26 Mayıs 2011 Perşembe

paris ve diğerleri..

eskiden biryerlere gidince.. hemen toplaşırdık kızlarla.. anlatırdık ne yaptık ne yedik nedir..
sonra bir yere gidince.. hemen bloğa eklemeye başlamıştık.. blog yazma yerlerinin sayısız error ve arızaları bunu sinir bozucu hale getirince.. feysimizin bukunda gideriyoruz harareti.. netimize bişey olursa.. toplaşırız kızlarla anlatırız.. napalım =)

tabi yolculuk anlatmayacağım..
paris çok güzel bir şehir.. öyle böyle değil.. nedeni basit ve birkaç tane..
kraliyet döneminde.. lüksün gelir kaynağı haline getirilmesini akıl etmiş dış işleri ve ekonomiden sorumlu fuke.. kralın da pek hoşuna gitmiş.. dünyanın en lüks ve özel maddelerini kullanmaya başlamışlar.. binalarda.. dekorasyonda giysilerde.. zengin ülke.. olmuşlar ve bu arada elbet hem zanaat hem sanat ilerlemiş.. ardından da.. zengin yabancıların uğrağı olmuş..
para giyim öğretir giyim yürüme belletir diyen bir adana ata sözü var.. doğrudur..

ikinci neden.. yıkım.. tam bu güzelleşme işini sindirmişler.. devrim olmuş.. tuttuklarını asmışlar.. bulduklarını yıkmışlar yakmışlar..
ortalıkta bi tane bile eskiden kalma yapı kalmamış..
derken imparatorluk devrinde..
osmana demiş ki napolyon güzelleştir benim baş kentimi.. ve şehir 18in sonunda yeniden yapılmış..

daha ne olsun.. nisbeten yeni bir şehir.. ve pek derli toplu..
yıldız şeklinde bütün caddeler dümdüz gidiyor.. pizza dilimleri gibi bir plam zaten..
cadd
elerin ortalarında dur.. arkaya bak sonunu öne bak.. başını görüyorsun.. inanlımaz bir huzur veriyor insana geniş..
düzen merakları var..
ağaçları bile aynı şekilde ve boyda buduyorlar.. huzur..
ilan asmayı yasaklamışlar binsekizyüy bişeyden beri.. huzur..
binalar orijinaldene renkse o renge boyayabiliyorsun.. belediyeye gidiyorsun.. boya yapıcam diyorsun açıyor arşiv defterini buluyor boyanın rengini.. bi de bakıyor o sokakta başka boya yapan var mı diye.. aynı anda beş yerde kargaşa istemiyor.. huzuur..
her sokak köşesinde aynı noktada tabelalar..kapa gözlerini.. kafanı onbeş derece yukarı onbeş derece yana çevir aç gözünü.. tabela önünde.. huzur..

evet işte paris güzel.. bir de böyle ağır bi havası var..
hani yataktan yeni kalkmış kadınların yavaş hareketleri gibi..

koşan yok .. acele yok.. hız var.. ama acele duygusu yok..
huzur..

yeniden yatağa dönebileceğin gibi bi izlenim veriyor.. o yüzden belki bana koynuna sokulup uyuma arzusu veriyor.. istanbul içime işleyip içimden dışıma ışırken..
paris beni kucaklıyor gibi..
o yüzden belki ikisi de bana kadın oldukları izlenimini veriyorlar..
olgun yaşta.. güngörmüş.. az konuşan çok dinleyen.. anlamlı kadınlar..

çok seviyorum demiş miydim =)

evet parisin içinden sen geçer.. nehir geçen şehirler daha bi güzel olur üzerlerinde köprüler olur.. ama bunda bir de adacıklar vardır..
en eski binalar zaten o adacıkların üzerinde kalmıştır bitek..
o köprülerde heykeller bezemeler vardır.. her meydanda heykeller.. çeşmeler bezemeler vardır..
her alanda yelişşik vardır..
her 50 metrede bir durup hayran olunacak bişeyler vardır..
düzdür.. uzrinde dört nokta görürsünüz.. biri.. eyfel elbet.. diğeri monmartr (ki adı mons martir yani eziyetten alır.. zira ilk paris piskoposu kafası kesilerek öldürülmüş deyişe göre kafasını kolunun altına alıp yürüyüp gitmiştir.. düşüp öldüğü yerde de kilisesi bulubulunur/ işte bu tepeciğin üzerinde bembeyaz sakre kör.. yani kutsal yürek kilisesi.. yirmidört saat dua edilen bir kilise olarak bir mimari şaheser olarak parlar.. üçüncü daha yere yakın ama her kareye girmeye meraklı amcalar gibi.. her nehir fotosunda kafasını uzatan altın kubbe.. dördüncü de sinir bozucu monparnas kulesi.. o bir yeni ekleme cam kule 58 kat.. sinir bişi..

