26 Şubat 2011 Cumartesi

dostun olsun çiçekten olsun..

Dün sulu kar vardı öğleden sonranın akşam üzerine devrildiği saatte..
Dışarıya çıktım.. şişli çevresinde bir iki işimi halletmeye..

Terekecelele ile de bir işim vardı..
Nedense kimsem ben kurumsallaştıralım sizi çok faideli demişlerdi.. sonrasında onlara faideli bir çok fatura ödediğimi fark ettim..
Epey bir vakit sonra ama..
Nedeni biraz karmaşık bende kalsın.. ortalık çok karışınca büyük küçük zararların oluyor farketmediğin alanlarda da..
Ama fakedince değiştirmek için.. netten denedim yapılamıyor telefondan da yapılamadığı anlaşılınca.. gene bir zaman yiyerek.. sonunda dün.. başka işler halletmeye çıkmışken daldım içeri..
Şubesinden..

Aman size bir de interneterişim paketi verelim dediler.. var dedim ama bunu da alın doktorlara özel .. indirimli avantajlı..

Derken kamu doktorlarına özel olduğu anlaşıldı..
Neden ayırıyolar ki sizi diye kızdı satmaya çalışan..

Bunlar önemli değil de..
Başka bir şey daha oldu..
“doktorlara güvenmiyoruz artık” cümlesini duydum..
Şakayla karışık..
Aslında doğtu tarafları var..
Kırılmadım filan bunu nasıl derler diye..
İnsanın iyisi kötüsü gibi.. duyarlısı duyarsızı gibi elbet doktorun da var..
hatta etik yerlerde ahlak can çekişiyorken toplumda..
ve eğitim yerlerde sürünür düşünmeye değil sınav geçmeye odaklı nesiller yetişir..
bana değmeyen yılan bin yaşasınlar yaygınlaşır apolitize olma adına..
sahiplenmezken kimse kimseyi..
içtenlikle..
tıp fakültesi seçenler yerden yere vurulurken devletin yetersizlikleri nedeniyle..
daha uzun mesai.. mecburi hizmet olmadı bir daha uzmanlık öncesi sonrası filan diye.. maaşı didklenir.. ülkenin her yerinde her alanda kapitalist sisteme gaz verilip sadece hekimlerin bu sistem dışına itilmesine uğraşılırken.. değişiklik üstüne değişiklik..
şunu da anlamalısınız ki..
bu mesleği seçmek artık..
biraz kritersiz insanlara kaldı..
yanlış bir sözcük kullanmamak için bunu seçtim..
kritersiz..
sonuç artık yok o eski doktorlar gibisi..
bu doğru..

Ben hep o yüzden ben hekimim derim..
Elimden gelen en tarafsız şekilde yapmaya çalışırım işimi.. kendimi koymaya çalışırım o kişilerin yerine..
Bazılarında çok zorlansam da..
Ama..

İşte bu iki şeyle birden kendimi şunu düşünürken buldum..
Neden hakkında en çok konuşulan dedikodu yapılan iyisi kötüsü seçilen meslek bu..
Kılığından kıyafetine konuşmasından bedenine yazısından herbirşeyine hakkında konuşulan..
Derken şunu düşünürken buldum.. kendimi..

İnsanın yaradana gereksinimi var..
Yalnız olduğunda yalnızlık çekmemek için..
Kızgın olduğunda.. suç sayılacak davranışlara girmemek “o”na havale etmek için..
Sıkıntı çektiğinde .. bu sıkıntıların bir ödülü olacağına inanmak için..
Kendisi kurtulamadığında.. kurtaracak kimse olmadığında .. umudunu korumak için..

