cemal bey.. kokinalar alırdı her sene.. büyüdüğüm eve..
kokina kırmızı demek yanılmıyorsam..
bir bitkinin kırmızı yemişleri diğer bitkinin kolay solmayan ucu dikenli yeşil yapraklı dallarına bağlanır.. çingene sokak çiçekçilerinin işidir bu..
istanbulda yeni yılın yaklaştığını siz unutsanız.. kokinalar hatırlatır..bir zamanlar burada yoğun bir nüfus oluşturan rum vatandaşların varlığını zaman unutsa.. kokinalar hatırlar..hatırlatır..
cemal bey ben evlendikten sonra.. her yıl yine benim kokinalarımı almayı sürdürdü..
kocaman buketler kocaman bir vazoya konup geçerken değmeyeceğimiz bir yere konurdu.. batmasın diye..
derken bir doğum günümün üç gün sonrasında.. bir aralığın 26sında gözlerini yumdu cemal bey.. o yıl hastanedeki odasına ben küçük bir demet kokina koymuştum..
o yıl babamı toprağa verdikten sonra..
bana kim kokina alacak artık dedim..
yüksek sesle..
baktım.. artık başına s.. koymak istemediğim.. sıfata gelmeyen koca .. kocaman bir demetle geldi bir iki gün içinde..
yıllarca kokinalarım geldi düzenli bir şekilde..her seferinde onun yüzünde bir bak unutmadım ifadesi.. benim yüzümde ah evet zamanı gelmişti değil mi hayreti..
ta ki.. kokinaları filan umursamayacağım bir ruh durumuna girinceye kadar ben..
ama kokina zamanı değildi zaten.. bahardı.. o ruh durumundan yine kokinalar çıkardı beni..
koca hastalandı.. bir aralık ayının altısında.. ve o yıl kokina olmadı evde. yılbaşı ağacı olmadı.. altında hediye birer adet çocuklara sembolik..
sanırım o yılbaşı ilk defa anladı benim çocuklarım.. düzenlerin birden değişebildiğini.. eldekilerin kaybedilebileceğini..
bu kadar mı dediler.. ve odalarına çekildiler.. suçlu ve yetersiz hissettim.. o yıl.. ilk kez.. çocuklarıma karşı..
ben de isterdim elbet hiç bir şey değişmemiş gibi davranabilmeyi.. ama zamanım yoktu iş.. hastanede hem refakatçi hem hekim olmak.. ordan oraya yetişmeye çalışmak.. yapamamıştım işte..
sonrasında da.. kocanın şansı vardı.. düşünüldüğü kadar öldürücü seyretmedi hastalığı toparlandı..
ve kokinalar geri döndü hayata..
yılbaşı gecelerini aile ile geçirmeyi severim ben..
kocaman bir aile toplantısı olur..
ağacın altına herkes için birer armağan olur.. çocuks için üç adet.. birbirlerinden.. bizlerden ..
bir de konuklar eklenince.. bazen tam bie krismıs ruhu oluşur.. içki olur.. müzik olur.. sorunlar yoktur yılbaşı gecelerinde.. program yapma derdi yoktur.. ben yarattım bu atmosferi.. kokinalar eve gelince başlayan.. ağaçla bütünleşen.. hegiye açma faslı video kayıtlarına alınan.. çekirdeğin.. herkesin hediyelerini birer birer götürüp verdiği.. bir yaşam kırıntısı olarak eklendi.. bize..
bu yıl ağaç yapasım var.. lafı ağzımda.. ağaç yerde yatıyor.. kütüphanenin önünde.. altı kutu ağaç süsü üstüste yanında dizili..birisinin içinde.. cemal bey ile ilk satın aldığız solmuş sırça top süsler..
ama ağacın ruhunu bulup koyamıyorum..
bu yıl kokinaların geldiğini de farketmemiştim..iki gün öncesine kadar..
hastanede bir yeni uzman var.. çömez deriz biz..
dün vizit sonrası kahve içiyoruz.. sordu bana kokinaları.. nedir onlar diye..
istanbuldan değil.. anlaşılacağı üzere.. işte yukardakileri anlattım..
sonra.. bu yıl kokinalarımı kim alacak
bu yıl kokina gelsin istemiyorum..dedim..
almasın kimse..
sinirli minnetsiz kasap durumum var..
kendim alayım bir an önce.. sabırsızlığına kapıldım sonra..unuttum yoğundu iş günü..
bu sabah başım ağrıyarak uyandım..
kahvemi içtikçe ağrı da.. sabırsızlığım da arttı.. pasif bir öfke duygusu giderek yerleşti üzerime..
hüzne bırakasım var kendimi.. bildiğiniz gibi değil..
sevmem kasveti.. ama neşeli ol dürtümü da bulamadım içimde..
zor çıktım evden.. söylenerek..
