15 Eylül 2012 Cumartesi

rüzgar dokunma koklama sarılma ve tadını çıkarma ve zaman ve martılar...

insanların yaşlanmalarından duyu organları da payını alır bilirim biliriz genel olarak da..
dokunma da azalırmış meğer.
koku tad görme koku neyse de dokunma duyusu da azalması düşündürücü...

yaşlanma deyince.. öyle tonton dedeler gelmesin aklınıza..

daha asistanlık eğitimim sırasındaydı..
bir bölgede bulunan antik çağdan kalma kemiklerle ilgili bir çalışmada..
gömülü olanların en yaşlısının 28 yaş civarında olduğu ve hiç birinde eklem bozulması olmadığını anlatıyordu okuduğum bir makale..
kıkırdak dediğin kırk yaş sonrasında ses vermeye başlar bu yüzden..

insan ömrü 28 yıldan uzadı..
sonsuza kadar uzasın diye uğraşıyorlar..
uzuyor da.. azalarak yaşıyorsun hayatta..

ışık görme 45 yaşında yüzde otuz kırkbişey azalıyormuş..
elliden sonra daha da fazla..
yakın gözlüğe gerek duymadan yıllar önce.. aydınlık görmemiz yarılanıyormuş..

duyma azalıyor..
duyma azaldığı gibi tad da azalıyor.. 
o yüzden daha tuzlu sever oluyorlar.. ya da çatallarının ucuyla beğenmez beğenmez yiyorlar..

.dokunma da öyle..
bundan mıdır dedim bazı yaşlıların torunlarını okşamaması.. bir keyif almamalarından mı..
ya da bazı hayvanların gelip sürekli sürtünmesinin iyi gelmesi.. devamlı dokunulunca belki daha az eskiyordur azalıyordur dokunma duyusuna sahip çıkan duyargalar.. ne bileyim..


bazıları parmaklarının ucuyla dokunur ..
okşar..
emaneten dokunur gibi..
ben bu konuda doyumsuz..
elimin ayasını da katarım işe..

en sevdiğim yüz yapısı yanaklı olandır örneğin.. cenenin ön orta köşesinden..
hani michael douglas ile babasında çukur olan yerden ..
kulak altına kadar olan alan sığar avcumun içine..

konuşurken dinlerken de dokunurum..
üzgünse kişi.. okşarım omzunu dizini..
kaçamaksız okşarım..

kumaşları okşarım..
yaprakları.
toprağı çıplak elle kavrarım bahçemde çalışırken..
ve toprak kokar akşamları ellerim uzun yıkamalara karşın..
hem boyadığım nesenlerin elimle okşar gibi kontrol ederim.. pürüzsüz olmuş mu diye..
ya da eskicide stetoskop yapıştırır gibi ellerimi yapıştırırım eskiye.. maziyi dinlerim benimle konuşur mu diye...

dokunmaktan az haz almak bu yüzden dokunmaktan vaz geçmek.. ne zor olur benim için..
ve diğerlerinden..

bütün bunlar.. hep eylül nedeniyle geldi aklıma..
serin akşamlar.. saçları ve vücudu okşayan rüzgar..
ayaklar altında ezilen yaprakların çıtırtısı..
alabildiğine kırmızı sarı ağaçlar..
elma ve tarçın kokusu
cevizli kabak tatlısı..
ve en olgun ve dolgunundan şarap..
ya da konyak en bal renklisinden..
sıkı sıkı sarındığın sıcak ve yumuşak.. hırka ..
/bakma öyle okur.. ne diyim sen sıcak ve yumuşak başka bişeyler bulup sarılabilirsin elbet../
sonbahar bunlar demek.. hem de kısaca bunlar demek..

ama hepsi beş duyu zevkerli bunların..
bir gün azalacak öyle mi..

bir gün bunları duyumsamamak..
ya da daha az duyumsamak mümkün öyle mi..
o yüzden bu sonbahar yine yeniden..
tadına varmalı .
sadece yaşamanın..
ve duymanın...



Image Hosted by ImageShack.us

5 yorum :

carpediem dedi ki...

dokunmak hissetmektir,
içinde duymaktır.
ruhunda serinlik,
sevdiğin şeyse.
sonbaharın tadına varmak,
yazdan sonra pek hoş...
sevdim bu yazını,dokunamadım ama hissettim...
anlattığın her şeyi
duyumsadım elbette
ama sanırım ben yaşlanınca daha çok sarılacağım ve dokunacağım.

laleninbahcesi dedi ki...

konyak istedi canım...
İnsan hayatı uzadı çok doğru insanlarda yaşı ilerledikçe daha bir bencilleşti kendimden biliyom valla :))) daha bi kendi zevklerime önem verir oldum. Daha çok kendi sevdiğim yemekleri pişirir oldum...
Bir de elinin ucu ile tokalaşanlar var, sanırsın iğrenç bir şeyi tutuyor.
Öptüm çok Ataletim canım benim
güpgüzel olsun sonbaharın...

tintirişin zembili dedi ki...

Yazını çok sevdim içinde kayboldum
dokunmak duymak hissetmek dileği ile sevgiler...

Selgin GB dedi ki...

Bir zamanlar bir belgeselde seyretmiştim. Uzun zaman evveldi. Amerika'da bir çalışma yapmışlar. özetle, huzurevindeki yaşlıları yendoğan yoğunbakım ünitesine gelip bebeklerle hijyen şartları dahilinde temas etsinler diye çağırmışlar, düzenli olarak. Ve görmüşler ki, gelenler gelmeyenlere göre daha az depresif oluyor ve dokunulan bebekler daha çok toparlıyorlar.
Bir zamanlar işinin çoğu yaşlı insanlar olan biri olarak ben de fark etmiştim. Gençler nedense yaşlılara dokunmak istemiyorlar ve insanlar yaşlandıkça diğerlerine daha az temas ediyorlar. Öyle yani...

Adsız dedi ki...

@ beyaz gelincik.. dokunamadım ama hissettim.. ne güzel bir deyiş olmuş..

@lale.. şerefe.. =P o el ucuyla tokalaşanları atalete almıyoruz.. =)

@serap.. sağolasın serap ..

@selgin gibi.. gençler evet.. onlar kimseye dokunmak istemiyorlar zaten.. bebekler ve yaşlılar duyarlı dokunmaya.. ama dokunmak ve duymamak kötü bişi ya..

atalet..
keyif dilekleriyle..

Follow my blog with Bloglovin