7 Kasım 2012 Çarşamba

otuzun altısı.. pek de sıcak dumanlu bir gün geç kaldı ama ne gam.. =)

"Çok çalışırsan, kim olursan ol, neye benzersen benze, beyazsan, siyahsan, Latin, Asyalı, genç, yaşlı, zengin, fakir, normal, engelli veya eşcinsel, her zaman başarılı olabilirsin. Bu geleceği birlikte ele alabiliriz. Biz kötümser değiliz. Kendi amaçlarımızın ötesine geçebilen kişileriz. Bu yolumuzda ilerleyeceğiz ve dünyadaki en büyük ülkeyi daha da ileriye götüreceğiz."

obama demiş..
mevlana gibi konuştu demişler..
değil..
burada gelecek tasarrufu var..
oysa mevlana halde ve sonsuzlukta geçerli..
ki şemse olan zayıflığından dolayı sevmem kendisini ve şemse de gıcığımdır..

bugün bir cümle duydum..
hoşgörü herkesin eşit olduğu anlamına gelmez.. öyle olsa aptallık olurdu diyen bir cümle..

ne zaman temalı ya da zamanlı bir yazı.. proje.. bişi  programlasam.. 
yaşam uslu uslu çakıl taşlarının üzerinde akan bir dere olmaktan çıkıyor 
ve çavlana dönüşüyor.. 
yaşam ya da.. duygular..
benim için farketmiyor..

gün boyu hiçbirşey yapmadan otursam bile.. bazen on dakika yetiyor..
 tüm gün taş taşımanın verdiği yorgunluğa bulanmama..
ki gerçekten bedenini yoran huzurla dinlenir..
yorgun duygular..
dinlenmeye de engel..

hoşgörü zor..
kavram olarak da zor..
anlamaya çalışmak da zor..
içselleştirmek deniyor hani kuul ifade biçiminde.
hiç hissetmediğin şeyi.. içselleştirmen mümkün değil..
bunu bilmeden bırt bırt konuşuyorlar..

bu iş de çocuk eğitimcilerden çıktı başımıza..
yere diz çöküp. .
boyu boya denkleştirmeyi ve gözlerine bakıp seni anlıyorum demeyi..
onlar çıkardı..
neymiş çocuğumuz anlar gibi yapınca..
çünkü bu "gibi yapmak"..
yoksa oyuncakçıdaki oyuncak için ağlayıp zırlayan yerlerde tepinen veledin nesini anlayabilirim ki ben..
bu "gibi yapmak" yayıldı..
herkese bulaştı..
"gibi yapmak" da aslında rol yapmanın ikiz kardeşi iken..
evde mutlu huzurlu anaç kadın.. delişmen .. realist üstüne çok aldanmış olanın elinin üzerine koyup..
gözüne bakıp.. anlıyorum seni dedi..
hadi ordan.. neyi anlıyorsun..
teoriyle bir t harfi boyu yol alamazsın.. pratikte..

aldı yürüdü bu salak durum.. içselleşmekmiş..
yazık diyebilirsin.. üzüldüm senin adına dersin..
kendini böyle hissetmene üzüldüm dersin..
bunlar doğrudur..

seni acını ya da öfkeni ya da şiddetini.. ya da psikopatini nasıl anlayayım..
bende bunlar yoksa..

koy kendini yerine..
oysa kızılderili ne demiş..
benim mokasenlerimin içinde altı ay geçirmeden benim hakkımda en ufak bi fikir sahibi olamazsın..

ortak değerlermiş..
yok ki öyle bişey özelde..
kamusal değerler var elbet..
ama özelde..
yok..

bazı duyguların kişilere tamamen yabancı olduğunu anlamamız gerek..
hep şu sahne gelir aklıma.. bir öyküden..
türk işçi annesini özlemiş..
öğle yemeği bitmiş.. çalışma zincirinde yerini almış.. elinde matkap..
ortama elektrik gelecek herkes aynı anda çalışmaya başlayacak..
bir kaç dakikaları var..
yanındaki almana.. benim annem de ne güzel pilav pişrir diyor.. öğlende etin yanında pilav varmış çünkü o anda düşmüş aklına annesi.. düşünmüş bi de.. bu almanlar ete pilavı katık ediyor biz köyde pilavı ekmeğe katık ederdik diye..
alman.. içselleştirememiş tabii..
pilav..ı anneyi.. eti ekmeği.. fukaralığı.. yabancılığı.. küçülme duygusunu.. ezikliği.. 
ne vr ki demiş.. benim annem de güzel pilav yapar..
sonra elektrik verilmiş.. adamın elindeki matkap çalışmış..
adam da almanın kafasında birkaç delik açmış..
bi pilav ulan onu da benim annem iyi yapsın ulan.. diye..

