"sade kahve içenler artık evden kopmuş demektir..daha doğru bir ifade ile bir eve ihtiyaçları yoktur.. yaşadıkları herhangi bir yeri ev olarak benimseyip mutlu mesut yaşamaya devam ederler.. yıllarca bir otel odasında yaşayabilirler öerneğin.. ama sütlü kahve içenler hep bir ev ararlar.. yataklarını .. ellerini sildikleri havluyu.. her gece oturdukları koltuklarını.. hatta ne bileyim çorap çekmecelerini bile özlerler.. bunu biliyor muydunuz" dedi..." beş parasızdım ve kadın çok güzeldi.. derviş şentekin....
çok keyif aldığım bir kitap oldu..
sade bir yazımı var..
ama duygudurumlar..
yaşamdurumları..
tepkiler..
empati güzel ve dozunda verilmiş..
tekrarlamalar var ama..
ahmet ümitin sultanı öldürmek'indeki kadar fazla değil..
insana "salak olduğumu düşünüyor bu yazar sanırım" dedirtmiyor..
ayrıca sevdiğim tarzda bir yerde geçiyor..
beyoğlunda ilginç birkafe barda..
adına rağmen kesinlikle bir mayk hammır romanına benzemiyor..
zaten sadece ironik bir gönderme bu ve romanın içinde de kullanılıyor..
yazarın dilini sevdim..
sade ama güzel bir dedektif romanı..
ecem ece.. lalem ve leylakdalım.. ortak bir blog açmışlar..
kahvedeki mucize..
ben fincalara ve kahvehane önerilerine bayıldım hele çankayadaki sanat kahvesinin dekoruna..
ankaraya gidince.. ille oraya gideceğim.. yahudi mahallesi ve diğer yerler dışında.. =)..
kahveye gelince..
içinde gerçekten mucize var..
bu haftaki medikal dergide yayınlanmıştı..
kahvenin antiaging etkileri..
şekeri düzenleyen..
kanser riskini azaltan..
kalp hastalıklarına karşı koruyan..
bunama ve parkinsona karşı koruyan etkileri..,
şaka değil on üç yıllık bir çalışma..
kahve içenler ve diğerleri arasında on üç yılın sonunda yapılan bir çalışma..
bu durumda..
kahveye devam..
fincanda gerçekten mucize var.. =)
hele bu manzara karşısında..
ve özlenen bir dostun sohbeti eşliğinde içilirse..
sade bir yazımı var..
ama duygudurumlar..
yaşamdurumları..
tepkiler..
empati güzel ve dozunda verilmiş..
tekrarlamalar var ama..
ahmet ümitin sultanı öldürmek'indeki kadar fazla değil..
insana "salak olduğumu düşünüyor bu yazar sanırım" dedirtmiyor..
ayrıca sevdiğim tarzda bir yerde geçiyor..
beyoğlunda ilginç birkafe barda..
adına rağmen kesinlikle bir mayk hammır romanına benzemiyor..
zaten sadece ironik bir gönderme bu ve romanın içinde de kullanılıyor..
yazarın dilini sevdim..
sade ama güzel bir dedektif romanı..
kahvedeki mucize..
ben fincalara ve kahvehane önerilerine bayıldım hele çankayadaki sanat kahvesinin dekoruna..
ankaraya gidince.. ille oraya gideceğim.. yahudi mahallesi ve diğer yerler dışında.. =)..
kahveye gelince..
içinde gerçekten mucize var..
bu haftaki medikal dergide yayınlanmıştı..
kahvenin antiaging etkileri..
şekeri düzenleyen..
kanser riskini azaltan..
kalp hastalıklarına karşı koruyan..
bunama ve parkinsona karşı koruyan etkileri..,
şaka değil on üç yıllık bir çalışma..
kahve içenler ve diğerleri arasında on üç yılın sonunda yapılan bir çalışma..
bu durumda..
kahveye devam..
fincanda gerçekten mucize var.. =)
hele bu manzara karşısında..
ve özlenen bir dostun sohbeti eşliğinde içilirse..
ps.. eğer benim etiketlere bakarsanız.. sanırım kahvemi de sütlü içtiğim sonucunu çıkarabilirsiniz...
10 yorum :
Leylak'ım gelsin, Pera'da sütlü kahve içelimmm
Ben de sütlü içenlerdenim.Beni de Pera'ya alırlar mı?:)
Ece
Evet gelelim, Pera'ya gidelim, sütlü kahve içelim, kırtasiyecilere bakalım, tramvayda Fransız turistler bizi tepelesin, şalalala, dolçe vita:))
Ataletim sağol canım, Ankara'ya gel herbiyere gidelim, öperim üçünüzü de...
tamam kızlar.. leylak gelsin peraya gidiyoruz.. =)
atalet
Atalet'im sana mail attım.
Sevgiler derinden :)
bende süt kaynatıp nescafeyle bulusturmayı severım, ama 1 tatlı kaşığı olmalı nescafe, ve bir kupanın yarısına kadar sut konmalı , ıkı kesme sekerle.. :) bende gelmek ısterım peraya...
@ hayat gibi.. hemen baktım.. benden de sevgiler..
@zeynep .. kaynamışsütü çocukluğumdan beri içemedim.. sevemedim.. ama anlatımını pek sevdim.. neredeyse.. hazırlayıp içesim geldi..=)..
bu noktada haydi kızlar peraya diyorum =)
atalet
İlk günden beri sade kahve, hem de en koyusundan. Demek boşa değilmiş otel odalarını sevişim. Bir keresinde, öyle çok da samimi olmadığım ağır top nsanlarla yemekteyken "Otel odalarının kimsesizliklerini seviyorum. Suyun girdiği kabın şeklini alması gibi içinde barındırdığının özelliklerini hemen alıyorlar. Bir de kimsesizlerin bir anlık sevgi alametine kucak açmaya hevesli ama tereddütlü oluşları gibi barındırıyorlar içine girenleri," demiştim de masanın öbür ucundakiler bile konuşmayı kesip bana baktığında 'N'oluyoz, ben ne dedim ki şimdi?' olduydum.
Kahvenin faydaları var mıymış görücez. Ama hissediyorum ki midem artık teflonumsu bir yüzeyle kaplı. İyi midir ki?
Bir cesaret toparlayabilirsem ben de okumak istiyorum o adı afilli kitabı. Öptüm Atalet'im.
kesinlikle sütlü.
ben de geliyorum. 8)
Bu alıntı çok ilginç oldu benim için.
Sanırım bir geçiş dönemindeyim. Hatta belki tamamlıyorum bu geçişi diyeceğim. Kahve üzerinden yapılan analoji ile uyuşacaksam..
Ama fakat lakin.. benim şu an yaşamakta olduğum, gerçek hayatımdaki değişimle bu tespiti karşılaştırmaya çalışacak olursam da çelişe çelişe bir hal oluyorum.
Demem o ki ben her türlüsünde sadeye geçeli belli bir süre oluyor.
Kendi kendime "hayırlısı" dedim bu noktada.
Haberleşiriz ama...
-caglar
Yorum Gönder