Geçenlerde..
Küçük prensden bir cümleye rastladım bir makalede
İngilizceydi.. gönül gözüyle görmekti konu..
Tilkinin evcilleştirilmesi.. ki benim en sevdiğim bölümdür..
Kopyala yapıştıra yakıştı..
feysiminbukunda durum bildirim oluverdi..
Aa ingiizce ne ayıp dedi bir arkadaşım..
Doğru dedi..
Komik tarafı..
O İngilizce cümleyi Fransızcaya çevirmeye çalışırken yaşandı..
elimin altında eserin Fransızca ilk basımı olmadığından..
bayan gugla sordum buldum Fransızcasını da..
onu ararken..
bir şey daha buldum..
Bu cümlenin Fransızcadan İngilizceye çevirisinin analizini..
Nasıl mı..
Çeviriyi yaparken neden o sözcük değil de bu sözcük..
Ama zaten yazar neden o sözcüğü değil de bu sözcüğü seçmiş.. diye bir akademik çalışma..okumazsam olmadığı gibi..
Bundan bahsetmezsem de olmaz..sanki içi çok atalete uyar gibi..geldi..
Şimdi..
Konumuz.. benim şu meşum cümleyi..
“It is only with the heart that one can see rightly.
What is essential is invisible to the eye..”ı eklememle başladı..
Ki.. özünde.. ana dilinde..
“On ne voit bien qu'avec le cœur ;
l'essentiel est invisible pour les yeux..” diyor ekzüperi..
Ki ben yine kitabına baş vurmadan kendi Türkçemle..
“ancak gönül gözüyle görebiliriz..
öz göze görünmez.. “ olarak çevirdim..
Ve ama gugl'anım bana bir yerde..
“İnsan, ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir
Gerçeğin mayasını gözler göremez”..
ve daha önceleri sık kullanılanlara kaydettiğim.. kitabın onlayn okunma sitesinde ise..
” İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir.
En temel şeyi gözler göremez.” Olarak geçiyordu..
her iki türkçe cümle de.. benim mini mini cümlem kadar bile..
aslına sadık ve güzel gelmedi bana..
üzgünüm..
Burada dil dersi verecek değilim..elbet..
ama gibi oluyor..
niyetim o olmasada..
Ben .. işte.. sözcüklerden bir yere zıplayacak mıyım diye merak ettim..
başladım da..
gerisi ancak yazarken gelecek sanki..
Bu adım adım inceleme yazısında..
Fransızca cümlenin.. gramer olarak en basit cümle tipi olmasına karşın..
içerik tematik ve sözcük seçimleri nedeniyle.. çeviriye gelmesinin zorluğunu anlatıyordu..
Hani açlık da bir kelimedir.. lakin cümleye gelmez.. sarı saçlı kız gibi şiirinde ne de güzel söylendiği üzere..
Ön bilgi..
*essentiel.. fr.. sıfat.. 1.başlıca, temel; gerekli, zorunlu, önemli; esansiyel
“essential ing sıfat..1. köklü, esaslı, başlıca; gerekli, zorunlu; esans türünden
2.asıl gerekli şey, esas özellik, esas olan şey
Felsefi bir anlam ve kavramı olan bir sözcük..
doğuda da felsefede önemi olan bir kavram olsa da..
fransız yazarlar ve filozoflar ve tilkiler..
“öz”den “temel”den rahatlıkla bahsederken..
Çince de olamıyormuş böyle bir şey..
Doğrudur..
nasıl itiraz edeyim..
Çince de bilmem Çinli tilki de tanımam..
Ama şunu bilirim..
“söyleyen” önemlidir..
bazı laf bazısına yakışmaz.. şaplası olsa da olmasa da..
Hani şapkalı Mevlana da demiş ya..
“bir lafa bakarım laf mı diye.. bir de söyleyene bakarım insan mı diye”..
Eh iki aşamalı test yapmak gerek her bir sözcük için.. demek..
her dilde geçerli bu ayrıca..
Felsefede.. esansiyel sözcüğü.. kazaen sözcüğünün zıddı olarak.. “bir şeyin o şey olması için gereken kalıcı özellik “ anlamında kullanılıyor..
