29 Şubat 2012 Çarşamba

fincanlar kahveler çaylar kitaplar ve yemek kitapları ve elbette martılar..

ipek perdelerin kırdığı ışığı izledi yattığı yerden..
pencerenin hemen dışındaki ağacın yaprakları arasından süzülen güneş.. altın beneklerle doldurmuştu yatak örtüsünü..
hafif bir rüzgarla yapraklar kıpırdadıkça dansediyorlardı ..
yatak örtüsündeki sedefsi işlemelerden yansıyıp çoğalıyorlardı..

derin bir nefes alarak.. hafifçe döndü yatağın içinde..
sonra uzun uzun gerindi kendi kendine gülümseyerek..

kalkıp yatağın kenarına oturdu.. bacaklarını salladı.. yaramaz kız çocukları gibi..
ayak ucuna gelişigüzel atılmış saten sabahlık.. üzerine giyerken yumuşacık hışırdadı..
çıplak ayaklarıyla mutfağa gitti..
ocaktaki çaydanlığın altını yaktı..
incecik porselenden yapılmış.. minicik çiçeklerle bezenmiş çaydanlığı sütlüğü..
çayfincanını tepsiye koydu..
suyun kaynamasını beklerken.. pencereden görünen bahçeye baktı.. keyiflendi..
çiçekler tomurcuklar genç yeşil yapraklar..
keyifli bir ilkbahar sabahı..

fanusun altında duran ufak keklerden birini minik minik yemeye başladı..
suyun kaynadığını bildiren düdük keyifle öttü..
çaydanlığa iri taneli çayı koyup üzerine kaynar suyu dökerek..
tepsisini aldı ve odaya geçti..

akşam okumakta olduğu kitap gelişi güzel atılmış onu bekliyordu.. koltuğun üzerinde..
sehpaya bıraktı tepsiyi..
çıplak ayakları üşümüştü..
onları altına toplayarak..
yerleşti keyifle..
kitabına uzandı..

odayı güzel bir çay kokusu doldururken o da..
keyifle kitap sayfalarının arasındaki büyülü dünyaya daldı..


bu bir yazı..
bir hayal perdesi...

cep telefonunun alarmı çaldı..
sevindi..
herzamanki gibi kalkması gerekenden onbeş dakika önceye kurmuştu..
böylece yatak keyfi yapma şansı olacaktı.. ama başı ağrıyordu.. işte..
döndü yatakta..
bir daha çaldı saat..
yan yatarken günü düşündü..
ay xxx de gelecek bugün kontrole..
öğleden sonra da.. şu görüşme var..
çekirdeğin çizmelerini de almalıyım..
sipariş verdiklerim gelmiştir ona da uğramam lazım..
ama bugün kurs da var..gece yarısı döneceğim eve.. diye sıkıntılandı..

derken saat üçüncü kez çaldı..
onu susturayım derken eli akşam okuduğu kitaba çarptı.. kitap yere düştü..
kalktı..kitabı kaldırıp yine baş ucuna koydu..
önce kahve makinesine bastı..
cep telefonuna mesaj geldiğini duydu sonra..
kurumsal bir mesaj.. sabah sabah diye homurdandı..
dışarda arabaların üzerinde kar vardı.. pencerenin üst kısmından ince ince buz sarkıtları..
demek gene don olmuş..
iyi ki limon ağacının örtüsünü cemreye güvenip.. açmamışım..
derken kızı seslendi..
...ni bulamadığı için sinirli bi ses tonuyla..
hiç kavga edesim yok .. diye içlendi..
yardıma gitti..
kızı kabaca.. buldum .. deyip yanından hızla geçti..
servisin klaksonunu duydular..
geldi dedi..
eeee diye cevap verdi kızı..
bekletmesen..
beklesin..
kızım ayıp..
aman anne .. dannnnnn ev sallandı.. kapının şiddetinden..