öfkeli öfkeli sert sert kullandım arabamı.. park yerinde üstelik de bir hastamla hır çıkarıyordum az kalsın..
arka kapıdan girdim kliniğe..
odama geldim.. kapıyı açarken hemşireye bir sorun var mı serviste.. ben iyi değilim dedim.. hemen vizit yapmayacağım derken başımı çevirdim.. ve koltuğun üzerinde kokinalar.. inanamadım gözlerime.. istemiyorum bana kokina almasın.. çıksın artık manevi duygu dünyamdan .. rahat bıraksın..hele böyle .. hele böyle.. dalga geçer gibi.. hiç olmasın..
kokinalar alaya şakaya gelmez zira.. alaycı bakışlara.. hah şimdi sen bunu da kabul edersin dudak kıvrımlarına gelmez.. fütursuz insanların elinden alınmaz.. kabul edilmez..
etmem..
kim getirdi bunları dedim.. bilmiyoruz dediler..
alın bunları odamdan koyun servise dedim.. neredeyse balkondan aşağı atasım var..
e ben şimdi kokina alsam kendime.. bunlar zannedilecek..
kokinasız mı kaldım erken gelen kokinalar yüzünden..
sonra bi durdum .. santrale sordum.. kim getirdi kokinaları.. bilmiyoruz dediler.. çiçekçi geçmedi ki burdan..
yok dedim .. çiçekçilik çiçek değil..
kokina yılbaşındaki şu kırmızı toplu yeşiller..
haaa evet dediler.. dr.e..hanım sabah elinde bir demetle gelmişti..
birden anladım.. hatırladım dün yaptığımız konuşmayı..
fırladım.. getirin onları odama.. dedim.. servistekiler sıyırdığıma iyice ikna oldular..
sen bana kokinalar mı getirdin dedim.. sarılırken.. odasında kahve içiyordu arkadaşıyla..
güzel sarılıyor bu çocuk.. kocaman bi kucak olabiliyor isterse.. o narin genç kadın..
gözlerim doldu sonra..
teşekkür ederim dedim.. göz yaşımı göstermeden başım çok ağrıyor deyip..hemen odama kaçtım..
az sonra yanıma geldi.. korktum dedim çiçekleri görünce..
çiçekleri alırken çingene.. “doktor hanıma her yıl kocası alırdı bunları “ dedi.. ben de aslında almasam mı diye düşündüm.. ama çok güzeldiler.. almak istedim .. özür dilerim dedi..
kadınlar böyle.. başkalarının yüzünden oluşan duygular için bile özür dileyebilme kapasitesine sahip..
kadınlar böyle.. nesnelere duygu yükleyip sonra sadece kendileri ya da hemcinslerinin duygulanmasını sağlama becerisine sahip.. bu genç hanımın hayatına kokina böyle girdi işte.. artık her kokinada bunu hatırlayacak.. iyi mi .. kötü mü bilemedim..
karar verdim.. kokinalarımı bundan sonra önceden sipariş edeceğim.. daha kasım ayından çingeneye söyleyeceğim.. ilk kokinanı getir bana diyeceğim..
bu yazı da.. sansürsüz eklemesiz yazıldı ..
eh bi yerde duracak değil mi anılar..
burda dursun daha iyi bir yerim yok saklayacak..
evet bizim evde pek yolunda değil işler..
boşuna her doğru kararın doğru bir de zamanı var demiyorum..
karar doğru ve kesin ama uygulanabilmesi.. ve açılımın düştüğü kargaşaya düşürmemesi için ev halkını.. zamanını bekliyorum.. o da sanırım.. ancak 19luk yirmilik olduktan sonra.. ve sınava girdikten sonra olabilecek..
yaza.. değişik konularla karşınızdayım.. ama o zamana kadar.. eh insanım martı kanadına tutunmuş da olsam..
arada böyle olacağım.. yok elimden gelen birşey..
8 yorum :
Hiçbir zaman görmediğin değişik zamanda değişik kişilerin bir anda yazıyla hayatına girdiğinde aynı "bir çok şey Çingene ve kokina" şeylerden etkilenmişliklerini okumak):(
Seni tanıyor olmuş olsaydım, kim ne için getirirse getirsin ben seni tanıdığım ve seni sende yaşadığım için, doğum günlerinde benden sana gelecek olanlardan bir tanesi kesinlikle kokina olurdu:))
Kendine yoksan ikincillere olmadığının idrakinde olduğunu dileyerek.
Merakım saat kaçta dünya ya marhaba demişsin?
aynı günde doğmuş, küçük olmasına rağmen birçok şeyini sana benzetiyorum...
Onun her yaptığı beni büyülüyor:))
Yanımda büyüyen canımdan öte sevdiğim...
Bütün kalbimle, herşeyinle, seni sevdiğimi, haykıra haykıra söylüyorum...
Valla yukardaki yorumdan sonra ne yazssan az gelecek artık.
Hatırladın mı? benim ilk kokinalı yazımı, resim bulamamıştım da sen evdekilerin resmini çekip koymuştun benim için. Bir İstanbulluya haber verir, yeni yılın geldiğini kokinalar. Kokina annem demek benim için. Biz küçükken bir pamulşar koyardı üstüne minik minik, sonra bir yazıda bunun bir gelenek olduğunu okudum.
