yoğun bir haftaydı..
yoğun=çok hasta gördüğüm..
çok epikriz yazdığım..
çok dolaba girip çıktığım..
çocuksla ilgili çok fazla program .. bilgi akışı evrak vs gereken bi haftaydı..
pazartesi..
sonunda ödev kitabımı bitirip yazsını yazdım..
salı evdeydim.. ve dolap kışlık yazlık.. ayır ver..
gibi işler arasında..
valla üstümü bile değiştirmem .. koşuluyla ufak bir kahve molasına gelen sevgili dostlar..
kahve değil çay sofrası yaptık..
ev yapımı yedi tahıllı ve cevizli ekmek ve mercimek köftesi..
karsdan gelmiş diyarbakır sucuğu dediğim cevizli sucuk ve fındıklı pestiller.. ve muhtelif yöre peynirleri eşliğinde..
bereketli kadınım..
bişey yok derken bile fena değildi evdekilerim..
gerçi o arada ekmek..
tamirden gelen ekmek makinesinin denenmesi için yapıldı ama.. olsun..
bayrak 29 ekimin güzelliği yine saime hanımı anarak bayrağımı ütüleyip astım..
teve de progrmlar
çok renksizdi.. marş yoktu hiç farkettiniz mi...
demek bizim en önemli sorunumuz..
mill bayramlardaki marşlarmış..
neyse devlet erkanı su altında kalmadan açtı marmarayı..
ve ilk havai fişek gösterisinden beri hep sokakta izlediğim gösteriyi..
bu kez evde izledim.. ekran başında idim
pek muhteşemmiş..
bundan sonra ya ulus parkı ya da çamlıca tepesidir gideceğim yer..
ailenin diğer fertleri dışardaydı..
kimisi enduroların motorlu geçit törenine katıldı..
kimi başka yerlere.. gitti..
diğer günler karışık..
bir sokağa çıktığımda..
kibele isimli güzelleştirme merkezi..
botokslu dolgulu genç ve diri vücutlu olanlaın kibelesini gördüm.. tabelada..
oysa biz..
diye başlayasım geldi.. can yücelin bir şiiri gibi..
kadının suni ve piripak güzelliği ile tanrıça olacağını sananlara gıcık oldum..
güzellik üç ila sekiz saatte edinilen bişeydir..
bilinç bilgi ve derinlik ise.. yıllarca emek verilerek kazanılır..
ikisinin bir arada olmasına itirazım yok elbet..
ama güzelllik salonuna kibele adı verileceğine..
kitaplığa..
arkadaşlık merkezine filan verilsin daha iyi demeye çalışıyorum..
neyse..
aslında neye itiraz ettiğimi bile bilmiyor olabilirim..
efenim bir yeni dükkan var yolumun üzerinde..sürekli kapı önünde bir sergileri oluyor..
bazen banklar bazen masalar..
bazen birisinin o masaları boyadığını veya patinelediğini görüyorum..
ama ilk defa bu yüzü gitmiş..
ii görünmekte olan koltukları gördüm bi dizi.. bir zamanlar sokaklardaki koltukları çekerdim onları anımsattılar.. pek de güzel göründüler çuval çuval halleriyle..
duyunca çok ağlayıp şımarıp dırdırlandığım .. neredeysese burunlarından getirdiğim..
sitemlerimi durdurmak ve sevgilerini kanıtlamak zorunda bıraktığım için
ve elbet ve en önemlisi beni sevdikleri için ..
buluşacakları günü benim boş zamanlarıma denk getirme
ve o buluşmadan beni de kırmızı dipli mühürle taçlandırılmış bir davetiye ile..
haberdar eden dostlarıma..
sevgi ve öpücüklerimle..
oğlakım evet.. ataletim..
olgunum..
ustam kibeledir filan ama...
arada böyle şımartılmak benim de hakkım..
seviyorum sizi..
=)..
geldik.. cumaya.. 1 kasım cuma günü..
sayın leyla ataselin ..
