30 Ocak 2012 Pazartesi

özelleştirebilir çok güzel şablonlar yerleştirebilir kişiselleştirebilirsiniz... ve martılar ve diğerleri..

yediyüz elliyi sevmedim..
ordan anladım ben yazar filan değilim..
ben ölümünden sonra "anı defterlerinde.. günlüklerinde.. ne de hoş notlar varmış" diye romanlarda filmlerde sözü edilenlerdenim..

içimde bir kırmızı elbiseli kadın öyküsü var.. başka iki üç kadının ki ile birlikte..
gönlümün kapısı o aralar açık ya da aralık kalmış da..
iyi dinleyip kaydetmişim..
eh burada da anlattığıma göre..pek içimde kaldı da sayılmaz..

dün bir film izledim
benim aşk pastam
diye çevrilmiş..
filmin adını bilsem izlemeyebilirdim.. sonradan baktım..
zaten beşinci dakikasında filan yakaladım filmi..
ıslak kaldırımlarda sanki siyah beyaz film gibi görünen bir sahnede.. pencerede flört eden.. ön sevişen bir çift kaldırımda bir yalnız kadın..
onları izlemede..
söylenenler ilgimi çekti de daldım kaldım..

"bazen konuşulamaz.."
ya da "bazı insanlar konuşamaz" ya da "bazen açıklama yapmak bir işe yaramaz" gibi bir şey diyordu film sesi..
"bazen sadece gidilir.. "
eh kaldım tabii ben de filmin karşısında..

sonra giden kadının attığı kartpostallara yazdıkları..
ve iç içe bir yol filmine döndü..

ama bir "evde kaldım ve sıkıldım ve dedikodu etcem tutmayın" telefonu kumarhane önünde iki kadın sohbet ederken yakaladı beni.. ve en sonda.. el sallıyolardı birbirlerine iki arabadan.. orda yine yakaladım.. ama sonra da çekirdek sandviç filan derken baktım .. filmin başındaki adamla beraber bizim kız..
gene bıdı bıdı bişeyler diyolar.. kaçırdım anlayacağınız.. yeniden izleyeceğim..

izlediğim sırada.. izleyebildiğim kadar..
hoşuma giden çağırışım yaptıran şeyler oldu..

şimdi bunları dürüst dürüst anlatacağıma..
akşam okuduğum ve iki kahve fincanının birbiri ile kurduğu diyaloğa bayıldığım öykü ile başlayan öykü kitabından zihnimde titreşenleri..
alsam.. ve kendi cümlelerimin içinde hemhal etsem.. evet var böyle bir sözcük..
ve ne kadar anlamlı..
hemhal etsem işte.. kimse de anlamaz..
az ondan az bundan az da.. ya da çok da benden.. al sana öykü müdür deneme midir.. süper bi yazı..

ama ben.. başlangıçlardan çok hazırlıkları sevenlerden..
hatta başlayamama hastalığından muzdarip / ızdırap çeken / biri olduğumdan..
kim bilir bunun da arkasında bir mükemmeliyetçilik.. ya da.. korkaklık durumu mu vardır..
öykü yazacağıma.. not aldım.. ve bunları bloğa yazıyorum gene..
neden mi..
çünkü arasında bir yemek tarifi bir şarkı sözü bir sinema bileti olan ve aralarına da bu tür yazıları serpiştireceğim.. bir deftere yazsaydım.. hani ilerde çok ilerde kızımın oğlumun eline alıp .. beni anıp da karıştıracağı bir deftere..
yapacağım diye inandığım şeylerden birini yapmış gerçekleştirmiş olurdum..
oysa ben yapmayışların insanıyım..
burası da yapmadıklarımın.. defterine döndü..

var öyle bir defterim.. kuyruğumun kapı arasında kısık olduğu benim de tık nefes.. ince çığlıklı olduğum dönemde.. maden ruhum kısıldı.. ben bedeni gezdireyim diye yollara düştüğümde .. üç ayda doldurduğum bir yıllık acendam var.. onu da kimseye vermem.. göstermem.. yadigar bırakmam..

dahiliyecim diyor ki.. sen daldan dala gezip duruyorsun konuşurken..
ben de diyorum ki.. olsun ama aynı ağaçta duruyorum..en azından ..
bak mesela bu ağaç da öykü yazmak blog yazmak anı defteri yazmak ağacıdır..

filme döneyim..
bunlar da not olsun burda dursun..
filmde bir alkolik vardı..
cebinde iki avuç beyaz fiş taşıyan.. beyaz fiş alkolü bırakmaya karar verip katıldığın ilk toplantıda veriliyormuş..
her yeniden katıldığında yeniden veriliyormuş..
"ben beyaz fişler kralıyım" dedi adam.. not aldım.. hemen.. çok sevdim..
ordan başlangıçları başlayamayanları çağırdı..

sonra..
öldüğünüz zaman bıraktığınız.. anılardır..
ve kağıt üzerine karalanmış bir kaç not..
eh bu da çağırdı.. aşikar değil mi bağlantı.. hatta sonuna.. ya da blog şifreniz diye ekleyebilirim..
-neden mektup yazıyorsun telefon etsene..
-bazı şeyler kağıt üzerinde daha iyi..

