4 Kasım 2012 Pazar

otuzun dördü.. hüzün


gözlerde görünür o ..
bakın fotoğraflarınıza..
gözler aynadır..
hüzün deen çok gözlere yakışır..

insanın bedenini sarabilir o..
görünmez ama farkedilir..
şal gibidiruçucudur 
tamam uldum sisten oluşmuş bir şal gibidir..

sakin bir duygudur..
karşılığında savaşasın olmaz..
gidermek için bir değişiklik yapasın olmaz..

ben hüznü bir degöğsümde hissederim..
sıkışmagibi değil..
boğucu değil.. ama yine dehani birşey yutmaya kalksan..
geçmeyecekmiş gibi birdoluluk hissi..

hüzün nerden çıktığı bilinmez..
bazen bir dostun senin taptığın..
üfleye üfleye ilişki kurduğun biriyle fütursuzca görüşüp haberleştiğini öğrenince gelir..

bazen eski bireşyaya bakınca gelir..
bazen gitmiş ve gidişi kabullenilmiş olanlar anımsanınca..
bazen geçmiş ve bir daha yaşanmayacağı bilinen zamanlar anımsanınca gelir..
hep kuytuda bekler ama ürkütmez hüzün..

benimbloğa yazmamı tetikler hüzün..
giderilmesini istemediğim tek duygu durumumdur hüzün..
bazen degeleceğidüşününce.. gelir..
belkidehiç göremeyeceğin geleceği..
ve asla düşünülen gibi olmayan geleceği..
endişe gibi eliniayağını bağlamaz..
günün akışını bozmaz..

seninle her yere gelir..
her yaptığın işe refakat edebilir.. hatta üzerine peri tozu serpilmiş gibidir..
hüzünlüyken yaptıkların..

üzüntü gibi değildir..
teselli gerektirmez..
kaygı gibi değildir..
tedavi gerektirmez..
ama zaten tesellisi de  tedavisi de yoktur..

dedimya en çok sise benzer..
içe işler..

bir  roman kahramanı yaratır bazen..
çekirdeğin üst üste çaldığı müzik olabilir..


hüzün zariftir..
eğitimlidir..
hani.. benim en sevdiğim şiirde olduğu gibi.. değildir..
sevda bie kelimedir diye başlayan şiir gibi.. 
ve açlık da bir kelimedir diye biten..
hüzün sözegelir..
açlık gibi cümleye dökülmez değildir..
ölüm gibi..sessiz..
aşk gibi çağıltılı değildir..
ama güzeldir..
eğitimlidir..
hüzün kadın olsa..belki viktorya dönemlerinde.. 
babasının kitaplığından kitaplarla kendini eğitmiş..
birgenç solgun kadın olurdu..

hüzün incedirçünkü ben merkezcideğildir.. başkalarıyla ilgili de olailir..
doğasında belirsizlik vardır..

ben hüzünlenince ille..
ya kalemlekağıda.. ya klavyeyle ekrana sözcükler serpilir..
benbirgün bir roman yazsammutlaka hüzünlü bir öykü olur gibi gelir bana..


o yüzden atalette eksilmesini değişmesini istemediğimtek şey hüzün.. içinde rikkat
itina gibi sözcükleri kavramları da barındırabilir..

biliyorum listede hüzün yoktu..
ama bence en önemli  unsur tüm kavramlar içinde..

sorrov sorov in my haaart der giderim.....

Image Hosted by ImageShack.us

4 yorum :

hüznün tadı dedi ki...

Hüzün bir başkasına aitse onun tadını kokusunu uzaktan alır hemen tanırım. Bana aitse hiç telaş etmeden şikayet etmeden yaşarım...

laleninbahcesi dedi ki...

Mihribanlık olmuş bu yazı, O da hüüznden tat alanlardan ki, blogunun adı Hüzün...
Ataletim , Hüznün Tadı ile nerede tanıştık biliyormusun Anıt Kabir'de:) en enteresan tanışmalarımdandır...

Hüzne gelince, benim annem hep hüzünlü bakardı... Niye bilinmez. Gözünün yapısındandır inşallah... Onun bakma şekliydi belki de... O yüzden hüzün denilince onun gözleri gelir aklıma...

Leylak Dalı dedi ki...

"hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız"
demiş Hilmi Yavuz.
Bu satırları yazan erkek olsa da hüzün en çok kadınlara yakışıyor galiba...

"bi" dedi ki...

ben de kalbimin etrafında bir de boğazımda hissederim. kalbinde ovalama, boğazında yutma ihtiyacı. ama geçmez.
sever miyim? bilmem, insan kendi elini, gözünü, burnunu ne kadar severse. seviyor gibi değil de, onsuz aynı olmazmış gibi. bilmiyorum.

Follow my blog with Bloglovin