8 Nisan 2013 Pazartesi

kabuslar görevler bayraklar.. saime hanım.. cemal bey.. canıtın..


şöyle bir kabus gördüm dün gece blog..
bir halk mahkemesinde yargılanıyormuşum..
dostlarını dayanışmaya katıldıkları halde.. sizim katılmadığınız iddia ediliyor.. diyorlar..
ay nasıl katılmam can ve yürekle katıldım diyorum..
tamam ama feys kayıtlarınızı tvitlerinizi inceledik dayanışmamışsınız diyorlar..
anlatmaya çalışıyorum..
kan ter içinde uyandım..

milli bayramların milli bayram olduklarını..
dini bayramların başka bişey olduğunu pek küçükken öğrendim ben..
henüz öğrenme yaşında değilken öğrendim..

bazı bayramlarda sabah uyandığımda..
saime hanım.. bayrak ütülüyor olurdu..
diğer zamanlarda pölür yaprağına sarılı bayrak.. şifoniyerin çekmecesinde saklanırdın..
ama bazı sabahlar.. erken çocuk bilmişliğimle.. gözümü ova.. saçımı başımı kaşıya odasına gittiğimde.. ütü tahtası açılmış.. bayrak serilmiş.. ütü bezi ile ütüleniyor olurdu..

diğerlerinde ise.. bayram kahvaltısı yapılırdı.
konsept farklıydı ordan anlardım..

ilkokulda idim birinci sınıftaydım eminim çünkü taş okuldaydık.. sonra ben cengiz topele geçmiştim..
işte salona toplamışlardı hepimizi..
film gözterisi vardı. ekranda siyah beyaz bazı üniformalı adamlar ordan oraya hızlı adımlarla gidip geliyor..
top atışları asker koşturmaları oluyordu..
güzel sesli bir adam anlatıyrdu ekranda görünenleri..
filmin bir anında bir türkiye haritası belirdi ekranda.. ve yukarda bir yerden etrafında ışınlarıyla filan güneş gibi atatürk portresi yükseldi..
gözlerim dolmuştu.. izlerken.. onu anımsadım..

bir de..
şaşkın bir arkadaşım şiir okuyacaktı en abartılı en iç çekmeli sesiyle.. 
o kapmıştı şiiri okuma görevini..
ve şiirin sonunda..elinde rulo olarak tuttuğu bayrağın alt ucunu bırakacak bayrak önünde salınıverecekti..
şaşkın bayrağı tümüyle bırakmıştı..
uçmuştum olduğum yerden..
bayrak düştü diye fırça yer diye düşünmüştüm de ..
kimse bişey dememişti..

saime hanımla cemal bey artık yoklar..
bayrakları bende..
ben onu sadece yurdumun bayrağı gibi değil..
anamın babamın armağanı gibi.. emaneti gibi özenle saklar kollarım.
ben de milli bayramlarda bayrağımı çıkarır ütüler.. asarım evime..
sümerbank tarafından yapılmış.. yün bayraktır kendisi..
ilk günkü haliyle..

onu kalkan onu flama onu ideolojimin simgesi gibi değil..
bayrağım emanetim gibi sever kollarım..
önü amerikan bayrağı başılı ilk tişörtleri gördüğümde.. ne tuhafıma gitmişti.. hatta erkek mayosu bile yapıyorlardı bayrak desenli amerikalılar avrupalılar..
bu benim için düşünülemezdi..
benim ilişkim daha kendini bilir ve değer bilir..
bi de ben bunları konuşup anlatmam..
görse bilse..
ancak ev halkı bilir..

dahası var..
yetmiş dört senesiydi..
hayatımın ilk yatılı arkadaş evi misafirliğindeydim..
selimpaşa mıydı kumburgaz mıydı oralardaydım..
işte bir sabah kalktık çıkartma başlamış.. ankara asfaltında tanklar filan. yunan sınırına asker sevkiyatı yapılmış..
ev halkı .. konuk olduğum evin halkı.. hemen istanbula dönme kararı almış.. döndük..
sonra duydu.
saime hanımın oğlu da askerliğini yapıyordu o zaman.. tank taburunda.. hem de asteğmen olarak..
çıkartmayı duyan saime hanımın tüm arkadaşları ..
ay kadın mahvolmuştur.. aklı çıkmıştır diye düşünüp bizim eve doluştuysa..
saime hanım açmış radyoyu sonuna kadar.. marşlar çalıyor evde..
asmış bayrakları.
gelin gibi heyecanlı..
kadınlarda bir şaşkınlık..
biz seni teselliye geldik dedilerse..
ben asker karısı asker anasıyım.. demiş.. 

