29 Temmuz 2010 Perşembe

hiç itirazetmedensergilerimişte..

daha önceleri hayatını düzene koyamayanların etraflarını çeki düzene koyma saplantısından söz etmiştik zaten..
felsefe yok bu kez..
salt anlatım var..
kitaplar bence insanın kafasının içinin süsü.. bir de evinin..
kafasının içinin süslü olmasının önemli olduğu öğretilmişti bana..
ben de çekirdeğe öğretmek istedim baktım dış süslere fena kapılıyor..
dedim dışını en zorundan üç saatte adam eder de insan .. içini pek öyle hızlandırılmış donatamaz..
amaaaaan dedi.. sen yeterince doldurmuş donatmışsın kendini artık biraz da dışınla uğraşabilirsin..
konu ben değildim ama.. sendin dediysek de.. islahını kibeleye devrettik çekirdeğin.. neyse..
üniversite yıllarında tüm harçlığı.. bilgi yayınevlerinin satış mağazasından alıp iki kolumun ucunda iki ambalaj kağıdına sarılmış.. sicimle bağlanıp.. sicim elimizi kesmesin diye tel üzerine karton sarılarak yapılmış saplar takılmış.. iki koli değerli eşyaya çevirirdim.. sahi en son ne zaman gördüm onlardan hatırlamıyorum.. pek kullanışlı bişeydi.. o da tarihe karıştı sanki..
liseden pek kitabım yok..
muhteşem bir kitaplığı vardı okulun onun nerdeyse tamamını okudum.. arada alırdım tabii.. ama pek az.. okul kitaplarımın bir kısmı da ne yazık sular altında kaldı bir ihmal sonucunda..
üniversiteye başlayınca.. türk yazarları tanımadığımı farkedip.. bilgi yayınlarını keşfedip bu sonsuz zevke verdim kendimi..
ve kitap doldu bir süre sonra ortalık..
gerçi.. cinayet ve gerilim romanlarını da çok sever.. ama yer yokluğundan onları hemen başkalarına armağan ederim.. onlar da dursa sanırım sığamayacaklardı hiç bi yere..
sonuç.. sekizyüz civarında kitap..
bunlar evin bir gözden uzak odasında bir yapımarketten alınma raf sisteminde durmakta iken o odaya da 20liğin yerleşmesiyle..
benim için ulaşılmaz olunca..
salona taşındılar..
tuhaf ölçülerde bir alana sıkıştırıldılar..
raflar duvardan duvara olamadı.. sallanan kitap rafları.. düşen kitaplar..
gözümü tırmalayan renkleri solmuş ciltler.. karton kapaklar..
bu yıl.. sonunda şu hale geldiler..

SDC11387

az göründüğüne bakmayın.. raflarda iki sıra kitap var..
raflar eski fransızca kitapların sayfalarıyla  kaplandılar..
bu kısacık cümleye kanmayın..
kaplanmaya başlandılar ama araya.. bir sınav krizi.. bir duygusal  kriz girince.. toplam 2 hafta civarında.. yemek masasının üstü ve her düz zemin kitap yığınları altında olarak.. geçti..
sonunda yerlerine itildiler.. ve ortalıkta yığılı dururken evde olduğum ve teve karşısında devede karşısında olduğum zamanlarda eve geldikleri gibi ambalaj kağıtlarıyla kaplanan kitaplar kitapla kaplı raflara..alfabetik sırayla dizildiler..

SDC11405

üç kitap rafının arasına.. raflar kesildi.. bir de evin içinde ordan oraya çeşitli görevlere atanıp duran tahta çekmeceli kutu..

SDC11400

yaklaşınca okunabilen raf bölümlerine daha bir esprili kağıtlar denk getirildi kaplanma aşamasında..
mesela kutunun üst çekmecesinde..
“kadınlar beklemeyi sevmez” yazıyor.. =P..
raflardan birinin kenarında..”dertsiz kulübe”..kara mizah noktalarım benim..
çekmecelerde.. kitap ayracı koleksiyonumla.. haritalar gezilerden toplanmış broşürler var merak edenlere bilgi..
bunları aralara yerleştirirken aşırı heves zarar veriri yaşadık bir de..
önce üst raf sonra kutu güzel yerleşti de.. yer yamuk olduğundan alt raflar biraz daha dar olmalıymış..
bu kadar matematik kuantum diye tepişen ben.. alta o rafı sokarım zorlamasına girince.. deniz kabukları koleksiyonu önce kafama sonra yerlere karıştı..
oysa her biri bir cam kaba.. geldiği yere göre konmuştu..da..
şimdi yurdumca alt üst kimlik karışımı içindeler..