Ama insanın anlamaya da gereksinimi var.. o yüzden gözlemeye sorgulamaya..
O yüzden denemeye .. ve sonucunda da bilime gereksinimi var..
Bilim deneye gözleme dayalı olarak.. tekrarlandıklarında aynı sonucu veren şeylerin açıklaması..en sonuç ilişkileri.. değişkenler.. tekrarlanabilirlikler .. hoş olmayan sonuçlara da hoş sonuçlara da yol açsa..
Giderilmesi veya sürdürülmesi için ve hatta hiç olmasın için bazı sonuçların çıkarılmasına gereksinim var..

Yaradan ve bilim bir arada mutlak halleriyle bağdaşmaz..
Ama her ikisi de aynı nedenlerle var..
Bizlerin varoluşunu .. optimum düzeyde sürdürebilmemiz için..

Sürdürmenin en elzem olduğu şey yaşam..
Yaşam yoksa.. bilim de yok.. yaradan da..
O zaman..
Yaşamla ilgilenenler doktorlar bir nevi.. yaradanla da yarışa çıkanlar..
Yaradanın biçtiği talihsizlikleri.. hastalıkları kazaları ölümü.. engelleyen ya da geri çevirenler..

Biçilen kaderi bollaştıran daraltan doktorlar..
Bir çeşit geçiş alanı olduğumu fark ettim birden..
Yumuşak geçiş alanı sağlayan bir mesleğim var..
Ve bu meslek yaşam biçimi aynı zamanda..
Hele de benimki..
Kayıpların giderilmesi olunca ana konum..

İşte benim bütün sorunum bu..
Kayıpların giderilmesi ve hayatın hiç kayıp olmamışçasına düzgün ve işlevli yaşanabilmesi konusunda uzman olmam..


Sevgili leylak dalı ve sevgili lale..
Doğadan firmasına bir mektup yazarak size ödül vermesini rica ettim..
Bir de çin’e..

Efenim her hafta birkaç güzel fincan fotosu ekleyerek.. beni işyerindeki dandik fincanlara savaş açmaya ve kendime ve uçuk kaçık doktor arkadaşıma fincanlar almaya iten leylak dalına..
Fincanlarım çin porseleni olduğundan bir veya birkaç fincanla..ödüllendirilmesi için..
Ve laleye ve leylak dalına doğadandan..
Her gün hangi tür kokulu çayı içtiklerini yazarak..
Dün karlı havadan dönerken kendime tüm kokululardan aldırıp..
İlk denmemi de o ara bana uğrayan sevgili ecemle paylaşmama yol açtıkları için..

kıskancım evet…. Benim de olsun ben de deneyimleyeyim dedim..
haset değilim.. onların olmasın demiyorum.. olsun hatta yeni başka keyifleri de olsun ki..
ben de öğreneyim uygulatyayım =D..

ama en çok bu sabah ikisinin kulaklarını çınlattım..
ve bir de..
alperim natifimin..
erken saatte buduar için uğraşırmadan önce bir kahvelik zaman diliminde yalkaladığım vudi ellının menhettın filmini .. ki bitiremedim..
b ırakıp son on dakikasında.. işe gitmek üzere evden çıkarken ve dışarıda yine kar yağarken
ve döşenecek buduar okunacak kitaplar içilecek çaylar varken..
piyango çıksın istiyorum dedim..
ama ne için.. evde oturmak için.. boya yapıp kitap okumak için..

bir kıskançlığımı daha paylaşayım..
deverenin sanal alışverişçisi oldum.
Lale ile leylak dalının ne kadar okudum dediği kitap varsa.. aldım..
Buduar bittiğinde..
Notrdamın çanları çalacak kulaklarınızda bilesiniz… =D..

