mutfak evin en önemli yeri..
evi ısıtan yer..
her inanışta bu böyle..
mutfağı çalışmayan evler..
o yüzden.. ev gibi olmuyor..
yemek yapmaya meraklıyım ben..
meraklıydım da diyebiliriz..
bazen ..
bir dergiden farklı bir yemek tarifi okuyup yol üstünde malzemeleri alıp eve yollanmayı..
üstümü bile değişmeden..evde kim var kim yok bakmadan..
öyle şık fırfır kolye filan ocak başına koşmayı severim..
ya da durup dururken..
kendimce bir şeyler icad etmeyi..
evlad ü ağyali doyurmayı değil..
keyfimce mönü oluşturmayı severim..
ortam dekor oluşturmayı sevdiğim gibi..
ve sanki doğru mekanda doğru yemeklerle süslenmiş doğru sofrada doğru insanlar olacakmış gibi gelir bana..
şaşkınım..
ama bu konuyu çocuks destekledikten sonra..
annemin "sofistike yemekleri" gibi isim tamlamaları kurduklarına göre..
bu konuda üzülmeyeceğim..
benim için yemeklerin esas anlamı..
kokularının..
pişirilmelerinin esas anlamı..
saime hanımı kaybetmemle derinleşti..
şimdi girişi bitirdik serim midir..
derim midir ona bağlanalım..
kitaplarla ilgili fikir gezdireceğiz.. yemeklerle değil..
içinde yemek tarifleri olan romanlardanbir ilk bir de en vardı bu geçtiğimiz haftaya kadar..
ilk etkilendiğim..
tom miksin sali'sinin pişirdiği elmalı turta.. nasıl bir şeydi ki o pencerenin önünde soğumaya bırakılan ama hiç bizim kabarık keklere benzemeyen.. yassı şey..
en etkilendiğim.. ise..
isabelle allende'nin kitaplarından biri idi..
ülkedeki karışıklıklar .. sanki her biri eve mutfağa kokulara karışırdı o romanda.. şimdi bilemiyorum adını.. kitaplıktan bakıp editlerim daha sonra..
sanki ülke o evin mutfağından yönetiliyordu..
uzay mekiğinin kontrol paneli gibiydi..=).. sanki o baharatlar bizim evde de kokuyordu..
aradan yıllar geçince..
bir de afrodiziyak yemekler diye kitap yazmıştı allende ama o beni söz ettiğim romanı kadar etkilememişti..
yemek hazırlama.. pişirme mutfak sohbetleri yazar hangi ulustan olursa olsun kitaba keyif katar bence..
ingiliz mutfağı diye bir söylem olmadığı halde..
ingiliz kitaplarına bile.. =P..
mesela ben dil balığının üzerine sıcak bir bıcakla benekler kondurup sonra fırında pişirirken ve sabah yaptıkları yürüyüşte topladıkları su terelerini de o mönüde kullanırken bir yandan da sohbet eden kişilerin olduğu bir kitabı hatırlıyorum.. =)..
ama hangisi demeyin sakın.. klasiklerden olabilir.. vircinyam bile olabilir..
bir keresinde mutfak masasının ruhunu anlatmamış mıydı sayfalarca..
ben su teresinin ne olduğunu dil balığının ne olduğunu o kitap sayesinde öğrenmiştim..
ben zaten bir tuhafım..
yemek kitaplarından değil de kitaplardaki yemeklerden etkilenip de..
onların ne olduğunu araştırıp pişirmek gibi tuhaf bir özelliğim var..
yalnız insanların.. sürüler halinde ama yine de yalnız yaşadıkları modern çağda..
sanırım bu tarzın..
mutfak sohbetlerinin..
hazırlığın .. ocağın harının.. aşçının duyguların... etkileyiciliği öne çıktı farkedildi ki . televizyon yemek programları bile değişti..
bir kadın var mesela.. duygulara göre yemek yapıyor.. kendini şımartma günü.. hüzün günü gibi.. sonra bir genç aşçı var.. o daha sabah.. halden alışveriş balıkhaneden balık seçme.. esnafla sohbet filan diye başlıyor programına..
