18 Eylül 2012 Salı

markizetler .. brizbizler.. pembe beyaz pötikareler.. martılar o zaman da vardı evet.. onların da hakkında..


çocukluğumdaki evin mutfağında pembe beyaz kareli markizetten brizbizler vardı..
brizbiz.. çok hoş bir sözcüktüer.. esinti kesendir açılımı..
markizetse bilmeyene..
ki çoktur bilmeyen artık dokunmuyor bile olabilir zira.. tülbent inceliğinde hafif transparan ama  tülbent kadar yumuşak olmayan kumaş türüdür..


iki kanadı da açıkan bir pencereydi.. ahşap doğrama beyaz yağlı boylaı..
ve pembe beyaz mini minicik kareli büzgülü perdeler.

nasıl benim elime geçti..
neden o camı dolabın camlı bölümüne perde olarak kullandım bilmiyorum.

kesin bir pazardı..
ille bir perde ekleyesim vardı..
ve evde başka kumaş bulamamıştım..

o dolap da.. zaten öykülü bir dolap..
daha    evlilik denen kurulu düzen oluşmadan öncesiydi..
o zamanlar sn ( sevgili nişanlım) şimdi çb  ile ortak hastamız marangozdu..

ortak hocamı ın da hastasıydı..
hoca antika bir kapı almıştı marangoz cilaya taşımıştı aracıyla..
ben kapıya ulu manitu diyordum..
marangoz hasta.. bende bişey var dedi..
kırıp yakacaktım ama sen eski seviyorsan seversin bunu da..

görücü gittik dolaba..
iki parça..
altı üç kapaklı..
orta kapak daha büyük..
ortasında taş aynası var.. oval..
iki yanda daha küçük kapaklar..
onlar camlı..

üzerinde.. tavana kadar yükselen hatta bu evimin tavanndan daha yüksek olduğu için dolabın üzerine koyamadığım bir kocaman taş ayna.. 
sütunlu tepesinde pirinç. aksesuarlı..

saray çıkması gibi..
ancak birisi herşeyi kahverengi yağlı boyayla boyamış..
bu da bir akımdı..
ahşap eşyanın cilası bozulunca..
boya ama..
gerçeğe yakın olsun diye..
kahverengi yağlı boya ile boya..
ve iğrenç olsun..
öyleydi işte..
aynasına bile bulaşmıştı..

kapısına manitu dediğim hocanın gomme lacque cila yapan ustasına gitti bizim dolap da..
ve boyası sökülünce altından.. zeytin ağacı çıktı..
arada da başka renki bir ağaçla kakmalar yapılmış..
karşılığında o yılların bir asistan maaşı kadar işçilik ücreti verdik..
değerdi..
bu nedir diye sordum.. usta jardinyer dedi..

doğru olduğunu sanmıyorum.
ustalar bu sözcüğü joker niyetine kullanıyorlar.. azıcık çukur tabaklardan başlamak üzere neyorarsan jardinyer diyorlar..
inanmıyorsan gir gitti gidiyora bak..dostum..

sanırınm yüksek tavanlı bir yerde durmak için.. 
bir giriş olabilir.. 
bekleme odası olabilir..
öyle bir yerde durmak için.. üzerine bir vazo çiçek iki yanına şamdan koy.. parlasın ortalık...

işte o dolabın ön camına..
pembe pötikare kumaş takılmıştı..
o dalap sonra bir ara depoya gitti bir ara yazlığa gitti..
hatta evlatllık verildi bir başkasına..
ama nasılsa..
o kumaş çıkarılıp atılmamış işte..

onu söktüm yıkadım..
inanılmaz ama hala nasıl güzel bir pembe beyaz..

lavanta yastıkları dikeceğim ondan..
gitmeyesi var markizetin hayatımdan..
ne komik..
saime hanımın oğlundan sonra..
hayatımda en uzun süredir var olan şeylerden biri..
buram buram saime hanım kokuyor..
çukulatalı muhallebi kokuyor..
cumartesi keki kokuyor..
mücver kokuyor..

sıcak ve güzel bir ev kokuyor..
sevgi dolu bir ev..
insanların birbirini incitmemeye çalıştığı bir zamanın kokuları var..
ilgi ve şefkat gösterdiğimiz..
sonrasında facebuka ya da..
twitter'a.. ben şefkat gösterdim yazmadığımız zamanlar kokuyor..

alacaklı değil..
vereceklerin olduğu zamanlar..

eylül benim hüzün zamanlarımın başlangıcı..
sonbaharı severim zaten ama..
hüznü saime hanım katıyor..
son baharıma..

bu nedenle içime dönerim ..
ya da dönmek isterim diyelim..
özüme değil tabii.. onu kişisel gelişim gereksinenlere bırakıyorum.
ben gelişik atalet olarak içime duygularıma dönerim gayet bencilce..
ve 

susmak isterim genel olarak..
o zaman da daha fazla farkedebiliyorum etrafı..
farkedince daha çok yazıyorum ama bu da.. 
paradoks yaratıyor....

olsun..
bu da burda dursun..

pese.. dolabın resmini özellikle koymadım..
hayal  etmek daha çok keyşif veriyor bana okurken  ..
betimlemelerdeki ayrıntıları..
o yüzden fotoğraf yok...

oval taş aynalı pek yüksek pek güzel ve şu anda camları markizetsiz dolabımı da dönüştürüyorum ... buduarda yazacağım.. belki..
fotoğrafı da oraya koyarım...

Image Hosted by ImageShack.us

1 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

Bizim ev fındıklı kurabiye kokardı, fındıkçının evinde pişen kurabiye başka ne koksun... Mücverde kokardı bir de tarçın kokardı ama o neden kokardı neyin içindeydi hatırlamadım... Pembe pöti kareli perdeler vardı bizim evin mutfak penceresinde de... Ama mutfağın sokağa bakan penceresi salon penceresi kadardı... Onun önünde de bir kanepe, bol yastıklı. Arkadaşlarımla o pencereden konuşurken yastıkların tepesine tepesine binip, perdeyle çok oynadığım için kızardı annem...

Follow my blog with Bloglovin