“bir gün benim de resmim asılabilir bir sınıfta..
Hakkımda iyi şyler düşünülmesini isterim..
Ben bunu yaşarken garanti etmeye çalışıyorum..
Anlıyor musun beni..
BUNU garanti etmeye çalışıyorum”..
Manhattan..

buduar dekoru devam ediyor arada göz atın..
bazen fikir isteyebilirim..
ya da.. başka şeyler olabilir.. kimbilir.. =)

23 Şubat 2011 Çarşamba

lalemden .. esin.. tadilatarasıyayın

MOR-Bedri Rahmi Eyüboğlu
par Mor Yeşil Organizasyon, dimanche 23 janvier 2011, 00:36
Yapraktan yosundan yoncadan
Bahar inceden inceden
Paris baharı bu bulanık
Bir kül rengidir tüter nazlı nazlı
Bir kül rengi yorgun argın ılık
Serde ressamlık var azcık
Bütün gün mor üstüne çalışmışım
Boğazıma kadar mora gömülmüşüm
Uzaktan bir akordeon sesi geliyor mosmor
Dilimin acısı kolumun sızısı
Kırk yıllık emektar baş ağrılarım mor
Sen nehri bal rengi Eyfel Kulesi mor
Bir yüz morardıkça morarıyor
Kanlıca sırtlarında bir yerde akşam oluyor

Bütün gün mor üstüne çalışmışım
Mor deyip geçme belalı renk müsibet
Yeryüzünde ne kadar insan varsa bir o kadar mor
Menekşenin moru mavzerin moru kasaturanın moru
Suya dökülmüş mazotun moru
Neftin moru ziftin moru asfaltın moru
Telgraf tellerinde petekkıranlar
Buğday tarlasında devedikenleri
Karadutun moru karamuğun moru kuzgunun moru
Sıfırın altında çocuk elleri
Ela gözlere konmuş murdar sineklerin moru
Gözlerimi yumduğum zaman gördüğüm mor
Morun karanlığı karanlığın moru
Yok ölünün körü...

Mor deyip geçme insan misali
Yeryüzünde ne kadar insan varsa bir o kadar mor
İnsanların hesabı kimden sorulur bilmem
Ama morların hesabı benden sorulur benden.

21 Şubat 2011 Pazartesi

ataletin buduarı

yayın yapmaya başladı..

daha önce bilmeyenler için..
buduar..
boudoir.. surat asma odasıdır..
geniş avrupa evlerinde..
erkeklerin sigara odaları .. kütüphaneleri varken..
kadınların da buduarları varmış..
gerçi şimdilerde.. yatak odası gibi algılanmakta olsa da..
bu buduarlar.. şehrin kültür yaşamında önemli yere sahipmiş..
bir çok yazar.. besteci..
o devrin akıllı zeki.. az da olsa eğitimli..
dolayısıyla kalıplara sığmayan.. dolayısıyla hafif meşrep kadınlarını bu buduarlarında öğleden sonra toplantılarına katılırlarmış..
bu hanımlar bazı yeni yazarları bestecileri de buduarlarında .. tanınmış sanatçılarla tanıştırır..
onların da ünlenmesi için şans tanırlarmış..

kimseyi ünlü etmek gibi bir iddiam yok elbet.. kendim dahil ama..
burada yine..
iniş çıkış..
düşünsel kitapsal güncel yazacaksam.. ayrı olsun..
dekor.. benim görsel dışa vurumum dedim..
bu kez.. sadece görsel değil..
neyi nerden neden nasıl hangi duyguyla .. güncesi olsun istedim..
büyük bir proje ile başladım şimdilik..
yan tarafta bir tık ötede..
"bir harabenin güncesi.."..

merak eden isteyenlere..

Image Hosted by ImageShack.us

12 Şubat 2011 Cumartesi

tezerveözgürlüğüvegitmekavramıveyıllarve ama içindennedençokdabenolamayanyazı..



her gözüm iliştiğinde..
tezer.. diyorum da..
yazamamıyorum bir türlü..

neye mi ilişiyor gözüm..
şu yukardakine..

göremedin mi..
şuna işte..


çalışma masama..

tesadüfler üstüste geldi..anlatacağım yazının sonunda..işte bugün şart oldu..bu tesadüflerden sonra..yazmak .. atalete tezeri yerleştirmek..
kısa olmasına gayret ederek..

benim geç keşfettiğim tezer.. neredeyse her cümlesini.. ama en çok da.. "okumuyorsanız tartışmayalım" sözünü sevdiğim bir yazar..