öyle bir bardak su bir bardak pirinç diye vermiyor tarifi uygulamayı..
mutfak evi ısıtırken.. kalbi de ısıtıyor çünkü..
bir defterim var.. amele defterim..
benim de orada.. mutfakta iken saime hanım ve kendi yaşamımın aşamalarını düşünüp nasıl duygulandığımla ilgili notlar olan..
tesadüf üstüste iki kitap okudum..
biri "kirpinin zerafeti" eserini.. diyemem ama filme uyarlanmış halini çok sevdiğim yazarın "gurmenin son yemeği" isimli kitabı..
diğeri ise..
sevgili meslektaşım / yok buduar sahibesi değil hekimlikten meslektaşım/..
ve de blog dostum selgingb'nin lezzetli öyküleri..
kendisini ne kitabı ne bloğu..
ilk olarak epostama gönderilen ve mesleğimizin bizdeki zararlı etkilerini..
hepimizin geldiği yeri.. hepimizin duygularını çok az öz ama doğru dile getirdiği bir boşalma.. dertleşme..belki bu nedenleri en çok da kendine açıklama mektubu ile tanıdım..
gurmenin son yemeği.. orijinal adıyla.."bir oburluk".. ingilizceye.. gourmet rhapsody olarak çevrilmiş.. bu arada rapsodi müzik eseri olma dışında.. coşku.. heyecan anlamına da gelirmiş meğer..
ben bu kitabı sevmedim..
=)
evet sevmedim..
özetle meğer ne kadar da naifmiş..
yıllarca burnu büyük..kolay beğenmez..
tat otoritesi kişisi..
meğer ki nasıl.. çocukluğundan ve çok sıradan bir tadın peşinde imiş..
demek ki hayat aslında..
basit şeylere duyduğumuz.. inanç.. ümit.. sevgi saygı ile şekillenirse ne kadar anlamlı olurmuş.. diye bir ders almam gerekmiyor sanırım benim..
ama..
sonuçta bu blog insanı..
insanların bir bardak suya gereksinimini anlaması.. o suyun nerede durduğunu hatırlaması.. suya kadar bir şekilde ulaşması.. şişeyi açması.. bardağa dökmesi ya da.. şişeyi doğrudan ağzına götürmesi için uğraşıyor.. basitçe.. uzun uzun .. bazen de aylarca..
ben hayatla ilgi hiç bir felsefe dersi almak istemiyorum artık..
beni kişisel geliştirmeyin ..
hayır daha zorlarsanız.. melek martir filan olucam.. bırakın kadın kalayım.. noktasındayım..
o yüzden belki be ders verebileceğim bir konunun altını çizdiği için..
sevmedim .. kitabı..
bi kere kahraman hasta.. bende çok var..
yaşlı.. bende çok var..
ukala ve ço hatalar da yapmış biri.. bende çok var..
ve etrafında herkesin kafasında kendine göre bişeyler var.. bende çok var..
gurme olsun.. ki bende onadan bile var.. =D..
ahh en güzel kum midyesi esas.. nerde biliyo musunuz diyeni beni isviçrede birlikte bişeyler tatmaya davet etmeye kalkanı.. filan da var.. =D..
renkliyim özelim azıcık da deliyim .. evet..
hep derim ya benden kitap eleştirmeni olmaz.. diye..
kendi hakkımda söylediğim en doğru şey budur..
bi de gevezeyim derim.. o da doğrudur..
kitabın dili.. seçkinliği.. orijinalliği kadar.. yazarın edebi incelikleri kadar..
konusu da önemli benim için..
ben anafikri nedir bu parçanın dönemi çocuğuyum..
test çocuğu değilim..
hem çeviri kitapta.. dil ikinci düzeye indirgeniyor.. yazarın dili mi.. çevirmeninki mi acaba okuduğum .. dedirtiyor..
o yüzden "kirpinin zerafeti" nasıl güzel unutulmaz bir tad bıraktıysa ağzımda.. "oburluk" o kadar bırakmadı..
işin tuhafı sevdiğim taptığım iki kişi de ..
aman açken okumayın demesine rağmen..
bir şekilde bende iştah uyandırmadı..
öyle sevmemişim ki kahramanı.. iştahımı tıkamış.. =)..
kitapta sözü edilen bir yemeği .. / bak yemeği diyorum spoyler yaratmamak için../
onca fransız kültürü ve tadı düşkünü ve eksperi ben bilemeyince..
gugl'anıma sordum ..
amaaaan..
o da.. aslında.. bildiğin profiterolün.. içi kremasız.. dışı şekerlisiymiş.. dedim..
yapsam mı ki.. dedim..
ama tembelliğim tuttu.. hem buduar dekoruyla uğraşıyordum..
hem çekirdek rejimde ve kızıyor dedim.. vazgeçtim..
o arada eş zamanlı ..
"lezzetli öyküleri" okudum..
