8 Kasım 2012 Perşembe

ataletin otuzunun yedisi.. ve ilişki.. ve sahne arkaları ve halı altına süpürülenler..


bunu yazasım var..
ataletin otuzu kavram listesine  bir yerden bağlanabilir..

yıllar önce.. yabancı ev dergilerine hasta oluyordum..
neyse ki guglanım  sayesinde artık pisi karşısında hasta oluyorum..
ve bloglar karşısında da gerçeği görüyorum..

öyle abarttığım  zamanlarım olmuştu..
hep yazıyorum.
bu konu benim takıntım..
kimbilir..
belki de.. saime hanım haklıydı.. mutsuz kadınlar.. ya da huzursuz kadınlar.. eşyalarının yerini değiştirir derdi..
o da değiştirirdi.. ve her seferkinde daha keyifli bir düzen bulurdu koltuklara kanapeye sehpalara..
bende de var..
huzursuzluğumla bağlantısı olduğunu düşünmüyorum.. 
çünkü ben sanırım cemal beye çekmişim.. kaçıyorum huzursuz olunca..
ama keyfim yerindeyken ha bire oynuyorum.. onu öne ötekini buraya..

neyse işte o dekorasyon dergilerinde hep mükemmel dururdu yastıklar dekoratif nesneler..
bense birini düzelttiğimde.. diğerine elimi süremeden biri gelip düzelttiğim şeyin yerini değiştiriverirdi bile..
arkamı dönemeden demin pufurdattığım yastığın üzerinde bir çocuk oluverirdi..

yaşayan bi evdi daha ne istiyordum bilmem..
 şimdi çocuksun küçüklük fotoğraflarına bakınca..
sadece onları görüyorum ama o zamanlar yerlere yaydıklarını gördüğüm günler olmuştu..
hele legolar..
hele minik arabalar..
hele ambalaj fiyonkları..
zamanla ben de evin yaşanabilir ve ama süslü ve düzenli olabilmesi için akıllı yöntemler buldum.. eşit ağırlıklı odalar tasarladım..
öyle sandım..
ama her fotoğraf çekmeye kalktığımda..
ordan bir kedi oyuncağı..
burdan bir çocuğun atıverdiği birşey giriyordu karelere..
benim gözüm alışmış meğer..
merdiven başında duran anahtar destesine ya da oyuncak parçasına..
fotoğraf çekince görünür hale geliyorlardı.
vampirin ters yönde çalışanı.. hani onlar aynada görünmüyor ya..
bizimkiler de fotoğrafta görünüyor..

peki ben bunca takıntıyla bu düzeni sürdüremiyorsam..
o zaman.. millet nasıl yapıyor eksiğimiz fazlamız ne derken..
çekim arkası fotoğraflarını yayınladı dürüst insanlar.. blogcular..
evinde yaptıklarıyla dekorasyon dergisinde makale teklif edilen kadın..
dergi adına çekim yapanları fotoğraflayıp..
aslında şurası şöyleydi ama onlar bööle çekiştiriverdiler diye anlatıyordu..
ya da kitabı mı çıktı..
bu dantel deseni yaparmış gibi olduğum yer asla gerçekten yaptım yazan yer değil..
aslında çalışma odasına yaptım ööle de kaldı orta yerde.. hala ne silebildim ne tamamlayabildim diyorlar..

bu sahne arkalarına ne çok gerek duyuluyor hayatta..
hele de kişisel ilişkilerde..
ben o anda o adama öyle dedim sen de duydun ama..
diye anlatılması gereken ne çok şey çıkıyor..
bazen gözlerdeki bir bakıştan bazen katı bir eleştiriden dolayı..
haydi bakalım sahne arkasına..

benim ne evim ne de hayatım ne de ilişkilerim öyle düzen kontrol altında..
sahne arkam her konuda darmadağınık..
ben bir köşeyi pek sevip fotoğraflarken..
bii sürü şeyi..
ordan kaldırıp başka yere yığmış oluyorum..
birisi de beni çekse o anda.. arkamda yaymantı yığınıyla..
amma da ahkam kesmiş köşem güzel köşem demiş diyebilirsiniz.. 
sırtını dönersen dağınıklığa ortadan kaldırmış olmuyorsun elbet..
ama onu toplamaya kalkınca da hayat akıp gidiyor parmaklarının arasından..