çocukluğun soğuk geceleri milenaya mektupları da bana tanıtan dostumun bana tanıttığı .. sonradan benim de edindiğim ama ilk ondan ödünç okunan bir kitap..
okuduğumda yalayıp yuttuğumda..
çocukluğum çok geride kalmıştı..
kitap çıkalı da.. bir beş on yıl olmuştu..

kitabı onca içselleştirmem..
ne çizgili pijama üstü beyaz atletli babalara
ne soba üzeri çaydanlık buharlarına ne de
sokağa bakan pencereden dünyayı izlemeye yakınlığımdan..

sadece onu okuduğumda..iki şey çarpmıştı beni..
ülkemin gerçeklerinin benim ev gerçeklerimden uzak..
bu kitapta anlatılanlara pek yakın olması..

kendimi o nedenle..
yabancı ve yalnız hissetmem..
yakın bulduğum her insana.. ıssız adama yeni gelen bir felaketzede gibi sarılmam ondan..
tezere de öyle sarıldım..
benim gibi yalnız ve yabancı hissediyor.. bu benden.. diyerek..

anlattığı batıl kösnül tozlu buharlı öykülerindeki..
korkular..
kısıtlayıcılıklar ve ufuksuzlukların çirkinliğinin..
türkçenin güzelliği..
okura güzel bir şey okumuş ..
hatta yemiş içmiş olma duygusu vermesi arasındaki tezattı bir de beni çarpan..

fıkara edebiyatı olmayan fıkara edebiyatı..

ümitsizlik iyi tanımlanınca mı ümit verir insana..

biraz fotoğraf gibi mi.. siyah beyaz filmler gibi mi..

şu emek emek kapladığım kitaplık macerasında..
bir sevgi soysal kitabının içinden.. sevgiyle ilgili bir sararmış kupür..
bir de tezerin kitabının arasından tezerle ilgili yine bir sararmış kupür çıktı..

kupür ölüm yıldönümüne yaklaşırken bir gazetenin edebiyat ekinde basılmış..

şimdi.. olanca ihtişamında.. benim yazı masamda..
ihtişamlı..
çünkü taç kondurdum ben başına..
hatta yetmedi bir de kuş kondurdum..
"özgürlüğünü al ve git" başlığındaki özgürlüğe..



ölümünün onuncu yılında.. diye başlamış masamın üzerine koyduğum eski kupür..
şu anda.. yine bir şubat ayı.. ve yine bir gazete ekinde yine bir yazı var..
ben kesince kupür haline gelecek olan..

"hiç kimseyle yaşlanmadı" diyor başlıkta..

tezer.. "babam ölmedi çünkü yaşamaya başlamadı" diyen..

tezer.."uzun zamanım kalmadı.. önümde kalan zaman benim zamanım.. benim can sıkıntım.. benim Hiç'im.. ama benim olacak.. kırk yıldır düşündüğüm halde.. düşünmeye zamanım olmadığı duygusundayım".. diyen tezer..

tezer.."insan ölümünü kendi kendine ölüyor " diyen tezer..

vircinyam gibi.. bilinçakışı tarzında yazan..

çocukluğundan beri içine atıp atıp da sonra aniden ..
ancak oturtmuş gibi parçaları.. ya da yazmazsa oturmayacakmış gibi yazan..
azıcık yazan.. tadı damağımızda kalan.. tezer..

güzel bir kadın.. genç bir kadın..
güzelleştirmiş dünyayı..
ve şubatın onsekizinde ayrılmış..
ekim ayında önemsediğimiz pembe kurdeleli hastalık nedeniyle..