bak nedense aklıma ben şurda yoğurt yiyorum.. sana da baba mı diyorum.. geldi.. şimdi..
ama aslında demek istediğim şu..
tolerans..
hoşgörü..
bir nefes alıp.. birkaç yutkunup öyle tepki vermek demektir..
karşındakinin her dediğini.. kabullenmek değil.
her dediğini onaylamak ya da anlamak değil..
sadece onun öyle düşünüp .. hissetme olasılığını bilmek demektir..

olasılık hesabıdır..
burdan bakarsak matematiksel rasyonel bi mantık biçimidir..

mantık ve hele de rasyonellik pek yaygın bişi olmadığından..
o zaman ne tolerans ne de hoşgörü beklememek gerekir..
aslında sadece her zaman en iyi performansınızı gösterin..
diğerlerine de bunun için fırsat tanıyın demektir..
öyle ya..
yetersizliklere fazla zaman zemin de vermemeli..

tolerans hoşgörü.. öfke kontrolüdür aslında..
hani gene pedagogların dediği gibi..
"ellerini bedenine dola.. sen bir taşsın.. taşlar vurabilir mi.. arkadaşına vuramaz.. o zaman sen de vurma " 
evet aynen böyle öğretiliyor davranışsalcılar tarafından..
bilişselcilere bulaşmayın anacım onu niye yaptı bunu niye dedi derken kendi yolunuzu kaybedersiniz..
başkasını anlama derdine düşer.. 
kendi yaşam isteklerinizi dürtülerinizi kaybedersiniz.. söylemedi demeyin..
aman ha..

dedim..
tolerans ve hoşgörü..
beklediğim ve uygulamaya çalıştığım şeylerdir..
atalet olarak..

ataletin canı yanmaz.. etkilenmez..
atalen kısman bu bloğun yazarıdır kısmen değildir..
o yüzden pek onun hoşgörüsüne toleransına güvenmemek gerekir..
o yüzden bu konularda..
aman.. başarılı filan olduğumu iddia etmiyorum..
zira atasözü bile el kararı göz kararı tarif veriyor..
"deliye yüz verdim.. halıyı pisletti.. " şeklinde..

o yüzden yeterli tolerans ve hoşgörü görmüyorsanız.. 
bu sizin için yeterli miktarına..
yeterli hoşgörü gösteremiyorsanız.. 
bu da karşı tarafın hoşgörü beklentisine bağlıdır.. ki..
gereksiz karmaşalar bunlar..
duruma göre..
"bir gün karşılaşırsak bakışmayalım görüşmeyelim".. diyen sezen şarkısı ile..
"hoşgör sen affet gitsin aldırma" diyen şarkı arasında gidip gelerek yaşamı devam ettirmek obamanın dediği gibi ileri bakmak.. 

kibele herkesin yolunu açık etsin..
dedim..
ve nedense.. bu yazıyı çok sevdim..
çılgın kırkyama etiketini hak ediyor bence.. 



Image Hosted by ImageShack.us

4 yorum :

Adsız dedi ki...

Ne güzel bir yazi, cok sevdim.


Selamlar
Sara

Ecehan dedi ki...

Bu dünyaya neredeyse çok gelecek kadar akıllı bir yazı.

laleninbahcesi dedi ki...

Nazlı kızın olsa ancak benzerdi bu kadar sana:)) Mevlana ve Şems olayı:))

Çok seviyorum bu yazı dizini...

"bi" dedi ki...

hiç sevmem içselleştirmek lafını, gıcık. doğru anladığından ne kadar eminse artık, bi de üstüne içselleştirmiş! peh! "anlıyorum" sözcüğünü bile temkinli kullanmak lazım kaldı ki.
Nasrettin doğru demiş "damdan düşen gelsin" diye.
hoşgörü zor evet. bence anlamak da şart değil zaten hoşgörü için. anlayıp hak verdiğinde o zaman zaten doğru buluyorsun, hoş görmene gerek kalmıyor.
zor. anlamak da, hoş görmek de.
herkes kendi gerçeğini doğru belliyor.
en yakınımdakileri bile anlamaya, hoş görmeye zorlanıyorum ben bazen. "gibi yapmak" da işe yaramıyor ki. yabancıya "gibi yapmak" yine bir nebze de, yakınına "gibi yapmak" olmuyor. doğru demişsin yine, "öyle düşünme olasılığı bilmek" lazım. matematiksel bişey ama, bende matematik hep zayıftı. o sebeple o hesabım biraz zor 8)

Follow my blog with Bloglovin