8 Kasım 2013 Cuma

aynı ev.. dağınıklık.. akıl.. canıtın.. katolik rahibeler saime hanım ve diğerleri..


perisi pasaklı derdi saime hanım..
pis değil ama pasaklı.. derdi benim için onun evinde yaşarken..

savunmaya gerek yok..
öyleyim..
pasaklıdan çok savruk..
dağınık..
aklım fikrim duygum amacım evim odam şiş kutum boya çekmecem takı kutum gardrobum..

o yüzden düzene koymaya çalışmalarım..
mum gibi olsun isterdim eskiden..
mum gibi..
ama olamiyorum..

zamanla.. mum gibi olanlardan da korkmaya başladım..
hele böyle çok trandaz insanlardan..
akşamın bilmem kaçı olmuş.. saçı makyajı .. ceket ya da gömleğinin dirsek içi..
fuları mesela.. sabah olduğu gibi duruyorsa..
korkuyorum..
gerçek üstü..

o yüzde belki yazdıklarım da dağılıyor..
ne yapıyorum peki.. dağılıp düğümlenen yeri bırakıyorum..
azcık uzağa çekilip başka bir uc bulup ordan başlıyorum..
sonunda bütün uçtan ortaya gelişler tamamlanıyor..
işte esas o zaman..
esas o zaman..
bırakmamak lazım..
yoksa bi patide.. dağılır gider her uç.. yeniden..
bunu öğrendim..

iki hata yapıyordum ..
birisi araya giren başka toplanması gerekenler olduğunda.. elimdekini görünmeyecek şekilde içinde yaşam sürecek şekilde kutulayıp karma karışık.. kaldırıyor diğer işe dalıyordum..

geri geldiğimde..
tekrar o "yarı düzenlenmişti ama gene karıştı" yumağında uç arıyorum..

ikinci hatam ise..
tam da orta kargaşayı çözme noktasına geldiğimde çok sıkılmış.. çok yorulmuş oluyordum..

güzelleşemeden yeniden dağılıyor ya da eskiyorlardı fikren veya maddesel olarak.

neden bahsediyorum.. evden dekordan dolaptan.. hayattan duygudan sorundan..

şimdi ..
dağınıklığın sürmesinden yorulmadan..
sakince..
ucundan ucundan devam etmeyi öğrendim..

araya bişeyler mi giriyor.. öfkeyle kibeleye ve tüm oğullarına ve kızlarına..
seslenerek söverek acele acele elimdekini bırakmak yerine..
sakince olduğu gibi sabitliyorum..

ben gelene kadar bi daha karışmasın diye..

geriye hemen gelemedim.. öyle duran bir yığın var.. tıkmıyorum bi yere..

herşey normalmiş gibi sürdürüyorum..yaşamı..

somut örnek ise.. şu anda buduarın hali..
yatağın ayak ucundan itibaren.. değişecek dönüşecek yerine asılacak üzeri boyanacak uygun kardeşleriyle kutuya girecekler.. ve ne yapılacağına karar verilememiş.. beş benzemez şey.. yığın halde..
kutular..
2 metrelik sopalar.. şık pirinç askılar
bildiğin ipek sabahlıklar..
giyinme odası gibi bi girinti vardı orayı yapıyorum ben..
duvar da boyuyorum..
bir sabah kenarların kestirmesini yapıp işe gidiyorum..
akşam gelince yorgunsan..
sabaha bırakıyorum ortasını boyamayı..

neyin üzerine ne yapacağımı projeledim…
sırayla ya da gönlüme göre gidiyorum..
az vaktim varsa dolabın dibinden bulduğum apliğin kenarına altın sürüveriyorum parmağımla..
çok varsa ayırma kutulama ya da duvar boyama..

bu arada her sabah..
yatağımı ince ince topluyorum..
üzerinin yastıklarını pofurdatıyorum..
yatak cephesini gör..
şipşeyp..
başını çevir..
kedi yavrusunu kaybetse bulamaz..
zaten leke/avniye bile gelmiyor..
baktı bi kere kapıdan güvenli bulmadı..

bir sürü minik plastik kutuda karışım boyalar..
fırçalar hepsi buzdolabı poşetlerine sokulmuş.. uçlarındaki boya kurumasın diye..
ay kurursa da.. boy fırçası dediğin yeniden alınabilir.. kuruyan boya bi daha karıştırılabilir..
kimlik kavgası ya da kader çıkartımı yapmaya gerek yok..

