19 Ocak 2009 Pazartesi

bir kadın blogcudan..
bir onsekizinci yüzyıl kadınına.. leydimontegü’ye..
ordan mektuplara ve osmanlı kadınına..
leydi monregü.. eğitimin kadınlar için bir zaman kaybı olduğunun düşünüldüğü dönemde doğmuş..
bu kurallar için fazla akıllı ve zeki..
aşk romanları okuması beklenen zamanlarda.. latince öğrenmiş odasında gizli gizli..
zamanın eğitimli feminist kadınları ile tanışmış.. dahası birinin erkek kardeşi edvırda da aşık olmuş.. ama..
edvırd babası için yeterince iyi değilmiş..
o da kendisi için planlanan evlilikten kaçarak.. edvırdla evlenmiş.. pek de iyi etmiş..
edvırd dış işlerinde görev alınca avrupaya ve osmanlıya da gelmişler birlikte.. türkçe de öğrenmiş..
yaşamı boyunca yayınlatmayı düşünmediği.. mektuplar yazmış..
çiçek aşısını farkedip.. avrupaya taşıyan o..
daha sonraları.. eşini bırakıp tüm yaşamını gezmeye adamış..
mektuplar ölümünden sonra yayınlanmış ve çok ses getirmiş..
bizde basılmamış.. türkçesi.. basıldıysa da ben bulamadım aradımsa da..
sadece bir zamanlar hayat dergisinde.. dizi halinde yayınlandıkları bilgisine ulaşabildim..
bazen gözümün önündekini bulamayan bir şaşkın tarafım olduğundan..
eğer bilen bulan varsa hemen söölesin..
almak isterim doğrusu..
netten okumak bilgi verici olsa da.. kitaplığa koymak.. arada karıştırmak  kadar keyifli değil..
okurken..
osmanlıdan bazı izlenimleri hele kadınlar ve dinle ilgili olanları  çok ilginç geldi.. paylaşayım istedim..
_Belgrade, Feb_. 12. O. S. 1717.
buradaki tek eğlencem, Ahmet efendi ile olan sohbetlerimiz……
onunla sık sık tartışmalarımız oluyor.. özellikle adetlerimiz arasındaki farklılıklar nedeniyle..
özellikle kadınların örtünmesi konusunda.. beni bunda birşey olmadığını.. sadece onlarda bir kadın kocasını aldattığında bunu kimsenin öğrenmediğini söyleyerek sakinleştirmeye çalışıyor..
TO THE LADY ----.
_Adrianople, April_ 1. O. S. 1717./edirne..hamamda..üzerimde yolculuk kıyafetim vardı ve onlara ilginç geldi elbette..ama bizim saraylarımızın hiç birinde bu kadar kibarca merakını gizleyen kadınlara rastlayamazsınız..yaklaşık ikiyüz kadın vardı ve bizim toplantılarımızdan eksik olmayan ve bir kadının oranın modasına göre giyinmediğinde karşılaştığı kibirli gülümseme ve  alaycı fısıltılardan iz yoktu..bana sürekli “güzel..pek güzel”" dediler..…kadınların hepsi tamamen çıplaktılar bütün güzellikler ve çirkinlikler ortada iken bile son derece mağrurdular..M. Gervais’in burada olup.. kimi kahve veya şerbet içen kimi yastıkların üzerinde uzanan.. sohbet eden bu kadar değişik pozisyonda bu kadar çok çıplak kadını görebilmesini isterdim..…kısaca hamam.. şehrin dedikodusunun yapıldığı.. skandalların konuşulduğu bir kadınlar kahvehanesi..…nüfuz sahibi bir hanım bana yanında yer gösterdi.. ve soyunmam için israr etti..gömlek düğmelerimi açıp onlara korsemi gösterdim..bunu muhtemelen sadece kocamın açabileceği birşey olarak düşündüler.. ve israr etmekten vazgeçtiler..
TO THE ABBOT ----./başrahip/
_Adrianople, April_ 1. O. S. 1717.
bu insanların gelenekleri ve dinleri hakkında fazla birşey bilmiyoruz.. çünkü hem buralara fazla gelen olmuyor..hem de gelenler ya tüccar.. gözlemden çok ticaret peşinde.. ya da gezgin.. yeterince uzun kalmıyorlar..türkler tüccarlarla sohbet etmek için fazla gururlular bu yüzden edinilen bilgiler hep çok eksik ve hatalı….…belgradda bir başefendinin konuğu olduk..onun sayesinde çok şey öğrendim..Efendi Ahmet beye roma ve ingiltere kiliseleri arasındaki farklardan söz ettim..o da..bana resimlere ya da meryem anaya tapmayan hristiyanların varlığını öğrenmekten çok sevinçli olduğunu söyledi..…Muhammedin dini de.. hristiyanlıktaki kadar çok mezheplere bölünmüş..ilk oluşum hali ihmal edilmiş ve yorumlarla iyice örtülmüş..burada insanoğlunun sırlar yaratmak ve icadlar çıkarma konusundaki.. doğal eğiliminden söz etmeden geçemeyeceğim..zeydi, kudi ve kabariler aklıma katolik lteran ve kalvinistleri.. ve bunların birbirine düşmanca tutumlarını getirdi.. efendilerin sırrı ise.. tamamen deist olmalarında..bu elbette, imamlarının mezhebine göre binlerce farklı kavramla oyalanan halktan gizli tutulmakta..Ahmet bey bizimle şarap içerek Muhammedin yasalarından birine karşı geldi..bunu nasıl yapabildiğini sorduğumda bana..Tanrının yrattığı herşeyin   iyi ve insanlar için yaratılmış olduğunu..bununla beraber şarabın yasaklanmasının son derece yerinde ve sıradan halk için olduğunu..onların arasında karmaşaya neden olduğunu..ama peygamberin onu ölçülü bir şekilde kullananlara yasaklamadığını söyleyerek cevap verdi..yine de bir skandal olmasını istemediğini bu yüzden kimsenin yanında içmediğini de ekledi..….bana eğer arapça bilseydim bana kuranı okuyup açıklayabileceğini..böyle ona tuhaf yorumlamalar ithaf edilmiş olmasına karşın.. yeryüzündeki en yüksek ahlaki değerleri ilettiğini söyledi..

