8 Temmuz 2014 Salı

masa değil zaman makinesiymiş meğer canıtın

gene dekora eve taktın demezsen blog..
masalar hakkında yazasım var..

pazar günü inci tulpar'ın şu yazısını okudum..
düşündüm sonra..
benim icin masa deyince akla gelen tek bir masa var..

köşeleri hafif yuvarlatılmış dikdörtgen bir masa..
ayakları da öyle dikdörtgen ama dışa gelen kısmı yuvarlatılmış..
saime hanım keskin sevmez..
altından onun çıkacağını bilmiştin değil mi sadık okur..
üzerine masanın tablasının oturduğu kısma ne deniyorsa iste..
orda iki çekmece var..
birinde çatal bıçaklar diğerinde sofra örtüleri peçeteler durur..
bacaklar ve o gövde kısmı Koyu renkte cilalanmış.
tabla daha açık renkte..

üzerinde yemek yenilen..
 dikiş dikilen.. nakış işlenen.. ders çalışılan.. suluboya resim yapılan..
 cumartesi günleri kek çırpılan bir masa..
meşgul.. yaşayan bir masa..
bir çok siyah beyaz resimde..
çocukluğumun tanığı..
saime hanımın oğlu bir aile krizinde yumruğu atınca kırılıvermişti ortası..
meğer tablanın etrafı masif..
ortası kontrplak imiş..

hayat gibi..
karakter gibi..
zoru görmeden aslını göstermez imis..

cemal bey saime hanım'a sormadan bir yemek takımı alıvermiş..
günün birinde..

daha önce koltuk takımı alıp da saime hanımın çok sevdiği..
kelebek koltuk dediği koltukları da..
yandaki apartmanın kapıcısı Ali'ye vermişliği vardı cemal bey'in..
saime hanım ve ben okulda iken..

Ali genç.. Ali yeni evli.. Ali çok efendi çocuk..
ama saime hanım.. eve gelip de..
koltuklarını göremeyince
cemal!! demişti nasıl yaparsın?
cemal bey eşyadan azade ruh..
eski sevmez..
bu da gitmiş deyip saime hanım'ın 'gençliğini' atıverir kolayca..
'iste o zaman geri!.'
diye rest çekmişti..
hiç pişmanlık göstermeden..

ama dersini öğrenmiş olsa gerek
yeni yemek takımın yerleştirmişti..
ama eski masayı atmamıştı..

saime hanım yeni masanın keskin köşelerini
hiç sevmemişti
büfe ve sandalyelerde yuvarlatılmıştı köşeler..
'bu masa bu büfenin takımı değil' derdi..
ne zaman biri masa dese..

yeni masanın yerleşmesine tanıklığım var.. ucundan..
üzerinde ki ince çizikleri gidermek için..
tebeşir mi ponza taşı mı artık bilemem..
iki beyaz taşı birbirine sürtüp..
dökülen un gibi şeyi..
arka cebinden çıkardığı bir bezle..
dairesel silmişti getirenlerden biri..
keskin kartal bakışlarımın altında..

saime hanım sevmeyince
vazifeten sevmezdim ben de..
sevmedim yeni masayı..
hiç sevmem keskin köşeleri..

çb ile çıkıyor olsak gerek daha..
o masanın üzerini yaptırıp..
nasıl becerdiysek..
serçe'nin üzerine.. arkasına.. bir yerine yükleyip.. getirmiştik saime hanımlara..
bir ucundan o..
diğerinden ben.. taşımıştık..
saime hanımın fırtına rengi gözlerinde..
altın pırıltılar..

hayat öyle geçecek sanmıştım..
sorunları başkaları çıkaracak ..
biz de bir ucundan birimiz bir uçtan diğerimiz tutup..
çözeceğiz el birliği ile sanmıştım..
sorunları doğrudan kendimizin çıkaracağı hiç aklıma gelmemişti ne yalan söyleyim..

mutlu çığırtkan değil 
sessiz ve gözlemci bir çocuktum ben..
masamız da etrafında sevgi olsa da.. çok konuşma olmayan bir masa..
saime hanım'ın oğlu yatılı okulda..
bir köşesi boş bir masa..
sonradan öğrendim gürültülü konuşmaların..
kocaman kahkahaların insanları endişesizleştirdiğini..
susanların sorunu var sanılarak sürekli yoklandığını..
sonradan görülen lüzum üzerine geldi kahkahalarım..

kelebek koltuklar ve benzerleri gibi gözlemlerim nedeniyle..
 evden çöpü bile atarken sorar onay alırım ben..
bak mesela masam da yolcu
yaşamı ve yemek masasını küçültüyorum..
kitaplığı büyütmek niyetim..
ne büyük kitaplığın var değil..
'kütüphanenizde ne çok koltuk var'
densin istiyorum ..

masa değil zaman makinesiymiş..
inci tulpar'in yazdığı..
beni yaprak desenli kapri pantolonlara..
sessiz yemek sofralarına..
keten hırka giyilen yazlara
tepebaşından mobilya alınan zamanlara taşıdı..
posted from Bloggeroid