Evet her zaman işler yolunda gitmeyebilir, düzenler bir gecede değişebilir. Bu kararını uygulamayı çok beklediğini biliyorum. Her şey gönlünce olsun Pınar her şey.
Çook öptüm sımsıkı kucakladım seni.
Bazen benim de işi espriye vurmadığım zamanlar olurmuş demek ki
Daha yazının başında kokinadan hangi kelimeler türer diye çalışan zihnim, yazının devamında kendine set çekti
Acaip bir şey bu zihin
Kendi sansür mekanizması var
Dur diyebiliyor
Durdum
Kokina
Sanki gidip kendime bir demet alırsam iyi gelecek gibi hissettim sabahın köründe
Eşim çocuk, hayır çocuk demem haksızlık olur,çocuğumuzu düşürdüğünün sabahında, gece yarım şişe viskiyi içip, sabahın köründe tunalıdaki bir çiçekçiye papatya almaya gitmiştim hüznünü dağıtırım belki diye
severdi eşim papatyayı
hafif boynu bükük bir demet papatyayı sermişti önüme çiçekçi
Almak istememiştim solmuş diye
"Solmuş değil,daha yeni geldiler yoldan. Sarhoş gibi oluyorlar uzun yolda. Sarhoş papatyalar onlar" diye tutuşturuvermişti elime
Çiçekçi dükkanının önünde kaldırıma oturup bağıra bağıra ağlamıştım dakikalarca
Çünkü sarhoştu papatyalar
Çünkü çiçek gibi hayatımız
Önce sarhoş
Sonra kısacık güzel
Sonra solmuş .....
abbooovvvv..
millet saçılmış dökülmüş ayol :)
***
ataletim..
işin benim tarafımdan iğrençleştirilen yönü bir yana,
bu yazı atalet tarafından yazılmış,
en doğrudan yazı olmuş belki de..
o yüzden şaşkınım hala azcık..
ve üzgün tabi..
doğru mu algıladım bilemem ama,
kırgınlığının kokusu teee buralara kadar geldi desem yeridir..
ve işte bu koku sanırım,
kokinanın olmayan kokusunun yerini alacak benim hafızamda bundan sonra..
ben daha ziyade hebele höbölö yapmaya müsaitim bilirsin..
ne denir bilmem ki bu durumlarda?
ama elimden belki şu gelir..
basit bir hayal..
fransa'dasın..
paris'te..
notre damme taraflarında bir kafede oturmuşsun..
nehire karşı..
hava ne çok sıcak..
ne de çok soğuk..
güneş vuruyor hafiften..
bunaltmadan usul usul..
ortalık turist dolu..
hemen yanında seni çok mutlu ettiği her halinden belli kişi oturuyor..
elideki şarap kadehini kaldırarak "sana" diyor..
ve senin sarı saçlarını savurarak gülüyorsun dolu dolu..
ve bir yudum alıyorsun şarabından..
en bordeaux'sundan ;)
şu en bordeaux varya..
tatildeyiz..kamp kurduk
o en bordeauxa çok yakın bir bölge
abi her çeşidini deniyoruz bordeaux un
yok..
tadı bi türlü bulduramadık..
bakalım yerliler ne alıyor diye dikize yttık
aa..her geçenin elinde 5litrelik sofra şarabı
aldık tabii..
işte lezzet olezzetti:)
hem ucuz hem bordeaux hemde lezzetli:))
her akşm bir şişeyi doldurup gidip kumsalda içerdik..şişeden:))
seviyorum seni kadın
bloga başladığımda...hiç tanımadığım, nasıl nefes alıp verdiğini bilmediğim insanları bu kadar seveceğimi, ailemden biri gibi hissedeceğimi aklıma bile getirmemiştim.
saçlarını filan okşayacak değilim, rahat ol.
bu hissiyat sadece benimle ilgili.
geçecek bunlar...umarım.
kokinayı senden öğrendim...iyi ki üçtemmuz adını alıp o gün yazmaya başlamışım, sadece bunun için bile değrdi.
kokina alayım, koyayım masama dedim, belki bi yeniyıl atmosferi olur, belki iyi gelir diye.
dökme suyla değirmen dönmezmiş ama, kokina ormanında kaybetsem kendimi, yetmez bana galiba.
bi de yorumlar aldı beni.
başımı yaslayıp bi sıkı sıkı sarılayım sana.
böylesi olaylarda yazmak daha doğrusu dinlemek değilde yazıdan okumak daha güvenli gibi...
eğer anlatsaydın...
konunun yarısı olmadan ve muhtemelen elimde olmadan
''lütfeeen ben alabilirmiyim sana kokinaları''
derdim...
ne büyük hata olurdu...
ve...
hangi konuda olursa olsun yeter ki yaz...
ama birşey isteyeceğim senden ...bir rica...
lütfen ağacı kur...
hepimiz için herşey değişebilir...
artar,eksilir,yoktur,vardır...
ama ille kalan vardır...
yeniden hep yeniden...
kocaman sarıldım sana...
sevgiyle...
Yorum Gönder