şehir düz olunca yürünür pariste.. parisli kadınların zayıf olma nedeni budur.. çok yürürler.. gün içinde..
bisiklet de revaçtadır..

fransızlar kabadır.. terstir.. derler.. tepkilerini karşılarındakinin duygusunu incitmeyecek kalıplara sokmayıp dan diye söylerler..
duvarda yol tarifi sormayınız yazarken yine de tarif sorana burda kardeşim bak bura iş yapıyoruzla başlayan uzun açıklama cümleleri ve sonunda yine de yol tarifi veren bizlere kıyasla onlar.. brrrr... der ve arkalarını dönüverirler..
bıçağını çatalını çaprazladıysan tabakta alıverirler önünden tabağını..aman daha bitirmedim dedin mi garson garsonluğuna bakmaz.. ah pardon da demez.. ama çatal ve bıçağını çaprazlamışsın deyiverir..yoksa başka kabalıkları yoktur..

ama bu kez.. farklıydı paris..
bi kere.. herkes çok keyifliydi her kafede her lokantada ki çekirdeğin onbeş dakkada bir verdiği çiş ve yoruldum molaları nedeniyle epeyce kahve dolandık.. garsonlar sohbete espriye yemeklerle ilgili beğeni sormaya.. pek meraklıydı..

daha havaalanından şehre girer girmez otobüsten inmeden..
aman ya nişantaşına benziyomuş burası dedi ve kafasını kitaba gömdü çekirdek hanım..
son gün de içinde apaçilerin yüzdüğü havuzu olan nişantaşımı özledim dedi..

sokaklarda bir tane kedi ya da köpek yok.. ama bir çok kedi köpek gezdiren var..
kuş çok..
senmişelde /laf aramızda beyoğlu eşdeğeridir biraz salaştır/ ördekler yüzyordu mesela koca fıskiyeli havuzda..
monmartrda tabağımızdakileri kontrole geliyodu seröeler.. ve diğer yerlerde güvercinler..

ne yaptık..
bütün fransız bebelere laf attık.. şaka değil.. attık ama türkçe attık.. =9
çekirdeğin çıtır çıtlamasını izledim .. =).. benim neyim eksik oldum sonra da..

neler yapmadık derseniz..
hiç bir müzeye girmedik.. eyfelin değil tepesine çıkmak altından geçerken bile koşarak geçtik kafeye ay pardon tuvalete yetişiyoduk..
tüileride havuz kenarında şezlong keyfi yapmadık.. kafe dö flor gibi meşhur bohem kafelere gitmedik..
ille de gideceğim dediğim bit pazarlarına gitmedik..
il dö la site de dondurma yemedik..
batomuşla dolaşmadık..
ama lafayete de gitmedik..
istanbulda napıyorsak onu yaptık..
kavga ettik barıştık barışıkken nereye yakınsak onun tadını çıkardık..
elimde kocaman bir liste vardı sadece ladüreye gidip oturmak dışında hiç birinin yanında çentiğim yok..
ha ben elbet o yerleri gezmiştim zaten ama anlatmak isterdim çekirdeğe burası nedir.. noolmuştur diye..

yıllar önce bir versay dönüşünde kadının birinin.. ama bi tane bile eşya yok şekerim diye hayıflanmasını işittiğimde.. ve bastiyi göstersinler diye yol soran bir kadın gördüğümde çok dehşete düşmüştüm..
bilindiği üzere.. bastiy zaten 1786da yıkılmış olup.. taşları başka şeylerin inşasında kullanılmıştır.. ve versayda da herşey yakılmıştır..
yani böyle salaklık da olur mu diye pek kızmışken daha beteri başıma geldi.. yaradanın parmağı yok ki durumu sanırsam.. ama ergendir elbet hala düzelme şansı vardır diyoruz ve çekirdeği.. bağrımıza basıp.. çmpe atmama kararı veriyoruz elbet..

