bir genç kız yetişiyor..
isimli betty smith kitabı..
kimimizde merdivende kitap okuyan kızla..
kimimizde bir başarı öyküsü olarak..
kimimizde tuba ağacı ile..
iz bırakanlardandır..
ben saime hanımın kitaplığında bulup çalıp okuduğumda daha genç kız filan olmamıştım..
ama okumayı seven bir çocuktu zaten kahraman da..
unutmadığım bir önemli sahne vardır..
baba çok fakirdir işsizdir..
anne arada sırada..
biraz daha iyi durumda olan kızkardeşinden para ödünç alır..
bir pazar günü mutfak masasında kilise dönüşü ..
anne kızı ve teyze otururlar..
masanın üzerinde kızın iki eliyle sıkı sıkı tuttuğu bir çinko kupada.. kahve vardır..
sonunda kupadaki kahve soğur..
be kız götürüp kahveyi lavabodan döker..
teyze az sinirli..
itiraz eder..
anneye..
"hem paranız yok hem de kızın kahvesini içmiyor lavaboya döküyor ..
israf".. der..
anne hiç bozmaz istifini..
"kahveyi sevmiyor..
kokusunu ve elinde tutmayı seviyor..
her insanın kendine göre bir lüksü olmalı.. " diye cevap verir..
"benim kızıma verebildiğim tek lüks..
pazar sabahları içmeyeceğini bildiğim bir kupa kahve.."
geri dönüp bakınca..
saime hanımın da hayatında böyle lüksleri olduğunu ve biz çocuklarına da benzer lüksleri
bedeni değilse de..
ruhu ve dimağı besleyen lükslerimizin olmasını sağlamıştı..
mesela kendi adıma..
kitap ve fransızca plak konusunda..
yaşıtlarıma göre kıskanılacak kadar şanslıydım..
sonra..
saime hanım arada sırada her cumartesi pişirdiği kekin bir parçasını ufak bir sahanda pişirir..
o benim kişisel kekim bazen de enine ikiye kesip arasına krem patisiyer sürüp..
kendi kişisel pastam olarak önüme gelirdi..
top kekleri tanımadığımız zamanlarda..
benim şahsi kekim olurdu..
işte bu yüzden
bir önceki örgü kampanyasında..
sizlerden..
boyama kitabıdır.. kuruboyadır mektuptur..
istedim ve hatta dayattım..
biliyorum yardım etmek bize çok iyi gelecek..
dahası evlerimizdeki çocuklarımız da bizim bu tatlı telaşımız sayesinde
şefkati öğreniyorlar..
biz de faydalanıyoruz..
yaptığımızdan..
çekirdek önce beni karıştırma dedi..
egoist ergen yaş grubu..
ama sonra sürdükçe..
her gün gelenlere bakıp..
bana bakıp..
sonunda bir baktım..
okul arkadaşlarıyla konuşurken..
elinize sağlık..
neler yapıyormuşsunuz atalet abla diyenler..
kolay gelsin diyenler..
yardım edelim diyenler..
şefkat bulaşıcıdır..
ve iyi bir hastalıktır..
şimdi bu sefer de battaniye örüyoruz.. ya..
bebekler için tamam ve onlar okuma bilmezler tamam oynama da bilmezler..
ama küçük bir lüks dokunuş olsa..
her battaniye ile bir mini minnacık..
el kadar..
yumuş oyuncak da eklesek diyorum..
anneler bebeklerine hediye gelmiş gibi hissetseler..
ve biz mektuplarımızda bu sefer..
hem annelere hem de.. bebeklere hitaben yazsak..
ne dersiniz..
ufak bir ekleme ile..
bağıştan armağana geçsek..
kupada soğutulan kahveyi lavaboya dökmenin bile lüks olabildiğini anımsayarak...
1 yorum :
Sen Atalet kadın... bu şefkatle boğarsın alimallah adamı ama bunu böyle yakından, sıcacık hissetmek ne güzel... Donmadan önceki sıcaklık, gibi diycem duruma belki tam oturacak ya da ters düşecek... ben halimden memnunum.
Bu sefer öremem, yetişemem dedimdi ya... off... bu yazıdan sonra yapmamak ne mümkün... yaz beni de listeye. Bu sefer oyuncağımı da yapıcam, en titizinden mektup da yazıcam... yetişicem, muhakkak...
Yorum Gönder