24 Ekim 2013 Perşembe

akıla takılan şarkı gibi .. ama şarkı değil de görüntüler.. ve canıtın doğmadan önce.. ve diğerleri..

hani insanın aklına bir şarkı takılır da.. 
döner durur ya..
kimi zaman da ya asla iki satırından fazlasını bilmediğiniz..
ya da hiç tarzınız olmayan ama kulağınıza..
müzik dükkanı hoparlöründen.. yanınızdan geçen araçtan dışarı sızan müzikten..
bir aşinalığı olan bir şarkıdır..
dönüp durur aynı iki dize.. ve sekiz ölçülük nakarat..

işte bende bazen bu bir imge oluyor..
bir görüntü.. 
daha doğrusu bir video gibi.. geçiyor gözümden aklımdan..

şu aralar da takılan birşey var..
dile takılan şarkıyı nasıl ki bağıra bağıra söyleyerek silersiniz dilinizden..
belki bu görüntüden de yazarak kurtulurum dedim..
dürtüyor çünkü..
ama sonu yok..
yani "fransız" videosu şimdilik..

zorunlu hizmete giderken ben.
bir çok kişi vah vah dercesine bakıp..
 hadi güle güle git demeye gelmişti..
daha bişey yaşamadığım için teselli edemiyorlardı..
ama teselli gerektiren bir durum yaşamaya gittiğimi biliyorlardı..

bu kişilerden sadece biri..
bunu kutlanması gereken bir şey olarak algıladı..
sanırım.. zira bana bir armağan.verdi.. ev hediyesi.. 

bir köşeleri yuvarlanmış kare şekilli tabak.. 
bir kafetiyer veya demlik uzunca boylu..
birkahve fincanı..
bir kapaklı şekerlikten oluşan tek kişilik bir kahvaltı takımı.

krem rengi idi..
ama üzerinde minicik kırmızı stilize desenleri vardı..
o zamanlar fransız tarzı diye birşeyin varlığını bilmezken de bana çok fransız gelen..
ama modern tasarlanmış bir takım...

demek henüz ..
insanların aklını "mor severim" diye yiye yiye bitirmemişim..
cesaret edip bana kırmızılı birşey almışlar..

bir pazar günü anımsıyorum..
iki kişilik kanapem.. pencereden dışarısı görünecek şekilde yerleşmiş..
kitaplığım.. üzeri dergi sayfaları ile kaplanıp üst üste yerleştirilmiş ilaç kolileri..
halım..
cemal bey'in süt almaya gidip de.. ispartalı yeni evli genç bir çift olan sütçü dükkanı işletmecilerine 
destek olsun diye..
memlekette annelerinin dokuduğu onların da tatilden dönerken getirip dükkanda satmaya çalıştıkları..
süt cemal bey'in elinde..
kırmızı ağırlıklı desenli rulo edilmiş ısparta iki ufak halı ise rulo yapılmış olarak..
sütçü çiftten erkek olanın sırtında..
eve getirdikleri anı anımsatıyor..

kapıyı açtığımda..
karşımda duran .. 
süt almaya gidip bir çift halı ile dönen ..
tuhaf insan cemal bey'in kızı olduğumu anımsatıyor..

odam sıcak..
kovalı sobam bir güzel ısıtmış odamı..
evin geri kalanı.. üç oda daha bir sofa banyo ve mutfak soğuk..
dışarısı soğuk..elevizyon açıkmıştır ses olsun diye..
siyah beyaz bir pazar programıdır tek kanallı tevede..

pazar rehavetiyle pijamalarım..
namusluk dediğim sabahlığım..
ve rengarenk şalımla..
yayılasım var..
ama o gün oy kullanmam gerek..
ömrümün ilk oyu..

mühim insanım..
yirmidört yaşındayım..
ilçe sağlık ocağı başkekimiyim..
ilçe kurullarında imzam..
resmi bayramlarda..kutlamalarda hizaya girmek için yere çizilen çizgide..
iki ayaklık yerim var..
kaymakamın sağındayım..
veteriner de benim sağımda..
küçük yerin büyük insanıyım..
ama evde yayılmam gerekirken hayatımın ilk oyunu kullanmaya gideceğim..
anayasa paketi oylanacak..

