5 Temmuz 2012 Perşembe

sitemler.. özlemler.. sevgiler duygular ve yalnızlıklar ve martılar ve diğerleri...



ebeveyn olarak.. yalnızım bu aralar..
çocuks hep meşgul..
onlar da böyle mi hissediyordu ben meşgul olduğumda..
ya da annem meşgulken ben nasıl hissediyordum..
saime hanım ben ona vakit ayırmadığımda..
benzer duygulara kapıldığı için mi..
onca sitemi ediyordu .. yandan dokundurmalarla..

şöyle bir sahne var geçmişimde..
eve gelmişim..
ocakta çaydanlık.. altı iyicekısılmış..
yanında iki boş çay bardağı.ç.
ve bana bakmayan gazetesine kitabına gömülmüşir saime hanım..
çay saati geçeliçok olmuş..
bak sen gelmedin ben de kendimi en sevdiğim şeyden beş çayından mahrum ettim tablosuydu bu..

hem üzülür hem sinirlenirdim..
oldu geciktim sen içsen ya.. diye düşünürdüm..
o zamanlar karar verdim..
asla sitem etmeyeceğim diye..

asla böyle şeyler yaşatmayacağım sevdiklerime ve çocuklarıma..

yaşatmıyorum.. yaşatmamaya çalışıyorum..
ama ..
özlüyorum..
boşluk hissediyorum..
aman yanlış anlaşılmasın..
eksiklik hissedişim..paylaşımlardan yana..
yoksa..
dipdibe manasız beraberlikler peşinde değilim ya da ilgi peşinde..
yalnızlığımla barışığım ben.. severim hatta kendisini..

genç insanlar böyle olur..
kedi yavrusu gibi.. ilgisini birşeye odaklar ve asla ondan ayrılmak istemez..
anlıyorum ve içselleştiriyorum..
ama ....
sadece kendisöyleyecekleri için vakitleri olmasına bozuluyorum biraz....
ben de anlatmak istiyorum bazı şeyleri..
iyi birşey yaşayınca..
yaşatmak istiyorum..
okuyunca bahsetmek..

özel yaşamlarını rahatsız etmemek için hep saman altından haber iletmeye çalışıyorum..
esemes eçizgiposta veya feysimin bukundan özel mesaj atarak..
seni düşündüm bunu okuyunca.. yiyince görünce demeye çalışıyorum..

yok .. ne cevap..ne tepki..
sorunca da..
ben okudum onu..

sitem sevmem etmem.. tamam da..
ama sıkı kavga edesim var..

.........

geçen cumartesi..
hastanede işim bittiğinde..
arabamı çıkaramadım otoparktan..
birisi önüme park etmiş.. anahtarını da bırakmamış ..

kilitli kaldım otoparkta..

ben de şu pasaj içindeki eski kitap satan yere gittim..vakitgeçirmek için..
vitrinde cemal beyin kütüphanesinin demirbaşlarından biri duruyordu..
siyah karton kapak üzerine altın rengi atatürk yüzü silueti olan "gazinin hayatı" kitabı..

onu aldım elime içeri yürüdüm..
ciltli kitaplar yığınına bakarken mor renk üzerinde ince dal gibi arabesk desenler..
siyahtan siyahtan..
birsantim kalınlığında bir kitap sırtı.. adı yok sadece renk ve desen....
"ben bunu tanıyorum" duygusu ile..
çektim aradan.. "duygulu dostlar"..
kendi çocukluğumdan gene doğan kardeşten bir esinti..

o incecik mor şerit..nasıl tanıttı kendini bana..
onca kalabalığın arasından nasıl atladı gözümden farkındalığıma..
nasıl ilginç bir duyumsama..

anlatmak istedim..
ama özel zamanlarına dalmayayım dedim..
elimde kitaplar geldim eve..

akşam stephan kingin kitabına başladım.. bir noktada beğenim doruk yaptığında mesaj attım..
"çok güzel!!!!!!" diye..
neyse ona cevap aldım.. da..
bu mesajlaşmanın sonunda da..
fırça yedim.. "neden ana dilinde okumuyorum yazarı" diye....

salı..
öğlen sıcağında yaz okulu sorumlusunun ofisine gittim..
yeri de elmadağda..

birden yıllar öncesine gittim..
yaz günleri okulun kitaplığından kitap alıp eve dönerken.. bu yoldan yürürdüm ben ..
bazen harçlığımdan arttırıp..
divan pastanesinden milföy  pasta alırdım..
saimehanım çok severdi..
eve döndüğümde..çay keyfi yapardık.. sohbet ederdik..
paylaşırdık.. o gün çay kararmazdı ocağın üzerinde tavşan kanı içilirdi..

