26 Nisan 2013 Cuma

atalet ve roması ve SPQR kavramı....

hoş geldim blog..
gezdim ve evet bu kez hoş geldim..

düşünüyorum..
çok fazla.. zaten başka bi faaliyetim yok..

çocuklarla normal günde geçirilen vakit..
olarla ilgili yeterli bilgi aktarmıyor insana..

iki yıl önce gitmiştik çekirdekle tatile..
ve felaket olmuştu..
o ergen ben bergen durumları bizi çok yormuştu..
utanmış ve yazamamıştım..
ama yakınlarda olanların içini şişirecek kadar..
söylenmiştim..

bu yolculuktan birkaç çıkartımım oldu
buraya eklemek istiyorum..
kimbilir ilerde sanalda dönen  dolanan bir moral motivasyon yazısı olarak  yerini bulur bu yazı..
ya da belki tam tersine..
annelikle ilgili yapılmayacaklar yazısı olur..

annelik..

"sizi dinlemiycem!!!...
 kulaklık var müzik dinliyorum" 

cümlesine..
 "oh. çocuğum açıklama yaptı.. süper.. büyüyor mu ne..
şeklinde pozitif bakabilme kabiliyetidir..

kadın olmak. sıkıntıyı uzatmamak için birbirine dal uzatabilme becerisidir..

sen buraya girersin girersin kesin .. 
denildiğinde..
kesin girilmesi gereken bir yer olduğunu görmek 
ve diğeri bunu gördü bildi söyledi diye sevinmek..
bak bu da annelik tanımı olabilir..

bir nedenle kapıştık çekirdekle diyorum ya inişli çıkışlı bir ilişkimiz var bizim..
ben de her zamanki gibi yaptım..
biraz espas istiyorum dedim.. önden yürümeye başladım..
bir iki dakika sonra..
hala istim üzerinde iken ben ve topuklarım çakmak çakmak çakarken kaldırıma..
baksana şunlara ne şirinler dedi bir ses..
sol omuz başımdan az geride çekirdek..
yumuşacık sesiyle..
baktım bir çoook yaşlı ve pastel renklerde çift.. bankta..

ortamı yumuşatmaya çalışma dedim..
sinirliyim..
ama çok şirinler dedi.. ve devam etti..
ortamı yumuşatmaya çalışmıyorum..

çalışıyorsun..
normalde o çifti ben sana gösteririm ve sen ilgilenmiyorum dersin..

hiç de bile..
dedi..

gün sürdü bin kere barıştık tabii..
yorgunuz..
ben yorgunum çekirdek yorgun ve huysuz..
bn yıllık duvarın arasından çıkmış bir yabani çiçek..
ayrık dediğimiz güzelliklerden..
baksana dedim..
ilgilenmiyorum dedi..
hah dedim..
içimden ve devam ettim..
ama çok şirinler..

hehe ne oldu bil blog..
durdu..
algıladı..
iki adım geri döndü..
baktı görmeden..
yüksek sesle..
bakalım bakalım madem dedi.. bana duyurmacasına..

evet..
anne kız olmayı böyle zamanlarda seviyorum..

aşktan konuşmayı seviyorum..
eski zamanları anlayamamasını..
ama anlamaya çalışmasını hatta bazen doğru bulmasını..
asla uygulamayacak olsa bile..
o günkü kural devir bilinci ve saireyi..

sonra..
bana tahammül etmeye başlamasını farkedip ona sevinmeyi seviyorum..
sanki bir anlık rol değişimi gibi..
o beni tolere ettiğinde..
sonra belirli bir kahkahasından.. o anda bişeyler karıştırdığını anlayıp..
hı ne demeyi..

bu kadar ufak şeylere bakıp..
oluyor bu oluyor diye sevinmenin şaşkınlığını..

ne diyim..