TO THE COUNTESS OF ----.
_Adrianople, April_. 1. O. S. 1717.
sevgili kızkardeşim… kadınlara gelince..bizim sahip olduğumuzdan daha fazla özgürlüğe sahip oldukları kesin..kadınlar hangi sosyal seviyeden olursa olsun..biri gözleri haricinde tüm yüzlerini diğeri de başlarını ve omuzlarını gizleyen bir örtü olmadan sokağa çıkamıyor..bedenlerini de serace isimli bir kumaşla örtüyorlar..bu onların kimliklerini  tamamen gizliyor ve asil bir kadının bir köleden farkı kalmıyor..en kıskanç kocanın bile karısını sokakta karşılaşınca tanıma şansı kalmıyor..ve hiç bir erkek sokakta bir kadını takip etmeye cesaret edemiyor..bu daimi maskeli balo ortamı onlara eğilimlerini tanınmadan takip edebilme imkanı veriyor..en sık başvurulan entrika.. sevgiliye bir yahudi kadının dükkanında randevu veren bir mesaj göndermek oluyor..kadınlar sevgililerine nadiren kim olduklarını söylüyorlar..ve bunu bulmak son derecede zor..nadiren isimlere bakarak tahminde bulunabiliyorlar..sevgilinin boşboğazlığından korkulmayan bir şehirde.. sadık eş sayısının  ne kadar az olacağını tahmin edebilirsin..paralarının idaresi kendilerinde olan güçlü ve zengin kadınların kocalarından da bir çekincesi yok..aslında bu imparatorluktaki en özgür kişilerin kadınlar olduğunu düşünüyorum..hatta bir erkek suçlu bulunsa ve cezalandırılsa bile haremine ve gelirlerine el sürülmüyor..…yasalarının dört eşe kadar evlenme izni olduğu doğru ancak..değerli bir erkeğin böyle bir özgürlüğü kullandığı.. ya da eşinin böyle bir şeye katlandığı  pek görülmüyor..