homurdanmadan giyiniyorum..
kimse yok ki kime hmurdanıcam..
uzun saplı şemsiyemi alıyorum elime..
yağmur yağacak gibi..
kahverengi topuklu ayakkabılarım var..
gerisi ııh anımsamıyorum..
ayakkabıları hatta dizimin altından itibaren bacaklarımı anımsama nedenim..
yamuk yumuk yolda.. topuğu zedelemeden yürüyebilmek..
ve geçerken beni süzen.. dirseğiyle birbirlerini dürtüp..
sirk hayvanı gösterir gibi.. "bak bak kız dohtur geçiyor"diye fısıldayanları görmemek için..
 hep önüme.. yere bakıyor oluşum olabilir..
gidişim dönüşüm arası kısa sürse gerek..
"şuncacık" yer her yerin uzaklığı zaten..

dönüşte yağmur başlamıştı onu anımsıyorum ..
soğuk bir yağmurda eve girdiğimi anımsıyorum..
eve dönmenin..
sıcak odaya girmenin keyfi..

kendime bir sütlü neskafe yaptım..
o üzeri kırmızı desenli fincana..
şekerliğe üzeri çukulata kaplı fındıklardan doldurmuşum..
yakın zamanda istanbul'a gidip gelmiş olsam gerek..
ya da cemal bey dergi göndermiş olsa gerek dergileri rulo yapıp içine sürpriz tadlar koyarak göndermeyi seviyor bana..
belki de öyle geldi fındıklar buraya..
zira bulunduğum yerde yok öyle şeyler...

şekerliği ve fincanı tepsi yerine kare tabağın içine koyuyorum..
ve kanapedeki..
kimsenin asla oturmayacağı ikinci kişilik yere bırakıyorum..
bir yanımda kitabım bir yanımda örgüm..
kahvem.. çukulatalı fındıklarım..
dışarda yağmur..
içerde sıcak..
vermişim red oyumu..apiste..
özgürlükleri kısıtladığına inandığım..
her ekrana çıktığında..
beni ve mesleğimi aşağılayan birşeyler söyleyen askerden dönme devlet başkanın hazırladığı hazırlattığı bir şeyin benim yararıma olamayacağına inancım tam..
zaten ben mecburi hizmetteyim bir çok arkadaşım..
ya hapiste.. ya toprak altında..
ya evlerindeler ve en yakın dostları  psikiatrları ..
onlar adına da vermişim red oyumu..
üstelik daha bilmiyorum ki herşeyi..
bir çoğu sadece kulaktan kulağa söylenti..
daha tam ortasındayız fırtınanın..
yıllar gçecek ve kaç kişilerin .. kimlerin başına neler geldiğini öğreneceğiz..
ve çok şaşırıp .. kimilerimiz çok üzüleceğiz..

ama o an için durumum iyi..
bana kalan kocaman bir ikindi akşam üstü ve akşam var..
oh miss..
huzurluyum..

iyi de neden bu sahne hiç durmadan dolanıp duruyor..
beynimde..

bilmiyorum..
ama çıksın diye içimden..
yazıyorum buraya..

pese..biiir..
o takımdan sadece çaydanlık kafetiyer olan sağlam kaldı..
az kullanıldığından sanırım..
porselen değil seramikti takım zira ve diğer parçaların kenarları "pınç"mıştı..

pese ikii.. kasımın yedisiymiş..
referandum baktım şimdi..
demek soğukla ilgili anılarım filan hep doğru..
neden şüphe edip baktım.. onu da bilmiyorum ama...

pese üçç.. neden canıtın doğmadan önce.. çünkü..
daha yirmidört yaşındayım..
ve heryere gidebileceğime..
herşeyi yapabileceğime nasıl inanıyorum..
nasıl da keskin hatlarım..
nasıl da siyah ve beyaz ayrımlarım..
ve nasıl hiç fedakarlık etmemişim daha ...


