Telefonu kapadım..
Bir süre boş baktım..
Bilgisayar açıktı önümde duran sayfadan..
Beyin geliştirmeyle ilgili bilimsel çalışmaları toparlayıp
yayınlayan bloğu kaldırdım redırdan..
Daha fazla gelişmemesine karar verdim.. beynimin..
Tüh diye düşündüm sonra..
Ayol daha mutfağın yeni tasarladığım perdelerini yapmamıştım
ay yarım kalır..
Çekirdek dedim.. sonra.. o yolunu bilir.. artık bundan
sonra..
Az bir gülüştüm serviste.. önce beni.. sonra da seni dedim
fizyoterapiste..
Meğer o korkmuş.. oysa ben şaka yapmıştım..
Sonra rapor yazmaya girdim odaya..
Meğer o arada telefon kişisi gelmiş.. kolunda taşıdığı deri
ceketiyle serviste dolanmakta imiş..
Bir panik dalgası olmuş.. o nedenle..ceket nedeniyle yani..
Yavaşça odama süzülüp..
Polisi arayalım mı diye sordular bana..
Güldüm..
O anda..
Heyecanla vuruldu kapı.. haha.. dedim.. ama odamdakinin yüzü
bembeyaz olmuştu..
Aralandı kapı .. kafeteryacı neskafe getirmiş.. sütlü..
Vurma bugün dedim.. hele böyle patırtılı vurma..
Korkutma insanları bak “ohal” var bugün..
Anlamadı..
Ben bugün ilk kez..
Ölümle tehdit edildim..
Üstelik..” ben xxx hastanedeki doktoru vurmuştum.. seni de
vururum..” dedi.. telefonda üç kere.. şimdi cumaya gidiyorum .. dedi kapatırken
de.. telefonun ucundaki ses..
Tamam dedim.. icazetini de alsın bakalım..
Korkmuştu çocuklar gerçekten..
Arasak mı polisi..
Saçmalamayın dedim.. öleceksem bu kadar ironik şekilde ölmeyi aldım kabul ettim..
Sonra gelmiş..a slında idam hükmümü annesi için çıkardı ama..
“zaten beni de iyi
edememişti” demiş.. meğer.. benim hastammış kendisi de.. aa..
O Koridorda kucağında ”şüpheli” deri ceketle yürürken..
Ben Dosyasını çıkarttırdım.. hatırlayayım diye..
Nesini iyi edememişim diye..
Benimle ilgisi olmayan iki önemli hastalığını bulup tedaviye
yönlendirmişim..
Benimle ilgili hastalığının yanı sıra..
Ne çok uğraşmışım..
Gözleriyle bile ilgilenmişim…
Her organını kontrol etmişim..
Vay dedim..
Aferim canım kendim..
5 sene olmuş..
Ne kolay geldi ona telefonda “ben bir doktoru vurdum daha da
vururum” demek..
O vurduğunu söylediği doktoru hasım yerine koymaya
çalıştım..
Olmadı..
Kendimi koymaya çalıştım..
Olmadı..
Benim bir hafsalam var..
Almadı..
Onun yok sanırım.. dolu dolu söyleyebildiğine göre
söylediğini..
Ha sen şimdi merak edersin..
Ne yaptı ki acaba dersin biliyorum.. hak da etmiş olabilirim
bu tehdidi.. senin gözünde..
Çekirdek annesiz de kalabilir yani..
Hakkediyorsa..
Blog ataletsiz..
Kalabilir..
Eğer hakkediyorsam..
Şöyle oldu..
Sabah vizitte.. geldiğinde kıpırdatamadığı felçli kolunu
havaya kaldırıp.. bu düzelmiyor dediği için..
Gülerek.. ama ne güzel şikayet ediyorsun öyle.. kaldırıp
göstererek .. dedim..
dedim evet..
Farkı farketmesi ve
tedavi ve iyileşme sürecinin sonuna dek
sabretmesi için..
Ki o kol yüz hastanın on üçünde düzelmeyebilir.. dünya böyle
diyor..
Ben değil..
Ona sorarsan .. Aşağılayarak.. küçük görerek.. ölümü hak
ettim ben..
Öldüreceğinden ya da benim tehdidi.. salladığımdan değil..
Şöyle oldu..
Bir anda fanusumun içinde idi..
Kalemde güvenli alanımda idi..
Asla yanlış davranılmayan her hastanın şımartılıp öpüldüğü
sevildiği yıkandığı beslendiği ..
Servisimde idi..
Bu anlaşmazlık..
Kalemde idi..
Yabancıladım..
Enerjim buhar oldu kaçtı..
Ben yetmişlerin üniversitelisiyim..
İkinci kattan atlamışlığım dam kenarında koşmuşluğum var
benim..
Tepemden kurşunlar vızırdarken şehrin göbeğinde..
Zigzag koşmuşluğum var benim..
Diz çök nişan al ateş dediğini asteğmenin.. cerrahpaşa’nın
ana kapısından caddeye doğru..
Kulağımla duymuşluğum var benim..
Ateş başladığında.. hastaneye yakınlarını ziyaret edenlerin
ellerinde çiçekleriyle kendilerini yerlere atışlarını..
Kapıların açılıp kovboy filmlerindeki gibi..
Kadınların fırlayıp sokaktan çocuklarını kucaklayıp içeri
kaçtıklarını görmüşlüğüm var benim…
İstanbul’un göbeğinde…
Bana sökmez..
Korkmam..
Ama.. o zamanlar yabancılamadığım ülkemi..
Bugün yabancıladım..
Ben korkmam ama..
Korktu çalışanlarım..
Hu.. blog.. okuyanlar.. diğerleri..
Atlas dergisinde bahadır baruter’in dediği gibi..
“senin istanbulun yalan yavrum”..
hatta senin türkiyen yalan..
kafka geldi aklıma..
dava kitabı..
"tek bir cellat.. tüm mahkemenin yerini alabilirdi" der ya hani..
"Un seul bourreau pourrait remplacer tout le tribunal ."
ve.. ayrılığın sonradan koyması gibi yavaş yavaş..
bu laf da bana.. öyle koyuyor durdukça..
ben o kurşunu yedim gayri..
hayretmem..
5 yorum :
burayı okudum gerçekten de yalan oldu İstanbul,bugünkü mart güneşi, o açan çiçekler yalan oldu...Şimdi,tek gerçek akşam çıkan üşüten karayel...
canımsın Ataletim canım benim
İki kere davrandım telefona.,sonra vazgeçtim;"cuma bugün, işi çoktur" diye..Meğer işin gerçekten çokmuş be canım :(
İslâh olmaz, iflâh olmaz hallerdeyiz artık. Zıvanadan çıktı birçokları.
Ben seni her zamankinden daha çok öperim ve Mart sonuna kadar "hoşçakal" derim.
Ece
O kurşunlu murşunlu 70'li yıllar daha mı iyiydi ne, insanların gönlünde umut vardı hiç olmazsa...
atalet,ne dersen de,
endişelendim hem de çok.dilara
Kanım dondu, nutkum tutuldu bu ne ya?
Polis, savcı? Madem belli kim olduğu... Yapmadım, yapmam deme ne olur. Offffffff çok feci küfrediyorum da buraya yazamam..
Yorum Gönder