8 Mart 2010 Pazartesi

kutlama..

SDC10157

elinde sıcak kesekağıdı..
düşünekaldı..

ilk anda.. görmezlikten gelmişti önüne bırakılan kesekağını..

sonra da.. kol boyundan öteye koymuştu..
masanın üzerine..

ama o yine de..
"sana kestane getirdik" demişti..

ve kadının yanındaki yaşlı ve eski dostun dikkatini çekmeden..
kendisini ve kesekağıdını görmezden gelmesini..
sessizce bu sahneyi ve bu getirileni reddedişini..
baskılayarak..

tek cümleyle bir umursamazlık ..
tek cümleyle bir yüzsüzlük romanı yaratmıştı..

sıcak kesekağıdı hala elindeyken..
karar verdi kadın...
"kestane sevmiyorum artık" diyecekti bir daha ki sefere..
ve onun gözü önünde diğer kişilere dağıtacaktı..
bırak o açıklasın sonra neler olduğunu..
yanındakilere.. eğer garipserlerse.. sorarlarsa..

senin sevdiğimi bildiğin hiçbirşeyi sevmeyeceğim.. artık..

hala sevsem de .. sevmeyeceğim..

farklı zevkler edineceğim..
hiçbirini tahmin bile edemeyeceğin..
farklı sevgi kaynakları bulacağım..

böylece ..

"senin sevdiğini bildiğim bir şey getirdim sana..
seni sevindirip ..
sana kendini sevilir zannettirip ..
gözünü boyamak..
yetmedi bağlamak için..

ve şimdi kuyruğumu toplayıp gidiyorum..
kendi sevdiğim şeyleri yapmaya.. yaşamaya..
sen sevdiğin şeyi..
ben getirdiğim için daha da severek..
bu arada beni de severek kal burda...
"biz" olduğumuz sınırların içinde..

seni kendim için güvenlik altına aldım..
sorumluluklarla donatıp..
sınırlarını duygularla çizdim.. işaretledim..

ben bildiğim.. sevdiğim şeyleri yaşamaya gidiyorum..
senin hiç bilmediğin..
ve benim değil bilmeni ..
hissetmeni bile istemediğim.. şeyleri tatmaya..

ben ben olduğum..
özgür.. rahat.. keyifli.. çekici.. yıldız olduğum yerlere gidiyorum..
değerli olduğum yerleri bırakıp..
değersiz ama parlak olmaya gidiyorum..

sen elinde.. benim seni ne kadar tanıyıp özendiğimi hatırlatan kesekağıdınla..
ben getirdiğim..
senin sevdiğini  hatırladığım için..
kendini değerli.. sevilen olarak hisset..
ve burada.. kal..

böylece ben özgürlüğümü yaşarken..
seni düşünüp tasalanmayayım..

ya o da yıldızlaşırsa ..
yalancı yıldızlığın tadını alırsa..
diye dertlenmeyeyim..

benim sıcaklığım yerine kestanenin kesekağıdının ısısı yeter sana..

değil mi ki bu saflığınla..
hayatı ve sevgileri güzelleştirenin küçük şeyler olduğu inancınla..
o kesekağıdı ısıtır içini..

değil mi ki.. sevdiklerini özgür bırak ..
seni seviyorlarsa nasılsa döneceklerdir sana dersin hep..
sen farketmeden yokluğumu..
sorgulamadan nedenini.. dönerim geri....

seni otuz gram kestaneye..
bir demet boynu bükük çiğdeme..
promosyon gelmiş bir baş ağrısı bandına..
yüz gram manda yoğurduna..
tuzsuz lora..
kornişona..
ufak kırmızı turplara..
tek başına seyredeceğin..  kaçak ve ucuz bir fransız filmi devedesine..
kiralıyorum..

seni..
senin bana olan sevgi ve güveninin..
ve benim sana duyduğumu sandığın sevginin..
samimi gibi görünen küçük armağanlarla çevrelediğim..
içtenliksiz yaşamımızın..
sınırlarına hapsediyorum.."

demiş olamayacaksın..

böylece beni yaralayamayacaksın..
kendimi yaralamama yol açamayacaksın..

böylece herzaman ne olduğunu bildiğin sınırlardan kuşku duyacak..
ve belirsizliğin.. yabancılaşmanın.. tuhaflığını tadacaksın..

hep orda olduğunu bildiğin bir koca binanın bir anda yok oluşunu görmek gibi..
hayretle dolu bir boşluk duygusunu.. tanıyacaksın..

diye düşündü..
sıcak kestane kesekağıdını çöpe atarken..