gözlemler ve anektodları da ekledik mi yeterli olur bu bloğa..
*ekonomik kriz.. ve göç parisin genel havasını bozmaya başlamış.. biraz daha ihmal edilmiş bir hali var..
tam dile getiremiyorum..
görgüsüzleşme var sanki..
*çin malları işgali felaket.. /bu arada çekirdeğin içinde made in turkiii yazan bi tişört aldığını söylemiş miydim.. *hep bir ressam beresi sahibi olmak istemişimdir ama hep bi şekilde olamamıştır..
bu kez.. bir dükkanda ressam bereleri yığınını bulunca dayanamadım..
bunların biraz daha byüğü yok mu diye hayıflanınca satıcı kadın geldi.. aldı bereyi çekiştirip genişletti.. bana da öğretti..
siyah bere seçmiştim kendime /çok da yakıştı biline../
başka şeylere bakarken ben.. kadın berelerin arasından bir mor bere tam benim morum menekşe morumu bulup.. bu size daha çok yakışacak bunu alın demesin mi..
kırmızılar sarılar hatta limon yeşili ve türkuaz da varken kadın bana moru yakıştırdı.. =9..
çok eğlendim..
*sigara içmiyorlar artık fransızlar farkettiğim bişey de bu..
daha doğrusu daha az insan sigara içiyordu..
*bir metro istasyonunda metroyu beklerken beş altı genç geldi.. ellerinde sandalyelerle..
oturdular sandalyelerine ve kanon yapmaya başladılar..
en yüksek sesle..
"yola düşmüş giderken..amcama rasladııııımmmm amcam sordu nereye dedim k..haneyeeeee"" diye..
derken metro geldi.. bizdik.. en sondan bir önceki vagona.. gençler de en son vagona.. aradan bi baktım sandalyelerin üzerine çıkmış.. şarkıya devam ediyolar..
ilk durakta koşarak indiler.. bizim vagona.. şarkıya devam..
sonraki durakta indiler.. öndeki vagona..
düşündüm bizde olsa.. hem yolcuların bu kadar eğlenerek izlemesi hem de herhangi bir güvenliğin karışmaması mümkün müydü diye..

* kafede otururken .. bir gürültü koptu kahkahalar çığlıklar döndük noluyo diye..
bir motorlu tekerlekli sandalye (TS) .. üzerinde şişman güzel yüzlü zenci bir genç kadın.. hızla ve kahkahalar atarak ilerliyor kalabalık kaldırımda.. iki zenci güzel ve iki ayak üstü koşan kız da peşinde gülüşerek.. "duuur duuuur " diye çığırarak..
yakalayıp durdurdular kıkır kıkır gülerlerken yanlarından hızla bir başka motorlu TS geçti üzerinde bir başka güzel ve genç kadın.. hızla ilerledi.. kırmızı ışığa doğru.. kızlardan biri.. koşmaya başladı gene gülme ve duuur duuuur çığlıkları ile.. onu da yakaladılar.. final sahne..
üç motorlu TSde üç güzel kadın.. sol yan kol koyma yerinde tünemiş üç başka güzel kadınla.. ilerleyip yine gülerek ve sağa sola takılarak geçip devam ettiler yola ve hayata..
ağzımı düştüğü yerden topladım ve ben de.. "yalnız ve güzel memleketimin.. inilip binilemeyen vasıtalarını bırak sıradağlar gibi yüksek kaldırımlarını kaldırımlarındaki devasa çukurları.. kaldırımlarda bir TSnin geçememesi için konulmuş.. çöp konteynırı.. dükkan çıkıntısı ve kaldırımın ortasından çıkan ağaç.. ve ayrıca rampa olarak yapılmış o altmış derecelik eğimleri düşündüm ve iç çektim.. çekirdeğimin gezmek istemediği müzeler karşısında çektiğimden daha deriiin çektim.. içimi..
cumartesi geceleri TSsinde kopan kadınların cirit attığı delikanlıların açık seçik şarkılarla kanon yapabildiği.. insanların birbirine değmeden maddi ve manevi anlamda.. değmeden çiğnemeden yaşadığı bir ülke istemek çok mu şımarıklık ki diye düşündüm ve kendimi yanıtladım.. evet dedimmm..

*ve en kısa zamanda yine gideceğim dedim her zaman olduğu gibi..
seviyorum parisi.. bir metres gibi.. sarhoş edici bir aşkla.. =p..


bunların dışında bir de monparnas mezarlığında janpol satrla simon dö bovuarı ziyaret edişimin izlenimleri var..
o daha sonra..
bi de benıtt omleti var o da az sonra..