SDC11391a

ana kimlik deniz kabuğu.. geldiği yer mürefte olan çanakkale kabuğunda bulunabilir.. bilemiyorum..=P..
ben bunu çözemedim millet neyi çözme derdinde der.. devam ederim..

SDC11385

eski tahta bavul içinde dergiler ve bazı özel kitaplarla hemen el altında..

SDC11394a

arada minik mor dokunuşlar.. gene yuva ile kafes arasında kalmanın şaşkınlığı içinde..

SDC11402a

her evin döküntüleri.. sigortalar garantiler evraklar.. dergilikler içinde.. dergilikler.. eski bir sözlüğün sayfalarıyla kaplı..

SDC11392

kütüphanem kibelem inannham ishtarıma emanet..
kitaplar.. öykü roman.. anı tarih.. ve kadın eserleri dediğim.. kadının insan hakları ile ilgili kitaplarımın durduğu bölümlere ayrılmış.. bölümler etiketlerle bildirilmiş..

SDC11392a

hatta bir index ataleticus bile yapılmış durumda.. =P bitmedi ama yapılıyor işte..
bitmeyen bitmeyecek bir proje..
hayat gibi..
her an birşeylerin yeri değişiyor..
evin her köşesinden yeni farklı unutulmuş bir kitap bulunup çıkabiliyor..
o yerini bulmadan bu bütün tama varamıyor..
ama eksikliği.. bulunana kadar farkedilmeyecek cinsten olduğundan.. bütün kendini bütün sanıyor..
hayat gibi..
hazır kaplamaya balamışken.. mumları.. çerçeveleri.. kutuları kapladım kapladım..

SDC11396a

hayat gibi.. sen dilediğinle kapla.. biraz rutubet bir zorlanma ile.. açılır çıkar altından dokusu..

dedim ya gözüm değdikçe beni mutlu ediyor..
bazen yerimden kalkıp yaklaşıp.. yakından bakmama neden oluyor..
şimdilik.. yanına bir çalışma masası .. ve bir duvar dolusu ben’in eklenmesini bekliyor..
benleri de katarım ara ara..
şimdi.. cilt tamiri yapmadayım..

SDC11357

şu aletin adı.. işkence..
sıkmanın sıkıştırmanın işkence olduğunu marangozlar biliyor da..
diyesim var..
yok yok.. diyesim yok..
ben kitap cildi tamir etmeye çalışıyorum..
bir ben katacağım kitabıma.. üst kimlik niyetine..
daha asimile edilmiş kötü tohum kahverengi kanapenin gözyaşları var.. anlatacağım..
sevgi gibi.. bu yazımı sana adadım..
ama doğrusu pek keyif aldım..
nasıl olmuş bir deyiverin bakayım.. =P
toplan 4 haftalık bir rehabilitasyon etkisi var.. nice başlar hala boyunları üzerinde kaldıysa kitaplara teşekkür edilse yeri var..

16 yorum :

Sevgi Gibi dedi ki...

bana blog aleminde adanan ilk yazı bu, bir güzel şımarasım var o sebeple:)
istisnasız, hepsini beğendim. alışılagelmiş tarzda olmadığı için öncelikle, sonra da minik dokunuşlardaki zarafetten sebep.
"rehabilitasyon etkisi" de güzeldi :))

Leylak Dalı dedi ki...

Bilgi Kitabevi dediniz burnumun direğini sızlattınız. Artık büyürken, bilinçle aldığım ve beni ömür boyu yazarının eteğine takıp sürükleyecek kitabım, Füruzan/Parasız Yatılı oradandı. Sonrasında pekçok kitap aldım o kitabevinden-Ahmet Tevfik Küflü'nün uzun gölgesi dükkanın arkasından üstümüze düşerken- ama Parasız Yatılı en özeliydi ve geçen yıl nihayet yazarıyla tanışıp lime lime olmuş o kitabı imzalattım.
Ha bir de paket sicimlerine takılan o karton silindirler, hala hatırlayan biri olmasına çok sevindim. Ben onları Hacıbekirden alınma bayram şekeri kutularıyla anarım.
Her tür kitaplık beni benden alır, sizinkini de sevdim, yeni görünümüyle iyi okumalar, sevgiler...