***********

resimdekiler..
bir medyundan kardeş kokusu karanfil..
bir hemcinsden morkapaklı ruj..
bir tanıyandan.. kalp şeklinde kırmızı çikolata kutusu ve..
kestane..

11 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

e sen her şeyi söylemişsin...

alpernatif dedi ki...

E ben de bir şey diyemedim ki!

üçtemmuz dedi ki...

senden çekiniyorum atalet. seni kırmaktan ve kızdırmaktan. hayır böyle bir şey olursa ne yaparım diye düşüneceğimden değil...yani olay benimle ilgili değil, seni üzmek istemediğimden.
o nedenle bir dolu şey yazıp, sildim.
ama şunu da yazacağım: geçecek tatlım...bu yorumu da beğenmezsen, sil at...harbiden.

Adsız dedi ki...

tanidigim en havali kadini kutlamaya gelmistim ki
bogazimda yumru
oturup kaldim..
sebo'nun can kiriklari caldi bir anda fonda..
uzanip dokunasim geldi sana..

oya

Adsız dedi ki...

lale..
dilim döndüğünce..
yaşananlar değil..
hissettirdikleri.. değil midir..önemli olan...

*******
alper e ben seni sözsüz bırakabildiysem..
aştım demek ki.. aştım..
********
üçüm temmuzum..
yok çekinecek bişey..
yazma bunları da dersin.. istersen..
ama yazarım sanırım..
hepimiz duyguların anlık olduğunu biliyoruz.. geçeceği kesin zaten.. hepimiz.. bir an sonra nasıl farklı bir iyi kötü beterin geleceğinden habersiziz hem..

o yüzden.. yok bir önemi yazılanın yaşananın...
yeter ki yaşamımızın bütününde..
seyr-ü sefer.. düzgün olsun..
*********
can kırıkları bilirsin kardeşi yoğun bakımda iken yazılmış..
oyam..canı kırıldığında..

can çok çeşit yanar.. ama o en kötülerinden biri..

bu sadece bir.. duygu durum..
havam yerinde korkma sen..
=)
napıyo fıstık kızın.. onun gününü kutladı mı babası..

atalet

.. dedi ki...

"değerli olduğum yerleri bırakıp..
değersiz ama parlak olmaya gidiyorum.."
ben buna takıldım kaldım.
ve bunu anlamış olmaya.
seviyorum seni.

carpediem dedi ki...

söylenecek ne varsa diyeceğim ama,
düşünce kaymaları,
kokuların hatırlattıkları,
mor kapaklı ruj ha,
güle güle kullan ...

üçtemmuz dedi ki...

yazma bunları mı derim? asla tatlım...yaz , üstelik öyle güzel anlatıyorsun ki...canın nasıl istiyorsa öyle yap. ben hep kendim için unutuyorum...bu bloglar gerçk biziz...ve rahatlamak için en güzel yol. ama olmuyor, bazen unutuyorum.

Adsız dedi ki...

ikinoktam saklanbacım..
çok güvenli sevgiler göze görünmez hale geliyor biliyorsun..
budur denilmek istenen..

şimdilerde..
eh belki bir gün yolda bir çocuk.. ona bakacak ve kral çıplak diye bağıracak.. kim bilir..
=)

dilaram..

mor kapaklı ruj.. mercan rengi hem de.. =P

üçümtemmuzum..
=)
canın nasıl istiyorsadan öte..
hani hatırlar mısın bir filmde bir kutu vardı size anlattığım..
danizde gezen kıyıya vuran tahtalardan yapılmış kutular olurmuş o sahil yöresinde..
insanlar sevdikleri için yaparlarmış..

içine en değer verdikleri şeyleri saklasınlar diye..
bu da öyle..

kutuda kalacak bir duygu..
incinmişlik kadar insanca duygu var mı???

atalet..

Sedencik dedi ki...

okudum...
düşündüm...
yukarda yorumlayan arkadaşa katılıyorum...
yorum yapmayacağım...
kelimelerin sorumluluğu büyüdü...
sadece kocaman sarılıyorum...
sevgiyle...

Çağlar dedi ki...

Ben de Bacım'ın kaldığı yerde kaldım:

"değerli olduğum yerleri bırakıp..
değersiz ama parlak olmaya gidiyorum.."

Ama sanırım ben değerli olduğum bir yer bulmalıyım. Mat gri ve değersizlik çok ağır geliyor artık. Herşey bir anda hiçbirşey oluverse içimde ve rahatlasam...

Follow my blog with Bloglovin