eskiden biryerlere gidince.. hemen toplaşırdık kızlarla.. anlatırdık ne yaptık ne yedik nedir..
sonra bir yere gidince.. hemen bloğa eklemeye başlamıştık.. blog yazma yerlerinin sayısız error ve arızaları bunu sinir bozucu hale getirince.. feysimizin bukunda gideriyoruz harareti.. netimize bişey olursa.. toplaşırız kızlarla anlatırız.. napalım =)
tabi yolculuk anlatmayacağım..
paris çok güzel bir şehir.. öyle böyle değil.. nedeni basit ve birkaç tane..
kraliyet döneminde.. lüksün gelir kaynağı haline getirilmesini akıl etmiş dış işleri ve ekonomiden sorumlu fuke.. kralın da pek hoşuna gitmiş.. dünyanın en lüks ve özel maddelerini kullanmaya başlamışlar.. binalarda.. dekorasyonda giysilerde.. zengin ülke.. olmuşlar ve bu arada elbet hem zanaat hem sanat ilerlemiş.. ardından da.. zengin yabancıların uğrağı olmuş..
para giyim öğretir giyim yürüme belletir diyen bir adana ata sözü var.. doğrudur..
ikinci neden.. yıkım.. tam bu güzelleşme işini sindirmişler.. devrim olmuş.. tuttuklarını asmışlar.. bulduklarını yıkmışlar yakmışlar..
ortalıkta bi tane bile eskiden kalma yapı kalmamış..
derken imparatorluk devrinde..
osmana demiş ki napolyon güzelleştir benim baş kentimi.. ve şehir 18in sonunda yeniden yapılmış..
daha ne olsun.. nisbeten yeni bir şehir.. ve pek derli toplu..
yıldız şeklinde bütün caddeler dümdüz gidiyor.. pizza dilimleri gibi bir plam zaten..
cadd
elerin ortalarında dur.. arkaya bak sonunu öne bak.. başını görüyorsun.. inanlımaz bir huzur veriyor insana geniş..
düzen merakları var..
ağaçları bile aynı şekilde ve boyda buduyorlar.. huzur..
ilan asmayı yasaklamışlar binsekizyüy bişeyden beri.. huzur..
binalar orijinaldene renkse o renge boyayabiliyorsun.. belediyeye gidiyorsun.. boya yapıcam diyorsun açıyor arşiv defterini buluyor boyanın rengini.. bi de bakıyor o sokakta başka boya yapan var mı diye.. aynı anda beş yerde kargaşa istemiyor.. huzuur..
her sokak köşesinde aynı noktada tabelalar..kapa gözlerini.. kafanı onbeş derece yukarı onbeş derece yana çevir aç gözünü.. tabela önünde.. huzur..
evet işte paris güzel.. bir de böyle ağır bi havası var..
hani yataktan yeni kalkmış kadınların yavaş hareketleri gibi..
koşan yok .. acele yok.. hız var.. ama acele duygusu yok..
huzur..
yeniden yatağa dönebileceğin gibi bi izlenim veriyor.. o yüzden belki bana koynuna sokulup uyuma arzusu veriyor.. istanbul içime işleyip içimden dışıma ışırken..
paris beni kucaklıyor gibi..
o yüzden belki ikisi de bana kadın oldukları izlenimini veriyorlar..
olgun yaşta.. güngörmüş.. az konuşan çok dinleyen.. anlamlı kadınlar..
çok seviyorum demiş miydim =)
evet parisin içinden sen geçer.. nehir geçen şehirler daha bi güzel olur üzerlerinde köprüler olur.. ama bunda bir de adacıklar vardır..
en eski binalar zaten o adacıkların üzerinde kalmıştır bitek..
o köprülerde heykeller bezemeler vardır.. her meydanda heykeller.. çeşmeler bezemeler vardır..
her alanda yelişşik vardır..
her 50 metrede bir durup hayran olunacak bişeyler vardır..
düzdür.. uzrinde dört nokta görürsünüz.. biri.. eyfel elbet.. diğeri monmartr (ki adı mons martir yani eziyetten alır.. zira ilk paris piskoposu kafası kesilerek öldürülmüş deyişe göre kafasını kolunun altına alıp yürüyüp gitmiştir.. düşüp öldüğü yerde de kilisesi bulubulunur/ işte bu tepeciğin üzerinde bembeyaz sakre kör.. yani kutsal yürek kilisesi.. yirmidört saat dua edilen bir kilise olarak bir mimari şaheser olarak parlar.. üçüncü daha yere yakın ama her kareye girmeye meraklı amcalar gibi.. her nehir fotosunda kafasını uzatan altın kubbe.. dördüncü de sinir bozucu monparnas kulesi.. o bir yeni ekleme cam kule 58 kat.. sinir bişi..