kahve makinesinin düğmesi attı..fincana.. granül kahve kavanozundan göz kararı kahve attı....
üzerine kaynayan sudan ve buzdolabından süt ekleyip.. yatak odasına seğirtti..
yatağı toplayıp giysilerini hazırladı.. arada kahveden yudumlar alarak..
kedi bacaklarının arasında miyavlayıp duruyordu..
sokak kapısını açıp onu dışarı bıraktı..
sonra mama kabını yıkayıp taze mama .. su koydu.. kedi pencerede camı tırmalıyordu kuyruğu havada.. kapıyı açıp onu ve buz gibi havayı içeri aldı..
tuvalete girdi.. ellerini yıkarken kapı pati darbesiyle açıldı.. kedi kumuna doğru seyirtti.. aceleyle..
kahve fincanını alıp..giyinmeye gitti..

sokak kapısına doğru bu kez işe gitmek için yollanırken.. etraftan cep telefonu anahtar bilgisayar..
çantasını toplayarak çıktı.. içeri doğru bir baktı..
arka bahçeden içeri vuran güneş ışığı.. okuma koltuğuna vuruyordu..

hep omzunun üzerinden özlemle içeri bakarak gitmek..
ay benzin de bitmişti akşam daha bir de benzinciye uğramam gerek diye telaşlanarak koşar adım güne başladı.....

bu da biryazı..
gerçek..

bu aralar okuduklarım.. barış bıçakçının kitabı hariç..
hoşuma gitmiyor..
can.. platonov.. yokluk ve yoksulluğun nasıl duygusuzlaştırdığını..
nişantaşı suare.. yok ve yoksulların tarihte hiç bahsedilmeyenlerin yaşamlarını..
anlattı..

günün gerçeklerini.. içinde bulunduğumuz durumları açıklayıcı olabilir..
ama keyif vermediler..
mutfaksesleri.. yarısında okumamaya karar verdim..
fazlasıyla benim hoşlanmadığım.. "kadın" kadınların dünyası..
karışman danışman her konuda söz hakkı olmasını isteyen..denetleyici.. benzemeyeni dışlayan bir dünya..

bu kadar çok mutfak ve yemek konulu kitap yazılmasının esas nedenini merak etmekteyim ben asıl.. evleri yatakhane gibi kullanan.. ya da yalnız yaşadığı için yemek pişirme gereği duymayan.. basit bişeyler veya eve siparişlerle yatıştırılan açlık..
aslında ruhta da.. normali.. aileleri paylaşımı.. kalabalığı özlemesiyle mi ilgili günümüz insanının..
ruhunun açlığını doyurmaya mı çalışıyor..
eve getirttiği ev yemeği ya da.. pizzayı.. tırtıklarken bunları okuyanlar.. bilmiyorum..
ama bir furya bu.. farkındayım..

ben hala..
"biz uzaylı gibiyiz.. içinde bulunduğumuz havadan yemyeşil olmuşken..
bir de gülümseyip.. merhaba dünyalı biz dostuz dememizi bekliyorlar"..
ruh durumu içindeyim.......




Image Hosted by ImageShack.us

2 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

nasıl nasıl güzel bir yazıydı bu nasıl tadından yenmezlikti.
Senle birlikte bastım sanki kahve makinesinin düğmesine.
Geçen gün hangi kitaptı yav,dışında kütüphanye bakan adam olan dediğin, hatırlayamadım. Artık kitaplık öyle bir karıştı ki, ancak taşınırsak düzenlenecek:)
Ben de yazıcam bir yemek kitabı, anlatcam Karadenizin otunu, börtüsünü böcünü:)
Araya Anneannemden, Annemden de biraz hikaye attırırım. Olmaz mı? kıs.

Öptüm seni Ataletim canım benim

Adsız dedi ki...

Yazı çok güzel olmuş. Ben de sabahları evden çıkarken içim giderek salondaki kanepeye ve şalıma bakıyorum.
Bazen öyle oluyor, üstüste geliyor sarmayan, zevk vermeyen kitaplar.
Yemek anlatan kitaplara gelince... Ben sıramı savdım :)
Ha, bir de evdekiler benimle hiç ilgisi olmayan bir şeylerini bulamayıp da sorduklarında "Ben size rimelim nerde diye soruyor muyum? Anlamında sadece " rimel" diyorum, kuyruklarını sıkıştırıp baslarının çaresine bakıyorlar.

Follow my blog with Bloglovin