iş çıkışı ..
önce iş yeri yakınındaki bazı yerlere uğramam gerekti..
kırtasiyeden çıkıp geri dönerken..
kestaneciye uğradım önce.. sıcacık bir kesekağıdı tombul kestaneler..
kestaneci ilginç biri..
çok efendi..
çok terbiyeli..
tertemiz bir istanbul ağzı konuşuyor..
benim hastam..
bacağında kasta bir tümör oluşmuştu ve yeni ameliyat olmuştu tanıştığımızda..
hareketle ilgili sıkıntıları vardı..
egzersizler tedaviler düzeldi..
ama bir kaç ay sonra yeniledi tümör..
yeniden ameliyat kararı verildi..
dertliydi..
geldi.. konuştuk.. ameliyat sonrası buluşmaya sözleştik..
sonra..
bir baktım..
bacağını kestirmiş.. protez eğitimi için geldi karşıma..
kestirmiş..
doğru sözcük..
doktorlar sadece tümörü almak istemişler..
o ısrar etmiş..
yeniden oluşacak mı diye beklemeye ruhum dayanmaz.. alın hepsini demiş..
şimdi protezli.. pantalonunun altında kalıyor zaten..
farkedilmiyor yürüyüşünden...
kuş gibi zıp zıp dolaşıyor etrafta..
arada bir.. bir bakarım odama kestane getirmiş..
epeydir uğramadınız bunlar çok güzeldi.. ben getireyim dedim diye..
bazısı böyledir işte..
oldu olacak diye beklemektense.. kesip atar..
konuyu tümden kapatır..
konu birtek seni ilgilendirirse karar vermek kolay..
kesin çözüm üretmek . amalar .. diğer yandanlar olmuyor o zaman..
ben böyle bir karar vermek zorunda kalmadım yaşamımda..
çok basit durumlar için konuşuyorum..
ve bazı duyup görüp tanık olduklarımdan..
saygı duyuyorum kestaneciye..
kesin çözümler peşinde bir adam..
olduğu için..
nasılsın sorun var mı dedim.. "yok" diye cevapladı kestaneleri maşayla kesekağıdına koyarken..
"rahatım.. alıştım" iyice..
karşıya geçtim kestanelerimi alıp..
kestaneciyle vedalaşıp..
çiçekçi kadın seslendi..
gel hele gel.. diye..
epeydir çiçek almamıştım ondan..
bugün siftahım yok dedi..
gel de siftah edeyim..
erengüller aldım üç demet..
fiyatını da sormuyorum..
yüksek söylüyor.. biliyorum..
sonra.. kıyamıyor..
üç demet de kendinden katıyor..
evde vazolara sığdıramıyorum sonra..
çaydanlıklara sütlüklere koyuyorum.. çiçekleri..
düştüm dedi.. kolum çok ağrıyor..
hem de geçen sene felç olan kolum..
kestaneleri çantamı oğlunun leine tutuşturdum..
sokak lambasının aydınlığında..
kaldırdım indirdim çevirdim kolu..
gel dedim.. sabah gel..
film çekelim bakalım..
aldım çiçeklerimi.. kestanelerimi çantamı.. yürüdüm..
üç adım sonra..
uzaktaydım kestaneciden ve çiçekçiden..
beni görseniz.. kucağıma sığmayan koca çiçek demetiyle..
elimde en büyük boy kestane dolu kesekağıdıyla..
hafif atıştıran yağmurun altında..
hafif esen rüzgarın savurduğu sarı saçlarıyla hızla ilerleyen kadını görseydiniz..
hiç tahmin edemezdiniz..
üç adım önce.. altı adım önce
ne hayatlarla kesiştiğini yolunun..
gıpta edebilirdiniz.. serbestisine.. hafifmeşrep bulabilirdiniz hatta..
bu görünümü.. yürüyüşü..
o yüzden keselim artık ataletin otuzunu..
aklıma gelenleri de yazmamı engellemesin format.. şırda beş altı gün kalmışken olmamalı belki ama..
olsun yine de amacına ulaştı bu iş..
anladım ki..
hüznümle..
bastırdığım öfkemle..
sabrımla..
ben benim..
toleransımla..
sevinci yaymadan rahat etmememle..
hoppalığıma katık ettiğim sevecenliğimle..
varsın böyle olsun atalet..
karışık karmaşık..
zaten hiç başka türlü olduğunu iddia etmedi ki.
1 yorum :
anladım ki..
hüznümle..
bastırdığım öfkemle..
sabrımla..
ben benim..
toleransımla..
sevinci yaymadan rahat etmememle..
hoppalığıma katık ettiğim sevecenliğimle..
varsın böyle olsun atalet..
karışık karmaşık..
zaten hiç başka türlü olduğunu iddia etmedi ki.
hep böyle kal ne olur,
seni çok seviyorum ve tanışmayı sabırsızlıkla bekliyorum...
Yorum Gönder