14 Kasım 2012 Çarşamba

vefa.. huzur.. ataletin otuzundan oniki..

anahtarla kapımı açıyorum..
bir ılıklık vuruyor yüzüme..

kurnazım..
çestır arkası lambalarımı saat tam yedibuçukta yanacak şekilde ayarladım..

eve girdiğimde.. turuncu bir ışık vuruyor.. yaşam alanına..
ve kitaplığa..
leke hemen bulunduğu yerden koşup geliyor dolanıyor bacaklarıma..

çekirdek evdeyse..
odasından müzik sesi geliyor..
ya piyano çalıyor ya da müzik dinliyor oluyor..
her zaman elimde ufak bişey oluyor eve girerken..
ille bir sipariş verilmiş oluyor.. artık süt müdür..
mısır gevreği midir..
onu bırakıp yürüyorum içeri..
bugün mesela.. beyaz polo yaka tişört bulmalıyım.. smol beden uzun kollu da olabilir ama smoll beden..

huzur..

gözümün takıldığı herşey beni..
güzel bir zamana götürüyor..
öyle olmasına karar verdim..

attım lanet kahverengi kanapeyi..
ve diğer.. sevmediğim.. bakınca bana hoş olmayan şeyleri hatırlatan şeyleri..
sadece geçmiş zamanın en güzel katmanlarını barındırıyor gözümün değdikleri..

eski parşömen rengi aslında benim greige dediğim..
kayıt tutar gibiyim..
yaşamın arşivcisi..
 her nesnede her yastıkta ..
köşe köşe..
gözlerim geziniyor..
çekirdekle benim fotoğrafımın yanında saime hanımın en sevdiği..
yıllardır fransız sandığım geçenlerde içinde.. " kütahya porselen" yazısını gördüğüm.. çifte kuğular..

21likle bir fotoğrafımız.. 
yanında nadide hanımın evinden bana geçen çifte civciv biblosu..

bir rafın üzerinde voyage out  kitabının ilk baskısının kapağı çerçevelenmiş.. önünde el sallayan bir sarışın bomba biblosu.. 
pırıltılı elbiseli.. kolunda taşlı çantası..
başında çiçekli şapkası.. topuklu ayakkabıları..
ve file çorabı ile. .
çekirdeğin armağanı..
görünce beni anmış..

bugün böyle..  köşeler..
yarın değişir..
bahçeden alınmış bir taş parçası yanına bir ufak  yeşil yosun ve bahçede..
uzun süredir toprak üzerinde duran içi nemlenmiş ufak saatle beraber gelir.. oturur köşeye..
zamanla taş bile yeşerir mesajı verir bakarsın..

başka bir zaman..
kapısı açık bir kafes.. yanı başında bir kuş bir canıtın..
hemen altında bir eski ciltli kitapla..
özgürlük okumaktadır mesajı  oluşuverir..

bazen eve gittiğimde..  21lik de evde oluyor..
daha bir ışıyor sanki o zamanlar..

bunca uğraşı.. çalışma..bunca öz denetim..
bazen hatta.. ciddi boyutta fedakarlık . sabır.. özveri..
sıkı yönetim sonunda..
"değer"  tanımı bunca maddeden uzak.. 
bunca ev-cimen..

vefa duyuyorum..
ve bir de şükran..

kibelem..
kitaplığın en tepesinde tahtından bakıyor..
koruması altındayız..
hissediyorum..

zorunlu hizmete gittiğimde de böyle idi..
kar olurdu dışarda.. diz boyunca..
soğuk kuru ayaz..
sobayı yanık bırakırdım altını iyice kısıp..
bir ışık bırakırdım bir köşecikte..

kedim yoktu o zamanlar..
ama sobamın üzerinde bir çaydanlık olurdu her zaman mırıldayan.
ilk bakışta koltuğum görünürdü taa kapıdan bakışta..
üzerine terkettiğim kitabım..
ayak ucunda yünlerim şişlerimle dolu sepetim..
mukavva kolileri dergi sayfaları ile kaplayarak oluşturduğum kitaplığım...
o köşe görünürdü ilk bakışta..

huzur duyardım yalnızlığımda..
sahip oldukların değil seni huzurlu yapan aslında..
durup..
onlara bakmak..
görmek.. 
içinde yumuşamasını duymak..
zaman ayırmak..
ışımak.. içten dışa..

huzur ne kadar evcimen aslında.. 
ve ev-cimenlik ne kadar kuşatıcı..

soğuklar başladı ya..
hep saime hanım aklımda..
yaradanım evsiz barksıza yardım etsin diyerek..
başlardı her güne.