hiç.. ama hiç gereksiz yere konuştuğunu görmedim..vırvırlandığını görmedim..
ama cevap veya tepki hakeden hiç kimseye konumu ne olursa olsun asla suskun kaldığını da görmedim..
kahraman bir türk kızı derlermiş onun için milli eğitimde..
bir şey yapılması gerektiğinde.. ilk kol sıvayanlardandı .. nurlarda yatası..
bugünlerde ne çok kızardı sağ olaydı..
bayrağı da sulandırdınız derdi..
daha kızacak ne çok şeyi olurdu..

kuş yuvada gördüğünü işler..
sevmiyorum konuşmayı..
inanmıyorum.. bayrak asmanın.. oraya buraya profil fotosu eklemenin bir işe yaradığına..
ve gerçekten yapılacak bişey .. bi şey yapılması gereken gün.. gerektiği yerde olmam gerektiğini düşünüyorum ..
blog..
sanki en çok kim şikayet ediyorsa o en çok seviyormuş gibi geliyor bazılarına..
bana gelmiyor..
sanki çok konuşulursa eskiyecek .. enerji kaybolacak gibi..
sanki az laf çok iş benim mottommuş gibi..
sanki konuşacağımıza günlük işimizi özenle ve düzenle yapsak daha önemliymiş gibi..

ama işte nasıl bir etkisi varsa..
medyanın sosyal olanının..
kabus gördüm.. 

bugün bir felfese yazısı okudum..
2010 yılında yayınlanmış bir felsefe kitabından yola çıkılarak başlatılan tartışmaları anlatıyordu ve..
cesaret ve ahlak ve politika konusunu ele alıyordu.

aradığım cümleyi.. orda buldum..
"demokrasi ancak  bireysel ahlak cesaretten oluşan bir kaideye oturtulursa kalıcı olur" diyordu.. 
kişisel ahlak ve cesaret olmadan  politik ve kollektif cesaret olmazmış..

sokağa tüküren ..
her dakika yaygara koparan..
toplum kurallarını her fırsatta delen.
ve ahlak tanımın içini her cephede her fırsatta her akımda boşaltmış bir toplumda yaşarken ..
sessiz kalmayı seçmek sanırım ..
benim gibi bu konuları hakkında konuşmaktan bile çekinecek kadar önemseyen birine uygun davranış..

sanırım yani..
canıtın.. 



Image Hosted by ImageShack.us

4 yorum :

Ece dedi ki...

Bu yazının tamamının altına imzamı atmama izin ver.

Bayrak dedin de; bende de bir gecede dikilip,sabahına balkona asılan bir tarih var.Kutsal emanettir babaannemden.

"bi" dedi ki...

başlama ve bitirme zamanları konusunda karar verme zorluğum var. sonundan ve yolundan emin olamadan başlayamıyorum.
terör olaylarında, şehit haberlerinde falan da, hani tepki vermek için bayrak asmaca, resmini bayrakla değiştirmece akımı olurdu. ne işe yarayacak diye düşünmenin ötesinde, ne zaman değişecek diye düşündüm ben. tamam belki ufak da olsa bir tepkidir, ifadedir diyelim. astık bayrağı, değiştirdik resmi. eee? 5 gün sonra, bir hafta sonra, ya da 2 ay sonra bayrağı balkondan alıp, profile kedi resmi koyduğumda düzelmiş mi olacak? olmayacaksa... düzelene kadar öyle mi kalacak? öyle kaldı diye düzene etkisi mi olacak? olmayacaksa? kalmayacaksa?

anneanneden-babaanneden kalan bir bayrağım yok ama mevcut bayrağımı her bayram sabahı asar, bayram bitiminde toplar, kaldırırım.
aralarında çoook fark olsa da milli duyguların da, dini duygular gibi gösterişli tavırlardan uzak yaşanmasını tercih ediyorum şahsen. belki bu yüzden "göstermek için" yapmıyorum bişey.

sürekli damlamaktansa ihtiyaç olduğunda akmak daha iyi.

Enis Diker dedi ki...

Taş okul, Cengiz Topel siz de eski Bakırköylülerdensiniz galiba:)) Bakırköy'ün kendine has bir atmosferi vardır:) Metni ve şiiri harmanlayan uslubunuz çok güzel. Oriinal bir tarz yakalamışsınız. Takibe aldık:)

lale dedi ki...

O yün bayraklar yok artık ne yazık ki...
Cemal Bey ve Saime Hanım hikayelerini okumaya bayılıyorum... Bir araya getir ne olur derim sana yıllardır...

Ben korkuyorum bu at izinin it izine karıştığı günlerden...Şu kalkan toz yerine otursa da görsek artık beyaz kim siyah kim.Din sadec benim diyenlerden de Atatürk sadece benim diyenlerden de bıktım artık.

Follow my blog with Bloglovin