24 Ağustos 2013 Cumartesi

beyoğlu kitabevleri.. pera.. derdim.. canıtın pek beyoğlunda takılmaz ama.. ve diğerleri..

bazen kendimi masalcı anne gibi hissediyorum..
yaşım dolayısıyla.. dünya tarihinin ve türkiye tarihinin hatta teknoloji devriminin en hızlı zamanının büyük kısmına tanık olmak bunun bir nedeni..
bir diğeri ise..
dinleyen olmam..

inanmayacaksınız ama ben eskiden sadece dinlerdim..
fena fil hafızalı olduğumdan arada ufak tefek boşluklar olsa da..
benden iki önceki neslin de anılarını biriktiren oldum..
o yüzden bu aralar ..
üzerinde oynanan oyunlar ve kâra sömürtülme hedefi içindeki beyoğlunu yazacağım şimdi..
hem de beyoğlunun romantik tarihi olarak değil..

pera.. beyoğlu başlangıçta ekalliyet.. yabancı uyrukluların yeri..
dolayısıyla iyi dükkanlar.. bankalar elçilikler.. (istanbul başkent ne olsa).. orda..
avrupai binalar.. taş binalar..
pasajlar.. paristeki gibi.. yürüme alanları.. açık hava konserleri..
ironik ama..
çölde serap gibi..
mesela müslüman mezarlığının üzerinden güzel manzaralı.. petit champs..
bak parisde chaps elysee var.. romada campo di fiori..
bu sözcük aslında tarla demek..
ama havalı..
bugünkü tarlabaşı ..
şu anda radyoevinin TRTnin olduğu alan zamanında.. uzun elbiseli şemsiyeli hanımların..
bastonlu beylerin dolandığı zaman.. yıllar bin9yüzlerin başı gibi..

zamanla .. önce savaş.. sonra ankaranın başkent oluşu ile..
azalıyor yabancılar..
kalıyor ekalliyet..
rumlarla mübadele..
daha da azalıyorlar..
o binaların bir kısmı yangınlarda harab oluyor..

halalar ve babam için pera..
tiyatro.. alışveriş.. çay ve kahve içme.. ve piyasa yeri..
şapkalı hanımlar beyler..
derken şu eylül olayları..
bir darbe daha..
varlık vergisi..
sermaye el değiştiriyor..

ama beyoğlu benim çocukluğumda
oyuncak almaya gittiğimiz.. japon pazarı..
ayakkabı almaya gittiğimiz.. hayko nazaryan gutan..
vakko..
annemin vitrininde durmadan geçmediği.. franguli..
fitaş sineması..
emek ve dünya sinemaları…
beyoğlu çukulatası..
şekerci.. ali muhittinden badem şekeri.. karamela.. hindistan cevizli şeker..
kuş lokumu çifte kavrulmuş..
derken hayatıma giren fransızca.. hachette sander kitabevleri..
beyoğlu evlendirme dairesi.. tünele doğru..
annemin kartaltepe kız meslek lisesine benzetirdim cumhuriyetin ilk yıllarının mimarisinde.. yayvan serin sağlam bir bina.. abim de orda evlenmişti hem..
çiçek pasajı o yıllarda bende yok mesela.. ama büyük postane var...galatasaray lisesi var..
sonra rekor ve dekor var kumaşçı.. desenli kreplerden ketenler.. jorjetler alıp etekler. dikerdi annem..
turunculu yeşilli bir tartan kumaşı anımsıyorum.. iskoç etek dilikmişti.. kilt denilenden.. çengelli iğnesi dahil pek modaydı bi ara..
. neyir var mısırlı triko var.. büyümek onlardan bişeyler alınması idi..
saime hanımın pek sevdiği
beymen ben lisede iken.. modern olmak .. ordan bir gömlek alabilmekti.. derken vepa var..
bir ctesi sabahı ordan aldığım bir tişört var.. babamla yaptığımız yürüyüşler.. annemden gizli aldığımız yüksek topuklular var mesela..

