1 Mart 2013 Cuma

senin istanbulun yalan.. ve kaleler ve cellatlar ve ölümler.. ve diğerleri..

Telefonu kapadım..
Bir süre boş baktım..
Bilgisayar açıktı önümde duran sayfadan..
Beyin geliştirmeyle ilgili bilimsel çalışmaları toparlayıp yayınlayan bloğu kaldırdım redırdan..
Daha fazla gelişmemesine karar verdim.. beynimin..

Tüh diye düşündüm sonra..
Ayol daha mutfağın yeni tasarladığım perdelerini yapmamıştım ay yarım kalır..
Çekirdek dedim.. sonra.. o yolunu bilir.. artık bundan sonra..

Az bir gülüştüm serviste.. önce beni.. sonra da seni dedim fizyoterapiste..
Meğer o korkmuş..  oysa ben şaka yapmıştım..
Sonra rapor yazmaya girdim odaya..
Meğer o arada telefon kişisi gelmiş.. kolunda taşıdığı deri ceketiyle serviste dolanmakta imiş..
Bir panik dalgası olmuş.. o nedenle..ceket nedeniyle yani..
Yavaşça odama süzülüp..
Polisi arayalım mı diye sordular bana..
Güldüm..
O anda..
Heyecanla vuruldu kapı.. haha.. dedim.. ama odamdakinin yüzü bembeyaz olmuştu..
Aralandı kapı .. kafeteryacı neskafe getirmiş.. sütlü..
Vurma bugün dedim.. hele böyle patırtılı vurma..
Korkutma insanları bak “ohal” var bugün..
Anlamadı..

Ben bugün ilk kez..
Ölümle tehdit edildim..
Üstelik..” ben xxx hastanedeki doktoru vurmuştum.. seni de vururum..” dedi.. telefonda üç kere.. şimdi cumaya gidiyorum .. dedi kapatırken de.. telefonun ucundaki ses..
Tamam dedim.. icazetini de alsın bakalım..

Korkmuştu çocuklar gerçekten..
Arasak mı polisi..
Saçmalamayın dedim.. öleceksem bu kadar  ironik şekilde ölmeyi aldım kabul ettim..

Sonra gelmiş..a slında  idam hükmümü annesi için çıkardı ama..
 “zaten beni de iyi edememişti” demiş.. meğer.. benim hastammış kendisi de.. aa..
O Koridorda kucağında ”şüpheli” deri ceketle yürürken..
Ben Dosyasını çıkarttırdım.. hatırlayayım diye..
Nesini iyi edememişim diye..
Benimle ilgisi olmayan iki önemli hastalığını bulup tedaviye yönlendirmişim..
Benimle ilgili hastalığının yanı sıra..
Ne çok uğraşmışım..
Gözleriyle bile ilgilenmişim…
Her organını kontrol etmişim..
Vay dedim..
Aferim canım kendim..

5 sene olmuş..
Ne kolay geldi ona telefonda “ben bir doktoru vurdum daha da vururum” demek..
O vurduğunu söylediği doktoru hasım yerine koymaya çalıştım..
Olmadı..
Kendimi koymaya çalıştım..
Olmadı..

Benim bir hafsalam var..
Almadı..
Onun yok sanırım.. dolu dolu söyleyebildiğine göre söylediğini..

Ha sen şimdi merak edersin..
Ne yaptı ki acaba dersin biliyorum.. hak da etmiş olabilirim bu tehdidi.. senin gözünde..
Çekirdek annesiz de kalabilir yani..
Hakkediyorsa..
Blog ataletsiz..
Kalabilir..
Eğer hakkediyorsam..

Şöyle oldu..
Sabah vizitte.. geldiğinde kıpırdatamadığı felçli kolunu havaya kaldırıp.. bu düzelmiyor dediği için..
Gülerek.. ama ne güzel şikayet ediyorsun öyle.. kaldırıp göstererek .. dedim..
dedim evet..
Farkı farketmesi  ve tedavi ve  iyileşme sürecinin sonuna dek sabretmesi için..
Ki o kol yüz hastanın on üçünde düzelmeyebilir.. dünya böyle diyor..
Ben değil..

Ona sorarsan .. Aşağılayarak.. küçük görerek.. ölümü hak ettim ben..
Öldüreceğinden ya da benim tehdidi.. salladığımdan değil..
Şöyle oldu..
Bir anda fanusumun içinde idi..
Kalemde güvenli alanımda idi..
Asla yanlış davranılmayan her hastanın şımartılıp öpüldüğü sevildiği yıkandığı beslendiği ..
Servisimde idi..
Bu anlaşmazlık..
Kalemde idi..


Yabancıladım..
Enerjim buhar oldu kaçtı..

Ben yetmişlerin üniversitelisiyim..
İkinci kattan atlamışlığım dam kenarında koşmuşluğum var benim..
Tepemden kurşunlar vızırdarken şehrin göbeğinde..
Zigzag koşmuşluğum var benim..
Diz çök nişan al ateş dediğini asteğmenin.. cerrahpaşa’nın ana kapısından caddeye doğru..
Kulağımla duymuşluğum var benim..
Ateş başladığında.. hastaneye yakınlarını ziyaret edenlerin ellerinde çiçekleriyle kendilerini yerlere atışlarını..
Kapıların açılıp kovboy filmlerindeki gibi..
Kadınların fırlayıp sokaktan çocuklarını kucaklayıp içeri kaçtıklarını görmüşlüğüm var benim…
İstanbul’un göbeğinde…
Bana sökmez..
Korkmam..
Ama.. o zamanlar yabancılamadığım ülkemi..
Bugün yabancıladım..
Ben korkmam ama..
Korktu çalışanlarım..

Hu.. blog.. okuyanlar.. diğerleri..
Atlas dergisinde bahadır baruter’in dediği gibi..
“senin istanbulun yalan yavrum”.. 
 hatta senin türkiyen yalan..


kafka geldi aklıma..
dava kitabı..
"tek bir cellat.. tüm mahkemenin yerini alabilirdi" der ya hani..
"Un seul bourreau pourrait remplacer tout le tribunal."

ve.. ayrılığın sonradan koyması gibi yavaş yavaş..
bu laf da bana.. öyle koyuyor durdukça..
ben o kurşunu yedim gayri..
hayretmem..

Image Hosted by ImageShack.us

5 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

burayı okudum gerçekten de yalan oldu İstanbul,bugünkü mart güneşi, o açan çiçekler yalan oldu...Şimdi,tek gerçek akşam çıkan üşüten karayel...

canımsın Ataletim canım benim

Ece dedi ki...

İki kere davrandım telefona.,sonra vazgeçtim;"cuma bugün, işi çoktur" diye..Meğer işin gerçekten çokmuş be canım :(

İslâh olmaz, iflâh olmaz hallerdeyiz artık. Zıvanadan çıktı birçokları.

Ben seni her zamankinden daha çok öperim ve Mart sonuna kadar "hoşçakal" derim.
Ece

Leylak Dalı dedi ki...

O kurşunlu murşunlu 70'li yıllar daha mı iyiydi ne, insanların gönlünde umut vardı hiç olmazsa...

carpediem dedi ki...

atalet,ne dersen de,
endişelendim hem de çok.dilara

Çiğdem dedi ki...

Kanım dondu, nutkum tutuldu bu ne ya?

Polis, savcı? Madem belli kim olduğu... Yapmadım, yapmam deme ne olur. Offffffff çok feci küfrediyorum da buraya yazamam..

Follow my blog with Bloglovin