üçüncü bir kişinin anlamasına imkan omayan kahkaha krizlerini..
hani.. arkadaşlarla yaşanan şekilde..

tam anneliğim tutmuşken aman salla moduna geçmeyi mesela..

annelik çok ufak şeylerle örülü çok büyük bir ağ..
sıkı dokunmuş filan değil..
ama çok dayanıklı..
bir çeşit..
örümcek ağı.

ya da en azından benimki böyle..
zaten bunun kitabı mı var..
ve bunu anlamak için o kadar uzağa gitmeye gerek var mı demeyin..
acaip kızarım var evet..
cepsiz.. telsiz esemessiz..
birbirimize dönük.. daha yoğun bi zaman düşünemiyorum..

sonuç planların bir kısmı yapıldı bir kısmı yapılmadı..
bir kısmı plansızca önümüze düşüverdi ondan bir kısmı emekle
bazısı ise.. komik ama  iki tarafın farklı gerekçesiyle..

mesela.. vatikana gitmedik ama borgese bahçelerini gezdik saatlerce..
çünkü çekirdek zoo'ya gitmek istedi..
saime hanım mı çekirdek mi dedim..
saime hanım bile değil aslında roman fantezisi mi.. çekirdek mi dedim..
onu seçtim..
kayıp tabii..
ikna edemez miydim ederdim sanırım..
demek ki vaticana gidilmemesi gerekiyormuş..
bu sefer..

campo di fiorinin neden çiçek tarlası olduğu bilinmiyormuş..
köşedeki tiyatronun sahibinin mertesi varmış flora diye.. ondandır deniyormuş..
işte ordan peynir almadık ama.. fırından beyaz pideyi aldık..
malesef.. keats evine giremedik.. yetişemedik.. ama 
bir çok kırtasiyeciye girdik..
sonra..
ilk gün tam ulaşmak üzereyken  yorgunluk kriziyle göremediğimiz yere..
ertesi gün yanlış yola sapıp ulaştık da sevindik..

ben gezi yazısı yazmayı sevmem..
ama feysde yazdığımı burda tekrarlamak istiyorum..
romalılar eskiler yani.. kasmışlar..
gösteriş ve şaşaayı gücün göstergesi olarak kullanmışlar..

su getirmişler..
her meydanda akıtmışlar..
o devirde şehirin temiz akar suyu olmuş..
hem meydanlarda..
hem de hamamlarda..
hem de hatta bazı evlerde..

o sular hala akıyor ve içilebiliyor.. her sokakta çeşmeler var.. su içme çeşmeleri de var ayrıca..

motto.. suyumuz var akıtırız..

sütunların yüksekliklerin ve heykelin gözünü çıkarmışlar..
mermeri bulduk.. heykeltraş da var.. dikeriz durumu..
br süre sonra farketmemeye başlıyorsun.. heykelleri sütunları..

sekizbin işçi çalışarak yapılmış forum (çarşı) iki katlı filan bişey şimdiki avmlere beş basar..
o anda iğne atsan yere düşmeyecek kalabalıkta taş çatlasa üç yüz kişi vardı sekizbin kişinin nasıl çalışabildiğini anlamak zor..
organik olarak alan yeterli değilken..
akıl almıyor..

ve en önemlisi..
korumuşlar.. hem de bir yandan üzerinde yaşarken..
romalılar bunu iyi yapmışlar..

ki bir orta çağ yaşamışlar sıkı karanlığından ama gene de pagan dönemi silip atmamışlar..

şanslıydık biz romanın kuruluş törenine denk geldik..
gladyatörler.. romus romulus anne ve babaları kötü amca ve diğerleri..

ortalıkta normal halkın arasında..
ortaçağ giysililerle bir arada..
hemen yüz metre geride bir meydanda ise gayet isevi bir faaliyet vardı..
ne ayiniydi bilemem ama ilkokul çocukları yere bağdaş kurmuş bir papaz ve ilahi korosuyla beraber söyleyip konuşuyorlardı.

romada esneklik medeniyet hoş görü var..
ve hatta uluslararsı havaalanına girişte  polis araması yok..
öyle tıngır mıngır giriyorsun..
sola gidersen ülke içi..
sağa gidersen ülke dışı gidiyorsun..

taksicilerden filan öyle korkmaya..
ay hediyelik alırken kazıklanırız demeye inanmayın..
her pazarda her suvenircide aşağı yukarı aynı fiyata..