6 Temmuz 2014 Pazar

çestır berjer sirk ve diğerleri

çestırlar deyorduk onlara .. Sıkılmış portakal olmadan ..dalında meyve iken.. dekorasyon dergilerimiz sıradan insana değil de ..
bildiğin barok sanatçı ..
marjinal yazar..
expatrie yabancı.. evleri gösterirken..
yabancı dergiler alırdım..
normal insanların normal ama yaratıcı mobilyalarının olduğu..
çestırfild koltuklar ordan yapışmış gözüme..
hiç kullanan yok etrafımda..
biyere sığmıyor.. eşek ölüsü mubarek.. kaplatmak için 14 metre Kumaş gerekiyor..
diye homurdanan yok..
ataletin evli haline geçeceğiz ..
mobilya bakıyoruz..
bir yere girdik..
çestırfild ..
eski dost..
değil ama göz aşinası..
tamam bu.. dedim..
yanına iki berjer..
onlar da var ..
tam takım bütün istediklerim..
koltuk değil hayat biçimi satıyor adam..

yalnız 2 kişilik Çestır..
daha iyi..
hep duymuşum..
3 kişilik koltukta da 2 kişi oturuyor boşuna koca koltuk yer kapliyor.. cümlesini..

Ama dedim ben bir tane daha istiyorum 2'li Chesterfield..
koltuğun tarzını biliyorum .. süperim.. duygusuyla..
yaparız.. dedi adam..
ama kurmay alayı gibi hepsini aynı istemiyorum..
o düz renk olsun..
kumaşı siz alın dedi..
p.... 'dan bu kumaş..
iyice hafızaya kazıdım desenleri..
yok ki dijital fotoğraf makinesi..
akıllı telefon..
hemen ertesi gün .. P... da aldım soluğu..
girer girmez karşımda kumaş..
altına da uygun düz renkleri asmışlar..
havalı..

nefis bir türknaz seçtim fazladan aldım yemek sandalyeleri için..

harikayım..
zevk bende..
sıfırdan ev döşüyorum..
dergilere bakıp iç çekmiyorum..

Kumaşı kestirip orda bıraktım..
koltukçu alıp kaplayacak..
almışken yemek sandalyelerinin Kumaşını da alıp komşuya verecek.. yemek takımı Komşusundan alındı..
hepsi aynı gün..
eve teslim edilecek..

evdeyim heyecanla bekliyorum..
geldi takımlar..
2 çestır birbirini tanımıyor..
birisi türkuvaz..
diğeri ağır abi..
mürdümlü Prusya mavili gül kuru'lu
biri yaz diğeri ekim ayı
biri çıtır diğeri olgunluk döneminde..
birisi beyaz dizi..
diğeri Hemingway

meğer P... aynı deseni iki farklı renkle çalışmış..
birinde türkuvaz lila somon
diğeri ağır abi..
kapının karşısındaki bu yaz versiyonu imiş..
ben saf da aha benim desen..
demiş ve kombinlemişim..

3 gün sonra nikah var
kendin seçmişin bir de..
gık demedim..

yan yana koymadım..
azcık uzağa ayrı koydum..
throwlar attım üzerine ..

malum Chester'ların düğmeleri olur..
çocuks parmakladı pıtpıt düğmeleri düştü..

Kaplattım bir daha..
bu kez duğmesiz fitilli
bu kez yine p...
ama kombin tamam..
o da ayrı bir macera..

yemek sandalyeleri
onlar meğer seçtiğin türkavaz fay denilen kumaşmış
su damlasa bile iz olurmuş..
silinmezmiş..
silinse de işe yaramazmış..

ilk dekorasyon derslerimdir benim..

bir de yemek takımını maun ..
ki canım ülkemde bu bildiğin şarap rengi demektir..
koltuk takımı Ceviz olunca..
bizim yeni ev..
bir renk curcunası..
bir kavram Karmaşası..
bir görenin ağzını açık bıraktıran..
hayrete düşüren yer oldu..

Saime hanım ilk gördüğünde..
nasıl olmuş dediğimde..
Salvador Dali'nin evi..
diye cevap verdi..
sanatçı ruhumu farketmiş olduğunu sanma canıtın..
Salvador Dali'nin bahsi her geçtiğinde..
Deli ayol.. derdi..

çestırların lenduha gibiliği..
1 kişilik yerde 4 kişilik alan kaplaması cabası..

2 Kez kaplattım
sonuncusunda akıllıydım soluk renkli kaplattım.
nasılsa soluyordu..
ve 15 metre kumaş almaktan sıkılmışım artık..

Çocuks üzerinde büyüdü.gece geç saatte gelecekleri onların üzerinde bekledik..
sabah erken uyanan bebeyi onun üzerinde emzirdim..
her koltuk gibi ve kadar hayatımıza tanıklık ettiler..

ayaklarım ağrıyınca kolu kocaman yumuşacık elevasyon yeri idi..
ayaklarını toplayıp oturunca dirsek dayama keyfi iyiydi..
kitaplığın önünde Çok uyumluydu filan.. ama yeterdi artık..
hayatıma "faux depart" yaparak giren çestırlar..
fazla dayatmacı ve yayılmacı idiler..

dün çestırları gönderdim ..
yarım yüzyıllık iyi kötü anılarımızı bize bırakıp gittiler..
posted from Bloggeroid
Follow my blog with Bloglovin