şehir düz olunca yürünür pariste.. parisli kadınların zayıf olma nedeni budur.. çok yürürler.. gün içinde..
bisiklet de revaçtadır..
fransızlar kabadır.. terstir.. derler.. tepkilerini karşılarındakinin duygusunu incitmeyecek kalıplara sokmayıp dan diye söylerler..
duvarda yol tarifi sormayınız yazarken yine de tarif sorana burda kardeşim bak bura iş yapıyoruzla başlayan uzun açıklama cümleleri ve sonunda yine de yol tarifi veren bizlere kıyasla onlar.. brrrr... der ve arkalarını dönüverirler..
bıçağını çatalını çaprazladıysan tabakta alıverirler önünden tabağını..aman daha bitirmedim dedin mi garson garsonluğuna bakmaz.. ah pardon da demez.. ama çatal ve bıçağını çaprazlamışsın deyiverir..yoksa başka kabalıkları yoktur..
ama bu kez.. farklıydı paris..
bi kere.. herkes çok keyifliydi her kafede her lokantada ki çekirdeğin onbeş dakkada bir verdiği çiş ve yoruldum molaları nedeniyle epeyce kahve dolandık.. garsonlar sohbete espriye yemeklerle ilgili beğeni sormaya.. pek meraklıydı..
daha havaalanından şehre girer girmez otobüsten inmeden..
aman ya nişantaşına benziyomuş burası dedi ve kafasını kitaba gömdü çekirdek hanım..
son gün de içinde apaçilerin yüzdüğü havuzu olan nişantaşımı özledim dedi..
sokaklarda bir tane kedi ya da köpek yok.. ama bir çok kedi köpek gezdiren var..
kuş çok..
senmişelde /laf aramızda beyoğlu eşdeğeridir biraz salaştır/ ördekler yüzyordu mesela koca fıskiyeli havuzda..
monmartrda tabağımızdakileri kontrole geliyodu seröeler.. ve diğer yerlerde güvercinler..
ne yaptık..
bütün fransız bebelere laf attık.. şaka değil.. attık ama türkçe attık.. =9
çekirdeğin çıtır çıtlamasını izledim .. =).. benim neyim eksik oldum sonra da..
neler yapmadık derseniz..
hiç bir müzeye girmedik.. eyfelin değil tepesine çıkmak altından geçerken bile koşarak geçtik kafeye ay pardon tuvalete yetişiyoduk..
tüileride havuz kenarında şezlong keyfi yapmadık.. kafe dö flor gibi meşhur bohem kafelere gitmedik..
ille de gideceğim dediğim bit pazarlarına gitmedik..
il dö la site de dondurma yemedik..
batomuşla dolaşmadık..
ama lafayete de gitmedik..
istanbulda napıyorsak onu yaptık..
kavga ettik barıştık barışıkken nereye yakınsak onun tadını çıkardık..
elimde kocaman bir liste vardı sadece ladüreye gidip oturmak dışında hiç birinin yanında çentiğim yok..
ha ben elbet o yerleri gezmiştim zaten ama anlatmak isterdim çekirdeğe burası nedir.. noolmuştur diye..
yıllar önce bir versay dönüşünde kadının birinin.. ama bi tane bile eşya yok şekerim diye hayıflanmasını işittiğimde.. ve bastiyi göstersinler diye yol soran bir kadın gördüğümde çok dehşete düşmüştüm..
bilindiği üzere.. bastiy zaten 1786da yıkılmış olup.. taşları başka şeylerin inşasında kullanılmıştır.. ve versayda da herşey yakılmıştır..
yani böyle salaklık da olur mu diye pek kızmışken daha beteri başıma geldi.. yaradanın parmağı yok ki durumu sanırsam.. ama ergendir elbet hala düzelme şansı vardır diyoruz ve çekirdeği.. bağrımıza basıp.. çmpe atmama kararı veriyoruz elbet..
gözlemler ve anektodları da ekledik mi yeterli olur bu bloğa..
*ekonomik kriz.. ve göç parisin genel havasını bozmaya başlamış.. biraz daha ihmal edilmiş bir hali var..
tam dile getiremiyorum..
görgüsüzleşme var sanki..
*çin malları işgali felaket.. /bu arada çekirdeğin içinde made in turkiii yazan bi tişört aldığını söylemiş miydim.. *hep bir ressam beresi sahibi olmak istemişimdir ama hep bi şekilde olamamıştır..
bu kez.. bir dükkanda ressam bereleri yığınını bulunca dayanamadım..
bunların biraz daha byüğü yok mu diye hayıflanınca satıcı kadın geldi.. aldı bereyi çekiştirip genişletti.. bana da öğretti..
siyah bere seçmiştim kendime /çok da yakıştı biline../
başka şeylere bakarken ben.. kadın berelerin arasından bir mor bere tam benim morum menekşe morumu bulup.. bu size daha çok yakışacak bunu alın demesin mi..
kırmızılar sarılar hatta limon yeşili ve türkuaz da varken kadın bana moru yakıştırdı.. =9..
çok eğlendim..
*sigara içmiyorlar artık fransızlar farkettiğim bişey de bu..
daha doğrusu daha az insan sigara içiyordu..