Adsız dedi ki...

Sakinlige ve huzura ermis bir kütüphane:-)
Sevgiyle kalin,
Özlem

Adsız dedi ki...

özlem =P
kütüphane ve sahibesi.. ve hatta arkadaşları..
*******
leylak dalı teşekkür ederim..
o silindirlerden bulmaya çalışıyorum yine yeniden..
anılarda bunca ayrıntı saklayabilmek ne ilginç değil mi ??
********
sevgi gibi.. =D..
beğenmene sevindim..
ara ara çılgınlıklarmı eklerim bundan böyle.. =)

herkese sevgiyle..
atalet dı ambalaj kağıdı bağımlısı..

carpediem dedi ki...

kitaplar,
onlarla tanınan dünya,
ne kadar gerçekçi...
ne okuduğuna,okuduğundan ne anladığına,anladığını hayatında nasıl uyguladığına...devam eder gider...
insanın zoruna giden de
sen okuyarak,
ben yaşayarak hayatı öğrendim diyenler...
yani insan bi şekilde öğreniyor

önemli olan sentezi yapabilmek

carpediem dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
carpediem dedi ki...

sevdim kütüphaneni ataletim...
bir eve girdiğim zaman ilk ve tek baktığım şey kütüphanedir,yoksa hayal kırıklığına uğrarım çünkü,
benim insan ölçme yolum da bu
sipariş kitapları da bilirim,
gösteriş olsun diye konulanları da...
kitap söz konusu olunca,
gider ,gelir yazarım artık

carpediem dedi ki...

sandıkta
mandolini görünce çocukluğuma,ilkokul günlerime gittim ....

laleninbahcesi dedi ki...

kitaplık süper olmuş... acep benim mandolinim nerede diye düşündüm... her şeyi her şeyi çok beğendim de ... de si var işte... Sevgi Gibi'yi kıskandım ben asıl:)))

Adsız dedi ki...

dilaram sevindim..
günün birinde ortasında çalışma masası..
cam önünde hobi masası.. duvarları boydan boya kitaplık ve hobi malzemelerimin olduğu bir oda olması..
köşesinde bir yumuş koltuk ..
yok iki..
arada bir yumuş ışıklı lamba..
ortada sehpası..
oturup sohbet ederken.. sevdiğim biriyle.. bir yandan.. belki dergi karıştırıp..
bir yandan dedikodu yapıp.. geçse günler..

bişi diyim mi benim ayvalığa yerleşesim var..
=)

********

lalemmm..
neyi kıskandın ama..
aşkolsun..
sevgi.. o kadar sıcacık söylemiş ki.. göster herkes sevinir diye..
içim ısındı benim..
e benim içimi ısıtan.. seninkini de ısıtır diye bilirim ki ben..

hem biz seninle mor kuş kızkardeşliği içinde değil miyiz.. =P

atalet..

Sevgi Gibi dedi ki...

en çok benim içim ısınık şimdi,
"aferin kendim, canım kendim" :D

Adsız dedi ki...

aha.. annem sen bi kütüphaneyle ısıncaksan ben hemen milli kütüphaneleri üstüme geçirip.. hergün bi bölümnü sana adayayım..
=)

süper..
sevinçli atalet

laleninbahcesi dedi ki...

heheheheheh kıs ben o yazıyı dün gece okudum... sonra gittim Sevgi gibiyi okudum aynen sevgi gibiydi gerçekten de... hatta bi yorum yazacaktım ama gecenin bi yarısı dönmüştüm eve :))))

kuş kardeşiyiz kardişimmmm Gamsegamse dün akşam bi de camdan bi melek getirmişti bana gece yarısı eve gelince onuda bulunca ben bi de melek oldum aniden:))) Sevgi Gibi bunun aramzıda bi hoşluk olduğunu anlamıştır zati...
Öptüm ataletim canım benim

Adsız dedi ki...

aha.. lalem..
bende de bi melek var.. öpücük atan..=)..

atalet..

Sevgi Gibi dedi ki...

seni yansıtan, benim de fotosuna bakarken bile mest olduğum, "dokunuşların" olacaksa onlarda da neden olmasın atalet :D

Ve Lale, evet anladım ki ben o hoşluğu :)

nihal dedi ki...

yok bak şaşırdım iyice, atalet blogu bulmuştum, atalet-boudoir güncesine atlamıştım okumaya oradan devam ediyorum gerisin geri.

Follow my blog with Bloglovin