Image Hosted by ImageShack.us

13 yorum :

lale dedi ki...

Sen yazarken keyif almışsın ya okurken o keyif bana katbekat geçti...Benzer tarihlerde benzer yerlerde benzer anılarım var. Bizi birbirimize yakınlaştıran geçmiş kırıntıları var.

İki ilmek atıp,ağzına tık bi fındıklı çikolata atar mıydın?))

Leylak Dalı dedi ki...

Ben de çok keyif aldım bu yazıdan ve bana bir şey hatırlattı. Annem öldükten sonra onun binbir görüntüsü arasından hep bir sahne geldi gözümün önüne, diğerleri yoktu. Çok uzun yıllar severek giydiği, hatta bir dönem ev elbisesi gibi kullandığı portakal rengi-beyaz desenli bir gecelik-ev elbisesi vardı. Üzerinde o elbise sürekli uzandığı ya da dantel ördüğü 3 kişilik kanepede uyuyor oluyor. Sonra kapı çalıyor ve annem telaşla uykudan uyanıp kapıya koşuyor. 3 ya da 4 yıl her annemi düşündüğümde bundan başka görüntü gelmedi gözümün önüne. Şu anda bile canlı sanki yine gözlerimde. Bir anlamı olmalı ama çözemedim. Biz zaten iskender'in düğümü gibi kadınlarız sanırım :)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ben referanduma annemle birlikte gitmiştim ve "mavi" atmıştım. Herkesler "mavi" atar sanmıştım bir de romantik romantik. :)) Sonuçlar açıklandı, %99 mu ne öyle akıl almaz saçmalıkta bir şey!
Evet, hava soğuktu, hatta sanırım İstanbul'da yağmur da vardı. Belki de psikolojimizin karanlık günleri oldukları için hafızamıza öyle soğuk ve karanlık olarak nakşedildiler. Kimbilir?

Adsız dedi ki...

niye insanlar in hep kötü anılar i gelir ki zorunlu hizmetle ilgili ? azmiye

lale dedi ki...

e ben hiç kötü anı okumadım, ne hoştu Cemal Bey'in halılarla eve gelmesi, oy atımı dönüşü bekleyen sıcak ev, örgüler, fındıklı çukulatalar...
Ayol ya ben başka yazı okudum ya da Azmiye Hanım

Çiğdem dedi ki...

Ben oy kullanamamıştım. Henüz 21 değildim he he.. Babam hayır oyu atmıştı, zarftan görünüyordu oyların rengi. Yolda epey konuşmuştuk, asker gitmeyecek ama anayasa oylaması böyle yapılmaz diye.

Gidenlere rahmet olsun. Ağzımız da hep fındıklı çikolata gibi tatlı..

Adsız dedi ki...

Sıcacık..Keyifli ilklerin telâşı var. Topuklulara yöre halkı alıştı mı yoksa sen düzlere mi geçtin?

Gencecik başhekim büyülemiştir oradakileri

Mahrumiyette bile keyif yaratmanın sıcaklığı sinmiş yazıya.

Kısaca,o musibet oylamaya rağmen çok sevdim.

Ece


Adsız dedi ki...

Azmiye'm minik kuşum.. aslında bu bir anı bile değil bir an denilebilir...
genel olarak cevap verirsem.. evinden ilk kez ayrılmış.. hiç kimseyi tanımadığı bir yerde bazen ilk defa büyük şehirde yaşamaya başlamak.. ilk defa bir ev sorumluluğu almak.. ve hastaları tedavi etme sorumluluğu gibi bir yükün altında olmak pek hiç durmadan keyifli anı üretilecek bir durum değil..
ha hiç mi olmuyor .. oluyor ama diğeri endişe.. kaygı.. yalnızlık hüzün öfke onlar daha çok ..

