ayrıcalıklıdır hiç daha önce görmediğiniz bişeydir..
unutursunuz sonra..
aradan zaman geçer.. ve birden bir daha çıkar karşınıza..
artık alabilecek edinebilecek gibisinizdir..
ederi yüksekse de.. onu alınca o eski günler şeyler durumlar canlanacaktır sanki..
o yüzden alırsınız kıyıp..
sonra.. biri gelir üstüne oturur..
****
saime hanımla cemal beyin komşuları vardı çok sevdikleri..
i.. abi..
akşamcıydı.. mış..
ama dozunda ehlikeyifinden..
kızkardeşi yurt dışında yaşardı güneyafrikada..
ona bir tepsi getirmiş zamanında..
dikdörtgen.. tutma yerleri olan bir tepsi..
onun içine bir duble içkisini.. azıcık mezesini koyar.. bize gelirdi..
ancak saime hanım mücver yaptıysa ondan biraz ikram edebilirdik..
biz yemek yerken o da sohbet ederek kendi tepsisinden yerdi.. bir acaip insan.. çok esprili biriydi..
müc-ver.. bak adı bile güzel derdi.. ver derken elinin parmaklarını ver der gibi oynatarak.. =P..
işte o tepsi pek aklımda kalmıştı benim..
yıllar geçti…
dergilerde görüyordum hep.. ama satışta.. ııh..
sonra.. bir de şu yatağa götürülen bacakları olan tepsileri gördüm..
yine dergilerde.. yabancı filmlerde filan.. bayıldım..
gene zaman geçti..
çalışıyor evli ve iki çocukluyum..
masraf çok ama gelir.. ortada..
birgün çok pahalı bir mağazada.. çok pahalı bir ayaklı dikdörtgen ve tutma yerleri olan tepsi gördüm.. bacakları kapanıyor oluyor i.. abinin tepsisi.. açılıyor oluyor.. yatak tepsisi..
tutamadı kimse beni.. petrol yeşili tuhaf bi renk ama kim dinler.. aldım geldim..
öyle her dakika yatakta kahvaltı etmişliğimiz yok.. olamıyor da..
o yüzden ayakları açık bir şekilde.. salona koydum üzerine uygun bi aksesuar bulurum diyerek..
akşam eve geldiğimde.. tepsi kırıktı.. ayak bacak bi tarafta..
=D..
bakıcısı.. ayakkabısını bağlamak için..
çekirdeği oturtmuş üzerine..
pek de dayanıksız bişeymiş bu dedi.. üstüne bir de..
********
sonra heryer o tepsilerden doldu..
sıkılacak kadar çok hem de..
bende de seri seri var gene her malzemeden..
şimdilerde kenarları kıvrımlı metal tepsilere sardım gerçi..
ama bu .. bunu görünce dayanamadım..
dolaptan bir başka tuhaf yeşil tepsiyi kaptığım gibi..
biraz beyaz boya..
biraz kumaş.. düğmeler ve mukavva.. hepsi var olanlardan..
kumaş yoksa gardropta illa vardır bir kullanılmayan etek gömlek.. olmadı jüpon.. o da olmadı.. kombinezon.. =P
içini tombul yapmak için köşeden bir yastığı delip içinden çalınan elyaf..
mukavvayı delmek için.. mutfaktaki en sivri bıçak..
çekirdeğin cetveli ile kurşun kalemi.... baklava desen çizip mukavvaya..
baklavaların köşelerine bıçakla delik deliniyor.. hepsi teve karşısında yapılıyor..siesay dizisi ile çok uyumlu oluyor..
üzerine kumaş yapışkan bantla tutturulup.. üç kenarını tutturunca.. içine elyaf tıkılıyor.. yeterince elyaf konulamazsa.. bandlar çıkarılıp önce elyaf yığılıp sonra kumaş serilip börek gibi kapatılıyor..
bu arada siesaydaki ipuçları kaçırılmıyor..
deliklere denk gelen yerlere birer düğme.. dikiliyor.. iplik çekirdek tarafından iğneye geçirtilirse bu iş daha kolay yapılıyor.. =D..
kapitone tarif ediyorum evet..
sonuç.. =)
pek dengeli bi tepsi değil.. üzerine bardak filan konulmaz.. ama ilginç.. benim gibi.. ne işe yaradığı belirsiz.... ama incelenmeye değer..
“ille de kullanacağım.. servisler yapıp.. peymaneler koyacağım da taşıyacağım” derseniz..
mukavvanın üzerine bir yazılı kağıt.. kağıta önce kahve ya da çay ikram ederseniz..
daha bir asil olur..=).. sararmış.. hüzünlü ama asil.. eski roman kahramanı kadınlar gibi..
iki farklı tepsi..
keşke herşeyi herkesi.. böyle kolay değiştirebilse insan..
bi kat boya bi zımpara.. biraz cila ..
hmm..
ben elimle bişeyler yapmaktan bu yüzden mutlu oluyorum.. galiba..
evdekileri düzeltemek isteyip zımpara fazla gelir diye düşününce.. =D
ama en azından lafımızı sokalım tepsimizle.. tutalım ellerinden tepsiye yakın çekim yapalım..
-nasıl olmuş..
-güzel…
-ne diyor bak..
-ne diyormuş..
-yumuşacık bas..çünkü rüyalarımın üzerine basıyorsun..
-ama basıyorum yani ille..
-evet..=P
“But I, being poor, have only my dreams;
I have spread my dreams under your feet,
Tread softly because you tread on my dreams. W.B. Yeats”
yazan atalet the sevgicil….