gezi olayları başladığında..
ilk hafta içinde.. bir yazı yazmaya başlamıştım..
o yazıdan bir gün önce..facebookta bir status okumuştum..
.
"bütün yazılanları ve yaşananları.. kaydedeceğim..
anı defterimi de yazıp torunlarım okusun diye
bırakacağım "
demişti biri..
parlak bir öneri gibi görünmüştü gözüme.
ama yazmaya başladığımda..
kendimi şöyle düşünürken buldum..
"torunlarım büyük ihtimal okumayacaktır
bunları.. isterse de ..
anneleri babaları anlatacaktır onlara..
ama o bile zor olacaktır..
kısa ve öz mümkünse fiş cümlesi olarak anlatılabilecektir..
yoksa neden 150 karakterlik twitter yetsin..
yetebilsin gereksinimlerine bugünkü gençlerin..
ve farklı bir yazı çıkmaya başlamıştı klavyeden ..
yine her zamanki gibi olmuştu ..
ben onu yazmamıştım yazı bana kendiniyazdırmıştı..
bugün yayınlayacağım yazıyı..
word'e sorarsan..6 haziranda yazmışım..
sonrasında..
yaşananlar.. ölümler.. acılar ve konuşulanlarla tartışılanlardan ötürü..
yayınlamadım..
fazla hafiftiler günlerin ağırlığı içinde..
fazla kişisel..
bir vaka dolayısıyla yazılan tıbbi makaleler kadar kendine özeldi benim yazdıklarım..
bir bakıma dar bir bakış ve görüş açısı..
ancak bugün bir yazı okudum..
ki kesinlikle tavsiye ediyorum..
hatta beni okumayın onu okuyun bile diyebilirim..
bu yazının son bölümündeki yazılanlar..
ışıklı çocuklarla ilgili yapılan tüm analizlerden daha gerçekçiydi sanki..
çünkü benim kendi çevremdekilerde gözlediğim özellikler bunlardı..
bu yazının son bölümünde yazılanlar..
beni kendi yazdıklarımı
yayınlamaya itti..
ama bugün sadece..
kendi yazımın..
son satırlarını koymak istiyorum..
daha sonra..
belki yarın eklerim..
yazının bütününü..
"onlar yapmaları gerektiğine inandıkları şeyi yaptılar.. onlar misyonu tamamladılar..
geleceğe miras bırakmak gibi bir derdi yok onların..
hep böyleydiler zaten..
yoksa bu sığırcıklar burdan kalkıp başka yere konar..
biz kalırız buralarda.. kuşsuz.. oksijensiz renksiz.."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder