3 Ocak 2013 Perşembe

bir buçuk metrelik kitaplıklar.. gelişimler.. toplumlar.. eğitimler.. kitaplar tabii.. martılar .. çünkü onlar özgür.. ve diğer özgürlük alametleri hakkında..



yeni yıla girdik ya..
benim bu yılın hemen ilk günlerinde..
bir kırığı yapıştırmam..
bir kapağı açmam gerek..
kirli çamaşırları yıkamam gerek..
bir açık uçuk bej  sayfa başlatmam..
ve bir de bir nesneyi tutup beyaza boyamam gerek..
bir de kitap kapağı tasarlamam gerek..

metaforik konuşuyorum sandınız ama değil..
 gerçekten  yapmam gereken listem.. 
ve yapmaktan kaçtığım listem üstelik..
şimdi artık ilan ettiğime göre..
kaçamayacağım..

daha uzuyor o liste..
bir kartı geri almam gerek..
kalemi elime almam gerek..
bazı satırlar döşeyip.. bazı mazeretler bildirip..
mührümü basmam gerek..
süslü olmaktan vazgeçmem gerek..
daha programlı okumam gerek..
külliyat üzerine külliyat gitmem gerek.. diye..

yeni yılın ilk ayında düzen denetim kurmam gerek.. 
önümdeki yılın aylarının haftalarının üzerinde.. inanır mısın blog..
inanmazsın..

zira defalarca dediğim gibi.. ben düzensizliğin kraliçesiyim..
hayattaki mottom..
"yumurta havada ben folluk arayışındayım.. "
en çok sıkıldığım şey de.. ben gibilerle yaşamak..
yumurtaların havada tokuşup.. bizlerin de kafa kafaya tokuşması..
kimi  tüylerin uçuşmasına.. kimilerinin ziyan olmasına yol açıyor zira ..

ne düzenli yaşar.. ne düzenli düşünürüm.. bak demin ..

külliyat dedim.. ordan kitaba kaydım..
kitap demişken edebiyat ..tam da onu demişken..
edebiyat sitesi..
site demişken de sonuçta ataletin bugünkü konusu..

bunu çalışırken
bir "ayak" kaç santimdir.. ingilizlerin ayakları büyük müdür..
napolyonun kısa boylu olduğu bir efsane midir.. 
bir kiliseden dağılan rasgele onaltı kişinin ayağı hangi ölçüyü belirler .. 
gibi gereksiz bilgiler edindim..
bunlar bir buçuk metrelik raftan dökülen kırıntılar oldu.. 

o yukardaki upuzun  liste dururken ben ne yapıyorum.. oturmuş bloğa yazı yazıyorum ..
neden.. çünkü ben.. 
ben bir buçuk metrelik bi kitap rafını dolduracak kadar kitabın.. 
bir insanı nasıl eğitimli hale getireceğini.. 
daha doğrusu bunun iddia edildiği zamanı ve sonrasını anlatmak istiyorum..

onu anlatayım istiyorum .. 
çünkü.. bazı insanların yine bazı kitapları sakıncalı bulduğundan.. 
ilan edip sansürlediğinden söz etmek istemiyorum..

 oysa..
"Dünyanın ahlaksız diye nitelendirdiği kitaplar, dünyaya kendi utancını gösteren kitaplardır." Oscar Wilde
di mi??..

eh ama.. okumazsan .. 
birinin bir yerlerde seni tanımladığını da bilmezsin..

bu yaptıklarının daha önce denendiğini..
ta iskenderiye kütüphanesi zamanından beri..
insanın insandan bilgiyi düşünceyi gizleme girişimlerinin olup durduğunu.. 
bunun hiç para etmediğini.. 
zira insanın kafası çalışanının zaten bu bilgiye veya düşünceye herşeye rağmen ulaşmanın yolunu bulduğunu.. 
basamasa samizdat'ladığını..
yazamasa sözlü aktardığını..
kafası çalışmayanının da naparsa yapsın zaten insanın tarihsel gelişimi içinde zaten etken element olamadığını.. bilmezsin..
bilemezsin..

bu yasaklayanlar var ya.. 
oskarın dediği gibi ..
utanıyorlardır elbet yazılı fakirlikten.. ilişkilerden.. tecavüz sahnelerinden.. 
kadın ölümlerinden.. 
utanmalılar da zaten.. ama  yazılısından değil.. 
gerçeğinin hala yaşanıyor olmasından.. 
mağdurun hala ceza görmesinden..
bunlara sebebiyet verenler de.. yazıyı yasaklayanlar da.. fikir gelişmesi fakiri olanlar çünkü.. 

şu sakıncalı kitap şeker portakalı hakkında en benzersiz yorumu onikisindeki çekirdek yapmıştı..
"şeker portakalı!! ayyy.... bunalım.. "..

evet.. bunalımdır.. bunalımlıdır.. dar mekanda nefes alma hatta kahkaha atma çabalarıdır.. 
o yüzden gerçektir.. ve o yüzden bunalım'dır.. 
arabesk değildir.. ve yaptığı etki de budur..
sakıncalıymış.. bazılarına göre..  
olsun varsın.. gazap üzümleri .. ihtiras tramvayi.. vadideki zambak.. madam bovari.. anna karenina.. bence hepsi sırada.. 
sakıncalı piyadelerimiz de vardır zaten bizim..
mutlu mesut geçinip giderler..

bahsetmeyeceğim dediğim ve elbet uzun uzun bahsettiğim  şeyi bir kenara koyup.. 
ben bir buçuk metrelik kitaplıktan söz etmek istiyorum..

1909 yılında.. harvard üniversitesi rektörü.. doktor eliott  bir konuşması sırasında..
150 santimlik bir rafı dolduracak kadar kitaptan.. 
her gün onbeş dakika okumanın..
"liberal eğitimin ana öğelerini öğretmeye yeteceğini" söylemiş..

eğitimin liberali neymiş onu da belirtmek gerek.. 
ekonominin liberaline pek benzemiyor zira..
liberal eğitim "özgür insan"ın yetişmesi için gereken eğitimdir..
kişileri "geniş bir bilgi haznesi ve aktarılabilir beceriler ve.. 
"değerler.. ahlak.. yurttaşlık bilgisi" ile donatmayı hedefleyen eğitim demektir... 

elbetteki korkulabilecek insan tipini oluşturacak olan bir eğitim düzeyi bu..
zira yönetilebilmesi daha doğrusu güdülebilmesi zor insanlar oluşturmanın yolu bu eğitim sistemi..

"collier ve oğlu" isimli basım evi yöneticileri ..
rektöre..
"e madem öyle.. 
o zaman hadi söyle bakalım hangi kitaplar onlar".. diye diklenmiş..
rektör bir liste söylemiş..
onlar da bu listeyi..
bir buçuk metrelik kitaplık rafı serisi olarak basmışlar.. elli bir ciltten oluşmuş..
ellisi kitaplar.. ellibirinci.. yorumlar ve kitaplarla ilgili bilgilerden oluşuyormuş..
bir diğer adı da..harvırd klasikleri ....
hala basılıyormuş..
ayrıca dijital ortama da aktarılmış..
neler yok ki listede platondan.. yunan trajedilerine..
cicerodan darwine.. bütün sakıncalılar orda..

biz 20onüçteyiz.. bu iş için de 1909  demiştik değil mi..
hatta liberal eğitim 17 yüzyılda tanımlanmış ilk.. tam da ortaçağın..
engizisyonun ve cadı avlarının sonrasında tanımlanması bu eğitimin ilginç değil mi..
hmm evet etkilenmediğinizi biliyorum.. etkilenmeyin zaten..
zira az önce de iskenderiye kitaplığından söz etmiştik.. o da 391 yılında yok oldu ana isadan üçyüz yıl önce vardı.. nerden baksan altıyüzyıl.. var oldu.. 

ve yine ayrıca 1909dan etkilenmeyin zira o devirde.. 
kadınlar hala diledikleri gibi eğitilemiyor..
bir çok yerde miraslarını yönetemiyor..
oy kullanamıyor..
evlenecekleri kişiyi seçemiyorlardı..
var olamıyorlardı..
etkilenecek bişey yok..
erkekler kitap okusun birbuçuk metrelik rafa sığan değerlerle donatılsın diyen rektörün kadına bakış açısını da merak ederim ben.. 
evet bana pek kolay yaranılamaz..

bugün de kadın hala varolamıyor bir çok yerde..
yine de  şu birbuçuk metrelik kitap rafları olsa her evde.. 
özenle seçsek.. kadına insana.. açık fikirlere.. güzel hayallere.. eşitlikçi adalete yönelik kitaplarla dolsa.. ezilmişlerin itirazlarıları.. yokedilenlerin çığlıkları.. zalimlerin naraları sızsa..
sayfaların arasından.. odalara .. akıllara..
hayata her pencereden baktırabilme yetisi veren kritik ölçü olsa bu.. birbuçuk metrelik raf..
kadın da var olur o zaman..
barış da var olur..
kişisel gelişime de gerek kalmaz..
hem toplum hem de her bir kişi gelişmiş olur zaten.....

yine de balzak'tan bir cümle ile bitirmek istiyorum..
"özgürlük.. anarşiye yol açar.. anarşi diktatörlüğe götürür.. diktatörlük yeniden özgürlüğe geri getirir.. "..

tarihtir.. 
tekrara meraklıdır..


Image Hosted by ImageShack.us

2 yorum :

lale dedi ki...

Tarih tekrardır diyen mutlaka Türk olmalıydı... Baksana tekrar etmekten bi gıdım ileri gidemiyoruz..

Çekirdek haklı Zeze bunalımdı evet sakıncalı:))

Artık duymuyorum bunları,kendi kendilerine konuşsunlar dursunlar diyorum. Bunaldım valla...

Bir buçuk metrelik kitaplık kitaplarında 17 tanesi var biz de acep yeter mi?))

Öptüm bir daha öptüm
imza: Seda Sayan

ATALET dedi ki...

hehe tamam bu sensin her bir satırınla sensin de lakim ama fakat.. seda sayan ?? =) =P &%++%+/&(/&/()/(/

Follow my blog with Bloglovin