27 Kasım 2012 Salı

sıradan pazarlar.. sıradan günler.. eski şarkı.. palamut.. minicik kırmızı turp demeti ve diğerleri..


oğlanın dalağını almışlar..
onu annesi bilmiyor..
sol kolu kırık diye üzülüyor..
aynı kazada kendisi hem yüzünün yarısının derisini 
hem de omuriliğini kaybetmiş..

ama oğlunun kolu kırık diye üzülüyor..
aman kimse söylemesin oğlanın dalağını da aldıklarını..

sormuyor "yürüyebilecek miyim" demiyor..
"ne zaman yürüyeceğim" diyor..
öyle sağlam ki  kimliğine sahip çıkışı..
öyle dik ki duruşu..
sorgulamıyor bile başka ihtimalleri..

konuşurken pazar günleri kahvaltı market ödev banyo çizgi filmle geçen pazarlardan söz açılıyor..
sıradan değil mi diyor..
ve en çok o sıradan günleri özledim ben.. diyor..

şebnem ferahın "sıradan bir günü özlemeye başlamamıştım" şarkı sözlerinin gerçek yaşam hali..
kaybedişlerin acısını daha iyi ne ifade eder..

balık sevmem ben hele de palamut hiç sevmem..
sevmem.. seçe nazlana yerim.. almasnı bilmem.. pişirmesini bilmem..
ama çocukluğumun pazarlarında babamın kuyruğunda bakırköy çarşısındaki balıkçısına gitmeyi..
kırmızı boyalı  yuvarlak balık tablalarından balığın seçilip hazırlanıp alınmasını izlemeyi..
ordan çıkışta kıvırcık salata ve bir demet minik kırmızı turbu da yüklenip eve gelmeyi..
ben halıda karın üstü kitabıma gömülmüşken..
evde kızaran palamutun kokusunu..
sofranın hazırlanma seslerini..
o minicik halleriyle bile baharlı olduklarından söylenerek yediğim turplu bol limonlu satalayı..
bir demet maydanoz zeytinyağı ve limon suyu karıştırarak yaptıkları sosu ne kadar sevmediğimi..
eğer üzerine tatlı yenmezse balık ölmez midemizde yüzer diye takılmalarını.. ve illa ki fıstıklı  tahin helvası servisini..
biri sofra toplarken diğerinin kahveleri yapmasını..
balıklı bulaşık durmaz diyen annemin kahvesini içer içmez yeniden mutfağa yönelmesini..
ve o arada karnı tok. ödevi yok.. içinde huzurla benim radyoda çalan birşeyler eşliğinde uyuklamaya geçişimi..
bak onları seviyorum..

ama biri diğeri olmadan olmayacak..
yıllar sonra..
bu yatıya kaldığımda..
saime hanımın oğlu ve gelini ile..
pazar öğleden sonra ta paşabahçeye gidip önce şişecamın fabrika mağazasına uğrayıp sonra ordaki balıkçılardan yine palamut.. yine seyyar manavdan kıvırcık ve ufak turp alışverişine dönüştü..

sonrasında kendim de sürdürdüm demek isterim ama.. tam da öyle olmadı..

ve bu mevsim geldiğinde ben sıradan bir pazar olsun.
ve ben babamın ya da abimin peşine takılıp..
palamut almaya gideyim ..
o hiç sevmediğim balığın hazırlanışını izleyeyim.. minicik turplu salatasından otlanayım..
isterim..

öyle sıradan günleri özlemek..
işte beni de bunlar mahvediyor..
orhan veli'nin güzel havalardaki mahvolması gibi..


Image Hosted by ImageShack.us

6 yorum :

Leylak Dalı dedi ki...

Beni de...
İçim bi tuhaf oldu şimdi. Burnuma babamın yaptığı turşunun sirkesinin, aynı günlerde yaldızla boyanmış Şakir Zümre sobanın boyasının kokusu geldi, hafiften üşüten bir serinlikle birlikte. Az sonra da annem "Haydi banyoya" diyecek sanki :( Ödevler de bitmedi aksi gibi...

semaca dedi ki...

sıradan günleri özledim di ataletim... sıradan olmayan bir haftaydı geçen hafta.... adı ürküten o tanı... sonrası... özletmişti sıradanlığı... ama o da geçti... ama yine de nemlendi gözlerim yazdıklarınla... çocukluğumuzun sıradanlığının kokusu geldi burnuma... sızladı yüreğim... çok mu büyüdük ne... sevgiyle

laleninbahcesi dedi ki...

Neydi şimdi bu ...bi hikaye okudum ben değme hikaye yazatlarina şapka çikartir..
Kizarmiş Palamutun kokusu adinda bit kitap var..
Bu kokulari çocukluk kokularini özleyen o kadar çok ki...Ben de anemonlari,Bican'in sinenasini,Hacilar yokuşunu özledim

laleninbahcesi dedi ki...

Neydi şimdi bu ...bi hikaye okudum ben değme hikaye yazatlarina şapka çikartir..
Kizarmiş Palamutun kokusu adinda bit kitap var..
Bu kokulari çocukluk kokularini özleyen o kadar çok ki...Ben de anemonlari,Bican'in sinenasini,Hacilar yokuşunu özledim

Selgin GB dedi ki...

Offf yaaa...
Ben en çok çocukluğumun o sıradan günlerini özlerim ve ne zaman içim dara düşse oralara kaçarım. Anneannemin portakallı kurabiye kokusuna uyanmayı ve hatta annemin çamaşır, banyo ev temizliği stresiyle evi bize dar ettiği pazar günlerinde saat tam 12:00 de Radyo Tiyatrosu dinlemeyi özlerim.

carpediem dedi ki...

hiç bitmez geçmişe olan özlemlerimiz,özleriz kaybettiklerimizi,sevdiklerimizdir aslında aradıklarımız bugünlerde,belki karşılıklı bir keyif kahvesi içmek isteriz onlarla,ama tek avuntumuz dolu dolu yaşamışsak onlarla,
anne olmak çok farklı elbette,ne yazık ki anne olunca anlıyoruz bazı şeyleri...

Follow my blog with Bloglovin