TO MR POPE.
_Adrianople, April_ 1. O. S. 1717.
sultan üçüncüahmedinbüyük kızısultana yazılmış.. damatibrahimpaşanın şiiri..
bu şiiri ararken malesef osmanlıcasını bulamadım.. kısmen bir alıntıyı.. şurda buldum.. okurken çok eğlendim.. özellikle sultan sakinsakinin cevabını =P..yeryer aralara ingilizceden kendi çevirdiğim ekleri koydum..hiç şiirsel olmadı.. ama bari tamam oldu..
'Şimdi bülbül bağlarda uçuşuyor.
Bülbülün hevesi gül aramaktır.
Bağların güzelliğine hayran olmaya geldim.
Cazibenizin letafetinden  kalbim büyülendi.
Gözleriniz siyah ve sevimli ;
fakat ceylan gözleri gibi canlı ve mağrur.
istenen kavuşmamız günbegün gecikiyor..
zalim sultan ahmed bana izin vermiyor..
üllerden daha kırmızı yanakları görmeye..
Sizden buse almaya cesaret edemiyorum.
Cazibenizin letafeti kalbimi büyüledi.
Gözleriniz siyah ve sevimli ;
fakat ceylan gözleri gibi canlı ve mağrur.
Bu şiirler , bedbaht İbrahimin ah ve iniltilerinin tercümanıdır.
gözlerinizin oku.. kalbimi yaraladı..
ah .. kavuşma zamanı ne zaman gelecek
daha bekleyecek miyim..
çekiciliğinizin güzelliği ruhumu çaldı..
Sultanım , ceylan gözlüm , melekler melikesi!
Çok istiyorum ama arzum yerine getirilmiyor.
Kalbimi yaralamaktan nasıl bir tat alırsınız?'
çığlıklarım cennete ulaşıyor..
gözlerim uykusuz..
bana dön sultanım güzelliğini göreyim..
elveda kabrime gidiyorum..
eğer çağırırsan dönerim..
kalbim yanıp tutuşuyor..
hayatımın tacı.. gözlerimin ışığı..
sultanım prensesim..ölüyorum..
hiç mi acıman yok..
dönüp bana bakmayacak mısın..
leydimontegü.. kirpiklerin ok olmuş deyimini anlamakta ve anlatmakta zorlansa da.. mektupta önce osmanlıcadan ingilizceye çevirttiği şiiri.. sonra daha şiir şiir kendisi yeniden yazmış.. çabasını takdir ettim..
ama hoş bir saptaması var
” tercümeyi ve uyarlamayı ne kadar becerdim bilemem.. bizim pek az hissettiğimiz.. böyle şiddet ve tutku dolu duyguları ifade etmek için ingilizcemizde yeterli sözcük olmayabilir”.. diyor..=P

hala okumaktayım..
gene ilginç bişeyler bulursam.. ekleyeceğim..
***********
atalet ne konuşuyor..
kaimeyi nakdiye i mutebere…
neden ilk para mor renkte basıldı.
mor neden anadoluda bereket anlamında..
bay ve bayanı neden sevmezdi ve seviyor bugün saat..onüçden beri..
tekkeler ve olası yararları..
parlamenter monarşi..
aha dur saat 17.18 de ekleme.. bi de.. Transubstantiation var…
bi de peymane ve piyale ile..
"önüne sıfat koyduğun isim.. isim olmaktan çıkar" deyişi var..
önemli not..
******** 
atalet ne okuyor??
leydi montegünün şark mektupları..
masumiyet müzesi..
kim korkar şrödingerin kedisinden..
bu yıl farklı olacak..
hehe..
beş benzemez değilse de.. dört benzemez denilebilir..
**************
pazardan..
la separation…
*-üçüncü olmadan çift olmazmış..
*-evlilikte eşlerden biri sıkılınca.. öteki acı çekermiş..
sıkılan eğlenmeye kalkınca yaşanan korkuların acısı olabilir…=P..
tabi tersi de olabilir..
biri acı çekince diğeri sıkılabilir..
*-sadece öğrencilerime etkili olabiliyorum..
etkili derken.. birinin velisi ile konuştum..
kızının benden bahsedip etmediğini.. ediyorsa ne dediğini merak ediyordum..
yıl boyunca sadece iki farklı gömlek giydi demiş..
bakar mısın .. onikinci sınıftan söz ediyorum..
spinozayı onun felsefesini konuştuğumuz bir sınıfta.. kız.. benim gömleklerimi anlatıyor eve gidip……….
***********
öff.. entel dantel bastı ya..
ben gidiyorum biraz yaramazlık yapayım..