*********

tesadüf.. ayfertunç'un yeşilperigecesini bitirdiğimde..
tezere benziyor yeryer diye kapadım son sayfayı..
elime aldığım ekte..
tezerin yirmibeşinci yıl yazısı..
bu yazı ondan yazılmazsa olmazdı.. buduar tezersiz eksik kalırdı..

o kupürü kesip katlayıp kitabın arasına koymamdan bu yana onbeş yıl geçmiş..
bunu da sarartıp bir başka masaya rafa yapıştırma şansım olur mu ki..

el işi.. böyle yapıldığında..
küçümsenebilir mi ki..


Image Hosted by ImageShack.us

11 Şubat 2011 Cuma

tabela..



aynı bu fotodaki gibi hissediyorum..

dön dolaş gene bana gel..

nasıl ayıracağım peki içimdeki birsürü beni..
hep ayni etiket altında toplaşırken..
bu kalabalık..
Image Hosted by ImageShack.us

9 Şubat 2011 Çarşamba



bizim böyle fırsatlarımız olmadı..
derlerdi.. bu fırsatsızlığın aslında biraz da huzur anlamına geldiğini bilmeden..
gördükleri karşılarındaki.. hayallerini isteklerini ya da yakın gelecek planlarını yapmakta olan..
kendilerinden bir ya da birkaç nesil gençlere..
bizim böyle fırsatlarımız olmadı..

önlerine sunulan kısıtlı sayıdaki hevesi planı uğraşıyı görünce.. duyunca..

kolay tabii üç beş yedi seçenek arasından birini seçebilmek..
ki.. bazen ikisinin arasında bile seçim yapmak zordur da.. neyse..

ama kısıtlı sayıdaki seçeneğin.. özgürlük.. seçme özgürlüğü.. fırsat tanınması olduğunu düşünebilirsin bu durumda..

herşeyi yapabilirsin.. herşeyi olabilirsin..
durumu ise kesinlikle çıkmaza girmek demek..

sonuç bence.. aman nolcak.. olmazsa limon satarım demeye kadar varıyor..
aslolan.. sanırım.. ille birşey yapma .. dürtüsü..

ki işte o yok bu ara bende..

şimdi özgürlüğünü al ve git deme zamanıdır..

****
evet blog.. artık sen bir blog değilsin..
biliyorsun değil mi..
tıkın yok..
gretel niyetine olduğunu keşfetse de yazarın..
bir yandan da kedi gibi üstünü örte örte öyle derine koydu kii her bir halkayı..
inan.. mor mürekkeple defterden koparılmış sayfaya yazıp..
kitabın defterin arasına çekmecenin dibine saklasa..
bundan daha çok okunma .. izlenme şansın olurdu..

ki öyle yapmada..

tüm bu kodları.. tüm bu deneme denememe düşünmeleri bi yana bırakıp..
dekor ve el işi ve çağrışım bloğu açasım var..
burayı kullanmamalıyım..
eski okurların.. tarzına saygıdan..

evet blog sanki.. batmaz gemi leşi gibi sanal alemde sürüklenme zamanın geldi senin..
yelkenini sündüre sündüre..



Image Hosted by ImageShack.us

7 Şubat 2011 Pazartesi

aslıgibidir.. kopikonformdur.. aileminbiryaşamıvarvebenimde birbaşkayaşamımvar.. =)


prensip sahibi derdi saime hanım..

par prensip derdi.. kimdi anımsamıyorum..

prensip meselesi diye bağırırdı.. bir başka iz bırakanım..

bu kadar prensip önemseyen arasında..
prensip sahibi olmaya adadımsa da ..
kendimi..
değilim onlardan..
ideal ve ideolojileri..
prensipler uğruna vazgeçilenleri kastetmiyorum burda..

yazacağım.. deyip yazamamak..
yapacağım deyip yapamamaktan söz ediyorum..
prensipsizlikten de değil aslında..
prensiplerdeki öncelikler doğuruyor bu sonucu..
aslında ahkam kesmek gibi olmasın da..
prensip.. prinkipio da o da önce öncelik anlamında olduğuna göre.. önceliklerden gelmiş olsa gerek..
orijinalin oriri.. doğmak'tan geldiği gibi..

