir işin..
ama ne zaman klavyeye otursam.. ortalama 5ila yedi (en şapkalısından olsun bu a )..ara vermek zorunda kalıyorum..
merak ediyorum öykücü kadınların bunca bölünüyor mu yazı saatleri..

hep şikayettesin atalet..
yok şikayet değil..
sadece durum bildirisi..
bu keyif aldığım gelişmenedeniyle.. bloğu da bir elden geçirmekistedim..
sadece etiketlemek.. bazı etiketsiz yazıları..
bilindiği gibi atalet aslındakuralsız kategorisiz hatta uzun zaman başlıksız..
unutulmaz .. başlıklarla dolu bir yerdi..
ama sonradan ..
hiç bir aradığımı bulamayınca..
yavaş yavaş etiketliyordum yazıları..
ki..
bu akşam sanırım etiketlediklerimden bazılarını sildim...
bir tuşla geri almak mümkün olsaydı..

artık asla bulamayacağım yazılar var..
ben yazmıştım deyip..
aradıyıp bulamayacaklarım..

kurcalamamak gerek işte ..
dağınık yoktan iyidir..
der.. ve giderim..


Image Hosted by ImageShack.us
Follow my blog with Bloglovin