çok turistik yerlerde..
işgaliye yüksek..
ama minicik navona meydanından dünyada kaç tane var ki..

ispanyol merdivenlerinde fotoğraf çektirmek isterseniz..
sabah ilk ışıkta gitmeli sanki..
yoksa merdiven görünmüyor..
ha keza.. trevi nam ı diğer aşk çeşmesine..
ve bilin ki çeşmeyi çok iyi gizlemişler..
=)
o da neden aşk bilmiyorum..
bir para atarsan romaya bir daha gelmek..
iki atarsan bir italyana aşık olmak..
üçlersen bir italyanla evlenmek söz konusu..
bir ve üçün aşkla ilgisi yok..
ikinin de mazoismden farkı..

sahi romus ve romulusu biliyor musunuz siz..
hani..
rahibe olsun istiyormuş amcası kızın (ki adı ana tanrıçanınki gibi rhea)
ve savaş tanrısı hamile bırakır kızı..
ve amca kızı öldürtür ve doğan çocukları atar nehire..
bir sepet içinde..
ve o sepet..
kıyıya vurur ve onları önce bir dişi kurt emzirir sonra iyi inanlar büyütür..
ve çocuklar sonra öğrenirler başlarına geleni..
ve amcadan intikam alırlar..
ve dedeleri ki.. neden engel olamamıştır o amcaya.. bilmiyorum.
onlara bir toprak verir aferin diye.
ve şehri kurarlar..
ve adını koymakta anlaşamazlar..
ve sonra yarışırlar..
kim kaç kuş görecek diye..
biri oniki diğeri beş tane görür..
ve on iki gören ad koymaya hak kazanır..
rome olsun der..
ve diğeri beğenmez ve kabul etmez..
ve şehri ikiye bölerler..
sonra bi gün biri diğerinin tarafına girer..
o da öldürür kardeşini..
ve der ki..
romaya izinsiz giren herkesin sonu bu olacak..

yok mu incilden esintiler.. =)
musa..  efenim habil kabil.. meryem anne..
ondan mı yanyana iki meydanda kardeş kardeş birilerinin paganik bir ortamı yeniden canlandırması diğerinin ilahi okuması.. 

eksik kalanlar oldu..
bitmedi roma ama gene gidicez..
zaten çeşmeye tek para attık. garantiledik...=)..

son olarak hbç nin dediğini tekrarlıyorum burda..
kanalizasyon mazgallarında spqr yazan bir şehire gitmek çok etkileyici..
..en çok da bize iyi gelebilir.. 
"daha ne istiyorsunuz" denilmekten bunaldığımız için.. 
"senato roma halkı için" demeyi bilen bir yönetim şekli ılık duş gibi etki yapacaktır ..

ps.. canıtın benden önce gitmişti romaya..
tam enerjim düşerken bir tanesi takılıyordu gözüme..
ve yeniden başlıyordum eğlenmeye gülmeye..
çekirdek en çok bunu merak etti..
sen nerden buluyorsun bu enerjiyi dedi.
canıtından dedim..
sahi ona canıtını okutma vakti de geldi.. hatta geçmiş bile olabilir..

hatta ben bu konuda da bir annelik yazısı yazayım da aydınlatayım dünyayı.... =)..



Image Hosted by ImageShack.us

1 yorum :

lale dedi ki...

Roma'yı senin gözünle görmek, Ataletçe dinlemek pek bi hoş oldu...

Bir arkadaşım çeşmeye para atmam ,para tuzağı gibi bir yorum yapmıştı da iki gün dumur olmuştum bakış açısına:)

Sen Roma'yı gördün ama Roma'da seni gördü...Kim daha karlı bilemedim.

Çook öptüm seni Ataletim canım benim.

Follow my blog with Bloglovin