*bir metro istasyonunda metroyu beklerken beş altı genç geldi.. ellerinde sandalyelerle..
oturdular sandalyelerine ve kanon yapmaya başladılar..
en yüksek sesle..
"yola düşmüş giderken..amcama rasladııııımmmm amcam sordu nereye dedim k..haneyeeeee"" diye..
derken metro geldi.. bizdik.. en sondan bir önceki vagona.. gençler de en son vagona.. aradan bi baktım sandalyelerin üzerine çıkmış.. şarkıya devam ediyolar..
ilk durakta koşarak indiler.. bizim vagona.. şarkıya devam..
sonraki durakta indiler.. öndeki vagona..
düşündüm bizde olsa.. hem yolcuların bu kadar eğlenerek izlemesi hem de herhangi bir güvenliğin karışmaması mümkün müydü diye..
* kafede otururken .. bir gürültü koptu kahkahalar çığlıklar döndük noluyo diye..
bir motorlu tekerlekli sandalye (TS) .. üzerinde şişman güzel yüzlü zenci bir genç kadın.. hızla ve kahkahalar atarak ilerliyor kalabalık kaldırımda.. iki zenci güzel ve iki ayak üstü koşan kız da peşinde gülüşerek.. "duuur duuuur " diye çığırarak..
yakalayıp durdurdular kıkır kıkır gülerlerken yanlarından hızla bir başka motorlu TS geçti üzerinde bir başka güzel ve genç kadın.. hızla ilerledi.. kırmızı ışığa doğru.. kızlardan biri.. koşmaya başladı gene gülme ve duuur duuuur çığlıkları ile.. onu da yakaladılar.. final sahne..
üç motorlu TSde üç güzel kadın.. sol yan kol koyma yerinde tünemiş üç başka güzel kadınla.. ilerleyip yine gülerek ve sağa sola takılarak geçip devam ettiler yola ve hayata..
ağzımı düştüğü yerden topladım ve ben de.. "yalnız ve güzel memleketimin.. inilip binilemeyen vasıtalarını bırak sıradağlar gibi yüksek kaldırımlarını kaldırımlarındaki devasa çukurları.. kaldırımlarda bir TSnin geçememesi için konulmuş.. çöp konteynırı.. dükkan çıkıntısı ve kaldırımın ortasından çıkan ağaç.. ve ayrıca rampa olarak yapılmış o altmış derecelik eğimleri düşündüm ve iç çektim.. çekirdeğimin gezmek istemediği müzeler karşısında çektiğimden daha deriiin çektim.. içimi..
cumartesi geceleri TSsinde kopan kadınların cirit attığı delikanlıların açık seçik şarkılarla kanon yapabildiği.. insanların birbirine değmeden maddi ve manevi anlamda.. değmeden çiğnemeden yaşadığı bir ülke istemek çok mu şımarıklık ki diye düşündüm ve kendimi yanıtladım.. evet dedimmm..
*ve en kısa zamanda yine gideceğim dedim her zaman olduğu gibi..
seviyorum parisi.. bir metres gibi.. sarhoş edici bir aşkla.. =p..
bunların dışında bir de monparnas mezarlığında janpol satrla simon dö bovuarı ziyaret edişimin izlenimleri var..
o daha sonra..
bi de benıtt omleti var o da az sonra..
26 Mayıs 2011 Perşembe
paris ve diğerleri..
Etiketler:
atalet bildiriyor
,
deli bu kibarım da çılgın diyorum
,
uçan balon
Gönderen
ATALET
zaman:
16:37
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
3 yorum :
Bastil Hapishanesinin taşlarından yapılan bir köprünün suluboya tablosu var bende... Arada sırada resimlerimin arka fonunda arzı endam eder...
Farnsızlar kabadır höttür ama bizim Zuz sokakta yürürken biri gelip öpmüştü hemi de dudaklaerından:))
Ne güzel olmuş çekirdekli Paris...Çekirdek Pris'e gidip müze mi gezmek ister Allah aşkına... Du bakalım gezer durur... Sen resim koymmaışsın ama ben aralararesim yerleştire yerleştire okudum...
Çook öptüm
isteklerin hepimizin olmasını istedikleri...
insanın içi sızlıyor kaldırımların yolların mekanların girişlerini görüp
birde engelli sayısı açısından ülkenin halini düşündükçe...
neyse merak etme
şu çokeşlilik bi yasallaşsın sıra kaldırım düzenlemeyede gelir elbet...
sen işaretlediklerini gezsende gezmesende ben çok sevindim senin bu gönülden molana...
sevgiyle...
Allahım nasıl özlemişim yazılarını... Okuduğum satırları geri dönüp bir daha okuyorum... olmadı, bir daha... Gülüyorum düşünüyorum yaşıyorum!!!
Bilmem kaçıncı tekrarımdan sonra...şimdi hayâl kuruyorum:
seninle Paris'e gitmek!!!
AMEN!!!! amin!!!! ne olur lütfen tanrım!!
Ne dersin sevgili Atalet????
Yorum Gönder