üçüncü sayfada.. işte benim kalemim dedim..
yemek yaparken fikir gezdiren kadından..
canı ev yemeği çeken ama yemek pişirmeyi bilmeyen..
malzemesini bile seçemeyecek kadar ..
kadın olmanın..insan olmanın bu sahnesine yabancılaşmış.. bir kadına..
yemek tarifi alırken.. uzun zamandır görmediği..
yeni hallerine karşı tanışmamışlık hissettiği eski okul arkadaşlarına..
onların yaşamları ..öncelikleri.. tarzlarına bakıp kendini sorgulayan..
bir başkasına..
kadının ev hali.. iş hali.. komşu hali.. yaşlı hali.. muhtaç hali.. karıncanın kardeşi hali.. nişanlı hali.. hasta hali.. huysuz hali.. yalnız hali.. anne hali.. anne olası gelmiş haline .. birçoğuna..
oradan oraya zıplıyor..
ince bir ustalıkla hepsinin bir şekilde hayatta yollarını kesiştiriyor..
mutfakta ve duyguda birbirine bunca yabancı bu kadınları..
kitap yapmıyor tabii bunları yazar yapıyor..
çok sevdim.. çok..
selgingb ayrıca çok güzel ve sistemli kitap eleştirileri yazıyor..
edebiyata yaklaşımı.. benim gibi fırdöndü değil..
daha .. eğitimli..
o eleştirilerden birinde..
öykü okumanın.. özel bir şey olduğunu.. hatta her öyküden sonra durup kısa bir süre..
düşünmek öyküyü sindirmek gerektiğini yazmıştı..
işte onu bile yaptım..
şarap tadar gibi.. dolandırdım .. ve evet... yine sevdim..
bence.. kendine has.. hafif bir baharı bukesi olan.. havalandırılmış.. tam uygun ısıda ve kalıcı bir tad bırakan bir kitap olmuş.. =)..
bir de fikrim geldi..
sorum geldi selgingb'ye..
/ayh bu selgingb demek pek bana göre değil..
ben sevecen sıcak buduar sahibesiyim..
her bir dostumu bir bir sahiplenerek hitab eder zamanlara onlara ayrıca ben de isimler takarım..
en iyisi anlaşalım seninle selgingb..
ben sana selgingibim.. öykücüm.. diyeyim sen de bana kızma.. =).. /
sorum şudur..
acaba kitaptaki ilk öykü..
ayrıca "basıma hazır bu artık oldu " dediğin ilk öykü olabilir mi??..
neden mi.. ikinci öyküde ve diğerlerinde o ilk öyküdeki protokol havası..
açıklamalı cümleler biraz değişmiş.. daha içten olmuş sanki anlatım..
ya da içten demeyeyim.. de.. samimi.. diyeyim.. cümleler daha kısa sanki.. daha vurucu bu yüzden..
hani ilk çocuğa nasıl kitaba göre bakar da insan..
ikincide artık sirk cambazı gibi evirir çevirir..
öyle bişey..
syle hı ?? tuttu mu tahminim..
tutmadıysa da bana öyle gelmiştir..
belki bir gün başarır da şu koridor öykülerimi yazarsam..
ben öyle yapacağımdır..
=)..
o da olabilir..
ben bu iki kitaptan lezzetli öyküleri sevdim..
ayrıca kıskandım..
evet..
çünkü mutfak sevmez atalet olarak yazsam eğer..
içinde yemek de olacak bir kitap..
böyle yazardım böyle tasarlardım..
eline klavyene beynine ve duygularına sağlık..
ve oyalanma.. yeni bişeyler isterim isteriz..
olur da birgün ..
tanışırsak kitabıma imza da isterim bilesin..
eh.. müriyelin nesi eksik..
ona da.. diyorum ki..
iyi ki aslında bu "oburluk" kitabı ilk kitabınmış da..
sonra kirpinin zerafetini yazmışsın demek iyi yoldasın devam et demek istiyorum..
küstahım evet..
ama okurum ben ..
seçicisinden..
**********
pese bir.. "en etkilendiğim" demiştim ya başta..
iki ayrı ciddi anlam bozukluğu var bu en'de..
birincisi.... başka kitaplar da var.. örnekse..
joen harisin.. beş dilim portakal isimli romanı .. okuyunca..
benzer bir defter yazmak istedim.. çekirdeğe.. içinde büyük sırlar olmasa bile..
ikincisi.. en kelimesini kitaplar için kullanmamayı prensip edinmeye çalışmam gerek..
örnekse.. sor bana.. şu an yemek bağlantılı kitap diye..
bir kompozisyon yaz edebiyat yemek bağlantısı ile ilgili de..
bu üç kitaptan söz ederim..
lezzetli öyküler.. beş dilim portakal ve .. isabella'nın kitabı..
pese iki..üzgünüm isabella ama sen de bu kadar çok ve hepsi güzel kitap yazmasaydın.. adını hatırlardım romanın bak bi tanesini sevmedim onun adı aklıma yazılmış.. derim..
pese üç.. ben daha da kitaplar konusuna girmem.. sanırım..
baksana sevdim sevmedim deyip duruyorum..