çok belli değil mi neden hoşuma gittiği..

bir de üçleme var..
anahtarlarını atmazsan.. o kapılar hiç kapanmaz..
bazen de o kapılar hiç açılamaz..
ve bazen de o kapılar açılsa bile o insanları bulamazsın..


bu çok anlamlı cümle dizisinde.. her ne kadar havalı olsa da..
bir bilindiklik yok mu ??.. ama gene de her yazılıp çizildiğinde bu anlamda bir cümle güzel olmuyor mu.. insan kızı bu kadar mı zayıf hafızalı da.. hep hatırlatılması gerekiyor..
"gidip de dönmemek var.. dönüp de bulmamak var"ı..

bir de şu kendi yaşamları içinde kalma lüksünde olan insanlar var hani..
bir yerde karşılaşıp aşık olan.. tutkulu aşktır söz ettiğim..
ve kendini yaşamını.. işini.. sorumluluklarını.. dostlarını.. dünyayı.. her bir olanı bitesi.. sallayıp kendini.. o aşkın hormonuna serotoninine adayan ve bu yüzden.. gözü başka herşeye kör olanlar..
ve öyle kör ki.. görmediği.. görmek istemediği için kendini adayacak başka şey..sonunda kendini o karşılaşma noktasında öldürenler var..

ne adanmış yaşam mı denecek buna..
ne salaklık mı..
ne boş.. insan mı diyeceğiz..
ha ne diyeceğiz..
ben sadece sinirleniyorum..
neden nasıl böyle bir lükse sahip olabiliyorlar diye..

çok güzeldi filmde dinlediğim müzikler.. çok yakışmıştı diyalogların arkasına.. ıslak parke taşlı yol görüntülerine.. o şehirden diğerine geçişlere..

ben caz sevmem ama.. merakımı çekti şarkının ezik ezik söylenişi.. aradım buldum.. o da burda dursun..

********
biraz şefkat göster..
bıkkın olabilir..
genç kızlar.. bıkkın olabilirler..o eski mini elbisesinin içinde..
bıkkın olabilir..
ona biraz şefkat göster..
bekliyor..
biliyorum bekliyor.. umuyor.. hiç sahip olmadığın şeyi..
umuyor..
ama o orada beklerken biraz şefkat göster.. tüm yapman gereken bu..
duygusal gelebilir..
ama onun da yasları var..
biraz şefkat dayanmasını kolaylaştırır..
ve pişman olmaz..
ve genç kızlar unutmaz.. asla..
sevgi onların tüm mutluluğudur..
tek yapman gereken
biraz şefkat göstermeyi denemek..


********
editlemem gerek.. filmi izlerken sürekli avrupa filmi gibi.. avrupalı kız gibi.. diye düşündüğümden ..
sonunda jeneriğe dikkat ettim kim ki bu diye..
yönetmen hong kong'luymuş.. hatta şurda ilginç bi yazı var.. bu filmin gerçek adı olan.. " yaban mersini gecelerim" filmin promosyonu için.. "yaban mersini otobüsü ile rüyaları kovalamak" diye bir faaliyet başlatılmış.."yaban mersini rüya otobüsü" adı rüya gibi zaten..
aidse yardım kampanyasıymış da aynı zamanda.. ilginç buldum..
sanırım murakame okuya okuya.. bu filmde de avrupa sineması tadı buldum.. murakamede de var zira biraz.. fantastik de olsa.. bir avrupa sineması tadı..

Image Hosted by ImageShack.us

4 yorum :

lale dedi ki...

Dün aynı yönlere bakmışız seninle. Ben de dün bu filmi izledim hem de seninle aynı modda:=)Bir daha izlermiyim bilemem...Festival kanalını bu nedenle seviyorum işte...Kaçırdığım filmleri izleyebiliyorum. Festival filmlerini pek kimse sevmez ama ben severim.

Ben de sağa sola sürekli yazıyorum. Bir sürü defterim var... filmler
kitaplar ve mekanlar defterim... Listelerim... anlık notlar aldığım defter ki bu öyle komikki
bir felsefi sözün altında fırında kabak tarifi var mesela... Sırf gülmek için karıştırırm. O hep sehpanın üstünde durur. Bir de Melekler Ajandam var ki o cısss. Bir tek ben...
Öptüm çook

Leylak Dalı dedi ki...

Ben de günlük tutanlardanım, tutmakla kalmayıp içine ıvır zıvır yapıştırıp kalınlaştıranlardanım. ayrıca Lale gibi bir sürü de defterim ajandam vardır. ondan bulduk işte birbirimizi şu blog aleminde.
Kahve fincanlı öykü ne güzeldir di mi Ataletim, yazarıyla tanışırım, genç bir adamdır, iyi bir adamdır. Yenilerde baba oldu. Tüm kitapları güzeldir, hele babası için yazdığı bir öykü vardır ki her okuyuşumda ağlatır: "Nokta". Okumanı öneririm ve seni öper kaçarım...

lale dedi ki...

okuma o Nokta'!yı bi gece saatin birinde okutup beni allak bullak ettiydi.Uyma bu Leylak'a sen...Lale'yi dinle:))

Adsız dedi ki...

aha valla lalem daha da bi merak ettim.. de.. aradım hemen ama bulamadım.. =P..

bulacağım elbet..
evet.. zaten sayfa arasına kaçmasak .. bu kadar yakınlaşamazdık leylakım kardeşim.. baksana sevecenliğine lalemin =).. ama şu defteri ele geçirip ben de karıştırmak istedim gerçek.. =)
atalet

Follow my blog with Bloglovin