ders aldım artık..
onun için organik yemi anlatmadan omlete geçiyorum..
eve geldim..
gözümün önünde..
dur hatta kadın öyküsü olsun bu..
kadın eve geldi..
arabayı parkederken bir yandan üstü açık tost ve çay hayal edip..
bir yandan seviniyordu..
kızı da antremana gideceği için..
boş ve sessiz bir ev..
kapıyı açtı anahtarla..
oğlu gelmişti..
duşa girmişti..
oğlu ayrı bir evde yaşıyordu..
hala doğal gaz saati taktırma.. bağlatma işlerini tamamlatamadığı için..
soğuk suyla yıkanıyor..
ve her geldiğinde burda uzun duşlar yapıyordu..
yalnız kalma hayali suya düşen kadın..
kendini dürttü..
sevin kadın..
anneler sevinirler..
duştan çıkan oğlu "çok açım "dedi..
kadın çayını içerken oğlu da yemek yiyordu..
sonra kızı da onlara katıldı..
son zamanlarda böyle tuhaf bir durum vardı..
tuhaf..
iki farklı ses içinde kavga edip duruyordu kadının..
o ikisinin arasında ezilip..
ağzından her çıkan sözde bir taktik hatası..
çocukların dünden aradıkları bir çelişki oluyordu..
en ergen kudurgan zamanlarında geçinmeyi başardıklarıyla şimdi gergin oluyordu beraberlikleri..
- neden 2 dedi oğlu.. kızının kolyesine bakarak..
-ayın ikisinde çıkmaya başlamıştık..
-içinde de sonsuz işareti var..dedi kadın gülerek..
-o altın oran dedi oğlu..
-altın oranın simgesi.. phi bi kere.. o sonsuzluk.. once toz ve gaz vardıdaki şekil..
tamam işte dedi oğlu ve elini kolunu bolca oynatarak..
salyangoz kabuğu şeklini ve anlam ve önemini anlatmaya başladı..
- senin dönem ödevindi de sen sınavlara hazırlandığın için yağpamamıştın da ben yağmıştım velilik tarihimde ilk defa.. ve o yüzden acaip bilirim bu konuyu/demedi kadın..
ama bazı klanlar klikler ya da ne deniyorsa onlara.. sonsuzluk gibi bir anlam yüklemişler ona o yüzden piyasada bu kadar çok kolye ucu var dedi kadın..
-he o olur dedi.. savaşçı..
-neden evinde yıkanmıyorsun..
-doğal gazım yok hala..
-neden
-ah uzun hikaye..
-ev arkadaşının yüzünden..
-değil aslında..
-zamansızlık yüzünden..
-ve ev sahibi ve yönetici..
-kadın içinden hep mazeret hep mazeret..
her kadının çocuğu sıcak bir evde sıcak bir duşta sıcak bir kap yemekle tok olduğunu hayal etmek hakkıdır.. bende ise kabus....varlık içinde yokluk..
-soğuk suyla yıkan sen de.. dedi kızı..
hem kılların artar..
-nası yani dedi oğlu..
şimdi ben soğuk suyla yıkandım diye kıllarım mı olacak..
-saçmalama dedi kadın.. kıllar sayıları kaşının boyu bile genlerinle çizili..
ne alakası var suyla filan..
-bilmem saçları uzatıp arttırıyor deniyor ya..
tam.. en kızdığım insan tipi oldun he.. magazin tıpçısı demek üzereydi kadın derin bi nefes aldı..
-bi kere herşey genlerle belirlenmiş değil..
elbet bazı insanların birbirine benzemesini sağlayabilir..
ama bugün ispat edildi ki.. genlerin bize verdiği fırsatların hangisini alıp değerlendireceğimize biz karar veriyor ve kendimizi biz oluşturup farklı kılıyoruz..
mesela dedi.. oğlu ve elindeki bir paketin üzerindeki paragraftan..
üç kelimelik bir seçki yaptı..
ben bu üçünü seçebilirim ve böyle bir cümle kurarım sense.. aynı yazıyla doğmana rağmen .. başka üç dizi kurabilirsin..
-kıllar konusundaydık.. dedi kadın..
-evet.. dedi oğlu..
sonra kız kardeşe döndü..
belki sadece üç beş kere soğuk suyla yıkanırsam hiç bir değişiklik olmaz ama.. elli bin kere yıkanırsam..
o zaman kıl sayım artabilir diye bitirdi.. kadına bakarak..
-yeterince istersek mavi gözlü olabiliriz diyorsun yani demek istedi kadın..
onun yerine..
-metabolizmanı hızlandırıyor ve kılların artıyor diye biliyorum ben diyen kızına döndü..
-soğuk metabolizmanı hızlandırır.. evet..
kısa bir süre için ..
seni donmaktan korumak için..
ama daimi olarak soğukta yaşarsan vücut alışır.. ve artık metabolizmanın da ayarını bulur..
bunların kıllarla ilgisi yoktur..
olsaydı kuzeyde yaşayan finli norveçli ukranyalı kadınlar en kıllı kadınlar olurlardı..
