20 Ekim 2011 Perşembe

hüzün nedeniyle..

"hamasi Ar. §am¥s³
sf. (hama:si:) esk. Yiğitlerden ve yiğitliklerden söz eden (destan, şiir): “Başladığı uzun ve hamasi söylevleri gün ağarırken son bulurdu.” -M. Mungan."

ben böyle değilim..
zaten yiğitlik yapan da yok..
sadece yiğit hatta kabadayı söylemi..

ve ağlak.. dertleri zevk edindim coşkusu ile dolu biri hiç değilim..

dün..
kendi feysbuk sayfamda muzur bakışlı profil fotoğrafım acaip rahatsız etti beni..
utandım ..ama..
hiç bir feysbuk grubuna çağrısına da katılmadığımı farkettim.. ne bayrak göresim vardı..
vampire haç göstermek gibi oldu bu davranış.. şeyi çıktı ..zira..
o yüzden içim gibi kararttım profilimi..

bir çok kişiye katılmadığım gibi..
bütün senaryoların ne kadar umurumda olmadığını farkettim..

çok uzak ve yalnız hissettim..
ve soğuk hissettim.. ki ortalık sıcak sayılırdı..
ağlayan ve sonra sergi gezmeye devam eden bakandan..
kabadayı söylemli veya kaderci tüm yetkililere..
ait haberleri.. okudukça..
daha yalnız..
sonra programını iptal eden .. haberi okurken gözü dolanların olduğunu görünce sevindiğimi hissettim..
ki bu da ne kadar.. empati açı olduğumu gösteriyor..
biz eskiden demek istedim.. dedim de belki..

trafik felaketti.. arabam otoparkta kitli kaldı... metroyla döndüm eve.. alışverişlerin sürmesine..
insanların yüksek sesle kahkahalarla gülüşmesine.. hayretle baktım..
uzaylı hissettim..
eve geldim.. anahtarla girdim.. sessiz..
ev de sıcaktı..
yemek yedim.. ama boğazımdan zor geçti lokmalar..her lokmayı bir yudum su ile gönderdim..
oturdum bir süre boş boş.. sonra .. kalkıp yün çıkardım ..
en iyi terapidir zira.. iki de şiş..
çekirdek bere istiyordu.. bir bere örmeye başladım gri kırçıllı yünden....
ama hep yanlış ördüm.. çünkü bir dikkat dağınıklığım vardı.. iki parmak lastiğe kadar söktüm gecenin sonunda..
teve açıktı.. bir ya da birkaç siesay izledim.. yok onlar ekrandan akıp geçti.. ama ben izlemedim sanırım.. çünkü ne olduğunu hatırlamıyorum..
sonra kitap okudum.. okuyamadığımı fark ettim.. yirmi sayfa ilerlemiştim ama.. başladığım noktaya geri koydum ayracı..
canım tatlı birşey istedi.. ama badem şekeri tatlı değildi sanki..
avniye miyavladı.. pati vurana kadar duymamışım bana miyavladığını.. onu farkettim.. mamasını suyunu değiştirdim kapıyı açıp dışarı gönderdim..
sonra yine mama vermeye kalkmışım biraz geçince.. çanağı dolu görünce şaşırdım.. anladım yaptıklarımı farketmemişim..

üstelik beslemedim ..
hüznü..
açmadım ağlayan kanalları..
ben ki her doğum günü..
kubilaya üzülmekle geçmiş bir kadınım radyo günlerinde de..
böyle olduğumuzu anımsadım..

asala vardı o zaman.. diplomat vururlardı..
ertesi sabah ermeni arkadaşlarımla aynı sıralarda oturup ders görürdük..
her diplomatla.. radyolar bir kendine gelir.. bir hüzün çökerdi yayınlara..
kimse diğerini dışlamazdı.. politikacı halkını.. kimse kimseyi..

ertesi günün gazetesi gelene kadar haberle ilgili gelişme öğrenemezdik..
günde kırk kurum kırk yetkisize.. kırk kere benzer soruları sormazdı..
aslaya karşı o zamanın hülya avşarı ne demiş.. diye dedikodu yapılmazdı..
magazin daha dergi anlamına gelen sözcüktü bizim için..

politikacılar daha az konuşurdu..sanki o zaman..
daha az medya mensubu vardı..
daha saygındı acımız .. sanki o zaman..
biz çocuk halimizle anlar ve daha sessiz sakin dururduk..

herkes bilirkişi olunca..
spor yayıncısından.. komşuya varana kadar herkes fikir-kişi olunca..
her an sadece tartışma çıkabiliyor..
fikir birliği diye bir şeyin şansı yok.. dolayısıyla çözüm de yok..

bugün sakin ama hüzünlüyüm..
hem geldiğimiz noktaya..
hem gencecik çocuklara..
hem maskara yerine konulmaya.. üzgünüm..
hem ikinci cumhuriyetçilere.. hem de birincilere..
kızgınım..
hala benim fikrim senin bilgin diye yırtınanlara..
dahası da var deyip.. şehit sayısını fazla göstermeye çalışanlara da..
başka ülkelerin bu işlerdeki rolünü hatırlatmaya çalışanlara da..
bop mudur ne karın ağrısıdır onu bir kez daha hatırlatmaya uğraşanlara da..
gıcığım..