Image Hosted by ImageShack.us

gecikmeli eklenen eski yazı..

Ufak ufak dansedenler aklımda..

Lace Lacey Oya aynı anlamda olsalar gerek.. el emeğine değer veren kişiler tarafından mı seçiliyor ki bu isimler çocukları için.. el işi yapsın yapmasın.. gereksiz bilgiler hazineme eklemeliyim..

Dekorasyon işi metastatik olabiliyor.. bünyeyi sardı.. evi devi sardı .. dikkatli başlamak..kimseye çaktırmamak gerek.. şimdi de çekirdeğin odasıyla uğraşmaktayım.. bir daha sefere ketum olmalıyım..

Sonunda sabah şekeri neşesi sarışını oluyorum.. az daha sonra sabahın köründe pullu payetli elbiselerimle çıkacağım ortalığa bu da biline.. bu seferlik giymeyin azzz sonra dediler.. pullu payetli elbiseler peşine düşmeliyim..

Son zamanlarda ecemin dilek ve istek ve hatta yer yer nisbet yazılarına kopmaktayım. Böyle devam etse keşke.. bulaşıcı neşe veriyor bana.. eceye bunu söylemeli.. ve hatta ısrar etmeliyim..

Sanal benim için çok değerli ve ilginç dostlar edinme kaynağı oldu eski bloğumdan beri dostum mitsukom şimdilerde feysimin bulundan arkadaşım.. bana elinin emeği gözünün nuru bir armağan göndermiş.. bedeli karşılığı mümkün olmayan.. bayıldım nerdeyse kullanmaya kıyamayacağım kadar zevkli ve güzel. Çekirdekten bucak bucak saklamalıyım..

Kolu kırık çekirdeğin dramı yetmezmiş gibi yeni dramlar eklendi yaşamına.. gerginim çekirdek tuttu beni.. bir süre uzak kalmalıyım..

Başkalarının sınırını bilme ve onu geçmeme konusunda uzmanken nasıl ve neden çocuksun sınırlarından içeri sızıyorum bilmiyorum tuhaf bir bütünlük duygusu olsa gerek.. ben de ergenken kendi sınırlarımı belirlemeye en az onlar kadar düşkündüm.. o yüzden gerçekten anlamıyorum.. bu tutkumu.. önce özür dileyip sonra sadece bu kadarcığa tahammülsüzlüklerinden dem vurup bir de seksenimde heralde kapıya koyup hiç
ilgilenmeyeceksiniz o zaman siz benle.. ne olsa bunayacağım biraz.. daha da kontrolsüz olacağım tehdidi ve sitemini paketleyip attım önlerine..
Bir işe yaramadı tabii.. hem daha mesafeli olmalı hem de “anne olmanın dayanılmaz karşı konulmaz karışman danışmanlığını” kabul ettirmeliyim..
/Ama şöyle bir sorun oldu.. yılın ilk leylağını yirmiliğin teras komşunun ağacında görmüştüm.. hem fotoğraflamaya hem de bir da çalmaya ahdım vardı o sitemler arasında unuttum.. kötü oldu.. bir daha sefere bu tip isteklerimi ertelememeliyim..

İlişkilerde bazenk işin öyle bir cılkı çıkabiliyor ki.. kişiler artık nerede duracağını gerçekten bilmiyor.. acıyabilirdi içim.. bunca duyarsızca hafifsenmesine durumun ve hatta dalga geçilebilmesine durum ile.. bunca acı uykusuzluk bırakmışken iz olarak..
ama acımadı içim bu nedenle sadece fark etmekle kaldım..
içimin acımamasına acıdı bu kez de içim.. karşı duyarsızlık bana yakışmıyor diye..
bu tip davranışlar için kalıp bir davranış biçimi geliştirmeli.. takılmamayı öğrenmeli.. duyarlık göstereceğim yeni ilişkiler bulmalıyım..

çekirdek bana anneler gününde bir çift popo güzelleştiren spor ayakkabı almış hem siyah hem moru olan.. ömrümde ilk kez kırıtarak yürüyorum.. engellenemez bir seksensekiz çizdirme torku var taban tasarımının getirdiği.. sanırım her kadın gibi bahar telaşına kapılmalı.. bir iki kilo vermeli ve bol kırıtmalı yürüyüşlere başlamalıyım..