şefkat..
tanıdıkların kadar tanımadıklarına..
yeter ki..
birileri gelip dürtmesin.. huzuru..

o zaman ..
koy kenara her duyguyu..
öfkeni terbiyeye çalış..
yutkun..
ki geçsin.. kırıcı söze dönüşmeden..
sözcüklerden de pekala silah olur zira.
gevşe ki geçsin..
öfke yaratıcılığı öldürür.. 
merak peşinde öğrenme peşinde koşmayı engeller..
kurutur insanı.. yutkun yetmedi nefes al ki baskıla..
evi düşün ki.. kaçış yerin canlansın gözünde..

bugün bir yazarın bir xxin babasını taburcu ettim..
sözel bir kadın..
nerden mi biliyorum.
yazdıklarından değil..
oysa bayağı öykücü bir kadınmış.. raflarda diziliymiş eserleri...
yirmi dakika boyunca hemşiremi azarlamasından..
sitemkar.. hesap sorucu.. tehditkar.. had bildirici..
konuşmasından biliyorum.. sözel olduğunu..

teşekkür etti bana bugün..
sizi tanımaktan keyif aldım dedi..

yalan..
beni tanımadı..
bazıları tanır.. bilir.. içimi görmelerine izin veririm.. onlar da görerek rahatlarlar..
bu onlardan değil.. annesi öyle.. ama bu xx .. değil..

hem tanısaydı keyif almazdı..
o hedefe kenetlenmiş.. 
yolun keyfinde değil.. amacına ulaşmanın çetelesini.. zaman tabelasını tutmada..
.
o sadece kendini görüp kendini dinliyor..
etrafa .. olar üzerinde ne etki bıraktığını anlamak için bakıyor..
nerden biliyorum.. bilmiyorum ama öyle hissediyorum..

ayrılırken.. 
sordukları bir şeyi.. "onu yönetimle konuşabilirsiniz" diye cevapladım..
"neydi.. ne hanımdı" dedi..
 leyla adını hatırlamayarak..

gözlerine baktım..
"odalar inledi leylaa leyla " dedim..
ışıklanmadı göz bebekleri..
bakıştık..

"gece leylayı ayın ondördü.. suda çıplak yıkanırken gördü" dedim..
hala yoktu bir ışık..
ama ne demeye çalıştığımı anladı en azından..

hem görüşmesi gereken kadının adını anımsadı..
hem de..
bir sözcük aşığıyla karşılıklı olduğunu anladı..

tekrar elime uzandı sonra.. farklı yapıştı elime..
"elinizi sıkmak istiyorum dedi.. 
şimdi farklı bir şekilde bakıyorum size.. "
inandırıcı değildi..
o sadece kendini gören ve kendini duyanlardandı..

kitabını imzaladı benim için..
"kendi kitabımı karalarmışım gibi geliyor biliyor musunuz" dedi bir de..
üzerine adımı yazarken..

olamadım hiç böyle odaklı amaçlı hedefli kendine dönük..
ha sahneyi severim elbet..
yadsıyamam..
sahne ve seyirciler daha çok benim gücümün tükenmesini engellerler..
iyi hissettirirler..
orası kesin ..
ama sahnemin amacı yoktur.. yolu yoktur..
yordamı da..

bilmiyorum olmalı mıyım amaçlı hedefli..
ya da olabilir miyim zaten bu saatten sonra..

ilgi alanım çok uzaklarda değil benim..
koltuğumun dibinde.. sepetimde..
dizimin dibinde..
kulağımın duyduğu mesafede..
aklımın götürdüğü yerlerde benim..

"bu akşam yokmuş".. dediğimde..
"neredeymiş" diye sorarlarsa.. cevaplayamayacağım kadar ilgisiz..
çünkü "yokmuş" yeterli bilgi.. varlığını nereye götürdüğü hiç ilginç değil..

ilgim .. aklımın rüzgarında..
huzur.. rüzgarın şişirdiği yelkende..
amaç zaten bir dilek ağacına bağlanmış incecik mor bir kurdele..
bir gün öykülerini derleyip toplamak..
denemeliklerini belki sayfalara dizmek..
başka amacı olmayandan.. ne umar ne beklersin..
çekirdek bile.. "sen de o eziklerdensizn " demişti ya..
hedefsiz kitleden olduğumu anlayınca..
bunca carpe diem sarkazmı yaptıktan sonra..
itiraf etmem de pek ironik olacak ama..
carpe diem tapınak rahibesi gibi hissediyorum bazen kendimi..
geleceksiz.. ama ebedi..

iş yeri sakin.. bugün..
ev turuncu yansımalarla beklemede..

başka soru yok akılda..
kim nerede nasıl ne zaman kiminle..

"dediler.. uğradı leyla nazara"......

bu yazıda aklıma geldikçe içimi ısıtan tüm kadınlar.. 
saime hanım.. nadide hanım ve leyla hanım.. 
daha bir huzur ve sıcaklık içinde olsunlar bu akşam..

Image Hosted by ImageShack.us

3 yorum :

carpediem dedi ki...

sözel mi,kim?
saime hanım.. nadide hanım ve leyla hanım..
daha bir huzur ve sıcaklık içinde olsunlar bu akşam..
katılıyorum dileklerine,
tüm kalbimle.

serpil dedi ki...

Bu yazılar kitap olmalı, olmalı ki ben de istediğim kadar altını çizeyim sevdiğim cümlelerin, tekrar tekrar okuyayım.

Leylak Dalı dedi ki...

Huzurun artarak sürsün Ataletim kardeşim...
Şu xx'i merak etmedim desem yalan olur:)

Follow my blog with Bloglovin