11 Ekim 2013 Cuma

okudum.. ben tabi ya nefret ya sevgi bağlamında bir kadınım.. ama bu kez elit ve entelektüel.. düzeyli bir ilişki içine düştüm...



başlıktan devam edeyim..
düzeyli ilişki içine düştümse de..
düşünmeden durmadı bu gereksiz fazla kabucuklu beynim..

şu ressam adam vardı hani..
bonus kafalı..
tevede ders gibi resim yapma anlatırdı..
şurda bir çalı olsun burda birkaç ağaç olsun diyerek..
gözümüzün önünde bir görüntü yaratırdı.. 

ona gönderme yayın yapan biri var takip ettiğim..
 feysde mi tvitırda mı söyleyemeyeceğim..
biraz da ironik yapıyor..
şurda bir genç kadın olsun..
burdan da bir tecavüzcü çıkabilir şeklinde..
o daha güzel şeyler buluyor da..
bende yok öyle bir yetenek..

ama yaşarken yapıyorum bunu..
şurda bir obje olsun diyorum..
ya evin biyerlerinden getirip koyuyorum..
ya da gidip beterini yapıp.. satın alıyorum..
objeyi koyuyorum..

bişey değişmiyor hayatımda..

şuraya bi yastık koyalım.. yanına da bir battaniyecik.. 
insan gelince mutlu olsun .. sıcacık hissetsin diyorum..
ilk fırsatta ya sıcacık hissetmek için dertop edip atıyolar..
ya da zaten kimse çalmıyor kapıyı..
dahası.. "çalmayın kapımı fena yaparım" ruh durumuna bürünüyorum..

ironik..
paradoksal..

bazı arkadaşlarım var..
ne zaman birşeyler bozulsa.. 
hayatlarında .. ilişkilerinde..
şurdan biraz kaşları kaldırtmalı.. 
şurdan yağları aldırmalı..
daha dinamik bir gardrop edinmeli..
iş kadını görünümü için şurdan şöyle bir çanta sallandırmalı diyorlar..

değişmiyor birşey bir sonraki ilişkide de..

meli malılar hayata resimde olduğu gibi etki etmiyor..
tamam biliyorum şart kipi..
olsun dursun .. "sun" kalıbı da etmiyor etki .. 
tamam biliyorum dilek kipi..
üçüncü tekil şahıs..

ruh durumunun içinden çıkılması..
olayların içinden çıkılması.. 
başka faktörlere de bağlı..
başka insanlara.. 

müzeyyenin içinde kalan şeyler var mesela..
bende de var..
aklıma gelmediğinden ya da cesaret edemediğimden değil..
o cesaretin bedelini..
o yaptıklarımın sonuçlarını..
üçüncü şahıslara bulaştırmama arzusu benim gerekçem..

müzeyyen kim mi..
yekta kopan'ın son kitabının baş kahramanı..
güzeldir yekta kopanın dili.. temizdir..
ama yine de arada az biraz kendi savruk halime benzettirim..
bir ortam veya dönemi anlatmak için..
benim yukarda yaptığım gibi..
peşpeşe hareket belirleyen cümleler dizer.. 
durum belirten sözcükler dizer..
şiirseldir bazıları arada..
durursun.. için ışır.. ne seçkin bir cümle..
bi daha okursun..

hem bi de ben kendimi de bulurum ara ara..
babasını anlattığı öyküsünde kendimi bulduğum gibi..
bu kitabında da..
kendi "sessiz özne" durumumu buldum..
 hele bir sayfayı sırf bana yazmıştı sanırım..

sonlara doğru..
daha kitabı bitirmeden yazmaya başladım bu yazıyı..
zira.. bir yerde itirazlar şaha kalktı içimde..
nerdemi.. tam burda..

"yaşam işte"..
dedim..
"roman ya da film repliklerine uygun akmıyor"..
müzeyyen babasına..
"ne yani şimdi bunları mı konuşacağız "diyor..
çok iyi anlıyorum onu..
"senin bana yaptığın ve yapmadıklarından sonra oturup bu saçmalığı mı konuşacağız" demek istiyor..
üstelik karşısındaki adam da bunu alıyor anlıyor ve bu söylenmemiş olana cevap veriyor
"haklısın"..diyor.. "benim yaptıklarımı yapan birinin bunları konuşmaya hakkı yok"..

yani bu açılımda bir diyalog geçiyor bire bir aynı değilse de..

ben "ne yani bunları mı konuşacağız şimdi" desem- ki dedim..
oldu yani öyle zamanlarım..
karşı taraftakiler hep.. 
"evet".. 
dediler..

ya da daha açık konuştum mesela.. dedim ki..
"ben sana son derece daha önemli bir nedenle kırgın.. kızgın.. öfkeli iken..
bu kel alaka saçmalıkları  konuşmak istemiyorum.."
dedim..

cevap ne oldu dersiniz..
"ama ben bunu konuşmak istiyorum.."
bunları yazdım.. hızla..
sonra gidip kitabı bitirdim.. 