üstelik buzlu sulara filan da dalıyorlar onlar..
oysa değiller..
kadınlığın laneti şeklinde dolaşıyorlar..
-neden laneti dedi kızı..
-çünkü sarışınlar.. uzun bacaklılar.. selülitleri yok ve kılsızlar .. dedi kadın.. oğlu güldü evet dedi..
-kızı.. sallamadı.. esmerim uzun bacaklıyım selülitsizim dedi..
konu orda bitti.. başka bişeye geçildi..
her konuştuğunda bir çuvallama duygusu sürüyordu..
bak dedi oğluna yeni bot aldım nasıl..
-baktı oğlu.. eğer bana deseydin ki.. bu botlarımı kaybettim.. sonra bi arkadaşım onları yolda bulmuş ve almış..
sonra ben gördüm..
a bunlar benim botlarım dedim.. o da ama vermem dedi.. gibi bir öykü olarak anlatsaydın..
o zaman bir değeri olurdu.
vayy be derdim.. ama şimdi.. .
botların.. kendilerinin eşi olan ellibin diğer çift kadar güzel..
höyyyyy...
konu gene başka yerlere kaydı..
derken oğlu gitme programları yaptı..
toplanırken omzunda asılı postacı çantası modeli çantasını gösterip..bana çanta gerek dedi..
nasıl olsun dedi kadın..
bunun gibi olsun model olarak..
kumaş olsun bi de..,
kadın kalkıp odasına gitti..
elinde bir kahverengi kalın kanvas postacı modeli çanta ile geldi..
-bu olur mu..
-daha karakterlisini bulana kadar evet..
-bu çanta seinin için beş yıl önce aldığım ama sen beğenmediğin için üzerine bir taç transferi yaptığım..
taç yapılınca kızkardeşinin beğenip bi süre kullandığı sonra geri verdiği..
benim iki uzun yol macerama eşlik etmiş olan bi çantadır..
yeterince karakterli oldu mu ??..
-gülerek oldu.. dedi oğlu..
-kadın ortamı yumuşatmak istedi..
-hayatım boyunca.. kendim ördüm.. takı yaptım eşya boyadım.. ve bundan keyif aldım.. daha karakterli daha ben.. daha özgün oluyor diye inandım ve insanların bazıları beni tuhaf buldu ne gerek var ki..
çarşıda var dediler..
marka olanı var dediler..
ben de onları tuhaf buldum..
ama nedense.. sen böyle konuştuğunda.. yadırgıyorum..
-çünkü yıllardır sana dayatılan değerler artık içine işlemiş.. ondan dedi oğlu..
-kadın içinden hay sana da toplumuna da sınav mısın lan diyerek.. dışından.. hayır.. sanırım senden böyle bir talep gelmesine henüz alışamadım.. ondan.. dedi kadın..
sonra çalan telefonuna gitti..
ve geri döndüğünde..
baba ve anne tarafından dedelerin..
kılıçlarını gördü çocukların elinde..
aslında yıllardır babasının kılıcını saklayıp duruyordu..
oğlu el atar da.. evdeki çocuk bakıcısını veya kardeşini olmadı kendini sakatlar diye..
derken kayınpederi de ölünce kılıç sayısı 2 olmuş..
ama bıçak ve şaka sevdalısı oğlu yüzünden ikisini de ..
çbnin ısrarlarına rağmen ortaya çıkarmamıştı..
-bunlar benim olabilir mi..
-hayır..
-neden
-çünkü bizim.. babanın ve benim.. babalarımızın anısı..
-ama lütfen derken kılıçlar kınlarından çıkmış ve sağı solu kurcalanmaya başlamıştı..
biri 1936 diğeri 1940 tarihli tören kılıçları..
-baban çok istemesine rağmen duvara asmamıştım..
-bu şu an olanlar olur diye mi
-evet.. ve galiba hala asmamalıyım..
ve birbirine vuran kılıç sesleri..
neyse ki
-bunlar bozulabilir ama deyince..
sadece poz vermeye başladılar ..
-siz birlikte epe dersine gitsenize dedi kadın...
pek yakışmıştı ellerine kılıçlar..
-derken hadi fotoğraf çek..
dedi kızı..
kill bill duruşu ile dönerek kılıç sallayarak..
telefonundaki yeni keşfettiği numarayı göstermeye heveslendi kadın..
bi basıyordun ardarda çekiyordu.. bir kareyi seçiyordun..
neyse..
fotoğraflar çekildi..
baban dedenin apoletlerini ve kordonlarını getirmiş.. dedi.. kadın..
babam..
"ben istifa edicem roman yazıcam " deyince..
elbette edebilirsiniz ama önce beni boşayınız rica ederim..
ben sizi kordonlarınız için beğendim" demiş diye anlattı kadın..
-ne ezik kadınmış ama senin annen dedi kızı..
-o roman babam bu dediğinden üç yıl sonra emekli edilince de yazılmadı..