sonra olağan üstü hal dönemleri.. anarşi..
mayıs felaketleri..
gece sokağa çıkma yasakları.
sanat ve ekonominin çöküşü..
seks filmleri furyası.. ve birahaneler.. bi dolu sarhoş.. bi dolu istanbullu olmayanın caddede omuz ata ata yürümesi ve laf atması.. popoları ellemesi.. var..
odakula var.. sergiler var orada ama pasajdan geçip tepebaşına geçmeye korkmak var alaca karanlıkta..
casa d’italia var.. italyanca kurslarına gittiğimiz..
grand hotel de bristol var.. dayımın istanbula gelince kaldığı söylenen
tepebaşındaki the marmara otelin lobisi var.. giriş üstü katta.. kurstan önce kahve içtiğimiz..
cebimizde para olunca..
pera palas var.. onun pastanesi var..
kahveyi demlikte.. sütü de sıcak getiren yerlerden..
sinemalar var.. hala bapbapı var ilk kafeterya.. sokak içinde..
saray muhallebicisi.. o zamanlar sevgiyle söz ettiğimiz bir mekan.. temiz nezih lezzetli ve anı dolu..
fransızca dergi almak için gittiğim taksimdeki gazete bayii var..
ama bu dediğim yerler arasında.. kalabalıkça da olsa ..
başımızı pek kaldırmadığımız.. saçma bir yol bizim için beyoğlu..
ama ferhan var artık.. sinema festivalleri var aksanat var yky var hem üzerinde sergisi var..

sonra yavaş yavaş.. gençler aldı ele beyoğlunu..
blues barlar açıldı birahanelerin yerine..
kitapçılar konsept değiştirdi..
kafeler vardı artık içinde..
arada fazlasıyla kalitesiz ürün satan dükkanlar olsa da..
yer yer ilginç mağazalar da vardı..
takıcılar.. şalcılar.. terzi malzemeleri satanlar..
nargile kafeler..
o altmışların sonundaki çöküşüyle beraber artık aranmayan istenmeyen yer..belirli bir sosyo kültürel tabakanın gitmediği yer.. yavaş yavaş canlanmaya başladı .. gençlerle..
atak yaptı.. narin tüketici kısmı oralarda var olmak için..
markiz renove edildi üzerinde bir zengin işi pasaj açıldı her bir köşesi yabancı ve marka satan.. tutmadı tabii..
kapının önüne arabayı şöförü gelemeyenlere göre olmadı hiç..
gündüzleri cumhuriyet mahallesi..
arada bir saint antoine..
cezayir sokağı.. o da markizle eş zamanlı bir hevesle açıldı.. ve kısa bir zaman dilimi içinde eridi gitti…
sıradan bir sokak oldu.. arkalarda çukurcuma var eskiciler..
ve sokak sokak biliniyor beyoğlu sevenleri tarafından..
asmalıyı sevenler var nevizadeyi sevenler.. cihangiri sevenler var..galatayı sevenler var..
genellikle başını kaldırıp da yukarı binalara bakmayan.. gençler..
kitapçılar.. dükkanlar.. barlar arasında korkunç bir kalabalık cadde akıyor sanki orada.. akıyor cadde..
gençler akıyor orda..

şimdilerde.. yeniden kitapçıları sinemaları ortadan kaldırıp binaları yıkıp yağmalama furyası var.. yalan..
restore edicezlenmeler var..
belki de başaracaklar..

bu yazı kitaplar yüzünden döküldü içimden dışıma..
kitaplara en çok.. eski kitabevleri yakışır çünkü..
kitabevleri.. sinemalar.. boşaltılıp yerine alışveriş merkezleri.. 
yerine oteller yapılacak.. turist gelsin diye..