bir yeşil dolap var mesela .. eski bir büfe altı..
buduarda anlatırım nasılını öyküsünü ama.. buraya yetecek kadarını yazıyorum..
koyu bir yeşil
onun açık renk olmasına karar verdim.. bana hemen üzeri lazımdı..
sadece üzerini boyayıp bitirdim..
kapakları ve çekmeceleri duruyor yeşil..

ama onlar sonra da olur..
aslolan yolumda sakin devam etmem..
arada yoldan çıkıp bir ağaç gölgesinde oturmakmış.. iki çiçek toplayıp saçıma takmakmış.. 
yolu bozmaz..
strese gerek yok..

daha önceleri hayatta saime hanım gibi odaklı..
katolik rahibeleri gbi.. önce görev mottolu..
çb gibi.. amaca kitlenip buldozer gibi..
olmaya çalıştım..
olamıyorum..
yapamıyorum..

herşeyimikendime göre geliştirdim ben.. boyu boyuma huyu huyuma.. 
artık alışverişimi bile öyle yapıyorum..
o hırka asla benim üzerimde öyle sabahki haliyle kalmayacak..
o zaman baştan bol dağınıl fırfırlı asimetrik bişey seçiyorum..
ruhuma uygun..

bugün birilerinin ida dağında bir maden çıkarası olduğu..
birinin bu nedenle açlık grevine girdiği..
ve bir hastamın da bu hafta sonu aslında ida’da yaptırdığı yayla evi.. 
kütük evin temellerine gitmesi gerektiğini söylediği düştü sırayla aklıma..

eskiden de maden çıkarmış..
ama insan gücüyle.. bıdık bıdık kazılırmış..
aynı köle zamanında bizans ve romada gemilerin daha kaliteli ve zamanı kullana kullana yapıldığı gibi.. kölelik bitince teknik değiştirmiş adamlar çabuk çabuk hatta acele bitmesi gerekiyormuş herşeyin..
zaman.. karşılığı ödenen ücrete dönüşünce..
zaman eşittir para olunca..
haydi teknoloji mass prodakşınlar.. buldozerler..

eh patikadan yürüyerek gelen madencinin minicik küreği ve kazması ile ince ince kazması bişey..
koca buldozerin geçeceği yolu bile açmak için başka buldozerlerin gelip ağaçları kazıp atması başka bişey..

doğa bizim yaptıklarımızı örtüyor..
zaman verirsek..
o yüzden yavaş yavaş yapsak o da yavaş yavaş temizlese olacak yani..
sanıyorum bu her konuda geçerli..
karar vermekte.. çözüm aramakta..
beraber olmakta ve ayrılmakta..
biraz zaman vermek gerek..

iletişimin her şeklini bu yüzden seçe seçe kullanmak gerek..
kızdın sevgiliye..
ohhooo gene nerden nereye.. zıpladık yok aslında zıplamadık..
kızdın sevgiliye..
eve geldin..
sevgilinin evinde telefon olmasa.. cep zaten olmamış olsa..
nerden ulaşıp da.. devam ettireceksin.. kavgayı..
istim üstündeyken .. kolay işi itelemek..
oysa bekle ki bir daha ki buluşma gelsin de..
ya da mektup yaz da..
o zamana kadar soğur zaten öfken hatta belki kendi kusurlarını da görürsün..

mühim insansın mesela..
verilecek beyanatların var..
ohhooo..
o manyetolu telefonlar çevrilecek de.. ulaşılacak da tek tek insanlara gazetecilere filan.. 
toplanacak da hepsi..
zaten araba filan bulmak zor..
illa sabah olacak da sen de beyanat vereceksin..

nerde şimdi..
evden at tweeti.. delirsin millet..
ya da zaten başını çevirsen gazeteci etrafında.. kus kusabildiğini..
hayır onların da işi zor.
her an beyanat bekliyor millet..
o beyanatlar da teve ile anında..
veya internetle anında yayılıyor..
adam cümlesini bitirmeden biz ekranlarda duyuyoruz..
anında tepkimiz oluşuyor anında bildiriyoruz başkalarına..

ben şahsen ömrüm boyunca.. çok şey yaşadım..
sanki bütün tarihe tanıklık ettim çocukluğumdan beri..
lambası ısınsın diye beklediğimiz..
kanalların çoğunda anlamadığımız dillerde bişeylerin söylendiği.. 
tek kanala sabit dinlediğimiz.. radyo günlerinden..
komşu evinden yıldırım yazdırılıp iki gün beklenen telefonlardan..
telgraflara .. çamaşır günlerinden.. banyo günlerinden.. sabah akşam duşş her an çamaşır.. günlerine..
çamaşır da ne evden alıp eve veriyoruz.. yıkıyoruz ütülüyoruzlara..
mevsimi gelse de domates yesek’ten.. çilek özledim den..
muz çıkmış tan.. pazara gitmek için beklenmesi gereken günlerden..
telefonla eve hazır yemek market her bişi suchi filan getirilmesine hatta internetten yarım saati geçersek paranızı geri öderiz.. lere geldik..
aya filan gidilmesini sallamıyorum..