-oğlu....bazen bir şey yaratmak istersin ve ona vakit yaratmak için elindeki herşeyi tehlikeye atman gerekir.. tam zamanıdır o zaman kaçarsa bir daha yapamazsın zaten..
annense.. o korumak istiyormuş evini sahip olduklarını.. toplumun ona dayattığı normları..
elindekini koruma dürtüsü kaybetme korkusu..
oysa bıraksa elindekini belki başka açılımlar yaşayacaklardı.. derken..
bitti kadının sabrı..
-sen mi benim annemin elindekini kaybederek eğitilmesini mi söylüyorsun..
sen bunu anneme mi diyorsun..
saray gibi evin kızıyken anasını babasını evini ve herşeyini beş yaşında kaybedip..
akrabaları tarafından evlatlık verilip..
iki sene kaz çobanlığı yapan.. sonra yoktan kendinden azıcık büyük abileriyle beraber..
sıfırdan herşeyi kendini ailesini evini kuran.. anneme mi diyorsun..
ona mı kaybetmekten korkmasaymış diyorsun..
içindeyse çığlıklar..
sen tamam bul yolunu..
ispatla kendini bana topluma ve diğerlerine..
vazgeç herşeyden ve geri kazan anladık..
ama bunu beni küçük..bişey bilmez.. toplumun saygın bir koyunu olarak görmeden yap salakkkkk ...
kızı..-anneannemin dedesi ölmese..
saray dursa o saray bizim mi olcaktı..
-saray gibi dedim.. evet bizim olurdu..
-tühhhh..
kadın duramıyordu..
oğluna döndü..
derin nefes aldı..
derken oğlunun telefonu çaldı..
-annemdeyim hala..
çıkıyordum kılıç bulduk burda kardeşimle oynamaya daldık..
hayır istedim vermedi..
onlar ölünce alabilirmişiz..
diye konuşuyordu..
fotoğrafları at bize dedi kızı..
kadın seçerek ve bakarak atarken..
hepsini seç hepsini yolla teknolojisini kullan anne yorma kendini..
teknoloji var onu kullan.. dedi..
kadın arkalarından kapadı kapıyı..
hepsini seç.. hepsini gönder yaptı..
youtube'u açtı..
neydi o şarkının adı.. yanıyorum üzerime yağ dök..
boğuluyorum.. derin denizlere at beni..
kegho me..
oynata bastı..
gitti bir kadeh retsina koydu..
reçineli şarap..
yasu saime hanım dedi..
kızma bana..
ben de böyle miydim..
anımsıyorum çok yanını yakasım olurdu
benden iyi benden tecrübeli benden daha hakim olduğunu hissettiğimde..
hep seni geçecek.. olmadı ezecek.. bişeyler bulmaya çalışırdım..
bazen de başarırdım..
sen de böyle mi hissederdin içinden..
ama aşağılamazdın hiç..
sadece dayanamaz ve arada..
kestane derdin..
kabuğundan çıkar ve beğenmezmiş..
yassu saime hanım..
kestanelere içelim annem...
4 yorum :
Ah... can... geçende anneme FBde Defi'ye ördüğüm bereyi gördün mü, diye sordum. Görmemişti, aa nasıl ne yaptın filan diye sormadı ve direkt "sen öyle şeylerle uğraşacağına çocuğunun dersiyle uğraş," dedi. Hiç düşünmeden,"sen benimle çok ilgilenmiştin ya ondan mı böyle buyurdun?" dedim ve ağzımdan çıkar çıkmaz çok gereksiz buldum. gereksiz bulan yaşı 40 a dayanmış bendim ama konuşan 20 yaşımdaki bendi, düşünmeden öyle apır sapır... Öyle yani...
ne diyim..
ben annene de kızdım şimdi..
kontrol frik insanlarla aram yok..
daimi düzeltmen gibiler..
ben öyle olmamaya çalışıyorum.. iç ses bazen kontrolden çıkıyorsa da..
içte o.. dışa pırtlarsa zaten hemen özür diliyorum..
ama onlar da pek uğraşıyorlar benimle hele de hbç..
hele de hbç...
sen de deme öyle işte.. gerek olursa uğraşırım zaten filan de.. ne diyim.. ben saime hanımı gönderdim ya.. bari ikisinin arasında kalmıyorum ya..
haha bak aklıma getirdin..
bi de şey dedi..
-insan evinin yandığına üzülmemeliymiş.. bilemezmiş ki.. belki de başına gelen en iyi şey.. buymuş.. belki daha iyi yol açacakmış filan...
dedim.. annem amaç yol zaten..
yolu keyifle gitmek..
bana eşyam keyif verir.. anılarım.. sana da evinin yanması.. ne diyim...keyifle o zaman..
Oy anam!! Başka bişi diyemedim. Bizim evdeki omuz atmaymış sadece, sizdeki harbi meydan savaşı olmuş.
Sıhhıyeci lazım mı hanım?
anne olunca anlarsın' a gelmiş mi desem.
hem ona hem bana
Yorum Gönder