hep anneyle paylaşmam gerekmiyor ya..
dedim.. salı günü..
kızımla paylaşayım diye..
aldım yine birkaç tane..
ama çok sıcaktı hava.. sıcak çarpana kadar dışarda kalıp..
nefes almadan polikliniğe girmek sonra da yalnız yolculuk edebilir kağıdı için notere koşturmak serinleyemeden..
hasta ve halsiz bıraktı beni ..akşam saatlerinde..

eve dönerken..yedinin buçuğunda..
haber geldi..
anne kiş yapsana çoközledim..
markete uğradım.. malzemelerini aldım..
eve gelip günün sıcağına fırının sıcağını ekledim..
..
ama gecenin yarısını beklemek zorunda kaldım..
kişi  pastayı ikram edeilmek için..
dedim..
"hep anneme almam gerekmez.. bu kez de kızıma alayım diye düşündüm..
acaba sen de siz de birgün yıllar sonra..
annemle ben diyecek bir şeyler anımsayacak mısınız benim hakkımda.."
eh herhalde yani.. oldu bu sorumun cevabı..
yeter bana zaten çok bile..
---

bugün iki ya da üç.. mesaj gönderdim beni anne yapanlardan birine.. cevaplamadı..
sonra bir ara sözcük peşine düşmüşken sözlüklerde..
birden anımsadım..

birgün hepimiz facebookda aynı durum bildirisini yazmıştık..
ben yirmiirlik ve çekirdek..
floccinaucinihilipilification..
ingilizcenin en uzun sözcüklerinden biri olarak örnek gösterilen bir sözcük..
anlamı da.. bir şeyin değersiz olduğunu saptama eylemi..

kırık hissediyorum ya..
ve özlenmeyen olmanın dayanılmaz ağırlığını ve keyifsizliğini..
iki satır arasında n'aber denmemesinin kırgınlığını..
çünkü beklentim bu..
eğer birgüzel cümle bir güzel yemek bir güzel an sinmiyorsa birinin içine..
bu eksiklik bir tek şekilde giderilir..
"bak bu bana seni anımsattı"nın tek karşılığı vardır..
canıııım.. dersin..
veya.. "bak sen bunu beğenirsin"in cevabı da..
güzelmiş'tir..

sanmayın arabesk peşindeyim..
enerji kaybı içindeyim..

işte..
böylece o sözcük geldi aklıma..
"değersiz olduğunun saptanması".. daha uygun sözcük olabilir miydi durumuma..

haha aman canım atalet..
aldın cevabını..
otur oturduğun yerde..

senin yazman yapman ve tekrarlaman gereken tek deyiş olmalı..
sana o yakışır..
"hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen"..

gerçi pek sevmem kendisini sayın mevlananın.. hayranlarından değilim..
ama bazı şeyleri pek güzel dile getirdiğini de.. yadsıyamam..



Image Hosted by ImageShack.us

3 yorum :

Adsız dedi ki...

Zaman zaman belki de her zaman inilen-çıkılan o yerlerdeyiz duygusal anlamda..

"Lütfen Anneme İyi Bak" bütün çocukların ve kocaların okuması gereken bir kitap.. Keşke okusalar

Yaptığının-söylediğinin-hissettiğinin yerini bulmaması bir kadının içini en fazla acıtan şey(bence).

Ben buralara en son ne zaman seni çok sevdiğimi yazmıştım,hatırlamıyorum:)
Ece

Selgin GB dedi ki...

Anne olmak zor be Atalet'im... Her şeyi ile.
KEm'e hamile kaldığım gün, kendime söz verim, bu çocuğun tapulu malı olmadığımı unutmayacağım, diye ama bilmiyorum ne kadar becereceğim. Aslında sen bunu anlatmamışsın ya, işte ben burasından aldım.
Bazen düşünürüm bazı kadınların yetiştirdiği çocuklar neden hayat kekemesi olur da bazıları eyvallahsızdır, kendine yetmeyi bilir, diye. Tamamıyla kadının tercihi bu. Eğer çocuk kendinden kopamasın, kendine her daim bağlı kalsın istiyorsa ve bundan beslenecekse yetersiz çocuklar büyütüyorlar. BENCE. Acaba Atalet'im, seninkiler pek mi bir Özgür Willy oldular da dalgaların heyecanı seni onlara unutturdu?
Üzüldüm be Atalet'im. İçimde bir yer sızladı, cızz etti valla.
annem hep der, seyahatteyken çocukların benim yanımdayken sabahın köründe arıyorsun, yoksa ancak akşamüstü geliyorum aklına, diye... Doğru.
Eşek olmak da zor be!

Nehire dedi ki...

Bir daha okudum,tarih 5 temmuz,ilk okuduğumda tarihi görmedim,belkide.Şu an ilk tarih gözüme çarptı,annemin doğum günü.İlk annemsiz doğum günü.Öyle dokunuverdi yazın yine gözyaşlarım,özlem çokça.Ve iyi ki varsın Atalet'im...

Follow my blog with Bloglovin