hep zamana karşı yarıştan söz ediyorum..
şimdi daha çok zamanımız var..
çamaşır düğmesine bastım ..
sonra 2 saat vakit sana ait..
hepsini ekle..
ne kadar çok vakit kazanmışız..
ve fakat ne kadar değer veriyoruz ki..
kolay kazanılan neye değer verilirse o kadar.. ne üretiyoruz ki..
o artan zamanlarda..
dedikodu tepki hırs çekememezlik ..
işte bunları arttırıyoruz..
belki de.. arttırmıyoruz ama bunlara ayıracak vaktimiz artıyor..
artan vakti daha iyi bişeyle doldurmaya çalışmak çok az insanın becerebildiği şey..
aklın merakın bilgin becerin isteğin mem havuzundan görgün olacak.. ki yapasın..

saime hanım benim defterlerimi düzene koyardı hafta sonları..
lahana gibi olurdu defterlerim zira..
her sayfası kıvrılırdı..
divan edebiyatı sevgilisinin saçları gibi kabarırdı..

ütülerdi köşeleri.. sonra da kağıttan bir köşebendlik yapar takardı.. düşmesin diye.. bir de ataş koyardı üzerinden..
alışmadık neyde ne durmazmış..
ertesi gün gene aynı olurdu..

ta ki ben sonunda..
güzel bir deftere sahip olma arzusu duyup..
elimi o minicik sayfanın köşesini kıvırmadan az üstten yerleştirmeyi akıl edene ve isteyene kadar..

bu görgünün bi faydası..
buraya yazacak anı olması..
bi faydası hbç’nin asabi sınıf öğretmenine bakın da ben ne kadar ilgili bir veliyim..
gösterisi tapmak için saime hanım gibi ütüleme köşebendleme işlemi yapabilmem..

hbç hala dağınık..
ona bi faydası olmadı.. çünkü dağınıklığını seviyor..
karakter katıyor onun dağınıklıkları lekeleri ve yırtıkları ona göre..

eh onun yaşamı..

bi şey öğrendim ben hayattan..
insanın aslı hû nesli hû..
istemiyorsa kadın okumayı yazmayı çünkü yazacak birşeyi yoksa..
öğretemezsin.. kadınlara bedava kurs açarak mecbur tutarak..
az doktor raporu istemeye gelmediler..
kampanyalar yapıldığında..
kime faydası olur.. okumak isteyen ama okuması engellenene..
oh miss devlet emretmiş der okur.. yazar..
hatta okur yazar olur..

okumak istemeyen belki öyle bir oya yapar.. halı dokur  ki sana romanlar yazar öyküler anlatır..
kime faydası olur verilenin.. isteyene..

ikilendik bölündük ya..
düşünüyorum hep..
kadınların seçim  hakları diye sokaklarda sürüklenip tutuklanan..
aile yaşamlarını geride bırakan.. 
hatta tutukluyken işkencelere maruz kalan süfrajet kadınların ülkesinde..
bu kazanım işe yaradı da..
"alın bakalım siz değerlisiniz" diye bize verilen haklar neden kimilerine dayatma gibi geldi..

sokaklar mesela benim için önemli..
bu komşu meselesi benim için önemli..
ailemin nasıl davrandığından daha önemli..
kendi evimin önünde..
çb’nin arabasında..
bir yerden dönmüşüz.. nişanlıyız.. bişeyler konuşuyoruz..
hekimiz.. otuz yaşında filanız..
ben mesela tek başıma zorunlu hizmetlere gidip gelmişim..
birden benim oturduğum taraftan cam çalındı tıktık..
açtım.. polis..
napıyorsunuz dedi..
inanamadım ben..
istanbul’un ortasında.. bunu yaşadığıma..
komşulardan biri şikayet etmiş..

kim olduğu belli değil tabii..
hayır müzik yayını yapsak ya da çok gürültülü seks.. uyandırdık rahatsız ettik anlarım da 
gayet mazbut oturuyoruz yani..
al al olmuştum.. inanın.. hem biran önce inesim var..
hem de burnumu indirmeyesim..

