3 Aralık 2011 Cumartesi

kuşlar azlar sonlar öyküler ve romanlar ve diğerleri..



az.. iki harflik bir sözcük ama arasında tüm diğer harfleri barındırabilir.. ve her harfle başlayan duygu ve durumu ve işleyişi de içerebilir.. diyor bir cümlede Hakan günday.. ilk cümlede.. içine dalıp.. arasız bitirdiğim bir roman..
gerçek gerçeküstü..

bir ara yabancı roman gibi diye düşündüğümü farrkettim..
türk yazarları onca beğenir ve severken..

sanırım ingilterede geçen bölümlerde ve ingilizlerle ilgili cümlelerde gerçekten çok doğru olmasından..
o bölümü okurken düşündüm bunu çünkü..

bence.. yabancılığını bu kadar kenara bırakarak yazabilmek çok büyük bir başarı..
karakterle birleşmek değil kastettiğim..

her kimin yaşamını anlatıyorsa.. ki içinde sado mazoist ingiliz bürokrattan.. mezarlık çocuğuna kadar beşbenzemez tiplemeler var..
hepsinin mekanını.. tipini.. yediğini içtiğini.. yaşamış bilmiş.. gibi.. o kadar orda ve o kadar oraya götürüyor..

olabilecek en sade şekilde anlatmış..

film olsa ne çok hareket.. ne çok görüntü gerek.. beyaz kağıt üzerinde siyah harfler..
tek hareket senin soluğunu tuttuğunu farkedip derin ve sıkıntılı bir şekilde yeniden nefes alman..

kahve ve sigara almaya bile gitmeden.. okudum..

bitti..
baktım arasında kıvırdığım tek bir yer var..

hani okur kendini bulunca.. o cümleleri.. işaretler ya..
kendimi bulabildiğim hiç bir yer kişi cümle olmadan bu kadar.. "iyi" bişey okumam en son ne zamandı diye düşündüm..

kitabı.. kitaplık giysisi giymesi için okuma alanındaki sehpaya taşıdım gururla..

şimdi.. tehdit mektuplarına geçeceğim..

ben pek öykü okuru değilim..
öykülerle ilgili onca değerli fikir okuyunca..
ve öykücülerle..
biraz korkuyorum..
öyküye hakkını vermemekten...

okurken oburlaşıyorum ben..
biri bitince.. hemen diğerine geçmek istiyorum..
o yüzden öykü de bitince diğerine hızla..

ama öykü çok incelikli ve işçilikli ve küçük olduğu için herşeyi heryeri göz önünde bir eser..
o yüzden hazmetmek lazım.. izi kalsın diye..
eh işte ben yemeği hızlı yiyen.. yazılmışı çabuk okuyan..
dayımın tabiriyle.. okumayan yalayıp yutanım..

o yüzden öykü okumak beni yormaya başladı..
hakkını verdim mi endişesi..

hani aman sanata emeğe saygısızlık etmeyeyim endişesi..

buldum bunda da bir endişelenecek şey diye sevinmeliyim aslında..

ama işte neyse ne.. son zamanlarda..
bir öykü kitabının peşinden bir roman okumaya başladım..
iyi geliyor..

aslında okuma işini abartmaya başlamam..
yazmayı denesem mi.. noktasında geldi başıma..
yazma atölyesi dedim..
orda öğrendiğim okuma prensipleri yüzünden hem yazamaz hem de okurken yorulur oldum..

şimdi sırada tehdit mektupları var..
bir değerli öykücünün yekta kopanın tavsiye ettiği bir kitap olarak duydum onun adını..
korkuyorum..
ama bugün başlayacağım...

bir de odri tatu filmi.. sevdiğim bu haftaya damga vuran..
"öfke beni yaşama döndürdü.. öfke gitti ve yaşam kaldı.." özlü cümlesi.. ve bir kadının.. annenin kızın.. öyküsü.. izleyin bence..
zira ben bazen de filmleri..
oyuncuları için izler.. ve oyuncuları ile hatırlarım..
yazan ve yönetenin emeğini de göz ardı ederim..

bak şimdi bunu yaparken de huzursuzluk hissedeceğim..
zatenbir şeyin dönüp dolanıp beni huzursuz etmesi an meselesidir..

zor bir hafta geçirdim..
gerginlikten kaynaklanan migrenim aldı başını gitti derken bir ekstra gerginlik sayesinde.. kesiliverdi..
ki bu iyi bişey..

ben şu kura gittiğimde.. ana konumuzun bir ayrılık öyküsü olduğunu..
söylemiş miydim..
yok..
sanırım söylememiştim..

yoğunum bugün.. kurumun tüm hekimleri istanbul dışında..
gidip geliyorum..
kontroller sorular tanıtımlar kaprisler arasında..
telefondan bir 2lik bir çekirdek tıklıyor..
kahvem gelip gidiyor.. kimi bardakta iki yudum alınıp.. soğumaya terkediliyor..
ama bunlar iz düşmek istediklerim bu modda..
fonda adele çalarken..
iki arada bir derede..
bir yere gitmeyecek bir sonu olmayacak bir not düşme niyetine..

yarın pazar..
sakin ve kontrolsüz geçmesi dileğimle..

niyetim.. okumak..
kek yap bi de bol elmalı cevizli ve kepek unlu olsun dediğim yardımcımın yaptığı.. elmaları fazla ekşi.. dibi de fazla kızarmış kekim.. kahvem.. ve belki biraz da likör eşliğinde.. okumak..
kanapede uyuklamak..
yeni oyuncaklarımı toparlamak..


kurutma kağıtlarını takmak.. ve belki bloğa kurutma kağıdı macerasını yazmak..
belki başka bişeyler daha ama hep ev içi.. hep ev içi..
kuş kondurmak eve..
bu haftalık.. bakalım..

Image Hosted by ImageShack.us

2 yorum :

laleninbahcesi dedi ki...

Bu akşam alacağım kitabı... Bir Kadıköy gecesi akşamı var programda ama uslu uslu Çiya da yemek yeyip kitapçı gezme belki bi Baylan'da çay molası...

Elmalı keki ne çok severim...aslında benim sevdiğim turta şeklinde yapılanı.
O kuşunu, kaplı kitaplarını seni anlatan tüm objelerini seviyorum ataletim canım benim...
Keyifli olsun akşamın ve dahi pazarın...

.. dedi ki...

bi kek yapabilsem şu tembellikten kurtulup, daha çok ve huzurla okuyabileceğim sanki de, kek yok, gereksiz iş çok, erteleye erteleye biriktirdiklerim içimi paslandırdı.
imza:
klasik aralık ayı saklambacı 8(

Follow my blog with Bloglovin