gelelim diğer noktalara..
bir kadının aklından geçenleri bilebilmiş mi..yazar..
bence bilmiş..
en çok kadınlar karşı çıktı buna..
kendileri de yazan kadınlar..
ama ben kitaptaki kadınlar gibi  kadınlar tanıdım..
müzeyyen gibi kadınlar..
çiğdem gibi kadınlar..
kendilerine biçilmiş zıbını giyer gibi.. hayatı giyen kadınlar..
itiraz etmeyip .. saklanan kadınlar..
nadiren kendinden giden..  olduğu gibi olmaktan vazgeçen.. 
ama neden gittiği neden değiştiği bile anlaşılmayanlar.. 

müzeyyen..
çiğdem..
ve diğer kişiler..

hepsi gerçek hayatta varlar..
kimimiz yalnızız.. kimimiz pasif agresif..
kimimiz gözbebeği.. kimimiz hava açlığında..
pasif agresiflik yaygındır hem..
her ne kadar etrafım ..
"indirdim tepesine odunu.."
"verdim kararı çözdüm işi.. " diye dolaşanlardan yana da kalabalıksa da..
bunlardan da var ..
pasif agresiflik..
en çaresiz hallerde çıkar ortaya..
git kendi kahveni kendin pişir .. diye bağıramayıp..
kahvenin içine tükürenlerdir pasif agresifler..
ya da kahveyi izzet-i ikramla sunup..
sonra içen gidince.. ona en benzeyen çocuğu döven..
fincanı duvara atanlar filandır..

elin ayağın ağzın dilin bağlı iken..
bütün dertlerin çözümüdür..
eşeği dövemeyip semeri dövmektir..

bende de vardır biraz.. o yukardaki..
medeni uyarıları yazarken aslında..
"defool canıma okudun az önce şimdi neyin sohbetini yapıyoruz" demek istiyordum aslında..
ama diyememiştim..
yeminle asla kahveye tükürmedim ama.. hijyenik değil zira..

hekimce yaklaşımlarım da var.. kitaba.. mesela..
kendini kesen kişiler..
bir tane yara izine sahip olmazlar.. 
anlıyor musun..
onlar kendini hep keserler..
çünkü hayat hep keser..her acıya karşı bir kesik de sen atarsın kendine..

sigara tiryakileri..
asla sigarasızlığı riske etmezler..

bir şey daha var söylemek istediğim..
bu bir roman.. 
zira bir insanın hayatının uzun bir bölümünü içermiş..
ama aynı zamanda bir öykü sadece..
novella da değil.. ama.. 
ayrı bir kategoriye mi girse ki..


özetle.. bu kitabın ardından diyebilirim ki.. 
1-ben roman kişisi olsam beni okurken sevmeyecek..
ama ne gariptir ki gerçek hayatta seven kişilerim var..

yoksa ben de madam bovariyi.. anna kareninayı sever miydim..??

2-bir öykü yazsam  içinde intihar olsa..
öldürttüremeyeceğim karakteri bi türlü..
tüm ilaçların güvenlik sınırı pek yüksek..
diğerlerini de ele geçirmeleri zor.. 
diye söylendiğim bir konu vardı benim..
sizden gizli..
o sorunu çözdüm..
bu kitapla ilgili giriştiğim bir sohbet sırasında..

ve 3-.
bütün.. "kendine yeten ve bu nedenle bağımsızlığına düşkün hale gelmiş kişilerin..
bağımsızlık bağımlılarının..
açmazda veya çıkmazda kalırlarsa..hep ötenaziye yakın durmaları gerçeği.. 
ve kitabın sonu ve yukarda belirttiğim  iki gerçek nedeniyle..
bir çok usta kalemle yastık basma konusunu konuştum..
=)..

okuyalım mı atalet..
biliyorum  düşünüyorsunuz..

ama ben ne zaman okuyun okumayın dedim ki..
ben okudum.. 
ağzımı şapırdatmadıysam da..
fırlatıp atmadım da..
aman hayat kısa kitap çok da demedim..

içinden ..
"çocukluk utanılacak sayısız anının birkimidir" cümlesini alıp çıktım..
"saniye kolu zamanı öğretmiyor insana " yı alıp çıktım..

iki nefis resime baktım.. 
pentimento.. sayesinde.. ressamların dünyayı kanla idrarla güzelleştirdiklerini anımsadım..


Image Hosted by ImageShack.us

3 yorum :

Nehire dedi ki...

Yekta Kopan'ın kitaplarını seviyorum.''Kendimi buluyorum'',demişsiniz ya,bana da oluyor.Yazar,anlatırken sözcüklerini sayfanın bir köşesinden giriveriyorum,oradaymışım,gibi.Yarın kitabını alacağım.
Ön anlatımınızı sevdim,teşekkürler...

carpediem dedi ki...

yazıyı sevdim.seni de ataletim

Unknown dedi ki...

O kadar güzel anlatmışınız ki, içimdekiler dökülmüş gibi hissettim.. Samimi ve sıcak. Ve evet Yekta Kopan'ın değişik bir tarzı var ben sevenlerdenim.

Follow my blog with Bloglovin