en çok şu ays eyc filminde.. üç dinozor yumurtasını evlat edinen tembel hayvan ile özdeşleştiriyorum kendimi..
karlardan kayıp tam hepsini tuttum dediğinde.. yumurtalardan biri elinden kaçıveren sid gibi.. işte benim hayatım diye çığlık atmıştım izlerken..
bu çocuks .. yumurtalar.. yaşam da karlı yokuş aşağı yol.. yokuş yukarı da olabilir.. 
hem de buzlu.. 
ve tüm dikkatin yumurtalarda olmalıdır..
iki dakika yumurtaları biyere koyup nefes almaya çalışırken de..
eh bi rahat verilmeli ama..
bi ama sen ... denilmemeli..

anlatmayı da sevmiyorum.. açıklamayı da..
böyleyken böyle oldu da biz bu noktadayız diye.. bahsetmeyi de..
o analizi yapıyorum elbette..
ev eşyalarıyla da ilgili yapıyorum..
otuzluk mimar yeğen çam altı güneş altı kanapeye siyah fonlu kumaş yastık yüzü koyunca..
hayatı yaşamamış..
okulu okumuş olduğunu düşündüğüm gibi..
duruma göre..
konuğa.. çocuksa ya da yardımcıya yönelik çalışmalar oluyor..
çarşafları etiketlemek gibi absürd çözümler üretmek gerekebiliyor..

dolayısıyla ilişkilerle de ilgili yapıyorum bazen..

bazen bir ilişki acaba hala sürmeli mi.. yoksa ilk dolap temizliğinde.. kibeleye bağışlanmalı mı..
ya da.. az ve seyrek dozda kullanılabilir diye mi etiketlenmeli.. yoksa bir minicik temas bile.. gecikmiş allerji duyarlık reaksiyonu   gibi.. artan ve tehlikeli tepkilere yol açabilir mi..

böyle yazınca ne acıtıcı oluyor değil mi..ilişkileri kategorize eden atalet.. 
ama öyle.. al sana dürüstlük blog..
her inter-aksiyon ( inan blog bunun türkçesini bulamadım aramadım da dürüst olmak gerekirse).. bir tahteravalli ise.. nasıl üzerinde kalırım diye düşünüyorsun..
herkesle..
ha kimi itiraf eder kimi etmez..
ne yani bayıldığın için mi görüşüyorsun haftada bir o çocuğun annesiyle..
aslında sadece senin çocuğunun en iyi arkadaşının annesi olduğundan..
bu kadar basit işte..

bazı kişilerse..
doğanın sizin için yarattığı eşler gibi..
böyle eksiklik fazlalık.. girinti çıkıntı uygun ..
beklenti eş..
düzey aynı..
onları analize hiç almıyorsun..

ama bir kez tıkırtı geldi mi arabadan nasıl servise koşturuyorsan..
bir kez tepki duydun mu kişiye.. ya da o sana tepti mi..
oturup düşünüyorsun..
yani ben de düşünüyorum..
ama bunu dile getirmeyi sevmiyorum..
şu arkadaşımla her konuda aynı fikirde değilim her tavrını onaylamıyorum..
ama onu seviyorum ve hayatıma şu konuda renk katıyor.. diye dile getirmeyi.. sevmiyorum..
ya da ben ona renk katıp mutlu oluyorum..
bunu da..
sadece gülüyoruz beraber..
süper alışveriş arkadaşıdır.. gereksiz ifadeler..

tamam ben biliyorum.. alışveriş arkadaşını ..
yanımda alıp ille sıkıcı bir resmi açılış toplantısına götürmüyorum..
ya da gel çocuklarla pizza yapıyoruz sen de katıl demiyorum..
her ortamı herkesle aynı düzeyde paylaşamazsın..
ben bütün bunları biliyorum..

