1 Aralık 2010 Çarşamba

hala şeiçindeğil.. bu kezdegeiçinheiçin

bindokuzyüz altmış..
cemal bey emekli olur..
edilir..

sindiremez.. depresyona girer..
maraştalar.. saime hanım da öğretmen..
okul yılı bitince ancak.. ayrılabilecekler memuriyet nedeniyle geldikleri bu kentten..
cemal bey kendini odasına kapatır..
yemez içmez..
sonunda bir sabah saime hanım kısacık etekli..
fırfırlı kilotlu uzun kara saçlı kara gözlü tombul ataleti salıverir odaya..
kapısını aralayıp..

bir süre sonra elele çıkarlar cemal beyle atalet odadan..

okul yılı bitince.. tayin ister saime hanım..

ama istanbula der cemal bey.. ailem kardeşlerimin yanına gideceğiz..
ve ben roman yazacağım der..

saime hanımın bir meslek içi kursuna katılması gerekmektedir..
kırk günlüğüne ankaraya gider oğlunu da alıp..
cemal bey de ataleti alır.. istanbul’a nadide hanımın evine gelirler..

saime hanım bakırköyde bir liseye atanır..
o okula yakın bir ev bulma telaşında cemal bey.. karısı ve oğlu gelmeden..
bulur da.. evi eşyalar gelir.. yerleşir..

bu arada atalet hanım..
günlerce..
halalarının yanında gündüzleri yalnız kalır..

sonunda saime hanımın dönüş günü gelir çatar..
herkes hazırlanır..
atalet hanım giydirilir.. taranır kolonyalanır..
haydarpaşa garına gidilir..

tren gelir..
durur..
saime hanım atlar perona..
gözleri bir tek kızını görür..
diz çöker yere.. açar kollarını..
seslenir.. atalettt diye..
o da aynı özlemdedir diye inanarak..

atalet hanım bakar..
bakar..
a..
der..
annem..
ve arkasını döner..
saime hanıma..

saime hanım bunu anlatırken ne karar hüzünlenirdi her seferinde..

zorlu başlayan çocukluğundan beri zorlu ilerleyen yaşamındaki..
aslında oturt koltuğa .. hatta o bile yorabilir.. uzanmasını sağla..
ipekler giydir.. meyvelerle ufak lokmalarla besle..
öyle bir “letafet” örneği .. narincik bir kadın iken..
dik..
dimdik..
katı ve rasyonel bir çalışan kadın..
güçlü kadın
idealist kadın olma özelliklerini giyinmiş..
ve gururla taşımış saime hanımın..
en hüzünlendiği anlardan biriydi bu.. anısı..

evin tek çalışanı olarak yaşamını sürdürmek zorunda bırakılmışken..
çocuklarının geleceği eğitimi yaşam konforunu sağlamak zorunda bırakılmışken....
bu nedenle mesleğine daha da çok asılmasının gerektiğini bilirken..
çocuğundan gelen bu üç yaşa özgü sansürsüz sitem..
ne çok üzerdi onu..

her seferinde özür dilemek isterdim ondan ..
sırf bu yüzden..

sonra..
kendisine uğrayan ve uğramayan kadiköy vapurları nedeniyle var oldu literatürümde.. haydarpaşa..
oraya uğramayanları severdik..

sonra kendi meslek hayatımdaki..
zorunlu hizmet çekilişi için bindim o trene..
bir ömür sonra..

bir kez daha var..
sonra..
bugün olsa binmeyeceğim..

budur..



bu da böyle bir haydarpaşa anımızdır..

bu da bana saime hanımın idealizmini..
az biraz da karamizahını anımsatan bir çağrıdır..






Image Hosted by ImageShack.us

5 yorum :

Sevgi Gibi dedi ki...

bir dolu hüzünlendim ben atalet.
sebepsiz değil ama bu seferki :/

laleninbahcesi dedi ki...

Anılarımızın olduğu yerleri , ayak izlerimizi bir bir yok ediyorlar diye düşündüm duyunca... Karaköy İskelemi de aldılar benden...
Ben de Kadıköy vapurunun Haydarpaşaya uğramayanını severdim...Kadıköy'e giderken arabadan görmek, Vapurdan deniz manzaralı halini görmek , her seferinde eğilip bakmak ... hep ayrı duygu veren bir yer olmuştur yaşamımda... Peki bir bir giderken İstanbul objeleri İstanbul'dan geriye biz kalabilecekmiyiz...

Bir de ben bir gün kitapçı vitrininde görebilecekmiyim, Saime Hanım ve Cemal Bey'in hikayesini...
Öptümm çok ataletimmm

Sedencik dedi ki...

bundan daha güzel sitem mi olur :)
ama annende üzülmekte hiçde haksız değil...
yine aynı şeyi söyleyeceğim... yanan yerler,çöken kule
ki bir kule tamamen gitti...
tadil edilsiz ve aynı hizmete devam etsin otele devşirilmeden...
sevgiyle...

şafak dedi ki...

hala "ş" değil evet : )
ve hatıralar talana müsait olmadığından
yanmıyor bazen demek ki ...

gülsen VAROL dedi ki...

Haydarpaşanın kaderinde "ağlamak" var sevgili atalet.. Bu, her gar için her kara trenin tıslayarak durduğu istasyonlar için geçerli olabilir. Ama Haydarpaşa bir şekilde direkt olarak veya dolaylı olarak en azından bir türk filminde göz yaşartan bir sahne olarak insanın geçmişindea bir yer tutmuştur.. Ayrılanların .. kavuşanların.. kavuşmasız ayrılıkları yâd edenlerin gözlerinden eksik olmayan yaşlarla andıkları Haydarpaşa..
Ve ben balkonumda onu öyle sessiz çığlıklar ata ata yanarken seyrettiğim süre, peronlarına dökülen yaşların toplamı kadar yaş akıttım gözlerimden..
Şimdi her sabah, ortasından sanki ciğeri yarılmış gibi duran, kıvrılmış demirleri ile kaburgaları kesilmiş bir görüntü arz eden Haydarpaşa garına her gözüm iliştiğinde, anısı olanlar adına engel olmuyorum akan damlaya..

Follow my blog with Bloglovin