üç.. burası ataletin bloğu annem atalet.. hüzün sever yazar.. anlatır filan.. hüzün ataleti.. atalet hüznü besle.. mecburi hizmette olsun olmasın..

dördüncüsü.. hafızada seçicilik diye bişey varmış.. insan sadece ağzında kalan tadı anımsıyormuş bir de arada çok etkileyici olan şeyleri.. o durumda da.. ikinci durum söz konusu olduğunda bolca hüzün arada korku veya kötü anılar zıplamasını saklıyoruz bu durumda.. böyle işte..
öpeyim seni..

lale kuzu.. sen dalga geç tabii.. sen niksar'a gelin hanım ben beyşehire hökümet tabibi kız dohtur.. he .. =)..
şaka bi yana halılı cemal bey bölümü pek komiktir evet bi süre içeri almayıp.. içerdekiler yığılıp kapıya.. eve gelen cemal beyi ve halılarını izlemiştik =D..

ekmekçi kız.. evet ben de pek hayal kırıklığına uğramıştım...
o yüzdendir her referandumdan korkum.. bence bizim millet.. paketlerin içinde neler olduğunu tahmin etmekte pek başarılı değil..

iskenderden de kardeşim leylak dalım..
neden bazen bazı şeyler yüzeye çıkar..
bilmiyorum vardır bi anlatmak istedikleri elbet...

atalet..

Adsız dedi ki...

aaa çiğdem ben seni neden görmemişim ki..

demek sen refakat ettin oy kullananlara..
ben renkleri filan hatırlamıyorum.. muhtemelen bu konuda konuşacak kimsem olmadığından...
bak işte gene yalnızlık gene hüzün....

Çiğdem dedi ki...

Mavi ve kahverengiydi. Evet mavi, hayır kahverengi. İncecik zarftan renkler tabak gibi ortada.

Severim senin hüznünü.. Kaldı şurada 2 ay, yeni yıl yaklaşıyor. 21 Aralıktan sonra da yaz geldi sayıyorum ben. Yine uzar günler gelir keyfimiz yerine.

Adsız dedi ki...

ecem ben hiç topuklulardan vazgeçmedim.. file çorapla aşı yapmaya gitmişliğim topuklu ayakkabıyla ağaç dallarına tırmanmışlığım var...

keyif benim göbek adım .. yok ya da bana çocukken ehlikeyif derlerdi .. daha uygun düşer .. =)..

çiğdem kahverengi konusunu bir önceki referandumdan anımsıyorum.. kahverengi oy verin demeye getirmek için bloğun tepesinde sürekli kahverengi bir nesnenin fotosunu gezdirmiştim o zamanlar.. bi gün çukulata bir gün yün yumağı bir gün oyuncak ayı şeklinde.. sırf o nedenle kendine isimsiz dememek için kahverengi kod adını seçen bi okurum olmuştu... hatta.. ama o 1982 seçiminden hiç renk anımsamıyorum...
atalet..

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Sevgili Atalet ve Sevgili Çiğdem,
Oy rengi konusundaki karışıklığı gidermek amacıyla aşağıdaki linki okumanızı önerebilir miyim?

http://www.sabah.com.tr/fotohaber/gundem/izmir_27_mayisa_hayir_demisti/22403

Oradaki şu notu, 1982 referandumu için hatırlatma olarak ekliyorum:
7 Ekim 1982’de Cumhuriyet’te çıkan karikatürde Behiç Ak’ın diline doladığı mavi, 7 Kasım 1982 günü 82 Anayasası’nın oylanacağı Türkiye’nin ikinci referandumunda ‘Hayır’ pusulasının rengiydi.

"Mavi" o nedenle benim oy rengimdi. :)

ATALET dedi ki...

82 yikindaki pusulanin renkleri konusunda iddiali degilim.. ben rengi filan hic dusundugumu de animsamiyorum zaten.. gittim ve hayir dedim.. sonra o anayasayi degistirecek referanduma da hayır dedim.. o da kahverengiydi cunku dedigim gibi blog tepesinde kahverengi imgeler yapistirirdim morseven kadin olarak ve bir blogsuz yorumcum kahverengi kod adi almisti kendine..

Bu sefer de kahve renginden gidiyorum.. 😁

Follow my blog with Bloglovin