=)
hayır bi de oburluktaki gurmenin.. küstahlığını eleştiriyorum..
ayıp bana..
pese dört ve inan ki son.. ama mutfak yemek pişirme hali ve anılar üçlemesinden uzak kalamayabilirim.. =)
9 yorum :
beğendim ...bayıldım...hayranım şıkkını işaretledim. Ve yaz yaz kitap eleştrisi yaz...
Dmek beğenmedin hı...sen şimdi benden kitap tavsiyesi de almazsın bi daha heheheh...
Lezzetli Öyküler bir zamanlar Leylak Hanımında bahsettiği kitap mı yoksa ben karıştırdım mı?...
bi akşam öpücüü alayım gideyim...
evet evet leylak dalım sayesinde keşfettim..
=)
alırım ay.. neden almayayım.. sen benim okuma ustamsın.. =)..
arada fikir ayrılıkları olur.. olmazsa.. zaten tadı olmaz.. =)..
kaptım öpücüğü..
ben de öptüm.. lalem..
Ay ben de şimdi Mario Simmel' in Papaz her zaman pilav yemez kitabını hatırladım. Oradaki midye tarifini yapacağım diye göbeeem çatlamıştı ve yiyememiştim. Bi de o Harris denen kadın Çikolata kitabıyla hamileliğimin son ayına kadar 8 kilo almışken doğuma 24 kilo ile gitmeme sebep olmuştu. (Hata başkasında ya illa :)..) Ben de bugün benim cimcimeye yemek kitabı hazırlamayı düşünmüştüm bir yandan.
Senin şu kitapları ısmarlayacağım internetten çare yok.
ps... lütfen kitap konusundan çıkmayınız Atalet Hanımcım. Feyz alıyoruz buradan di mi ama :)
ben o kitabı okumuştum..
ama o zamanlar acaba hazır yemk peşinde miydim.. yemek yapmaktansa..=)
midye tarifini anımsamadım o yüzden..=)..
ama evet bu kitabı edinmelisiniz..
bazen yazarım.. kitaplarla da ilgili..
ama bazen de.. başka konulara kaymalıyım.. =)..
atalet..
Eline sağlık Atalet. sorunun cevabı uzun ama bir bakıma düşündüğün gibi. Öykülerin ilki daha planlı yazılmıştı, diğerleri ise kendilerini deyim yerindeyse yazdırdılar. Komik değil mi? Hele ki o iş kadınını ben Amerika2ya geri göndermeyi kafama koymuştum ama bir de baktım ki o kalmaya karar vermiş. Tuhaf bir serüvendi.
Beğendiğine çok sevindim ve mutlu oldum. Çekirdek'i öp. Sana değil ama Çekirdek'e imzalarım kitabımı. Öyle yapıyorum. Çocuğu olan annelerin çocuklarına imzalıyorum bana daha güzel geliyor.
Bu arada Atalet'cim herkesin dediği gibi sen de bana "Selgin" de. Soyadlarının sadece formaliteler için gerekli olduğunu düşündüğüm için ismimden kaldırıp onları harfe indirgedim. Bir de GB, benim gibi anne olmaktan sonsuz mutlu birisi için daha güzel geldi kulağıma. Hem de bana üretkenliği çağırıştırıyor :)
yazının ortalarına kadar "beş dilim portakal vardı bi de, dur onu da yazayım" diye geldim. ama sen yine benden önce davranmışsın. senden duyup alıp okuduğum kitaplardan biriydi o da. onun için mimli aklımda 8)
selginim GBem..
kadının üretkenliği doğurganlığı benim de.. sevdiğim özelliği.. hele küllerinden doğabilme becerisi.. daha da hayran olunası belki..
teşekkür ederim.. açıklama için..
o kadın amerikaya dönmemesi üzerine ..
yeni öykülere malzeme olur bakarsın.. =)
hem ben kendime isterim imzayı.. çekirdeğe de alırız bi kitap.. onunkine de imza atarsın.. =)..
sevgilerimle..
iki noktam.. saklambacım..
ya az kalsın unutuyordum da.. birden hatırladım ben de..
neyse ki yazı bitmeden anımsamışım.. zaten yazı uzun oldu diye kaygılansaydım.. oo..ne atalet olurdum.. ne buduar sahibesi.. =)
öpsem.. =)
atalet
Yorum Gönder