bugün..
işteyim..
şansıma servis sakin poliklinik boş..
konsültasyonlar filan hepsi yapıldı bitti..

keyifsizim..
vizitte güleryüzlü idim elbet..

ama odamda surat asma özgürlüğümü kullanmaktayım..
oysa ben.. bugün..
çekirdeğin.. ilk diayvay.. deneyimini anlatmak isterdim..
ve çekirdeğin ilk.. vida sıkmasını.. ve..
vida ile diyaloğunu.. anlatmak isterdim..

oysa ben..
bir yazı dolayısıyla anımsadığım.. " it's komlikeytıd filmindeki geç akşam yemeği sahnesini hatırladığımı.. sonra da hatırlattığımı..
filmin o sahnesi ile ilgili görsel vidyo bişey aramaya kalkınca..
bir çok blogcunun o filmi izler izlemez.. çukulatalı ekmek yapmaya giriştiklerini yazdıklarını..
ordan da merilin bu insan hallerini ne çok sevdiğimi..
hatta bak ne hoş da bir vidyo bulduğumu..
meğerse meril de uçuk kaçık sözcükler kullanan demek ki dile önem veren biri olduğundan belki de bu kadına aktris olması dışında bir insan kadın olarak da sevme nedenimin bu olabileceğini düşündüğümü..
o vidyoları izlemenin bana iyi geldiğini yazmak isterdim..
ama yazamam çünkü.. gelmedi..

hatta ihanet etmişim gibi geldi ki..
demek dünkü halimden daha ileri gidememişim..

simurgumu özlediğimi..
bir şekilde üç haftadır görüşemediğimizi..
dördüncü haftaya döndüğümüzü..
oysa onunla konuşmak istediğim bir çok şeyin biriktiğini..
ondan dinlemek istediğim bir hafta sonunun da olduğunu..
ama bir türlü arayamadığım için suçlu hissettiğimi..
ve suçlu hissettikçe daha da bir arayamadığımı anlatan bir eposta yazıp hadi ne zaman görüşüyoruz diye de eklemek isterdim.. özürümü dileyip..

ama yazamadım.. elim gitmedi.. arkadaşımla randevu ayarlamaya..

pazartesi iş çıkışı gittiğim yerden bir sürü koliyle döndüğümü..
aldığım ekmek tahtasının nasıl bir hard disk tablasına dönüştüğünü..
ve diğer dolapların da nerelere konulduğunu.. anlatmak isterdim..
ama anlatamam çünkü hepsi kolilerinde duruyorlar..

bugün bir hastamın..
kendimi iyi hissetmiyorum papaz istiyorum demesini..
bunun ilk kez başıma geldiğini..
aradığım kilise yetkililerinin çok kibarca hemen geleceklerini söylediklerini..
not düşmek isterdim..

bazı iyi haberlerin de olduğunu..
tam da dün haberleri dinlemeden önce..
çok ilginç bulduğum bir konuyu biraz araştırıp öğrenmeyi sonra buraya eklemeyi düşündüğümü..
ve haberler sonrasında.. nasıl bunun artık hiç önemi kalmadığını..
bunu kaç yıldır ne çok yaşadığımızı düşündüm sonra..

keyifle bir şeyler üretip.. pişirip.. yaşayıp sonra bir haberle..
nasıl bunların uçuculuğunu idrak ettiğimizi..

dile bile getirmeye utandığımızı..

ve hala ihanet gibi gelirken buraya yazı eklemek..
ekledim ..
çünkü..
yaşamak.. ihanet değildir..
ve olmamalıdır ..
acı olaylar.. bayağı şekilde ele alınmamalıdır..
vulgarizm topluma yakın olmak değildir..
ve bu blogda vulgarizm .. dedi demedi..
yoktur..
ama hüzün vardır..
gırtlak boyu..

ve terörün amacı zaten insanları günlük yaşamından uzak tutmak olsa da..
düğün bayram havası sürdürmeye de gerek yoktur.. terörü yıldırmak için..

Image Hosted by ImageShack.us

4 yorum :

Leylak Dalı dedi ki...

Katıldım ki nasıl, her bir cümlesine...

Leylak Dalı dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
laleninbahcesi dedi ki...

dün geceden beri ya da sabahın köründen beri bu yazıya yorum göndermeye çalışıyorum.Üç kez yuttu...

İnsan yemeğin lezzetinden, kahvenin kokusundan, havanın güzelliğini farkettinden utanır mı?Bu dur ruh halim...

carpediem dedi ki...

sanki yaşamaktan utanır gibiyiz değil mi?
gencecik bedenlerin artık olmayacağından.
hüzün evet,
hem de çok her zamankinden.
yaşamak sıkıcı gelmeye başladı bu ülkede.
travma denir buna değil mi,onsuz geçmeyen tek bir gün bile yok hayatımızda.
sıkıldım ben herşeyden.

Follow my blog with Bloglovin