House dizisi izleyip öyle doktor arayanlar.. aman deyin.. hastanın bib bir hatta bin iki tetkikini yapıp.. bişey bulamayınca bin üçüncüde bişey bulup.. aç bakayım kolunu.. döküntün var mı diye bakıyolar.. önce muayene etmeden tetkik isteyenlerin yolu pek uzundur.. hauzun tek çekiciliği sıra dışı kişiliği.. biline..


Image Hosted by ImageShack.us

7 Mayıs 2011 Cumartesi

hüzünlü bi annelik mi..

başlayacağım.. sonunda bi yere varacak mı bakacağız..

ilk çocukluk anılarım..
taşınmışız.. saime hanım okulda iken eşyalar yeni eve gitmiş..
babam idare etmiş işlemi ve beni de..
ya ekim sonu ya da ilkbahar başı.. soğuk bir gün..
ama karakış değil..

ben çorap giymemişim..
çıkış saatinda saime hanımı almaya gitmişiz cemal beyle..
okula gitmiyorum daha..

saime hanım benim çorapsız olduğumu görünce..
ağlamaya başladı..
suçluluk duygusu olsa gerek..
çocuğumun başında değildim diye..
yol boyu ağladı biliyorum..
yeni evine ağlayarak girdi kadın.. o çok istediği satın aldığı güzel yeni evine..
cemal bey de sinirlenmiş olsa gerek..
kadına bak bütün evi taşıdık yaranamadık diye.. tartışmazlardı önümde.. bilmiyorum..

23 nisan ilkokul birdeyim güzelim tombulum.. gösterişliyim öğretmen çocuğuyum..
b.kunu çıkarıp her göreve yazmışlar.. hem köylüyüm hem beyaz elbisemle ronddayım.. hem lale devrindeyim..

bi bavul giysim var.. ve hem sabah hem akşam iki gösterim..
saime hanımın önce beni giydirip.. saçımı topuzlayıp tepeme papatyalar serpiştirip.. okula ve gösteriye yetiştirmesi. sonra da kendi okulundaki törene yetişmesi gerek..
ben de mızıkıyorum.. saçım acıdı cektin diye..o da söyleniyor.. daha seni bırakıp okuluma yetişicem diye..
sonra da öğretmene.. gidip benim annem yorgun işi de çok ben akşam gelmeyeceğim diyorum..
saime hanım.. akşam hadi gidelim deyip beni çağırdığında.. ııh diyorum.. inanmıyor bana .. gidiyoruz okula..
öğretmen alamam artık diyor.. yedek öğrenciyi hazırladık.. olmaz..
dönüyoruz karanlık sokaklarda saime hanım ağlıyor sessizce..
vicdan azabı olmalı.. ne biçim anneyim bi çocuğumu törene götüremedim diye..

sürekli anjin oluyorum.. orta kulak iltihabı oluyorum..
saçımı kestirmeye karar veriyolar..
yedi yaşımdayım belimde saçlarım..
kestiriyoruz ben ağlıyorum.. yol boyu..
saime hanım ağlıyor..

böyle gidiyor liste..
bir sürü hüzün sahnesi..

kar yağıyor uzun yıllardan sonraki en güzel kar..bir cumartesi sabahı üstelik..
ama ben hastaneye gitmek zorundayım.. çocuks biri iki diğeri altı yaşında..
kadına sıkı sıkı tembihliyorum karda oynamaları için..
yolda hem araba kullanıyorum hem ağlıyorum.. bir kar topu oynayamıyorum çocuklarımla diye..

20lik.. altıncı sınıfta ömrünün ilk gösterisi kendi gönüllü olduğu..
işteyim .. gidemiyorum..
bir benim ailem yoktu diyor herkes teyzeler enişteler gelmişti.. oysa en güzel ben okudum şiirleri marşları .. gözlerim doluyor.. içim eziliyor suçluluktan..

çekirdek kolunu kırıyor.. ben yokum..
20lik ameliyata gidiyor.. ben işteyim bu karar alındığında.. böyle gidiyor liste...

bağlanmadı bi yere..
galiba şu demek istediğim..

annelik hüzünlü bi iş mi..
ben mi sadece hüzüne odaklıyım..
anılarımızdan hüzünlü olanlar mı ön plana çıkıyor..
bilmiyorum..

Image Hosted by ImageShack.us

Follow my blog with Bloglovin