10 Ağustos 2013 Cumartesi

zamanın efendisi olmak... ve migrenim vazgeçilmezim ve alper kamu ve canıgüz ve gerilim ve canıtın

bayramın üçüncü günü...
benim içinse..
zamanın efendisi olmamın üçüncü günü..

kapı tıklaması.. telefon zili.. hepsi kontrol altında..
kozada gibi huzurluyum.. mesajlara bakmıyorum telefonlara cevap vermiyorum..
ben karar vermeden kimseyle iletişime geçmemeye kararlıyım.. eminim dünyayı bensiz döndürmenin bir yöntemini bulurlar.. arasınlar yeter ki..

elbet bunca huzur fazla gelir bana.. migrenim tuttu ..
olsun..
yuttum ilacımı..
geçer nasılsa az sonra..

alper canıgüz külliyatını bitirdim..

ahmet ümitin ya da yekta kopanın twitter mesajında görmüştüm..
beş isim yazmıştı bu kişiler bu “genç polisiye yazarları”  okunmalı diye..
ne alakası var ikisinin deme blog..
ikisini de takip ediyorum..
ve ikisi de zaman zaman böyle öneriler yazarlar..

ama polisiye seven benim.. osman aysu dışında gerilim yazarının varlığını bilmemesi bir ayıptır dedim ve  başladım yolculuğa..

gerçi önce esmahan aykol ile başladım..
ama bugün alper canıgüz külliyatından söz edesim var..

kitapları peşpeşe okuyunca ..
biricik okumanızdaki o iyi bir şey buldum sevinci..  “bu bir cevher duygusu” azalıyor..
ilk okumadaki kadar ilginç gelmiyor yazılanlar..

zor bir şey yazar olmak..
o yüzden çok saygıyla yaklaşırım bu konuya..
dildir sözcüktür karakterdir konudur derken bir de  tekrara düşmemek gerek..
yüzbinlerce harf kullanıp dönüp dolaşıp aynı şeyi söylememen gerek..
benim gibi fil hafızalar da çok fenadır bu konuda.. beladır.. ben bunu daha önce duydum gördüm okudum der..
kafayı takarsa da bulur çıkarır..

ilk okumam .. oğullar ve rencide ruhlar oldu..
karakteri sevdim alper kamu’yu.. aşık oldum ona..
biraz hbç’nin çocukluğuna benzettim.. ondan da olabilir..
ama öyle bir karakteri doğurup yetiştirmek kadar zordur eminim ..
öyle bir karakteri kurgulamak.. saygı duydum..

mizahtan çok ironiye ve sarkazma kayan usuba bayıldım..
kocaman bir gülümseme yerleşti yüzüme..
yüksek sesle güldüğüm yerleri oldu..
genel olarak iki bölüm.. paris sokağı ve mantarlı bölümler..
olmasa da olur duygusu verdi bana gerçi...
halüsinojen etkiye ne gerek vardı ..
sherlocj holmes’a bir gönderme vardı da ..
ben mi kaçırdım bilemedim ama o bölümde çok sıkıldım..

yine de tümünü okuyacağım dedim ve bir diğer alper kamu kitabıyla sürdürdüm..
şans eseri alper kamuları doğru sırada okumuş oldum.. “alper kamu -cehennem çiçeği”
dizi kitaplar zordur ..
kim kimdir sıralamasını esmahan akyol’ın kati’lerine göre daha iyi işlenmiş buldum..
ama bir patricia cornwell bir clive cussler.. gibi değil..
ben hatırlatmanın çaktırmadan yapılanını severim..

ama iki kitapta şu cücelik / çocukluk konusunu tekrar gibi algıladım mesela..
üstüste okuduğum için..olabilir..
zaman aralığı bırakarak okusaydım yakalar mıydım bilemem..
ama üstüste okuyunca böyle bir etki  oluyor..

alper kamu’lardan sonra tatlı rüyalar’ı son olarak da gizli ajansı okudum..

kendimce oluşturduğum bu düzen.. yazarın dili tarzı nasıl .. değişmiş mi gibi analizler yapamayacağım bu yüzden..
bir daha okur muyum..
bir süre sonra evet..