bu dekolte meselesi önemli mesela..
ha beğenmezsin.. giymezsin.. giyene bu çok açık bile dersin..
ama başına bişey gelene.. açıktı da ondan demezsin..
ya da başına bişey gelir diye uyarmamalısın..
bu zihniyetin yaygın olduğunun konuşulması bile..
onun sana yaptırımını arttırır..

aynı evde kalma meselesi..
ben istemem açıkçası..
yani sevgilim olmayan bazı erkeklerle evde kalmayı istemem..
çekilmezler ev arkadaşı olarak..
ama kalana da karışmam..
aranıyor kaşınıyor demem..

ne zaman sorun yaşasam sen ne yaptın da o sana bunu yaptı sorusu sorulurdu bizim evde..
ben sormadım asla bu soruyu..
ben sen ne yaptın başına bu gelince diyenim..
zira her zaman sen bişey yaptığın için olmaz olanlar..
bazen de oturmuş yoğurt yiyorsundur..
ama olur işte..

itiliyoruz ordan oraya..
arkadaşımın oğlu italyaya gitti.. okumaya..
lise sondan beri süren bir yıllık bir kız arkadaşı var..
o da gitti italyaya okumaya..
ikisine ortak ev tutuldu..
kızın annesi babası tuttu.. yerleştirdiler..
iki aile ve çocuklar kaldılar bir arada bi süre işler bitene herşey tamam olana kadar..

açıkçası biz tuhafsadık..
arkadaşım ve ben..
ama namusane değil..
hani çok genç insanlar için çift yaşamı bize göre çok angaje edici.. ufuk daraltıcı..
paylaşılan arttıkça..
ayrılmak zorlaşır..
her ne kadar high school sweet heart’ların evliliği daha başarılı oluyor muş olsa da..
bence hele de kadın için gereksiz bir yük..
otur paşa paşa.. ayrı..
daha heyacanlı ve keyifli olsun.. diye konuştuk..
hem her an bir aradalık düzenli seks.. 
düzenli seks yüksek gebelik riski.. 
erken evlilik veya kürtaj demek..
o da hem ruha hem bedene sakıncalı yazık olur kıza dedik..
oğlana bişey olmaz ama kızı yorar dedik.. hem de oğlan tarafı olarak..
hani makul kadınlardık biz..kızımızı kayırıyorduk..
ve zaten ne çocuklara ne de başkasına bişey demiyorduk..

ama şimdi bu patırtı çıkınca..
ben kendi dediğimden utanan pozisyonuna düştüm..

hani nerdeyse.. kızımı.. çabuk birilerini bul ve beraber yaşa diye itesim geldi..

bir kadın milletvekili çıktı ve bu çok tehlikeli dedi..
çok tehlikeli.. halkı kışkırtır..
ben politika bilmem anlamam..
insanlık anlarım..
kadın benim durduğum yerde durup aynı endişeyi duyduysa o an için canımdır..
bunu paylaştım..
bazen de birileri özellikle sivriltilir dedi bir arkadaşım..
ve ne yazık ki haklı..
ama istemiyorum haklı olmasını..
makul mantıklı akıl istiyorum ben..
çok akıldan da zarar görüyoruz..
aklımız hazır olmadan elde ettiğimiz herşeyden de.. görüyoruz..

ne diyosun gene atalet..
e dedim ben pasaklıyım..
aslında günlerdin yazasım varken.. yazamayınca..
hepsi bir araya geldi bu pasak çıktı..

hala okuyor musun ..
hava güzel git..
hadi git git.. kırılmam..

pese.. fotoğraf ne alaka mı..
çok uygun bence..
hani sinirden kendinizi yakmanız veya yazık size.. pisiyi benim sayfayı yakmanız için...
Image Hosted by ImageShack.us

3 yorum :

Çiğdem dedi ki...

Yorulmuştum... İyi geldin... Pasağını severim...

carpediem dedi ki...

perisi pasaklı,
sevdim ben bu cümleyi,
iyi ki okur yazarmış Saime hanım.
yıllar ötesinden ne güzel seslendi bak...
nurlar içinde yatsın.

nalan dedi ki...

Bana çok iyi geldi bu yazı da.
Diğerleri gibi.
Kendimi savunsam da gizli gizli suçladığım bir çok huyumun, alışkanlığımın bu kadar güzel ifade edilip aklanması içimi ferahlattı.
Hep yazın siz:))biz okuyalım güzel güzel...

Follow my blog with Bloglovin