"aslı gibidir" i seyrettim sonunda..

yazarın filmin başında yaptığı konuşma ve devamında güzeller güzeli julyet binoşla yaptığı tartışmadan çok keyif adım..
bir de ergen oğluyla yaptığı sohbetten..
ve yine oğluyla yaptığı telefon konuşmalarından..
"aç çekmeceyi.. tamamen aç.. orda.. orda olduğunu biliyorum..
eğer eve gelip onu orda bulursam.. öldürürüm seni..
hadi.. çalış.. "

şikayetlerinden..
"zaman mevhumu yok bunun.. "..

hatta kendimden başka birinin yaptığını görseydim.. obsesiflik olarak niteleyeceğim şekilde.. satır satır not ettim o yazarın yaptığı konuşmayı.. tartışmanın da bazı bölümlerini..

simurgumun armağanı istanbul defterimin içine not ettim..
ne olsa en çok sanat gezmelerinden notlar için kullanılıyor.. kullanılacak o defter..
sanat denemeleri.. =)..
o zaman tam da konsepte uygun bir not oldu..
sinema sanatından sanatta kopya ve orijinallerle ilgili bir tirad..

film icabı yazıldığı iddia edilen kitabın..
alt başlığını sevdim..
karamizahsal bir aşkla..
aslından daha iyi bir kopya..

bunlardan ne çok var..
dedim..

tezer ise önceliklerim arasında..
ama fotoğraf makinası önceliklerim arasında değil..
işten çıkarken.. öncelikle işle ilgili konularda birşeylere takılıp..
makinayı çekmeden çıkarıp ..
yanıma almayı unutup durunca fotoğraf çekemedim yazıya ekleyecek..
ama fotoğraf da bu yazının ve tezerin önceliği idi..
yanı yazma konusunda prensip sahibi olamama nedenim..
işimde prensiplerime önem vermem ve bunun sonucunda oluşan durumun..
yazının içerik prensibi ile bağdaşamaması yüzünden..

ha bunun aslı gibidirle ne ilgisi mi var..
şu okuduğum son kitabın dilini..
yazdığı gençlik ve çocukluk anılarını biraz tezere benzettim de..
ordan oraya ordan....

-bir ilişkiyi ayakta tutan.. özen ve farkındalıktır..
-neyin farkındalığı..
-değişimin farkındalığı.. aslı gibidir den..
.....
"davranışlarının nedenini bulmak..
içgörü kazanmak..
zamanında neden "o nedenle" savaşmadığın konusunda kendini suçlamana yol açabilir..
riçırd a fieldmandan
.....
bir de teomandan uçurtmaları dinleyin bakiim..
" mor rengi seven bir kadın"dan dem vuruyor..
.....
resimdeğil fotoğraf.... geçen yüzyıldan bir bagaj etiketi.. benim koleksiyondan..
üzerinde..
"bağla beni.. yoksa ölürüm" yazıyor..
filmden bir bölüm aşağıda.. meşum sütyen sahnesi.. =D..


Copie Conforme Extrait 2
Yükleyen toutlecine. - TV dizilerini ve programlarını online izleyin.

Image Hosted by ImageShack.us

2 Şubat 2011 Çarşamba

başvekuş

leylak dalına doğankardeş kardeşime.. teşekkür..

eski kitap sayfasından yapılmış bir kuş ile..
süslemiş en sevdiğim şiirlerden birini..
beni anmış..

başım ağrıyor oysa bugün..
ve migrenim var..

tezerle bir araya gelemiyoruz..
ayferle aramız iyi..

yazmakla aram açık sanki..
ama okumakla iyi..
gerçi başım ağrıyor ve..
migrenim var..


Image Hosted by ImageShack.us
Follow my blog with Bloglovin