8 yorum :

Kedi Narnia dedi ki...

gömlek olayını anlamadım!

ya atalet seni okurken zaman zaman anlayamıyor olmaktan nefret ediyorum yaaaa!

Adsız dedi ki...

yav ne var anlamayacak..
bekaret kemeri gibi dolambaçlı bişi görünce korkmuş türk kadınlar..
yokmuş bizde böyle şeyler..
doğal güzeliz ya..
ince belli filan =P..
işte onu çıkaramayacak sanmışlar..

hayır leydi meydi ama ingiliz de hamamın sıcağında giyimli oturmuş ya..
daha ne diyim..
üff..
=P
atalet...
atalet..

Kedi Narnia dedi ki...

demekki neymiş bazı yazdıklarını sen bile çözemiyormuşsun :P ben veliyle yapılan konuşmadan ve yılda 2 kez değiştirilen gömlek olayından bahsediyorum. yoksa o ingiliz leydinin her bişeyciğini anladım yani :)))

Adsız dedi ki...

haha
iki gömlek var yazıda ben nerden anliim
insan gömlek ir
gömlek iki diye açıklık getirir..=P

o da şööle canım..
öğrenci o kadar eğitim.. düşünme spinoza gibi bi filozofla ilgili derslere tartışmalara karşın..
öğretmenin kılık kıyafetine takılmış..
öğretmen de bundan dertleniyor..

sen de koca laydiyi..
din ve yaşamları hatta kaimeyi muteberi geç gel göçmlek sor
yarebbim dolfinimm =P

atalet..

geçkalmadımki dedi ki...

Sevgili Atalet.. bilgisayarın başında oturup sadece seni izlesek yeterince bilgi birikimine sahip olmaya yetiyor..
ne hoşsun. yine bissürü bilgim oldu..
sağol..
yaramazlık hakkın.. hadi yap ama sonra bize de anlat olurmu..
Sevgiler sana...

geçkalmadımki dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

yazıdaki linkleden birinde şiirle ilgili olarak "adam sadece gözleri gördüğü için onun üzerine iltifat satırları yazmış, o nedenle de adam adamcağız olmuş" demişler. ben madem buradan o bilgiye/fikre eriştim, yorumu da burada yapayım bari.
şimdi efendim neden daha çok şey görsek ve bunu anlatsak naifliği kaybediyoruz. yani demek istediğim, beğendiğimiz bir hatunun götüne güzelleme yaptığımızda neden "canıımm, nasıl da dertlenmiş" olmuyoruz da "yuh, öküz" oluyoruz. sırf biz arkasında eriyip gidelim diye giyilmiyor mu high heels, miils. ya da uçuşan etekler ya da likralı kumaş kotlar ya da basende darpaçada boru inenince kumaş pantolonlar(yine yüksek topuk ile)
açıkçası ambalaj ürünün tercihine etki etsin diye tasarlanan birşey değil mi. kabul. e ürüne meylettiğimizde ne görüyorsak onu dillendiriyoruz.
gözü, kaşı, perçemi, yanağın kırmızısını, dudağın kenarını anlatan el üstünde tutuluyor da; götü, memeyi anlatan neden kötü çocuk oluyor. onlar da can değil mi. hele ki piyasada kötü çocuklara teşhir edildikleri halde.
yok anam anlamıyorum.

carpediem dedi ki...

atalet,zaman zaman
ben ne düşünürüm biliyor musun
Osmanlı dağılınca,
haremdeki onca kadın,erkek
nereye dağıldı,nasıl geçindi,
hayata nasıl tutundu?

Biz yazmayan toplumuz
kaydımız kuydumuz yok ya,
anca kulaktan dolma tevatür bilgiler,
oturup amerikalı kadın
safiye sultan diye 3 ciltlik roman yazıyor ayıla bayıla okuyoruz...
pamuk abinin yazdığı
"benim adım kırmızı "romanı bunun için özeldir.

alev alatlı dersen o da özeldir
çünkü
sorgular ve çözümler sunar...
takibindeyim söylediklerinin.
kuantum fiziğini
güzel anlatır romanlarında,
teorisyendir bana
göre.

Follow my blog with Bloglovin