Felsefedeki bu anlam sözcüğün günlük kullanıma geçişine etki etmiş..
bir şeyin doğasını tanımlamakta kullanıldığı..
o şeyden o özellik çıkarılınca..
o şeyin varlığını sürdüremeyeceği düşüncesinden yola çıkılarak..
günlük dilde.. esansiyel..”çokçokçok önemli” anlamında kullanılmaya başlanmış..
Küçük prensin tilkisi acaba hangi anlamda kullandı bu sözcüğü..
Kitapta aynı sözcük bir tek yerde daha geçiyor.. diyordu akademik makaleyi yazan..
ve küçük prensin geldiği gezegenden bahseden dördüncü bölümden alıntı yapmıştı..
İlk cümlesi.. “ Grown-ups love figures.”
"Onlar şekillerden hoşlanırlar."
olan ve devamında..
” Onlara yeni tanıştığınız bir arkadaştan bahsetseniz,asla en önemli soruları sormazlar. Size arkadaşınızın sesinin nasıl olduğunu, hangi oyunları tercih ettiğini, ya da kelebek koleksiyonu yapıp yapmadığını hiçbir zaman sormazlar. “ Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Babası kaç lira kazanıyor? “ gibi şeyler sorarlar. Ancak bunları bildiklerinde onu tanımaya başladıklarını düşünürler.” diyen paragrafı alıntılamış..
..
Şimdi iyice İngilizce dil dersine döndü ama şu anda fark ettim ki..
Bu benim Türkçesini alıntıladığım bölümde bir sorun var..
Erişkinler.. sayıları severler olmalı.. çeviri..
figure.. Türkçe sözlükte her ne kadar.. “ şekil; yüz; biçim, figür; tasvir; sembol; tavır, duruş; simge; mecaz” diye tanımlanmışsa da..
Fransızca İngilizce sözlük ..” number; image; form; character; price; human shape, shape; impression; phrase; symbol” diyor..
En başta sayı diyor.. sayı.. zaten demese bile.. çeviriyi ben yapsam sayı derdim.. arkadan bir sürü kaç’li cümle geliyor ya..
Yani..
Bak şimdi ben de bu cümle üzerinden bir oricinal makale yazabilirim..=)
Ne var?? bi kere yapmıştım hem..
başka bi blogda bir şiiri çevirirken kullanılan bir tek sözcüğe bir yazı adamıştım..
gene dağılmadan kaldığım yere döneyim..
“Erişkinler sayıları sever”.. den sonra gelen cümlede “önemli” olarak çevrilen sözcük..
bizim eski dost.. esansiyel.. =)..
Burada aslında.. “kişinin kelebek sevmesini bilme”nin onunla ilgili “sayı.. gün konum bilmek”ten daha önemli olduğu vurgulanmış olabileceği gibi..
o insanı benzersiz yapan özelliğin kelebek sevme “öz”ü olduğu da vurgulanmış olabilir..
Benzer şekilde.. tilkinin anlatmak istediği..
hem küçük prensin .. gülüyle kurduğu ilişkinin özü olabileceği gibi.. hem de ilişkilerde neyin önemli olduğu olabilir.. diyor makaleci..akademisyen..
anlaşılan ekzüperi.. tek sözcükle çift anlam kullanmış olabilirmiş..
bu onun lüksü.. sanatı becerisi.. mücevherciliği..
çevirmenin sıkıntısı.. kendi dilinde.. iki anlamı da içeren bir sözcük bulmak..
Hepimizin sıkıntısı.. tüm duygularımızı en az sayıda sözcük tüketerek doğrudan aktarmak..
Tamam sizin sıkıntınız olmayabilir.. benimki..
Aslında tilki..
“kalbin gördüğü.. önemlidir/özdür.. ”.. diyebilirdi..
ya da.. “gözler önemli olanı/özü görmez” diyebilirdi..
ama bu zayıf cümleler ekzüperi gibi sözcük cambazı birine yakışmazdı..diyor akademisyen..