önayak olduğu yeni bir oluşumun başlama tarihi..
bu adreste..
her ay..
bir okuma macerası başlatıyoruz..
şimdilik..
her ay..
aynı kitabı okuyup..
yazdığımız yazıyı birbirimize göstermeden bu siteye ekleyeceğiz..
ama bu sadece şimdilik onu söyleyeyim..
sistem oturunca bu siteyi diğerlerinden farklı kılacak..
başka girişimler de olacak..
işte kolajdaki bir kare de..
ordan..
neymiş.. tanıtım yazısı eklensin miş..
eh ben okur tarafımı yazmaya kalkınca..
uh-huuuu uzadı gitti tabii..
uzun mu bu dedim yok yok süper dediler..
onlarınkini bilmiyordum..
bir yayınlandı..
anacım hadi lale ve leylak dalı iyi de..
selginim kalmış benim tanıtım yazısının altında..
ezilmiş minnacık olmuş..
ben bir üzül bir utan..
ye başlarının etini..
sonuç..
şimdi bir..
"kim bu bibliyomanyaklar düğmesinde tıklanınca gidilen kısa tanıtım yazılarımız" bölümü var..
bir de..
okuma maceralarımızın anlatıldığı uzunca yazılarımız olacak ilk yazılar..
sırf beni rahatlatmak için..
kabul ettiler bu format değişikliğini..
ve son kare..
bir kalp..
sabah kahve kişisi gelmemişti.. ben işe geldiğimde..
sigaram bitmiş evde..
uyanır uyanmaz ferhanın dediği gibi..
bila kahve no sigara işe gelmişim..
kahve kişisi gelmemiş..
sinir oluyorum benden lüks yaşamasına..
neyse serviste bir kahvecik yaptılar..
onu da döktüm mü..
silmek için kaldırdım fincanı..
fincan beni seviyor..
yani ben de sevmem aslında kalp desenini..
ama fincan beni sevince.. değişiyor işler..
özetle bakınca ben bu hafta fazla kapris yapmışım..
duruma bakılırsa...
ağlaştıkça elde etmişim istediklerimi.. fazlasıyla..
bu durumda çıkaracağım sonuç..
asla ağlaş sitem et ve elde et değil..
o tiplere bir de gıcık olurum ayrıca..
ama
yorulmuşum ben ki..
ilkel içgüdümü kontrol edememişim..
zaten bilgisayar şifresi çokyorgunum olan birinin..
çok dinlenik olması beklenemezdi değil mi..
unutmayalım ki..
henüz yıllık izninden sadece altı gün kullanmış bir ataletten söz ediyoruz..
yorulur elbet..
naapsın..
5 yorum :
Nasıl seviyom seni,nasıl güzeldi o yazı,nasıl kıyılabilirdi tek bir kelimesine bile.
Sitem etmek de şımarmak da en doğal hakkın,istediğin kadar yap,o günü senin günün ilan ettim:)
Yazılarınızı nasıl merak ettim bi bilsen...
Öptüm seni Ataletim canım benim
çok seviyorum seni.. uzaktan uzaktan, sessiz sakin...
Funda
hem de ben hem de ben derdi çocuklardan biri ufakken..
bir yaşlı teyze vardı o da.. konuşamazdı.. bir elinin parmaklarını birleştirip.. göğsüne değdirip ben ben ben deyişi vardı.. sessizce.. çığlığı duyardınız..
işte ben de hem de ben de .. seviyorum gerçekten sizleri..
=)
Ben senin o tanıtım yazını okurken, karşımda oturmuş bana anlatıyormuşsun gibi gelmişti.Çok da sevdim.
Sizler gibi bir okur olmadığım halde, paylaşımlarınızdan çok yararlanacağımı biliyorum.
Haa..bi de; o gün o davetiye olmasaydı bile çooooktaaan kararı verilmişti. Seviyos heralde:)
Ee o zaman ben de babamın hemşehrisinin asker arkadaşına dediğini derim:
"Ya ben hemşerim, ya ben" :)
Seviyoruz işte var mı diyeceğin :)
Yorum Gönder