dedektiflik öykülerini seviyorum.. ama gerilimi ve korkuyu daha çok ..
ve inancım hala değişmedi..
ben hala gerilim konusunda zayıf olduğumuza inanıyorum..

sanıyorum bu toplumsal özelliğimiz..
biz gerilimi yaşama ve yaşatmada da başarılı değiliz sanki...
fazla sabırlı değiliz..
sonunda da odunu gerenin kafasına indiririz plansız programsız..

belki bu nedenle kurgulamakta da biraz yetersiziz..
bunu kabul edelim geçelim..

bence amerikalılardan daha iyi gerilim yazan yok..
bunun nedeni onların gen havuzlarının..
para pul peşinde koşanlar ve maceraperestler.. gibi kendiliğinden giden marjinaller ile
misyonerler.. ve iflah olmaz suçlular.. ve fahişler gibi sürgünlerden başlaması olabilir ..
adamlar iyi gerilim kurguluyor..

kocaman alanlarda yerleşmiş olmalarından da olabilir..
bakınız stefanım kingim gayet kırsalda kuş uçmaz kervan geçmezlerde yerleşik..
bizde ise yazar çizer insanlar genellile .. çoğunlukla .. kalabalık şehirlerde yaşamakta..
ıssızlık .. boşluk duygusu da gerilime daha iyi konsantre olmalarına yol açıyordur belki kimbilir..
tamamen atıyorum şu anda..
bunlar hep benim naçizane fikirlerim..
özel ve anlamlı değiller..
itiraza analize değmezler..

alper canıgüzlere gelince..

cehennem çiçeğinde.. diğer kitaplara nazaran daha fazla kıvrılmış köşe var..
ifade biçimleri ve işaret ettikleri konular  açısından hoşlanıp bir işaret koyduğum sayfalar..

“verilemez! edilemez! bildirildi! cumhuriyet tarihimiz edilgen kiplerden ve gizli öznelerden ibarettir.”
“sanırım karşısındakine bir zarar verme potansiyeline sahip her canlının aynı zamanda o zararı muhakkak vereceğine dair güçlü bir inanç taşıyordu”
“belkiisviçrede yaşayan bir aksiyon kahramanı olsaydım emniyet şeridinden basıp gidebilirdim ancak güzel memleketimizde vatandaşlarımızın her biri soğuk füzyonu gerçekleştirmek.. kansere çare bulmak.. la sagrada familia’ya son halini verecek mimari projeyi tamamlamak gibi meseleleri bir an önce halletmek için öyle büyük bir telaş içindedir ki.. kimsenin yollarda böyle lakayt boşluklar bırakmaya ne zamanı vardır ne tahammülü”
“doğrusu çevrelerine üşüşmüş güvercinlerle o halleri polisin en büyük dostumuz ve güvencemiz olduğunu vurgulayan afişler için harika bir enstantane niteliğindeydi”
“eski hayatlarımdan birinde fransız devriminde cellat.. birinde çarlık rusyasında gardiyan ve bir diğerinde de 12 mart döneminde türkiyede askeri yargıçtım”
“gözlerini gözlerime dikti. savaştan herkes korkar.” buna bir karşılık veremedim neden söz ettiğini bilen birini hemen tanırsınız.”

yarın bazı  insan diyalogları var aklımda tutmaya çalıştığım..
koza durumumu sürdürmeyi başarırsam..
not edebileceğim...


Image Hosted by ImageShack.us

1 yorum :

Selgin GB dedi ki...

Koza halini pek sevdim, sanırım ben de buna ihtiyaç duyuyorum, hem de çok. buna sebep neredeyse yedi gün boyunca oturduğum yerden kalakmadım.
Bir çeşit kendimi ikna etmeye çalışıyorum, böylesi kafayı kuma gömmek değil, diye. Bu da bir pasif direniş olabilir. Kapanmak... okumak... okunanları paylaşmak da gerekli ki, direniş tamamına ersin...

Follow my blog with Bloglovin