bunları artık biliyorum..
yaptım öyle hatalar..
çocukların sıktığı insanları çocuk ortamlarına kattım.. hem onlar daraldı hem ben..
on dakika vaktim varken yayılıp oturmayı sevenlerle beraber olmuşluğum var..
hem onlar kızdı hem ben kırıldım..
artık biliyorum..

dostlarımla.. tanıdıklarımla ilgili.. ilişkilerimle çocuklarımla ilgili.. açıklama yapıyorsam..
bundan sonra kaçma aşamasına gelirim ben..
zira benim yaptığımı yargılamış.. seçtiğimle ilgili şüphe duymuşsunuzdur..
en azından bana öyle hissettirmişinizdir..
bu şüphe veya yargılama sonucunda benimle ilgili "yetersizdir" kararı vermiş olduğunuzu inanmış .. ve o yüzden açıklamışımdır.. ( demek ki egom onca yüksek değil düşündüğümün ve düşünülenin aksine)

belki sizin gözünüzde aklanmış olabilirim ama kendi gözümde açıklama veren aciz gözaltı insanı etiketini.. saçımın ucuna.. yan topuzun kenarına sallandırmışımdır..
ve her an yeni yargılamalar beklerim artık sizden ve..
o etiket hiç durmdan sallanır saçımda..
bu da kasar.. gerer.. sıkar.. bi süre sonra da..
atalet kaçar..

zincirin hepsini anlatmak gereksiz..
bunca söz harcanmamalı ( diyene bak sayfa sayfa yazı döktüren ataletin ta kendisi değilmiş sanki)..

o yüzden dürüst olma kavramı ile.. 
yemek tarifi verir gibi aşamalı olanlar listesi vermek zorunda hissetmek ..
aynı gelmiyor bana..
ben duygu ve davranışlarda dürüstlüğe inanıyorum..
sözel olmamalı.. açıklama gerektirmemeli..
kendin sor kendin cevapla..
atalet bunu yapar mı..
yok asla yapmaz.. yaptıysa mutlaka fenaaa bir mazereti vardır diyebiliyorsan.. sürdür o ilişkiyi..
yok olabilir her insan hata yapar.. dediysen.. daha da iyi..
hayır..  yapmıştır..  hatta yaptı evet.. dur ben şunu bir düzelteyim dersen..
atalet kaçar.. behzat kadar yakışıklı olmasa da..

sözel olunca.. zaten bi sorun oluşmuş  demek..
bir suçlama hissedilmiş demek ..
bir savunmaya geçilmiş demek..

bir vakit biri..
çok yüklenmişti bana..
şunu yaptın bunu ettin diye..
gerekçelerimi açıklamıştım..
bu birkaç kere olunca kendi de rahatsız olsa gerek..
sen beni hiç eleştirmiyorsun demişti..
olursa söylerim demiştim..
söylememiştim..
çok planlı olmamalı bence bu tip şeyler..

bu benim davranış biçimim tabii..
insanları sadece kendilerine zarar verdiklerinde vereceklerinde uyarmak..
herşeyin bir perde arkası vardır..
her perde arkası ayrı hikaye anlatır..
herkesin bir halısı altına süpürdükleri olduğu gibi..
herkes kendince..

mevlana dememiş mi buna uygun bişey..
ya şems o da mı dememiş..


Image Hosted by ImageShack.us

1 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

Yıllar yılı arkadaşlık, komşuluk dostluk ettiğim biri, kapı kapıya , bahçe bahçeye yaşamışız ama artık ayrılık vakti gelmiş, o başka şehire gidiyor.Son sabah kahvemizi içiyoruz. Birden bana, sen beni hiç kırmadın ama ben seni çok kırmışımdır dedi. Ben hiç cevap vermedim. Kırmadın desem dürüst olmazdım, e bazı şeyleri de ille sesli emek gerekemz di mi?

Yorum saatini görünce şok oalcaksın, Naziş'i yolcu ettik az önce Paris'e gitti... Uykum kaçtı.
Öpüyom seni, seviyom bi de...

Follow my blog with Bloglovin