çok fonksiyonlu..
runner.. tête à tête amerikan servis bir arada diye yazıyor yan sütunda..
geniş sütunda ise..
memleketimden insan manzaraları..
paylaşılan karikatür yoğunluğu arttı..
akıllı insanlar karikatüre mizaha sığınırlar ya böyle zamanlarda..
adamın beli ağrıyormuş..
istanbulda..
hem de daha yirmiyedi yaşında filan..
gitmediği kimse kalmamış geçirememişler..
kimlere mesela.. iki kez aynı bel çekici ye sonra bir de başkasına..
neyse şimdi iyiymiş..
kuyruk yağı ile kuru üzümü karıştırıp beline bağlaması söylenmiş yapmış onu..
süper gelmiş..
de idrar kaçırmaya başlamış..
bi telaş bende..
omur iliği baskını yedi yiyecek..
amanin diye..
hayır çünkü tüm bunları yapmış sekiz aydır ve sonunda gelmiş..
bana gelmiş..
top bende yani..
tetkiklerini yapıyorum..
bişey de çıkmıyor..
çıkanların da oturacak yeri yok fikir almıyor bilgi dahilinde..
diğeri mi..
o, sondayı çıkarmaya kalktığımda..
dört gün daha kalsın diyor..
neden diyorum..
birşeyi test edecekmiş..
neden kendine test yaptığını anlamıyorum..
zaten yapılmış testler var..
onbinlerce kişinin takiplerinden öğrenmişiz bunları..
hangi sonda ne kadar kalınca noluru biliyoruz yani..
hem bilen ben olmalıyım değil mi bu ilişkide..
hem bilim bu değil mi..
aynı ortamda aynı ortak özelliklere sahip öğelerden alınan dataların ..
hesaplanması..
hem aynı hasta değil mi..
bana einsteinin anektodlarından bahseden..
atomu parçalamış da..
şimdi insanın içindeki 450 atom bombalık..
enerjiyi..
kullanmasını öğrenecek ve kendini iyileştirecekmiş..
karikatür vardı geçen..
bir kadın diğerine "bana ..... dedi amaaaaa"diyordu aşk dolu bir ifadeyle ..
diğeri de herif seni kekliyor özdemir asafı da alet ediyor diyordu..
o düşüyor aklıma..
selgin benden daha sabırsız evet..
eh ne olsa bir rahibe okulu terbiyesi var benim üzerimde..
ondandır fark ..
ve hem de on yıllık bir fark nerden baksan..
dünya üzerinde ..
değişiklikler yaratır düşünce inanç ve tahammül sistemlerinde..
ben ancak kaybettim sabrımı..
vah ki ne vah..
akşam..
telefonumdaki cipies kadın sesini dinleyerek istanbulun dağlarında varoş içi lüks villalarında..
ki en çok da bu güldürüyor beni..
kapılarındaki güvenlikler..
hani arkası sefilhane villaları..
yüksek duvarlar arkasındaki kendilerince yaşamı..
eğer bir topluca hezeyan olsa..
o güvenlikler..
ki çoğu da zaten alt mahallede oturuyorlar..
koruyacakmış gibi..
beyoğlu kaçtı??
5 yedi eylül müydü.. beş 6 mı hep karıştırırım..
işte o ormaniçi varoş ortası lüks yere bıraktım bir çekirdek grubunu..
yağmur altında az aydınlatılmış yerde..
cipies.. kadın sesi.. konuştu yol boyunca tuhaf tercüme edilmiş programdan anlatım bozukluğu dolu yol tariflerini..
onun da kadın sesi olmasını istemiyorlarmış duymuş muydunuz..
ama benim yüzümde artık bir gülümseme mi risus sardonicus mu ne var bilmiyorum ben..
düğüm düğümsün ey halkım..
belime kuyruk yağı saıp..
runner üzerinde tete a tete yemek sefaları yapıyorsun..
şehzade çayınla çakralarını açarken..
guglanımdan ucuz avrupa tur biletleri alıyorsun..
tahtaya vurup aman maşallah ne kolay yer bulduk diyorsun..
düğüm düğümsün..
einsteinla enerjiyi aynı cümlede kullanıp..
bilgin olmadan bedeninle ilgili fikir üretiyorsun..
hiç anlamı olmayan..
iğne yapılma süresine kendince bir anlam yükleyip..
onu benim anlamamı bekliyorsun..
düğüm düğümsün halkım..
bir yanda.. penguenden uçan kuşa sahip çıkmaya çalışırken..
diğer yandan gedeolarla savaşırken..
anayasayla ilgili değişikleri tarışıp..
açık oturumlarda e mail ile soru atıp..
cevabı twitlerken..
ahmet kayadan şarkılar dinliyorsun..
ağrıyan başına..
çiğnenm,ş ekmek sarıyor..
olmadı anevrizmam patlamış olabilir diye ön tanıyla doktora koşuyorsun..
bazı resimler görüp modilyaninin kadınlarına benzetebiliyor..sekiz marta kadın eğitim programları düzenliyor..
ama aile denilen dinamiğim seni ezmesine izin veriyorsun..
düğüm düğümsün halkım..
üstelik şehzade çayı bile içmeden böyle olabiliyorsun..
ne diyeyim ben en iyisi..
hay düğümlerine üflesinler ..diyeyim..
ben mi ..
ben iyiyim süperim hatta..
elimde iriş crimim..
yanında amerikın kahvem..
fransız krepleri yutuşturuyorum..
ingiliz çestırfildimde oturmuş..
yüzümde..
domates maskem..
üzerimde.. eşortmanlarım.. ayağımda çetiklerim..
elimde bir türk yazardan orta doğu öyküleri okurken..
fonda..
mor ve ötesi çalıyor..
deli diye..
"bir yarım akıllı, bir yarım deli
dört yanım akıllı, bir yanım deli
herkes akıllı, bir ben deli
bir ben deli, bir ben deli..."
bağırıyorlar yumuşak ve hafif tarazlı.... ne de güzel..
onar bağırıyor.. bana iyi geliyor..
zira bildiğim bir kör kuyu yok ki..
içine bağırayım..
millet top yekun kafayı yedi imdat diyeyim..
bildiğim bir kör kuyu yok ki içine ineyim..
zemberek kuşundaki gibi..
iyi hissedene kadar bi başıma oturayım.....
biterken.
the bloggessden alıntıladım..
xanax daha iyidir çünkü xanax beni daha iyi bir anne yapıyor hadi şimdi ... gidin.. "
2 yorum :
yazdım gitti mazeret değil ama,zevkle okudum.dilara
Ruhun sabırsızlığı ben böyle mi ölücem telaşına karıştığında bırakıp gitme atağı hasıl olur. Yine oluyor bana ama bu sefer geçici süreler bırakıp gitme işimin doğasında olunca daha başaedebiliyorum galiba.
Zor yine de, çok zor... Dr luk bana göre hiç değilmiş. Benden iyi ne olurmuş, benim kumaştan ne biçmek gerekirmiş... 40 yaşıma geldim, bilmiyorum. Yazarlık olabilirmiş ama onun için de majör bir hata yapmışım, genç yaşta evlenip çoluk çocuğa karışmakla. Neyse ki, okumak iyi geliyor ve her zaman okumak yazmaktan önce.
İnatla direniyorum, şehrin içinde kalmaya ve o varoşun lüks sitelerinin duvar kenarından geçerken bile ürperiyorum.
Bugünlerde düğüm düğüm düğümleniyorum. Sonra üfleyivericem, püf... gidecek hepsi...
Öptüm, Atalet'im...
Yorum Gönder