Ben de bana yakışmayan tümceler kurmamak istiyorum diye bir dilek ekleyeyim buraya....
devamında da..
gözler yerine neden göz demiş.. ve “e”hali yerine neden “için” kullanmış.. gibi ayrıntılar var..
sonuç.. ayrıntıya dikkatin..
minicik ve naif öykünün .. ulaşılmaz.. tekrarlanamaz.. kült güzelliğidir..
kalıcılığıdır.. her okuyuşta etkileyiciliğini sağlamasıdır..
sonuç.. yazarın olduğu kadar.. çevirmenin de duyguyu felsefeyi doğruyu aktarmakta özen gösterme yükümlülüğüdür..
sonuç.. sözün bizi bağlayıcılığıdır..
sonuç.. edilmemesi gereken sözlerin edilmemesidir..
sezenden bir söz ekleyeyim buraya..
“itirafçı olma sakın..”
Nırınım da demek isterdim ama..
Demiyorum.. fazla sıcak..
pese bir.. ben de aslında..
"söyleyene bak.. mahal vermeyecektin en baştan.." demek istiyorum da..
hatta "ne yani.. öyle olmasında birşey yok da söylenmesi mi kötü" demek de istiyorum..
ama mevlana gibi.. suskunluğum asaletimdendir..
pese iki.. bana yakışmayan tümceler kurmamak ve içinde ben geçen bana yakışmayan tümcelerin de kurulmaması diye genişletesim var dileğimi.. hatta ne dileği.. yasaklar koyasım var..
pese üç..
yok bişey.. sadece içi boş.. ama uzun ve anlamlı gibi görünen ve ayrıca önemli gibi de olan bişey yazmak istedim de bu çıktı..
6 yorum :
vallaha sonuna kadar okudum :)
ne yorum yapayım bilemedim ama.
Çünkü neden?
yazarken, konuşurken kelimeleri unutuyorum ben. pat diye aklımdan çıkıyor, uzun süre hatırlayamıyorum onları sonra da vazgeçiyorum konuşmaktan yazmaktan. bir beyin doktoruna falan mı gitsem, onunla alakalıymış gibi geliyor bana zira.
şimdi bunun bu yazıyla ne ilgisi var diyebilir, kıza bilirsin hatta ama yahu yazasım geldi. çünkü aklımdaki çevirilerle ilgili söylemek istediğim şeyleri bir türlü toparlayamadım ben:/
olmayan boyum devrilsin ne diyeyim daha kendime.
hahahahha
aman de sakın devrilmesin boyun filan..
değmez ay iki sözcük bi tercüme için =D..
öperim bi de hatta..
atalet
serin havalarda okumak üzere arşive kaldırdım ben bu yazıyı.
iyi geceler.:)
Uzun zamandır bloğun müdavimi olmakla birlikte yorum özürlü biri olarak takibi sessiz sakin yürütmekte idim. Ama söz konusu Küçük Prens ve çeviriler olunca daha fazla dayanamadım.
Küçük Prens üç dilde sahip olduğum, çat pat öğrendiğim Fransızcam ile okuduğum ilk Fransızca kitap. Çevirmenin sorumluluğuna gelince, bu konu açıldığında aklıma hemen Can Yücel'in Hamlet çevirisi, özellikle 66. sone gelir.
Can Yücel, çevirmemiş baştan yazmış aynı duyguyu verebilmek için:
(Ekşi sözlükten aynen kopyalıyorum)
tired with all these, for restful death i cry,
as, to behold desert a beggar born,
and needy nothing trimm'd in jollity,
and purest faith unhappily forsworn,
and guilded honour shamefully misplaced,
and maiden virtue rudely strumpeted,
and right perfection wrongfully disgraced,
and strength by limping sway disabled,
and art made tongue-tied by authority,
and folly doctor-like controlling skill,
and simple truth miscall'd simplicity,
and captive good attending captain ill:
tired with all these, from these would i be gone,
save that, to die, i leave my love alone.
vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama.
Sağlıcakla kalın...
aaa üç temmuzum sınav yapacaktım daha olmadı bak =)
******
portia hoş geldin..
can yücelin şiirinden daha iyi bir örnek düşünemem evet..
yorum yazma işi bi tuhaf .. laf olsun diye yazmamak için bazen ben de yazmadan çıkıyorum bazı yerlerden..
anlayabiliyorum..
teşekkürler yani başlangıç için..
sevgiyle ve yazıula kalın..
atalet
sıcak...
Müsebbip!!!
Yoksa you are right!
dear..
Yorum Gönder