oysa ben her gittiğimde bakıyorum demirörende bir kalabalık yok ama beyoğlu kalabalık..
gençler var.. değişik şeyler toplamak kendi tarzlarını oluşturmak için .. dolanan..
iyisiyle kötüsüyle gençler bugün odak yaptı beyoğlunu..

son zamanlarda az biraz karaköye kaymaya başlamışlardı gerçi..
ama eğer bu yenilenme ile beyoğlu o ruhsuz demirörene benzerse..
bence artık.. beyoğlu herşeyi kaybedecek..
ha nolur derseniz.. hiç derdim tasam değil..
kaç kez oluşup yeniden yapılanmış biryer orası.. binalar değil yaşanan yaşananlar önemli..

herseferinde orada olanlara göz dikmiş birileri tarafından yağmalanmış.. beyoğlu..

yaşamımım yaklaşık bir on küsur yılında aklıma bile gelmedi orası.. öyle yani..
mecbur kalıp da konsolosluğa filan.. gittiğimde tırıs tırıs koştururdum öyle yabani..

aslolan ruhtur.. onu da can verir mekanlara.. insan canı..
beyoğlu bir on yıl kadar önce bugünlerde otuzları süren sürmek üzere olanlarca keşfedilip onların ihtiyacına göre yeniden yapılandı..
interraile gittiğinde hbç.. hostellerde tanıştığı herkes..
beyoğlu gecelerini anlata anlata bitirememiş..
pek şaşırmıştı..
benden çok biliyorlar diye..

turistlere pazarlanacakmış.. beyoğlu..
turistin de uzak doğulusuna olsa gerek..

diğer gezdiğim kentlerde de öyle turistlerin olduğu yerlerin ruhu yok ki..
alış veriş merkezlerinin ya da sokaklarının ruhu yok ki..
bulunur başka ara sokaklar..
bu şehir yedi tepe..
illa keşfedilip kurcalanmamış köşeleri vardır.. illa..
oraları keşfeder gençler.. atalet de peşlerinden..
bir furya gelip yakalayana kadar..
oraları da….


dedim ya benim derdim kitabevleri..
o yüzden şu robinson kitabevinden hediye kartı.. 
önce öde sonra al.. kart sistemi ile destek verebilirsin ey okur.. 
bir de şu yazıya bakmadan geçme.. nefis..  bir o kadar da acıklı mı..
yoksa gençlerin böyle bir durumu yok da.. çoktan yeni mekanlara akmaya başladılar mı ??..

ne demeye çalıştığım karıştı gerçi..
ama özetle şunu dedim..
beyoğlu her semt gibi.. zaman tünelinde hep başka amaçlara hizmet etmiş..
bize uyduğunda kullanmışız..
uymadığında uzaklaşmışız..
bu da geçer.. aslında.. demek istedim..

benim esas derdim..
avm içindeki kitapçıda... ayfonundan arkadaşınaı arayıp..
tatile gidiyorum.. benim kitaplarla pek işim olmaz ama bu sefer bişey alasım geldi de..
sen bilirsin böyle şeyleri diye aradım ne önerirsin " diyen fönlü makyajlı topuklu iş kadını ciddiyetli yaratığı.. işte pek beyoplu kitabevlerinde görmezdik..
orda genellikle birbirinin elindeki kitaba bakan.. yorum yapan..
elinde listesiyle gelenleri 
aradığını bilen okurla vakit geçirmenin tadını çıkarırdık..
derdim işte budur..




Image Hosted by ImageShack.us

2 yorum :

serpil dedi ki...

Pandora'nın bulunduğu bina da otel olacakmış, üzüldüm bu habere de :(

parıldayan çiçek dedi ki...

Ankara'da İtalyan turistleri gezdiriyordum .Zaman kaldı nereyi görmek isterseniz dediğimde Ulus dediler.kavaklıdereyi görmek istemediler.Beyoğlu İstiklal içinde geçerli.Ne güzel yazmışsınız

Follow my blog with Bloglovin