bir kadını mutlu etmek istiyorsan.. ona yalan söyle.. bu zaten kanında var..
bir kadından bir erkeğe tavisye.. nayn filminden
*************
nûyork'ta bir fotoğraf sergisi açılışı..
vidyoda dikkatimi çeken..
izlemeye gelenlerin kalabalığı..
bir de.. belgesel izlemiştim..
gece devriyesi tablosunu ikinci dünya savaşında..
kuzey denizi yakınlarında bir mağarada saklayan holandalıların..
savaş bittiğinde .. tabloyu ..
yerine müzeye koymalarından hemen sonra..
müze bu ısı farklılığına dayanamayıp çetlamış yer yer..
özel bir restorasyon ekibi oluşturmuşlar..
şimdi müzenin müdürü olan kadın o zamanlar asistanmış..
bu restorasyonda sadece zamkı kaynatmasına izin veriliyormuş.. bir de mola verdiklerinde perdeleri açmasına..
perdeler açılıp..
yerde tablo.. etrafında bırakılmış tamirat malzemeleri ile dolu salona..
dışardan bakıyormuş.. amsterdamlılar..
şehirlerinin simgesi olan tabloya neler olduğunu yakın takipte tutuyorlarmış..
kadın bu anısını anlattıktan sonra..
o zamandan kalma bir siyah beyaz film gösterdiler..
sokakta bekleşen kalabalık bir halk kitlesi.. kadınlar.. pardösüleri omuzlarında.. kollarında çantaları.. şapkalı..
erkekler.. takım ebiseli pardösüleri kollarında..
arada birkaçı da.. işçi tulumlu .. kasketli..
perdeler açılıyor.. kamera içeriden dışarda bekleyen kalabalığı ..
görüntülüyor..
kalabalık dedim evet..
sessiz ve ilgili..
işte bunu kıskanmışımdır hep..
eskiden terkedilmiş evler ve pencereleri fotoğraflamaya meraklıydım..
ama bulmak bu kadar kolay olduğunda artık acı verir oldu..
bilmem kaç cigabayta ulaştı terkedilmiş evlerin pencerelerin dosyası.. kısacık bir zamanda..
yok etmenin.. edemediysek terketmenin.. bakımsızlıktan ölmeye yıkılıp yok olmaya bırakmanın uzmanıyız ya biz..
ilgiyi.. korumayı.. varlığını sürdürebilmesi için gereken bakımı .. veren toplumlarda..
bunu kıskanıyorum..
********
kapı açıldı ..
gene biraz yorgun geldi..
hoş geldin diye karşıladım..
cevap vermedi baktı sadece..
size bir kitap getireceğim dedi..
nedir.. belki okumuşumdur..
bilmezsiniz.. yunanlı bir yazarın..
kitap değil zaten . önemli olan.. adı..
nedir..
hüzün nedeniyle kapalıyız..
tuhaf aslında sürmelerimi çekmiş.. neşemi giyinmiştim..
bir erkeğin farkemedemeyeceği kadar derine gmdüğümü sanıyordum hüznümü..
akşama konserdeyim..
"yağmur vurup durma sen de camlara" diye söyleneceğim biraz..
metafor mu .. yok bu sefer.. =)
7 yorum :
bir erkeğin ağzından:
erkekler oyuncudur ,
kadınlar bilmez oyun oynamayı
ve kadınlar daha dürüsttür erkeklerden...
duydum...
evet...
ben de kıskanmışımdır hep,
kıskanmaya da devam edeceğim....
=(
eskiyi muhafaza eden ,koruyan,yaşatan medeniyetleri...
=(
yok benim şehrimde
eskiye dair birşey,
kalmadı artık...
kocaman beton yığını her yer.
benim için de izle konseri
ataletim...
gelinciğim.. dilaram..
tuhaf.. kadınların oyuncu olduğunu sanırdım.. onca rolü sırtlanmış sorumluluk adı altında götürmeye çalışırken..
çok güzeldi konser..
izlenimlerim.. az sonra.. =)..
şimdi düşündüm de..
eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı deyişinin acaba başka kültürlerde bi karşılığı var mıdır..
atalet
"bir kadını mutlu etmek istiyorsan yalan söyle" fazla iddialı geldi ama "bir kadını mutlu etmek için yalan söylemeyi de bil" daha kabul edilir gibi. 8)
sessiz ve ilgili kalabalık?
bizde genelde çok sesli ve ilgisiz olmak yaygın 8(
Bırak yapıları, değerleri yakınında olan insanlara ilgiyi, korumayı, varlığını sürdürebilmesi için gereken bakımı veriyor muyuz diye sor önce...Vermediğimiz sürece önce küçük bir kurtçuk sonra onlarcası, yüzlercesi kemirip tüketiyor ilişkileri, insanları, değerleri ve toplumları.
Nasıl olsa orada ve var, nasıl olsa varlığını sürdürüyor güvencesiyle tüketiyoruz aslında herşeyi.. Yüzümüzü başka ve daha eğlenceli, daha ışıltılı olana çevirdiğimizde yitiriyoruz insanları, değerleri, yapıları.. İnsanı tüketen insanlardan oluşan toplum hangi değerlere sahip çıkacak ki ?
Simurg
saklambacım..
dürüst olunsun da.. bize karşı.. . bırak mutsuz olalım azıcık..
kimbilir belki biz de başkalarından gelecek mutluluklardan vazgeçip önümüze bakarız..
kendimiz ne yapabiliyoruz diye bakarız.
simurgum..
saime hanım derdi ki..
eşya kıymati bilmeyen insan kıymeti de bilmiyodur..
sanırım bunun açılımı..
o eşyanın üretimi için verilen emeğe.. elde edebilmek için harcanan mesaiye..
saygı göstermek olsa gerek..
en azından ben hayalleyip.. çalışıp parasını biriktirip yaptırdığım.. aldığım şeylere zarar verince çocuklar..
o zaman anımsadım bu unuttuğum sözü..
eşyaları binaları eserleri bırakmama gerek yok..
onlar üzerinden senin dediğini söylüyorum..
en yakındakinin verdiği zarar ..
benden iyi kim bilebilir..
koynumdaki zedeleyip buruşturmuşken beni..
sözün özü..
aynı şeyi söylüyoruz..
ama neden bana senin sanki söylenecek başka şeyin de varmış gibi geliyor..
bilemedim..
atalet..
Tecahül-i arif sanatıydı galiba adı... bize lisede edebiyat dersinde öğretmişlerdi de unutuvermişim..
di mi =)..
şimdilerde metafor dedikleri miydi ki??
atalet
Yorum Gönder